4 Aralık 2007 Salı

sihirli deynek

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Ursula K. Leguin'in "Yerdeniz Büyücüsü" adlı kitabında, küçük Ged Gont Adasının büyücüsü Sessiz Ogion'un yanına çırak olarak girer. Bir an önce büyünün gizlerini öğrenerek büyük bir büyücü olma düşleri taşıyan Ged, ağzını bıçak açmayan öğretmeninin yanında dere tepe dolaşırken sabırsızlanmaktadır. Bir süre geçtikten sonra artık dayanamayarak cesaretini toplar ve öğretmenine 'Benim çıraklığım ne zaman başlayacak acaba?' diye sorar. Ogion, 'Başladı,' diye yanıtlar. Ged şaşkınlıkla, 'Ama daha hiçbir şey öğrenmedim!' deyince; Ogion, 'Çünkü benim ne öğrettiğimi henüz keşfedemedin,' der. Ogion'un yanıtı öğrenme denilen büyünün etkisine kapılan herkes için yol göstericidir. Öğrenmek isteyen kimsenin ilk bilmesi gereken şey öğrenmeye değer bilginin ne olduğu ve onu nerede arayacağıdır...
Sihirli Değnek, yazın evreninin büyülü yıldızları olan kitaplara tek tek dokunarak, büyük küçük bütün okuyucuları okumanın ve öğrenmenin büyüsüne davet ediyor.
Sihirli Değnek' ten yeni bir sayfaya, yeni bir yıla, yeni umutlara 'Merhaba!'... Nilay Yılmaz
ŞEHİRLER VE EFSANELER
Çocuklar için Dünya Tarihi II
Christer Öhman, Jens Ahlbom, Anders Nyberg/ Kırmızı Kalem Yayınları, 2002, 61 sayfa/Resimleyen Jens Ahlbom, Anders Nyberg/Türkçeleştiren Murat Özsoy, Vahide Yılmaz, Hasan Özkan
(9 Yaş üstü)
Varoluşunu açıklamanın bin bir yolunu bulan insanoğlu eskiden beri masallara, efsanelere ve mitlere bayılır. Olağanüstü olaylara yer veren hikâyeler sadece yetişkinlerin değil çocukların da ilgisini çeker. Çocuk, onun dünyasına yakın bir dünya sunan söylencelerin düşsel kahramanlarında, gizemlerinde, sihirlerinde ve doğa üstü olaylarında kendini bulur. Düşsel dünyadan yavaş yavaş kopup gerçeklere yaklaşırken düşsel kahramanlara benzer kişiliklerle ve davranışlarla karşılaştıkça dünyaya ilişkin bilgiler edinir, deneyimler kazanır. Masalların, söylencelerin ve efsanelerin çocuk yazınındaki görevi de budur; çocuğun ruhunu besleyip süslerken dolaylı yoldan onlara gerçeği anlatmak ve onları geleceğe hazırlamak.
Geçmiş ve gelecek, o ayrılmaz ikili... Kırmızı Kalem Yayınları'ndan Şehirler ve Efsaneler adlı kitap da geçmişten günümüze esen bir tatlı bir rüzgâr tadında. Tarihteki büyülü yolculuk Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının kuruluş öyküleriyle başlıyor. Çocuklara, o dönemlerde yaşayan insanların evlerinin, sokaklarının, pazar yerlerinin, hamamlarının ve eğlencelerinin nasıl olduğunu; tapınaklardaki törenlerde neler yapıp, kimlerle ne için savaştıklarını anlatıyor. Tarih dersini sıkıcı ve ezberci olmaktan kurtaracak, tarihe sıcak bakmayan çocukların bakış açılarını bile değiştirebilecek bir kaynak kitap niteliğinde. Tarihsel bilgilerin anlatılan efsaneler içinde satır aralarında verilmiş ve yazıların çok sayıda resimle desteklenmiş olması kitabı çocuklar için ilginç kılabilecek ayrıntılardan yalnızca birkaç tanesi.
Tarih ve coğrafyanın yanı sıra felsefe, edebiyat ve sanata karşı da ilgi uyandırabilecek bir kitap Şehirler ve Efsaneler. Truva Savaşından Kartaca Savaşına, Oidipus Trajedisinden İsa'ya kadar uzanıyor yelpazesinin genişliği... Uzmanlar öğrenme sürecinde ne kadar çok zekâ işe koşulursa, öğrenmenin de o kadar etkili ve kalıcı olacağını söylüyor. 'Bu alandaki bilgi, başka alandaki hangi bilgiyle ilişki kurabilir' sorusuyla yola çıkıldığındaysa çoklu zekâya ulaşıldığını ve bunun da 'kalıcı-izli' öğrenmeye yol açarak çocuğun boyutlu ve eleştirel düşünmesine yardımcı olduğunu ekliyor uzmanlar. Şehirler ve Efsaneler, özellikle tarih, efsane ve doğa olaylarına ilgi duyan, diğer kültürlerin yaşantılarını merak eden 10 yaş üstü çocukların bayılarak okuyabilecekleri bir kitap.
Kitap Türkçeye oldukça açık ve anlaşılır bir anlatımla aktarılmış. Kitabın hareketli çizimleri de dikkate değer. Hele o çizgi roman tadındaki bölümleri!... Bizde de Dede Korkut, Köroğlu, Keloğlan, Manas Destanı ve Bilge Kaan gibi resimli anlatım çalışmalarının yapıldığı bu tür örneklere rastlamak mümkün. Yapılan araştırmalar, okumaya soğuk bakan çocukların çizgi roman türündeki anlatımlarla kitaplara daha sıcak baktığını göstermektedir. Düşünce balonları ya da konuşmalardaki ses ve ritim yüksekliğini gösteren koyu renkli basılmış harfler çocuğun okurken çoklu zekasını kullanmasına yardımcı olabilecek diğer ayrıntılar. Sayfalarda ara ara beliren baykuş tiplemesi de oldukça ilgi çekici. Bilge baykuş anlatılan olayla günümüz arasında sanki bir köprü görevi görüyor. 'Bugün kullandığımız alfabeyi Romalılar bulmuştur' (S. 53). 'Güneş arabasının o zaman yaktığı yerler çöle dönüştü. Büyük sahra böyle ortaya çıktı. Bu, bana yaramaz çocukları korkutmak için uydurulmuş gibi geldi. Ama ne yapalım ki masal böyle diyor' (S.12). 'Pompei'yi ziyaret ederseniz Romalılar zamanında bir şehrin nasıl olduğunu görebilirsiniz. Çünkü sokakları kaplayan lavlar daha sonra donarak bir kalkan gibi bu sokakları korumuştur.' (S. 59).
Dizinin Şehirler ve Efsaneler'den başka, Taşbaltalar ve Piramitler, Azizler ve Şövalyeler, Krallar ve Kâşifler, Devrimler ve Buhar Makinesi, Savaşlar ve Bilgisayar adında 5 kitabı daha var. Kırmızı Kalem'in zaman makinesine atlamaya ve büyülü bir tarih yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz?
ARİTMETİK İYİ KUŞLAR PEKİYİ
Cemal Süreya/ YKY Doğan Kardeş Kitaplığı, 2002 (2.Baskı)/ 66 Sayfa./Resimleyen Mustafa Delioğlu
- İlk yazıyı yazdın mı?
- Nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
- Hadi hadi! Yazarsın. Yalnız şunu unutma Çocuklar her şeyi anlar. Her şeyden söz edebilirsin onlara. Enflasyondan bile.
- Ama...
- Aması yok bunun. Savaşlardan söz et; dünyayı sarsan günlerden. Bak, her ay ne kadar kitap çıkıyor. Şairler var. Ressamlar. Sonra uzay bilginleri. Çevre kirlenmesi, İran'a ve Irak'a domates satıyormuşuz... Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Serüvenlerden, düşlerden söz et. Sözgelimi lacivert ipek helikopterler uçsun yazılarında. Bilgi de ver. Yavru balinanın ağırlığını söyle... Senin işin onlarda okuma tadı yaratmaya çalışmak.'' (S.24)
Cemal Süreya böyle başlamış işte çocuklar için yazmaya. Çocukça dergisinde Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi adlı sütundan tam 12 kez seslenmiş çocuklara. Azımsamayın, kolay mı çocuklar için yazmak! Yazdıkça o da içindeki çocuğa ulaşmış... Necati Güngör de işte bu yazıları derleyip kitap yapmış. 'Lacivert İpek Helikopter', 'Behçet Necatigil', 'Altı Kitap', 'Issız Ada', 'Dört Büyük Şair', 'İki Annesi Vardı', 'Yılbaşı Gecesinde İller', 'Gülmek', 'Ünlü Ressam', 'Ceren Doğan'la Konuştum', 'Renkler Ölmüyordu' ve 'Reklamlar' adlı yazılardan oluşuyor kitap. Hayatından ve çocukluğundan örnekler vererek yaklaşmış hep çocuklara yazılarında Cemal Süreya.
- Yazılarını izliyorum, dedi. Ama benim öğütlerimi tam tutmadığını da söyleyim.
- Nasıl yani?
- Yine bilgiçlik taslıyorsun. Daha içten olamaz mısın?...
- Sandım ki...
- Küçük şeyleri işleyeceksin. Küçük şeyler önemlidir. Ama hepsi de gerçeğe dayanmalı. Sözgelimi Atatürk'ün kuru fasulyeyi çok sevdiğini biliyor muydun?
- Hayır.
- Çok severdi. Napolyon bir elini hep karnının üstünde tutardı. Neden?
- Böylece daha görkemli olduğunu sanıyordu herhalde.
- Yok canım, Napolyon'un midesinde ülser vardı. Elini bastırarak duyduğu ağrıyı azaltmak isterdi... Ben gülmenin her şeye iyi geleceğine inanırım. Napolyon biraz gülebilseydi, ülseri de, tam iyileşmese bile azalırdı... (S. 49).
'Çocuk edebiyatı yoktur. Edebiyat vardır, çocuklar da ondan kendilerine göre koparabildiklerini alırlar. Ancak bilginin çocuklara ayrı bir aktarılışı olabilir. Olmalıdır' diyen Cemal Süreya'nın Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi adlı kitabındaki çocuk yüzlü yazıları Mustafa Delioğlu'nun haylaz çizgileriyle de birleşince ortaya büyülü bir anı kitabı çıkmış. Okurken pırıltılardan gözlerinizi alamayacaksınız!
PAT PAT PAPATYA
Sedef Örsel/ Günışığı Kitaplığı, 2002, 23 sayfa/Resimleyen Betül Sayın
(Okul öncesi)
Papatya, baharın o ilk ılık esintisi. Gelincik, dağların o al yanaklı süsü. Papatya ve gelinciklerle kaplı bir tepe düşünün. Pat Pat Papatya işte böyle bir tepede açan ilk çiçek. Baharın taze sesi, tepedeki kayaların neşesi. Ancak Pat Pat Papatya biraz üzgün çünkü arkadaşları henüz tohumdan çiçeğe dönüşmemiş. Arkadaşlarıyla toprağın altında yaptıkları gibi şarkı söylemeyi özleyen Pat Pat Papatya'nın sıcacık güneşin altında sessiz sedasız onları beklemekten başka çaresi yoktur. Ertesi sabah tepeyi rengarenk çiçeklerle kaplanmış olarak gören Pat Pat Papatya yanı başındaki gelincikle tanışınca onun tohum arkadaşı Kıpkırmızı olduğunu anlar. Ancak Kıpkırmızı'nın uzun sapına ve rengine özenerek neden kendisinin de bir gelincik olmadığını araştırmaya başlar. Kayalar onun bu sorusuna cevap veremeyince, bunun nedenini güneşe sorar Pat Pat Papatya. Güneş ona her çiçeğin ayrı bir özelliği olduğunu anlatır. Üzüntüsü sevince dönüşen Pat Pat Papatya artık arkadaşı Kıpkırmızı'yla şarkılar söyler.Tepedeki bütün çiçekler de bir süre sonra onlara katılır.
Bu bayram tadındaki ilk yaz karşılamasında, okul öncesi çocuğun kavrama sınırlılıkları dikkate alınarak, keşke bazı yerler biraz daha ayrıntılı olarak anlatılıp belirsizlikler ortadan kaldırılmış olsaydı!... Okul öncesi kitaplar, görme ve dinleme duyuları aracılığı ile çocukların zihinlerini uyarır, onların ilk edebi ve estetik değerlerini oluşturmalarına yardımcı olur. Ayrıca çocuğun kitabı her eline aldığında başka bir ayrıntıyı görmesi, anlaması ve kavraması gerekliliğinden yola çıkar bu tür kitaplar. Betül Sayın'ın sevimli ve hareketli çizgileriyle ince ayrıntıları yakalamanın keyfini de yaşatıyor Pat Pat Papatya.
Anlatım bozukluğu olan birkaç cümleyi Sihirli Değneğimizle değiştirebilir miyiz dersiniz? Kim bilir! Denemeye değer! 'Belki de kayalara sorarsan, onlar bir cevap verebilirler sana ' (S. 15). 'Bunu biz bilemeyiz, ama belki de güneşe sorarsan, o bir cevap verebilir sana' (S. 16). 'Elbette, kayalık tepeyi rengarenk süslemek için birbirinizden farklısınız' (S. 19).
Pat Pat Papatya, bahar kıpırtısını taa içinizde hissettirecek bir dostluk, sevgi ve barış kitabı. Gerek sayfa düzeni, kâğıdı ve puntolarıyla gerekse metne uygun resim ağırlıklı basit anlatımıyla okula henüz başlamamış olan çocukların neşesine neşe katacak bir kitap.
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuk Psikolojisi (Doğum öncesinden ergenlik sonuna). Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 2002.
* Yetişkinler İmparatorluğu (Okul Öncesi eğitimde yetişkin yanlışları üstüne). Sarp Bengü, 2002.
* Çocuk Kültürü Edebiyat, Tiyatro, Medya. ÇYDD Beyoğlu Şubesi. Yayına Hazırlayanlar Nazan İpşiroğlu, Zehra İpşiroğlu, Mavibulut, 1997.
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Ödülünüzün ne olacağını merak mı ediyorsunuz? Sürpriz!!
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
TEL (0212) 236 78 42
02012003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Zeki'nin Zekâsı Kaçtı
Mavisel Yener,
K Yayınları, 2002, 46 Sayfa
Resimleyen Alper Ocak
(8-10 yaş)
- Komşular yetişiiin... Zeki'nin Zekâsı kaçtııı... Kimin bahçesindeyse yakalasııın... Zeki'nin zekâsı kaçtııı...
- Rukiye'nin oğluna ne olmuş, aklını mı kaçırmış?
- Yok komşu kaçan aklı değilmiş, başka bir şey kaçmış ama anlayamadık.
- Ne var anlamayacak, çocuğa bir şeyler olmuş işte. Baksana annesinin eli ayağı titriyor...
- ... Kediler kapacak zekâmı, ühüü...
- Üstüme iyilik sağlık, kediler nasıl kapsın senin zekânı oğlum?...
Ne kaçmış? Zeki'nin zekâsı mı? Zeki aklını mı kaçırmış! Yok canım endişelenmeyin Zeki'nin bir şeyi yok, kaçan Zeki'nin kuşu Zekâ, kapıyı açık görünce dışarı uçup gitmiş... Bu kuş öyle bildiğiniz kuşlardan değil, çarpım tablosunu bile ezbere bilen bir kuş, zekâ küpü gibi bir şey sizin anlayacağınız. Zaten o yüzden adı Zekâ... Kim daha akıllı dersiniz? Çarpım tablosunu bir türlü ezberleyemeyen, matematik sınavına kuşunu da getiren Zeki mi yoksa kuşu Zekâ mı? Bunu öğrenmenin tek yolu bu öyküyü okumak...
Kitabın ikinci öyküsü 'Bir Soru Bin Yanıt'. Okuldan yeni gelen Barış, bir an önce ödevini bitirip çizgi film izlemek istiyor. Ancak kazın kaç ayağı olduğunu bilemediği için problemleri bir türlü çözemiyor. Barış kazların kaç ayağı olduğunu nasıl öğrenecek dersiniz? Uzun uğraşlar sonunda Barış problemi çözmeyi başarıyor, peki ya Naz arkadaşına yatıya gitmek için annesini ikna etmeyi başarabilecek mi dersiniz? 'Gece Yatısı' da diğer iki öykü gibi bir gülmece öyküsü. Çocukları eğlendirmenin yanı sıra olayları ince alaylarla süsleyerek onlara satır aralarında çok şeyler fısıldayan gülmece öykülerini çocuklar çok seviyor. Mavisel Yener'in çocuk diliyle yazdığı öyküler de tam kıvamında doğrusu. Çocukların dünyaya gülümseyerek ve hoşgörü ile bakmalarına yardımcı olabilecek, onlara okumayı ve kitabı sevdirebilecek bir gülmece öykü kitabı. Öykülerin çizimleri gülmece türüne uygun olması açısından karikatür tiplemelerine benzetilmiş. Sizce Sihirli Değneğimiz kahramanları biraz daha sevimli bir hale getirebilir mi dersiniz??... Zekâ'nın Zekâsı Kaçtı ama siz bu kitabı kaçırmayın!
Küçük Çoban Alim Kız 2
Cahit Uçuk,
Bilge Kültür Sanat, 2002, 91 sayfa.
Resimleyen Betül Atlı
(11+)
Alim Kız on iki yaşlarında bir yörük kızı. Annesiyle babasını küçük yaşta kaybettiği için ninesiyle birlikte Toros dağlarında bir köyde yaşıyor. Sürüsüyle birlikte doğanın içinde sakin ve mutlu bir yaşam sürüyor. Yüreği sevgi dolu bir kız Alim Kız. Bu sevgiyi ve dostluğu dağlara, taşlara, insanlara, hayvanlara, her şeye, herkese sunuyor. Fırtınalı bir günle birlikte maceralı bir yaşama da adım atan küçük çoban büyüyor ama ne içindeki sevgi ne de yaşamındaki heyecanlar bitmek bilmiyor. Çünkü hayalleri var, umutları var. 24 yaşına gelinceye kadar bir dizi halinde devam ediyor Alim Kızın bu öyküleri. Her dizide hayallerine ulaşmanın çabasını veriyor. Küçük çoban Alim Kızın genç kızlığa geçişini adım adım izliyoruz...
Cahit Uçuk Alim Kızı yarattı. Cumhuriyet de Cahit Uçuk'u. Gerçek adı Cahide olan Cahit Uçuk Cumhuriyet Döneminin ilk kadın yazarlarından biri. Abdülhak Hamit ve Nazım Hikmet'in yardımı ve teşvikiyle yazmaya başlamış 67 yıl önce... Anadolu'da geçirdiği yılların ardından yazdığı Türk İkizleri adlı romanıyla 1958 yılında Uluslararası Hans Christian Andersen Şeref Ödülü'nü almış. Kitap, ''Dünya İkizleri'' serisinin 31. kitabı olmuş ve İngilizce'ye çevrilmiş. Anıları Atatürk'ten Halide Edip'e, Abdülhak Hamit'ten Nazım Hikmet'e kadar uzanıyor. Roman gibi bir yaşamı var Anadolu'nun her köşesinde Cahit Uçuk'un. Sayısız aşk romanı, köy romanı, çocuk ve gençlik romanı yazmış bu güne kadar. Tiyatro oyunu, şiir ve anı türünde de yazıyor. Ama en çok çocuklara masal yazmaya bayılıyor Cahit Uçuk. Türkiye Yazarlar Birliği'nin "2001 Yılı Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri"nde çocuk edebiyatı çalışmalarıyla Cahit Uçuk'a 'Üstün Hizmet Ödülü' verildi.
''Göğe çok mu yakındı bu gece? Sanki kocaman, sonsuz lacivert bir kubbeydi gökyüzü. İçi yıldızlar, yıldızlar, yıldızlar, yıldızlarla yanıp sönen yıldızlar. Bakmaya doyulamayan, kocaman kocaman yıldızlarla yıldızlar. Bu yıldızlar yavaş yavaş yağmurca damlamaya koyulmuşlardı. Her biri ardında ışıktan birer iz bırakarak, sevinçlerin en yücesini vererek. Alim Kızın başına, yüreğine yağıyordu göğün tüm yıldızları. İçi dışı, dört bir yanı parıl parıl yıldızlarla, yıldızların sundukları yıldızlarla dolmuştu Alim Kızın çevresi...'' (S. 27). Alim kız yıldızlardan yıldızlara konuyor, yaşam enerjisi ve yüreğindeki sevgi hiç bitmiyor bitmesine de, sanki yaşına göre biraz da fazla 'olgun' davranıyor ve konuşuyor gibi Alim Kız. ''Ahmet Günel genç karısına düşkün... Ha bir laf kaçırır ağzından, o zaman bizim ağzımızın tadı kaçar. Değil mi nineciğim?'' (S.46). ''Atalarımıza çağırıcı gönderdik sanki. Onların soluklarını, beşimizin arasındalarmışcasına hissediyorum. Yüce ağaçların boyları kadar kökleri de derinlerdedir. Ama o kökler görünmezler. Ben şimdi geçmişlerimizi, yüzyıllar yaşamış çınarlar gibi yüce, hem de o çınarları yaşatan güçlü köklerin benzeri köklerimizi görüyorum sanki'' (S. 68). ''Hiç olmazsa sana ben varım, bana da sen varsın... Ben seninle çok mutluyum. Sen de benimle yeterli ol'' (S. 49). Alim Kız ideal kız figürünün tüm özelliklerin taşıyor. Akıllı, yardımsever, sevecen, alçak gönüllü, eli açık, güçlü... Alim Kız da, ninesi de, kitabın çizimlerinde çok güzel ve sağlıklı görünüyor. Bütün bu özellikleriyle dönemin Türk filmlerinde de sık sık karşımıza çıkan, gerçekçi olmadığını bilsek de izlediğimiz tiplemelere benziyorlar. Büyükannesinin yardımıyla bir çok sorunun altından başarıyla kalkmasını bilen Heidi gibi Alim Kız da idealize edilmiş bir çocuk figürü... Alim Kız yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtıyor olsa da, günümüzde artık bu tür ideal tiplemelerden yavaş yavaş vazgeçilmekte; çocuk gerçekliliğine dayalı, özgür düşünebilen, hatalar yapan ve sorgulayabilen karakterlerin de yardımıyla çocuklara kaderci olmaktan çok mücadeleci olmanın gerekliliği gösterilmeye çalışılmaktadır...
Eylül'de Aşklar
Mine Soysal, Günışığı Kitaplığı, 2001, 223 sayfa.
(15+)
Aşk, aşk, aşk... Ah, Minel aşk!... Her yaşta bir başka yaşanan o duygu. Peki ya ilk aşk, unutulur mu? Eylül'le Can'ın aşkı da işte böyle bir ilk aşk hikayesi. 15 yaşındayken başlayan, yıllar içinde büyüyen, küçülen, daralan ve genişleyen bir aşkı anlatıyor Mine Soysal Eylül'de Aşklar'da. Ama Eylül güneşi gibi bir kız bu Eylül, uzun süre bir aşkta takılı kalabilir mi dersiniz? Ona her ilgi gösteren erkeğin yanında buluveriyor kendini. Yaşamında ilişki kurmaya cesaret edemediği tek erkekse babası. Annesini, ablasını ve onu tek edip genç bir kadınla evlenmesini bir türlü kabul edemeyen Eylül aslında erkek arkadaşlarında babasını bulma çabasında oradan oraya sürüklenen kafası karışmış genç bir kız. Bir taraftan üniversite sınavına hazırlanıyor bir taraftan da yıllardır görmek istemediği babasının yokluğuna dayanarak yaşamına devam etmeye çalışıyor. Bu zorlu dönemde annesinin ve ablasının desteği ve dostluğu sayesinde kendini bulmak için uğraşıyor Eylül. Aşkları, ilk heyecanları, ilk tecrübeleri, ilk kırgınlıkları ve ilk yıkımları doyasıya yaşıyor... Sadece gençler için değil anne ve babalar için de örnek ilişkiler sunuyor Eylül'de Aşklar. Gençlere yetişkin gibi davranmanın, onları takımın gerçek bir üyesi gibi kabul etmenin, paylaşmanın ve sabrın, sorunları çözmede nasıl etkili olduğunu, bu sayede sağlıklı ilişkilerin nasıl kurulabileceğini anlatıyor. Mine Soysal Eylül'de Aşklar'da, ergen erkek ve kız psikolojisini tüm psikolojik ve fizyolojik etkileriyle birlikte şaşırtıcı bir şekilde okurlarına sunuyor...
''Şu üç yılın bana sunduğu en büyük armağanın, her koşulda tükenmeyen dostluğumuz olduğunu artık biliyorum. Yaşantılarımızın öbür ucuna doğru bizimle yürüyebilecek bir dostluk. Tek bir gece uğruna, gerekli gereksiz deneyimler uğruna harcanmayacak, hep el üstünde tutulacak, hep özenle korunacak, asla tehlikeye atılmayacak denli değerli bir dostluk.'' (S. 222)
Allı ile Balca (Uyku Öncesi Kitaplığı)
J. Thomas, Nurdan Yayınları, 16 sayfa
Resimleyen C. Busquets
Türkçeleştiren Eray Canberk
(5-7 yaş)
Balca ormanda karlarla kaplı kayaların arasında yavru bir tilkiye rastlar. Soğuktan ölmemesi için onu eve getirir. Adını 'Allı' koyduğu tilki yavrusu kışı Balca'nın evinde geçirir. İlkbaharda kocaman olan yavru tilki artık Balca'yla ormanda oyunlar oynamaktadır. Bir gün yine oyun oynarlarken ortadan kaybolan Allı avcıların tuzağına düşüverir. Yavru tilkinin av köpekleri tarafından ormanda kovalandığını duyan Balca onun yardımına koşarak Allı'yı köpeklerin elinden kurtarmaya çalışır. Avcıları, Allı'nın henüz küçük ve yavru bir tilki olduğuna ikna eden Balca sonunda onu avcılardan ve köpeklerden kurtarır.
''Ne olur arkadaşıma dokunmayın, diye ricada bulundu. Bakın, o daha küçücük. Kalbi nasıl da çarpıyor...'' Avcılar çok anlayışlı davrandılar. Kimseyi üzmek istemiyorlardı. Sonunda her şey yoluna girdi. Ne müthiş bir gün geçirmişlerdi Allı ile Balca. (S. 16).
Hareketli çizimleri ve canlı renkleriyle çocukların hayal dünyalarını geliştirebilecek, onları masal dünyasına çekebilecek Allı ile Balca'nın öyküsü ne yazık ki yine de çeviri edebiyatın kurbanlarından biri! Başka bir kültüre uyarlamaya çalışırken genellikle kısaltılan ya da sadece isimler ve durumlar üzerinde değişiklik yapılarak Türkçe'ye çevrilmeye çalışılan bu tür öykülerin ya konu bütünlüğü bozulmakta ya da anlamı ve amacı tamamen değişerek sonunda anlaşılmaz bir eser haline gelebilmektedir. Keşke Allı ile Balca'da da olaylar bu kadar hızla gelişmeseydi, kim bilir belki o zaman ne kurgu aksar ne de mantık hataları olurdu!
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Ödülünüzün ne olacağını merak mı ediyorsunuz? Sürpriz!!
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
Tel 212- 236 78 42
Ben 'Ay Dede' isimli bir öykü okudum. Öyküyü Hamdullah Köseoğlu yazmış. Uykusu kaçan bir çocuğu anlatıyor. Çocuğun adı Senem. Masalı çok seviyor. Her gece uyumadan önce ninesi Senem'e masal anlatıyor. Ama bir gece ninesinin başı ağrıyor ve masal anlatamıyor. O zaman da Senem bir türlü uyuyamıyor. Uykusunu aramaya başlıyor. Ben en çok uykusunu ararken okuduğu şiiri beğendim. 'Uykum gitti nereye, Yıkanmaya dereye, Döngel uykum nolursun, Vücuduma geriye.' Bir de Ay Dede'nin Senem'e masal anlattığı bölümü çok beğendim. Ama ninesi başı ağrıdığı için masal anlatmayınca Senem'in neden annesiyle babasından masal istemediğini anlamadım. Senem'in annesiyle babası nerde? Sihirli bir değneğim olsaydı, işte burayı değiştirmek isterdim. Senem'in annesiyle babasını da yazardım. Aslında bir de uykunun neden Senem'den korktuğunu anlamadım. Uyku Senem'i seviyormuş, o zaman neden kaçmış? Sonra geri döndü mü diye de merak ettim durdum... Semiha Önder (yaş 9) - Kadıköy, İstanbul.
(Semiha, 'Güneşin Oğlu' adlı çocuk oyunu için tiyatro biletin yolda! İki kardeşin içine düştüğü bir masal kitabında onlarla beraber güneşe yolculuk etmeye hazırlan. Belki oyunda Ay Dede'yle de tanışabilirsin!. Bize oyunu beğenip beğenmediğini de yazmayı unutma olur mu?)
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Akıllı Küçük, (Çocuk Kültürü ve Çocuk Hakları Üzerine Sosyo-Kültürel Bir İnceleme), İsmail Doğan, Sistem Yayıncılık, 2000.
* Gösteri Çağı Çocukları, Mustafa Ruhi Şirin, İz Yayıncılık, 1999.
* Çocuk ve Ergen Gelişimi, Mary J. Gander, Harry W. Gardiner, İmge Kitabevi Yayınları, 2001.
09012003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Çocuk dergileri üzerine...
Zengin içerikli, rengârenk resimlerle bezenmiş çocuk dergilerinin, çocukların okuma ve öğrenme sürecini daha ilginç ve zevkli hale getireceğini, onlara okuma alışkanlığı kazandıracağını düşünüyoruz. Bu nedenle, Sihirli Değnek bu haftadan itibaren sadece kitaplara dokunmakla kalmayacak büyük küçük bütün okuyucuları öğrenmenin büyüsüne davet eden süreli çocuk yayınlarına da yer verecek. Hepimize okuma serüveninde nice maceralara...
Mobidik
Genç Kâşiflerin Dergisi, Ocak 2003, Sayı 1
Denizyılanlarının su yüzeyinde kalabilmek ve hızlı hareket edebilmek için hava yuttuğunu biliyor muydunuz? Mavi balinanın 25 fil ağırlığında olduğunu? Peki ya timsahın ağzının tek elle bastırıldığında kolaylıkla kapanabileceğini?
Antartika'ya gidip penguenleri, fokları, balinaları ve albatrosları görmek ister miydiniz? Ya da daha eski çağlara uzanıp arkeolojik bir kazı yapmayı ve tarihöncesi insanların yaşamlarını öğrenmeyi? Çizgi roman olmadan olur mu? Mobidik'te elbette ona da yer ayrılmış... Zihni Sinir'le henüz tanışmayanlar için de güzel bir fırsat... Haritalar, oyunlar, yarışmalar ve 2003 takvimi, gördüğünüz gibi hiçbir ayrıntı unutulmamış. Genç Kâşiflerin Dergisi Mobidik çocukları alıp bambaşka diyarlara götürecek bu ay!
Gonca
Aylık Çocuk, Aile ve Kültür Dergisi, Ocak 2003, Sayı 9
Tom Sawyer daktiloda yazılan ilk roman! Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği var! Hafıza kontrol edilebilir!... Bütün bunlar nerden mi aklıma geldi? Gonca Dergisinin ocak sayısında okudum. Okuduklarım bununla da bitmedi! Öyküler, şiirler, fıkralar, gezi yazıları ve çizgi roman da okudum. Bulmacalara ve eğlenceli matematiğe bayıldım... Her biri de Gonca'dan güle doğru atılan birer adım gibi... Hele yorumlanacak resim köşesi, okuyucuların gönderdiği şiirler ve resimler! Sürprizli bir ocak sayısı çocukları bekliyor; Mehmet Büyükşahin'in 'Deniz Atı' adlı kitabı, 2003 takvimi ve 'Nasrettin Hoca CD'si...
Eğitim Teknolojisi
İkinci sayısı ile taze bir nefes daha eklendi eğitim yayınları dünyasına. Önsözde belirtildiğine göre, dağıtılan sınırlı il sayısına rağmen dergi çalışanları ilgiden oldukça memnun. Sadece çalışanlar mı dersiniz? Eğitim sürecine bulaşmış hemen hemen herkesi hoşnut edecek bir dergi Eğitim Teknolojisi. İşte dergide değinilen konulardan birkaçı 'Teknoloji Kullanımının Öğrenci Başarısı Üzerindeki Etkileri', 'Çocuklar Eğitim Sürecinde Bilgisayarla Ne Zaman ve Nasıl Tanışmalı', 'Bağımsız Olana Kadar Kimse Özgür Değildir', 'Teknoloji Karşısında Bizden Geçti Dememeliyiz', 'Eğitime Yön Veren Bir Model Müfredat Laboratuvar Okulları'
Dergi, yazıların yanı sıra bilişim haberlerine, yarışmalara ve kitap tanıtımlarına da yer veriyor. Özellikle Çocuk Psikiyatrı Dr. Yankı Yazgan'ın, Yrd. Doç. Dr. Feza Orhan'ın ve Bilişim Uzmanı Tunç Akman'ın yazılarından derlenmiş olan 'Çocuklar Eğitim Sürecinde Bilgisayarla Ne Zaman ve Nasıl Tanışmalı' adlı yazı dikkate değer. Çevremize şöyle bir göz gezdirip, kalem kullanmadan klavye ve mouse kullanmayı öğrenen çocukların sayısına bakacak olursak konunun ne derece önemli olduğunu anlayabiliriz.
Eğitim teknolojisi uygulamalarının önemli bir bölümünü oluşturan bilgisayarın, sadece eğitimde kullanılması gerektiğini savunmak sanırım pek de gerçekçi bir yaklaşım olmaz! 'Çocuklar Eğitim Sürecinde Bilgisayarla Ne Zaman ve Nasıl Tanışmalı' adlı yazıbilgisayarın evde nasıl kullanılması gerektiği üzerine anne babalara yol gösteren açıklayıcı bir yazı niteliğinde. Yazıdan birkaç alıntı 'Bilgisayar klavyesi kullanması kalemle yazı yazmasını önleyici bir eylem', 'Bilgisayar henüz bazı becerilerin gelişimini doğal ortam kadar eşit ve istenilen düzeyde gerçekleştiremiyor', 'Erken yaşta çocukların teknolojiyle yoğun ilişki kurması duygusal zekâlarının gelişimi açısından sakıncalıdır', '3-12 yaş arası çocukların bilgisayarla ilgili bazı bilgi ve becerileri kazanmalarının ileriki yaşlara göre daha kolay ve çabuk olduğunu göstermektedir', 'Yetişkinler yasakçı değil, ama düzenleyici olmalıdır', 'Bilgisayarın ne amaçla kullanıldığı ve amaca uygunluğun ne kadar denetlendiği önemli'... Dergiyi arayıp da bulamayanlar için tel (216) 348 08 12.
Çocuk Ve Aile
Ocak 2003, Yıl 6, Sayı 56
Çocukların bitmek tükenmek bilmeyen soruları yetişkinler tarafından bazen ilgiyle cevaplanır bazen de geçiştiriliverir. Kimi zaman bu sorulara gülünür, kimi zaman da sinirden köpürülür! Uzman Danışman Psikolog Filiz Çetin 'Sorular Sorun Olduğunda' adlı yazısında çocukların neden soru sorduklarını ve bu durumda çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğini anlatıyor. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Münevver Özekin ise sadece anneye ya da babaya yönelen çocukların özüne inerek bu tavrın nedenleri üzerinde duruyor, anne babanın bu durumda neler yapması gerektiğini açıklıyor. Derginin 'Özel Gelişim' bölümünde ise 'Özel Yetenekli Çocuklar' incelenerek, bu tür çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği anlatılıyor. 0-6 yaş döneminde anne babanın yaptıkları hatalar ve çocuğunun kaybolmasından endişe duyan anne babaların yapması gerekenler de derginin 'Gelişim' ve 'Risk' bölümlerinde açıklanan konular arasında. Ergenlik sayfası ise 'Ergenler Anne Babalarından Ne İster?' konusuna ayrılmış. Merak edenler için 'ancak içten söylediğinizde işe yarayacak işte 6 etkili cümle' 'Seninle gurur duyuyorum', 'Bana herhangi bir nedenle gelebilirsin, ben her zaman dinlemeye hazır olacağım', 'Seni anlamak istiyorum', 'Ben diliyle konuşacağım seni suçlamayacağım', 'Sana güveniyorum', 'Seni seviyorum'. Derginin 'İlkyardım' bölümü ise acil servis olaylarını işliyor. Soğukkanlı ve bilinçli hareket etmenin önemi vurgulanarak kanama, ateş, travma, kırık, yanık ve zehirlenme gibi durumlarda yapılması gerekenler anlatılmış. 'Artikülasyon Bozuklukları', 'Altını Islatma', 'Sindirim Sorunları' ve 'Uykuda Yürüme' gibi konular da konunun uzmanları tarafından açıklanarak ailelere öneriler getirilmiş. Çocuklar için eğlenceli yemek tariflerinin yanı sıra alışveriş ve sanat rehberine de yer verilmiş Çocuk Ve Aile dergisinin ocak sayısında.
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuğunuz Kitap Okumayı Sevmiyorsa (Onu Nasıl Kitap Okumaya Yönlendirirsiniz), Lee Canter, Etkili Anababalık Kitapları HYB Yayıncılık, 1998.
* Meydan Okuyan Çocuk, Stanley I. Greenspan, Jacqueline Salmon, Çev. Prof. Dr. İsmail Ersevim, Özgür Yayınları, 1988.
* Çocuk Ruh Sağlığı, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Özgür Yayınları, 2002. (25. Basım)
KILÇIK
'Her insanın ayırdında olarak, olmayarak senli-benli olduklarındandır.' (s.10)
'Bebek, başının altındaki zehirli bir yılan varmış gibi korku dolu gözlerle kalktı.' (s.12)
'Yaşasındı! Yaşasındı arkadaşlık, dostluk, kardeşlik!' (s.13)
'Ben bunları söylemezken, susarken sen de kalkmış çenesizlik yapıyorsun.' (s.15)
'Babasının içeri girdiğini ayrımsayan çocuk' (s.18)
(Maviş Bilgisayar Korsanlarına Karşı, Mustafa Aslan, Bengül Kitaplar, 2002)
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Ödülünüzün ne olacağını merak mı ediyorsunuz? Sürpriz!!
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayy@bilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Betül'ün Sihirli Değneği
'Kaplumbağa ile Akrep' (Suat Batur, Altın Kitaplar)
Irmağın kenarında yaşayan bir akrep karşıya geçmek istiyormuş. Kaplumbağaya yalvaran akrep sonunda kaplumbağayı ikna etmiş. Kaplumbağanın sırtına binmiş. Irmağın tam ortasında kaplumbağa bir ses duymuş. Niçin bağırıyorsun akrep kardeş, diye sormuş. Akrep de, bu ses zehirli iğnemden geliyor. İğnemin batırdığım kimse sağ kalmaz, demiş. Akrebin ona zarar vereceğini anlayan kaplumbağa hemen ters dönüp akrebi suya atmış. Çünkü akrebin başka kimseye zarar vermesini istemiyormuş. Kaplumbağa neşe içinde karşıya geçmiş. Ben bu öyküyü pek sevmedim açıkcası. Bakalım akrep gerçekten kaplumbağayı öldürecek miydi? Durup dinlemeden hemen suya atmasına üzüldüm. Çünkü karşımızdakinin sözünü sonuna kadar dinlemeliyiz. Bence bütün hayvanlar yararlı! Kaplumbağanın o zaman akrebi değil bütün zararlı hayvanları öldürmesi gerek. Sihirli değneğim olsaydı kaplumbağa ile akrebi dost yapar, herkesi şaşırtırdım. Kedi ile köpek bile yan yana uyuyor...
Betül Yıldırım (8 yaş), Göztepe, İstanbul
(Betül, 'Don Kişot Petmen'e Karşı' adlı çocuk oyunu için biletin yolda, merak etme kaplumbağanın sırtında gelmiyor biletin! Oyunla ilgili düşüncelerini de yazarsın değil mi?... Mektuplarınıza adresinizi ve yaşınızı yazmayı unutursanız, postacıyı değil de sihirli yağmur bulutunu beklemeniz daha iyi olur!)
16012003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
'Kimileri için yazmak bir alışkanlıktır, Kimileri için yazmak bir tutkudur, Kimileri için bir anlam vermek, Kimileri için yazmak bir kavgadır, Kimileri için yazmak yaşama bir anlam aramaktır, Kimileri için yaşamı, dünyayı, olup bitenleri tiye almaktır, Kimileri için ölümle dalga geçmektir... Kimileri bugün için yazar, Kimileri yarın için, Kimileri kargımak için, Kimileri kargınmak için, kimileriyse...' (Ferit Edgü)
Masal Dünyasının perisi Semiha Türkyılmaz, yıllarca bıkmadan usanmadan yazdı, elinde sihirli bir değnekle o düşten bu düşe taşıdı durdu çocukları, gençleri... Artık Masal Perisi, arkasında bir kucak dolusu kitap bırakarak masal dünyasına geri döndü. Sihirli Değnek, bu hafta Masal Perisi'nin kitaplarına dokunuyor. Sihirli dünyanın başka bir perisi Mavisel Yener de 'Sihirli Değnek'e konuk oluyor ve 'Masal Perisi Semiha Türkyılmaz'ı bizlere anlatıyor...
"MASAL SİHİRLİ DEĞNEKTİR"
Mavisel YENER
Bir varmış, bir yokmuş... Evreni ışıklayan bir masal ustası varmış. Sevgiyi, umudu, güzellikleri gezdirirmiş dilinde. Yüreğinden taşan sözcükleri paylaşırmış çocuklarla, gençlerle. Elindeki sihirli değnekle güzellermiş dünyayı. Masal gibi yaşarmış gerçekleri, ya da gerçekleri masal oluverirmiş ansızın.
Çocuk yazınının değerli kalemi, masal ustası, İzmir'de yaşayan Semiha Türkyılmaz, 6 Ocak 2003 günü Kafdağı'nın öte yanına yolculuğa çıktı. Semiha Türkyılmaz, 2002 yılında Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan, TÖMER masal yarışması birincilik ödülünü alan, "Babam Düştü Beşikten" adli masal kitabinin önsözünde diyor ki "Bence masal sihirli değnektir ve sihirli bir dünyadır. Sayın anneler ve babalar, çocuklarınıza bu sihirli dünyayı tanıtın."
Kendini "gençlere ve çocuklara borçlu hisseden" üretken yazarımızın, Kültür Bakanlığı, K Yayınları, Orhan Yayınları, Milli Eğitim Bakanlığı ve BU Yayınlarından çıkmış öykü, masal, çocuk oyunu ve roman türünde ürünleri var. Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Yayıncılar Birliği, BU Yayınları, TÖMER ve Aliağa Belediyesi'nin açtığı öykü, masal ve çocuk oyunları yarışmalarında ödüller aldı.
Semiha Türkyılmaz 2000 yılından bu yana ilkgenclik çağı için de yazmaya başlamıştı. İlkgenclik çağının duygusal özellikleri biraz farklıdır, fırtınalı bir cağdır. Bu noktada ilkgenclik romanları, kitapları önemli bir misyon üstlenir. İyi yazılmış bir ilkgenclik kitabi gençlerin yoğun duygusallığı, sevgi arayışları, haksızlıklara karsı tepkileri, kendilerine göre yaptıkları direnişleri onlara yansıtacak, ama bu yansımayı izlerken kendilerini başka pencerelerden de görmeyi başaracaklardır.
Bazı İlkgenclik kitapları aynı çatı altında yaşayanların birbirlerini daha iyi anlamaları için birer anahtardır. Semiha Türkyılmaz'ın K Yayınlarından çıkan "İlkgençlik Heyecanları" adlı kitabi işte böyle bir anahtar. Üç kuşağın gençlik heyecanlarını irdeler. Anneannenin elli yıl önceki ilkgenclik heyecanları ile kızının ve torununun gençlik heyecanları farklı ortamlarda farklı zamanlarda yaşanmış olsa bile kitaptaki deyimle "sanki bir izdüşüm" gibidir. Yazar, kitabın arka kapağına bir not yazmış "Bu roman gençler icin yazıldı. Ancak çocuk büyüten herkes okusa ne iyi olur!" Yaşamı anlamanın yollarından biri de öykü okumaktır. Öykü yaşam, yaşam öyküdür çünkü.
Sevdiklerinize Semiha Türkyılmaz'ın K Yayınları'ndan çıkan Sevgi Çemberi adlı gençlik romanının arka kapağındaki sözcükleri fısıldamaya ne dersiniz? "Biz neşeyiz, sevgiyiz, dayanışmayız, hoşgörüyüz, arkadaşlığız. Sevinçlerimizi paylaştığımız gibi üzünçlerimizi de paylaşırız, biz birbirimizin ilacıyız."
Ardında kocaman bir kalıt bıraktı. Sımsıcak sözcükleri çocukların, gençlerin ve bizlerin dilini, yüreğini çiçeklemeye devam edecek, düşlerimizi çoğaltacak. Unutmayın! "Biz birbirimizin ilacıyız."
Anam Düştü Beşikten
Semiha Türkyılmaz, Bu Yayınevi (Ödüllü Masallar), 2002, 47 Sayfa
Resimleyen Nazan Erkmen
(6-9 Yaş)
'Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Pireler tellal iken, develer berber iken... Ben anamın beşiğini, tıngır mıngır sallar iken... Anam düştü eşikten... Gül gülmez misin... Babam kaptı sopayı, aman kaptı maşayı, Kaç kaçmaz mısın...' (S.5) Korkudan ardına bile bakmadan uzaklaşan çocuğun macera dolu kaçışı böyle başlar ama bir türlü bitmez. Karşısına ya bir kuyu çıkar ya da bir kapı. Ne yapacağına, nereye gidip hangi kapıyı açacağına karar veremeyen çocuk başlar sayıştırmaya. 'İğne miğne, ucu düğme... Per perince, per kuşunca... Çama çardak, gümüşlü bardak... Habben kubben, yaren yuren, su iç, kurtul...' (S.11). Yol boyunca önüne çıkan hayvanlara yardım ederek ilerleyen çocuk sonunda bir elma bahçesine gelir. Bir masalda elmayı izinsiz koparan çocuğun başına kim bilir neler gelir!
Tekerleme dolu şiirsel bir dil kullanan Semiha Türkyılmaz'ın Anam Beşikten Düştü adlı masalı her ne kadar 6 yaş üstü çocuklara sunulmuş olsa da, büyükleri de Zümrüdüanka kuşunun kanatlarında çocukluklarına uçurabilecek nefis bir masal kitabı. Kitabın, özellikle, metinlerarası ilişkiler kurması ve günümüz değerlerini satır aralarında fısıldaması dikkate değer! Anam Beşikten Düştü, Nazan Erkmen'in o eşsiz masalsı çizgileriyle de birleşince ortaya büyülü bir kitap çıkmış... Ne dersiniz, Zümrüdüanka kuşunun kanatlarına atlamanın zamanı gelmedi mi?
Prenses Prensi Seviyor
Semiha Türkyılmaz, Bu Yayınları (Ödüllü Öyküler), 2000, 3.Baskı, 48 Sayfa
Resimleyen Nazan Erkmen
(9+)
Prenses Tuğçe son günlerde biraz tedirgin, sarayında hareketli günler yaşanıyor. Ne mi oluyor? Saraya bir prens geliyor!... Dokuz ay sonra bir kardeşi olacağını öğrenen Tuğçe ne hissedeceğini bilmiyor. Bir taraftan uzun zamandır istediği bir kardeşe kavuşacak olmanın sevinci, diğer taraftan da evdeki prensesliğinin sona ereceğinin korkusu... Çevresindeki koşturmacaya bakıyor, gizli gizli ağlıyor Tuğçe. Anne ve babası durumun farkında ama ne yapsalar olmuyor... Ailenin ilk erkek çocuğu! Herkes çok heyecanlı! Sonunda kardeş dünyaya geliyor, Tuğçe hem seviniyor, hem üzülüyor. Ah şu büyükler ah, bir de kardeşinin adını 'Hakan' koymasınlar mı! Artık tahttan indirildiğini düşünüyor Tuğçe. O yüzden erkek olmayı ve tüm ailenin onu sevmesini istiyor. Gökkuşağının altından geçen kızların erkek olduğunu duymuş Tuğçe birilerinden. Bir gün yağmur yağıyor, gökkuşağı çıkıveriyor... Tuğçe ne yapacak dersiniz?
Prenses Prensi Seviyor, çocuk dilinde yazılmış, çocuk yüreğinden konuşturulmuş bir kitap. İsyanları, üzüntüleri, sevinçleri bir balon köpüğü gibi hafif olan çocukların iç dünyalarından büyüklere sesleniyor. 'Bu arada köyden dedemle babaannem de geldiler. Yanlarında da kocaman bir koç... Prens için kurban edeceklermiş. Zavallı hayvanın ne günahı varsa...' (S.36). 'Yağmur damlaları bana ninni gibi gelirdi... Anneme babama anlatamadığım konuları konuşurdum tıpırtılarıyla.' (S.26). 'Bizim çevrede oğlan çocuklarına çok değer veriyorlardı. Nedenini bir türlü anlayamıyorduk. Ben hırsla Sanki bizden ne üstünlükleri var ki? dedim. Özgecan da Hiçbir üstünlükleri yok, diye karşılık verdi. O gece Özgecan'a hep aklımda duran planımdan söz ettim.' (S.29).
Tatil Çılgınlığı
Semiha Türkyılmaz, Bu Yayınevi, 2000, 64 Sayfa, Resimleyen Sedef Kökçüoğlu
(10-14 yaş)
Yarı yıl tatili yaklaşıyor. Sınavdan derse, okuldan dershaneye koşturup duran çocuklar tatilde rahat bir nefes alacak, çocuk olduklarını tekrar hatırlayarak kendilerini uykuya, oyuna ve tatil tembelliğine verip dönemin yorgunluğunu üzerlerinden atmanın bin bir yolunu arayacaklar.
Çocuklar tatilde neler yapar? Tatil Çılgınlığı adlı öyküde neler yapmıyorlar ki! Ne bebekler kalıyor mahallede rahatsız edilmedik ne de kurbağalar! Çocuklar için bir oyun alanı bile olmayan mahallede başka ne yapabilirdi ki bu çocuklar, diye soruyor Semiha Yılmaz öyküsünde yetişkinlere!... Bundan başka 12 öykü daha var kitapta. 'Kırmızı Gül Yoncası, Kötü Bir Şaka, Bir Dürüstlük Örneği, Öküz Altında Buzağı Aramak, Betonkent Çocukları, Abla Olmak Yazgımdı Benim, Sokak Köpeği Badi I, Sokak Köpeği Badi II, Cafer'in Gözleri I, Cafer'in Adı II, Cafer'in Sonu III, Kaplumbağa Çiçi'... Siz de tatilde bir Tatil Çılgınlığı yapmaya ne dersiniz?
Tembel Karınca Çiçi
Semiha Türkyılmaz, T.C. Kültür Bakanlığı (Çocuk Tiyatro), 2001, 76 Sayfa.
(7-12 Yaş için
şarkılı oyun)
Ağustos Böceği değil miydi tembel olan, bütün yaz saz çalıp şarkı söyleyen? Ama bakın Karınca Çiçi ne diyor Ağustos Böceğine 'Ben de sizin gibi saz çalıp şarkı söylemek, oynayıp eğlenmek istiyorum... Çalış, çalış sonu yok... Artık bıktım bu yaşamdan...' (S.7). 'Ağustos Böceği ile Karınca' öyküsüne çok içerleyen, atalarına yemek vermediler diye karıncalara çok kızan Ağustos Böceği Gigi bakın ne cevap veriyor Çiçi'ye. 'Dünyadan habersiz bir karınca... Hey gidi karıncalar... İşte elime düştünüz. Şimdi sizden atalarımın öcünü almaz mıyım ben?... Ağustos Böceği ile Karınca' öyküsünün ne demek olduğunu göstermez miyim ben?' (S.7). Böylelikle başlıyor Çiçi ile Gigi'nin arkadaşlığı.
'Ben haylaz karınca, ca ca ca ca, Ben oyuncu karınca, ca ca ca ca, Ben karınca Çiçi, çi çi çi çi, Sen canımın içi, çi, çi, çi, çi...' diye şarkı söyleyip dans etmekle geçiyor yaz günleri. Ancak karıncalar bütün ormanın eğlencesi haline gelen Çiçi'ye çok kızıyor. Arkadaşları Çiçi'yi bir türlü ikna edip yuvaya döndüremiyorlar. Yaz günleri sayılı, gelip geçiveriyor, kış bastırıyor... Eee Karınca Çiçi'ye ne oluyor? Merak edenler hemen kitap başına...
1998 yılında İzmir Aliağa Belediyesi'nce açılan çocuk oyunları yarışmasında 'mansiyon' alan Tembel Karınca Çiçi, Kültür Bakanlığı'nca (Çocuk-Tiyatro) basılmış. Ancak, Tembel Karınca Çiçi'yi tiyatro oyunu olarak değil de masal olarak okumak istiyorsanız, kitaba K Yayınları' ndan da ulaşabilirsiniz. Dört masalın daha anlatıldığı Tembel Karınca Çiçi adlı bu kitabı Sevgül Taviloğlu resimlemiş... Semiha Türkyılmaz'ın K Yayınları tarafından basılan diğer kitaplarıysa İlkgençlik Heyecanları, Uzaylı Dostum Zıpzıp, Deli Dursun Trafik Canavarını Arıyor, Sevgi Çemberi, Belirli Günler ve Haftalar.
Tatil yaklaşıyor, soğuk günler bastırıyor, karıncılar yuvalarına çekildi, ağustos böcekleriyse çoktan Kaf Dağı'nın yolunu tuttu... Çocuklar masal perilerinden birini masal dünyasına uğurladı... Sihirli Değnek, Perileri ağırladı...
Bir varmış, bir yokmuş...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Eğitimi Zor Çocukların Psikolojisi, Dr. Alfred Adler, Kariyer (Eğitim Dizisi), 2000.
* Anne Baba ve Eğitimciler Olarak Çocuklarımıza Neyi, Ne zaman ve Nasıl Öğretelim, Ramazan Varol, Bilge (Eğitim Dizisi), 2002.
* Anneler ve Oğulları, Dr. Evelyn Bassoff, Timaş (Gençlik Psikolojisi), 2002.
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Ödülünüzün ne olacağını merak mı ediyorsunuz? Sürpriz!!
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayy@bilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
23012003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Kelile ve Dimne
Beydeba, Hazırlayan Şeref Yılmaz, Papatya Yayınları, 2002, 215 Sayfa
(10 +)
Başımıza gökten üç elma düşmeyeli ne kadar zaman oldu dersiniz? Peki ya Zümrüdüanka kuşunun kanatlarında Kaf Dağı'na uçmayalı? Çevremizde dinleyecek masal çok ama bunlar gibisi yok! Bu masallar yüzyıllardır iyilikseverliği, dürüstlüğü, adaleti, bilginin önemini bıkmadan usanmadan anlatıp duruyor insanlara.
Doğu Klasiklerinin temel kitaplarından biri olan Kelile ve Dimne MS 3 yy'da bir Hint bilgesi tarafından yazılmış. 6. yy'da Farsça'ya çevrilmesiyle beraber yavaş yavaş dünyaya yayılmaya başlayan kitap Türkçe'ye ilk kez 1360 yılında çevrilmiş. Daha sonraları Ahmet Mithat Efendi'nin çabalarıyla halkın anlayacağı sade bir dile kavuşan bu hayvan masalları, unutulmadan ve kaybolmadan dilden dile sekerek Papatya Yayınları'nın kapısına kadar dayanmış. Şeref Yılmaz da bilgisayar ve internetin büyüsüne kapılan günümüz çocuklarını tekrar masalların o büyülü dünyasına çekebilmek amacıyla yeniden derleyip toplamış Kelile ve Dimne'yi...
Masallardan önceki iki bölüm Büyük İskender'in Hindistan Seferine ve Beydeba'nın Debşelim'e öğütlerine ayrılmış. Sefer'den sonra İskender tarafından başa getirilen hükümdarın halk tarafından nasıl tahttan indirildiği ve yerine Debşelim'in getirildiği; Debşelim'in zamanla şımarıp halkını nasıl küçümsediği; Bilge Beydeba'nın Debşelim'i bu yoldan vazgeçirmek için onu adalete nasıl davet ettiği ve zindana atıldıktan sonrasında neler yaşadığı masalsı bir anlatımla açıklanıyor. Sonraki masallarsa Binbir Gece Masalları gibi birbirinin içine geçmiş masal dizisiyle birbirine bağlanıyor. Kitapta 15 bölüm ve 41 masal var. Debşelim'in daha sonra hatasını anlayıp Beydeba'yı affetmesiyle ve ondan hükümdarların yanlışlarını anlatan bir kitap yazmasını istemesiyle başlayan Kelile ve Dimne'nin yolculuğu ilerliyor. 'Tarla Kuşu ile Fil, Kurnaz ile Budala, Bit ve Pire, Güvercin, Demir Yiyen Fare, İki Balık, Martı ile Deniz Perisi' masallardan bir kaçı.
La Fontaine'nin fabllarından Nasrettin Hoca'nın fıkralarına kadar daha bir çok eserde etkilerini gösteren Beydeba'nın dileği gerçekleşmiş. Neymiş bu dileği dersiniz? Dinleyin... Debşelim bir gün hatasını anlayıp Beydeba'yı zindandan çıkarttırmış. Ona halkı aydınlatacak masallarını yazabilmesi için bir sene süre tanımış. Masallar sonunda tamamlanmış. Masalları çok beğenen Debşelim Beydeba'ya 'Dile benden ne dilersen demiş'. Debşelim 'Ey yüce hükümdar' demiş. 'Senden herhangi bir maddi beklentim yoktur. Yalnız bir isteğim var Senden önceki eserlerin korunduğu gibi, bu eserin de titizlikle korunmasını istiyorum'... Dileği yerine getirilmiş. Kitap hükümdarın hazine sandığında saklanmış, yıllardır söylenegelen bu masallar böylelikle hiç unutulmamış, kaybolmamış. Farklı farklı dillerde ve kültürlerde yaşamaya devam etmiş...
Sorunları, yolsuzlukları, anlaşmazlıkları ve haksızlıkları hayvanlar üzerinden anlatan Beydeba, masallarında bilgelik yapmaktan, dinleyenlere öğüt vermekten kaçınmıyor. Bakın canını korumak için kavga etmekten çekinmeyeceğini söyleyen Şetrebe'ye ne demiş Dimne 'Başka çareler bulunduğu halde kendini tehlikeye atmak akıllıca bir davranış değildir. Akıllı kişi, kavgayı son çare olarak düşünür. Düşmanı zayıf görüp onunla kavgaya tutuşmak seni yanıltabilir. Akıllı insan, düşmanı zayıf bile olsa ona karşı ne demek, yapmak gerektiğini düşünen kimsedir. Eğer düşmanın zayıflığına aldanır da onu hor görürsen, martı kuşu yüzünden deniz perisinin başına gelen senin de başına gelir' (S.61).
Konuşan hayvanlar çocukları genellikle eğlendirir. Ama Kelile ve Dimne çocuklara akıl hocası gibi okunur ve okutturulursa can sıkıcı bir kitap olabilir. Kurtta, aslanda, farede, filde hangi insanı görebilir çocuklar? Ya da anlatılan olayları hangi tarihi ya da güncel konuyla ilişkilendirip ondan dersler çıkarabilir dersiniz?... Bırakalım çocuklar büyüyünce anlasın Beydeba'nın ne demek istediğini, şimdi sadece masal dünyasının o gizemli dünyasında gönüllerince dolaşsınlar, gökten başlarına düşen elmaları toplayıp, Zümrüdüanka'nın kanatlarında Kaf Dağı'na uçsunlar.
Rüya Dansçısı
Brigitte Blobel, çev. Zeynep Zuhal Göçmen, Epsilon Gençlik Kulübü, 2002, 141s.
(14+)
Sarah hayalleri olan genç bir kız. Grazia da. İkisi de dansa bayılıyor. Hamburg Devlet Opera'sında sunulacak büyük gösteriye seçilmiş olmanın heyecanı içinde bulutlarda geziyorlar. Kostüm provasına giden Sarah ve Grazia rengarenk tüllerin içinde dolaşırken kendilerinden geçip, ilerde baş balerin olmanın hayalini kuruyorlar ilk kez ayak bastıkları kuliste...
Gelenek üzerine her yıl Gala Gecesi gösterisine 3. sınıf akademi öğrencilerinden iki kişi de alınmaktadır. Sarah ve Grazia bu gösteriye seçilmiş olmanın sevincinin yanı sıra aslında sahne korkusu yüzünden de oldukça gergin günler geçirmektedir. Yoğun provalar, okuldaki sınavlar, ödevler derken büyük gün gittikçe yaklaşmaktadır. Akademi uluslararası üne sahip yatılı ve oldukça da sıkı bir disiplinle yönetilen okuldur. Diğer yetenekli öğrencilere de fırsat verebilmek için başarısız olan öğrencilerin okulla ilişiği hemen kesilmektedir.
Ancak işler Sarah ve Grazia'nın hayal ettiği gibi gitmez. Grazia son zamanlarda artık kendini ne okul derslerine ne de provalara verebilmekte, dalgın dalgın ortalıkta dolaşıp durmaktadır. Sarah ile aynı odayı paylaşan Grazia geceleri de gizlice dışarı kaçmaya başlar, okul derslerine ve provalara geç kalarak yönetimden sık sık uyarı alır. Sarah da arkadaşı yüzünde zor durumlarda kalır. Grazia'nın yaz tatilinde beraber olduğu erkek arkadaşı Allesssandro'nun İtalya'dan Hamburg'a gelmesi yüzünden Grazia kendini kötü hissetmektedir. Allesssandro Grazia'yaya okulu bırakması ve onunla birlikte İtalya'ya dönmesi için baskı yapmakta, yazın yaşadıklarını Grazia'nın ailesine anlatmakla onu tehdit etmektedir. Oysa çaresizlik içindeki Grazia iyi bir dansçı olmak istemekte, Allesssandro'yu sevmediğini söylemesine rağmen onu bir türlü buna inandıramamaktadır. Allesssandro kaba ve anlayışsız tavırları ile Grazia'yı zor durumda bırakır. Grazia ne yapacak dersiniz? Büyük gösteride rol alabilecek mi? Sarah ile arasındaki anlaşmazlık çözülebilecek mi? Allesssandro ile ilişkisi nasıl olacak?... Sadece Grazia'yaya neler olacağını değil, akademi yaşamının nasıl olduğunu, yurtta kalan kızların problemlerini, balerinlerin hangi şartlarda çalışıp neler hissettiklerini, kıskançlıklarını, öğretmenlerin sanata ve sanatçılara nasıl yaklaştığını da Rüya Dansçısı'nda bulacaksınız...
Kısacası, Rüya Dansçısı, ergenin sosyal korkularının yanı sıra kendisiyle ilgili olan korku, endişe ve çelişkilerini de anlatan bir kitap. Bu anlamda, Sarah ve Grazia, ergenin kendini ve çevresini sorgulamasına, anlamasına ve çözüme ulaşmasına yardımcı olabilir. Eğitim sistemini eleştiren, yurt ve okuldaki disiplini sanat, beden ve ruh eğitimi olarak nedenlendiren Rüya Dansçısı, isyankâr ve sabırsız ergene harekete geçmeden önce belki bir kez daha düşünmesi için bir fırsat verebilir...
'Zaten yurttaki öğrencilerin hemen hepsi dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmişlerdi, ortak dilleri İngilizceydi. Pek azı Almanca biliyordu. Sarah'ın yanından hiç ayırmadığı, Almancadan İngilizceye ve Almancadan İtalyancaya iki küçük sözlüğü vardı. Grazia, çok iyi Almanca konuşmasına karşın bazı sözcükleri hatırlamakta zorlanıyordu.' (S.7)... Kitabı okuyan herkesin İngilizce ve İtalyanca bildiği varsayılarak bazı konuşmaların çeviri yapma gereği duyulmaksızın -kurgu gerektirmediği halde- İngilizce ve İtalyanca olarak ifade edilmesi Sihirli Değnek'e iş çıkartıyor. Sihirli Değnek, gençlerin yukarıda verilen bilgi ışığında, kimin kiminle hangi dili konuşabileceğini düşünecek kadar akıllı olduklarını biliyor ve kitaptaki bütün İngilizce ve İtalyanca cümlelere dokunarak hepsini Türkçeye çevirmek istiyor! Sihirli Değnek işe başlamışken, bölüm aralarını ayırmak için kullanılan 'bale ayakkabısı' deseninin yanlış yerleştirilmesinden dolayı yarım kalan cümleleri de tamamlayıveriyor!...
Ay Avcısı
Derleyen Cemal Türkmen, Artım Yayınları (Seçme Dünya Masalları), 2002, 16 Sayfa, Resimleyen Soner Girgin
(7-9 Yaş)
Hiç Ay'ı yakalayıp top gibi yuvarlamayı, evinize getirip lamba gibi tavana asarak aydınlanmayı düşündünüz mü? Moki bunu düşünüyor. Bir eskimo olan Moki köy halkına yardım etmek, kandillerinin yağı bitse de hep aydınlıkta olabilmek için Ay'ı yakalamak istiyor. Sizce bunu başarabilir mi dersiniz?
Bir İzlanda masalından derlenen Ay Avcısı, Artım Yayınlarının Ege Can Okuma Sandığından çıkan dünya masallarından yalnızca biri. Macar masallarından Buğday Tanesi, Kedicik ve Ördekçik; İngiliz masallarından Minik Serçe, Yuva Değiştirmece, Ayı Yavrusu; Polonya masalından Rüzgar Horozu; Alman masalından Çalar Saat; Çin masalından Guguk Kuşu ve bir Afrika masalından da İnatçı Küçük Fil derlenmiş, okumanın keyfine yeni varmış çocukların beğenisine sunulmuş. Şirin resimleri ve iri puntolarıyla, öğrencilere hızlı, doğru ve anlayarak okuma becerisi kazandırabilecek, onlara okuma zevkini tattırmanın yanı sıra onların sözcük dağarcıklarını da zenginleştirebilecek bir set Seçme Dünya Masalları...
Hala unutamadığımız Cin Ali serisi de, 1992'den bu yana Artım Yayınlarından çıkıyor. Mustafa Delioğlu'nun sevimli çizimleriyle artık kendine daha renkli bir dünya kuran Cin Ali'yle henüz karşılaşmadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz...
'Ah ayağım, vah ayağım!, Tüm yükümü taşırsın, Ayağının tozuyla, Yine yola düşersin. Nar tane nur tane, Ayaklarım bir tane' (S.13). Tini Mini Bilmeceler Serisinin 'Vücudumuz'u tanıtan kitabından başka, Hayvanları, Sebze ve Meyveleri, Günleri, Doğayı, Taşıtları, Sayıları ve İşlemleri anlatan kitapları da var.
Eğitici Öyküler Serisi ise adı üstünde çocukları belli konularda eğitmek için yazılmış öyküler... Kırılan Gözlük, Eren'le Murat'ın mahallede top oynarken yanlışlıkla Hande Hanım'ın gözlüğünü kırmaları üzerine kurulmuş bir öykü. Keşke eğitimi parmaklarımızı sallayarak, çocukların gözüne soka soka değil de satır aralarında verebilsek! Bu tür kitaplar her ne kadar ilköğretimdeki çocukların günlük yaşamda karşılaştıkları olayları ve nesneleri daha iyi anlamasına ve değerlendirmesine yardımcı olmak amacıyla yazılmış olsa da, Sihirli Değnek bazı yerlere dokunmak ve muğlak dil kullanımından kaynaklanabilecek, çocukların anlamakta zorluk çekebileceği bazı noktaları değiştirmek istiyor... ''Sonra topa kuvvetice vurdu. Hande Hanım'ın sağ tarafını hedeflemişti. Buna karşın top gitti Hande Hanım'ın başına çarpıverdi" (S.7)... 'Gerekmez ben taşırım, iyiyim, diye konuştu. Ama Eren elinden poşeti almıştı bile' (S.13)...
Hande Hanım'ın yaşlı ve yoksul olmasına rağmen -ki konuyla pek ilgisi yok- evinin iyi döşenmiş olması, öyküdeki çocukların ideal çocuk figürüne benzetilerek yaşlarına uygun olmayan kelimeler kullanmaları ('Lütfen kusuruma bakma. Çok üzgünüm, ne olur, bağışla beni' S.9) ve arabalar kaldırıma park ettiği için yolun ortasından yürüdüğü belirtilmiş olmasına rağmen karşı kaldırımın bomboş olması gibi noktalara da dokunmak istiyor Sihirli Değnek. Hokus Pokuss...
EBE SOBE
Ocak 2003, sayı 15
Ebe Sobe Dergisi de diğer dergiler gibi yeni yıla ayırmış bu sayısını. Kültür Haberleri, Kitap Kurdu Köşesi, çizgi romanları, masal, deneme ve şiir köşeleri, internet, sinema, bulmaca ve oyun sayfaları, bilgi dağarcığı ve okuyucu köşeleri ile harika bir dergi sunmuş çocuklara Ebe Sobe'nin Ocak sayısı... Hele kapağındaki ve içindeki kardanadam posteri kışın soğuğunu, eğlencesini ve çocuk haylazlığını iliklerinizde hissettiriyor... Bu soğuk kış günlerinde eve kapanıp kalan çocukları da düşünmüş Ebe Sobe ve onlara da eğlenceli bir deney anlatmış Bilgi Dağarcığı köşesinde... Birisi gözünüzün önünde kağıt bir külahın içine süt dökse ve sonra kağıdı açsa ama içinde süt olmadığını görseniz ne yapardınız? İşin sırrını öğrenmek, siz de arkadaşlarınıza ve ailenize böyle bir gösteri yapmak isterseniz, ocak ayı bitiyor, Ebe Sobe'yi artık bulamam demeyin. Hala geç kalmadınız, Şubat ayının ortalarına kadar Ebe Sobe'nin Ocak sayısına ulaşmanız mümkün.
Gülşah'ın Sihirli Değneği
...Son okuduğum kitaplardan biri de Canan Tan'ın yazdığı 'Sokaklardan Bir Ali' isimli kitaptı. Kitap Bu Yayınevi tarafından yayınlanmıştı. Bu kitabı severek okumuştum. Bir sokak çocuğunun neler yaşadığını, ailesini, evden kaçışını, iki arkadaşının ölümünü anlatıyor. Kitapta beni en çok etkileyen bölüm, Ali'nin arkadaşlarının ölümünü anlatan bölümdü. Bu kitapta sokak çocuklarının ne kadar zor koşullar altında yaşadığını, onların duygularını, özlemlerini öğrenmek beni çok etkiledi. Kitabı bitirdiğimde gözyaşlarımı tutamamıştım. Sokak çocukları için birşeyler yapılması gerektiğini düşündüm. Ne yazık ki onlara parasal yardımda bulunacak durumda değildim. Elimde olsaydı tüm sokak çocuklarının sıcak bir aile ortamında bulunmalarını sağlardım. Onların da mutlu olması için çalışırdım...
Gülşah AKGÜN (M.K.Paşa - Bursa)
(Gülşah'cım yaşını yazmayı unutmuşsun!... 'Küçük Sakar Cadı'ya teslim ettim oyun biletini. Cadı sakarlık yapıp kaybetmezse biletin çok yakında elinde olur. Gözün yukarda, uçan süpürgelerde olsun... Oyunu bize de anlatırsın değil mi?)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayy@bilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
30.01.2003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
EBE SOBE
Ocak 2003, sayı 15
Ebe Sobe Dergisi de diğer dergiler gibi yeni yıla ayırmış bu sayısını. Kültür Haberleri, Kitap Kurdu Köşesi, çizgi romanları, masal, deneme ve şiir köşeleri, internet, sinema, bulmaca ve oyun sayfaları, bilgi dağarcığı ve okuyucu köşeleri ile harika bir dergi sunmuş çocuklara Ebe Sobe'nin Ocak sayısı... Hele kapağındaki ve içindeki kardanadam posteri kışın soğuğunu, eğlencesini ve çocuk haylazlığını iliklerinizde hissettiriyor... Bu soğuk kış günlerinde eve kapanıp kalan çocukları da düşünmüş Ebe Sobe ve onlara da eğlenceli bir deney anlatmış Bilgi Dağarcığı köşesinde... Birisi gözünüzün önünde kağıt bir külahın içine süt dökse ve sonra kağıdı açsa ama içinde süt olmadığını görseniz ne yapardınız? İşin sırrını öğrenmek, siz de arkadaşlarınıza ve ailenize böyle bir gösteri yapmak isterseniz, ocak ayı bitiyor, Ebe Sobe'yi artık bulamam demeyin. Hala geç kalmadınız, Şubat ayının ortalarına kadar Ebe Sobe'nin Ocak sayısına ulaşmanız mümkün.
Dev Adamlar
Sevin İzgü, Bilgi Yayınevi, 2003, 70 Sayfa
Resimleyen Turan Solak
(8+)
Özlemle beklenen tatil günleri sonunda geldi. Oysa, oyunlar, oyuncaklar, arkadaşlar, bilgisayar ve bayram derken yine bir koşturmaca içinde göz açıp kapayana kadar gelip geçiverecek yarıyıl tatili. Kimisine bir soluk eğlence, kimisine de bir soluk dinlence olacak...
Hüseyin de yaşıtları gibi tatilde. Geziyor, eğleniyor, spor yapıyor... Basketbolu çok sevmesine rağmen boyunun kısalığı yüzünden kimseye basketbol oyuncusu olmak istediğini söyleyemiyor. Çevresindeki herkes onu Mikro Hüseyin diye çağırıyor. Kısa olmayı önceleri sorun ediyor Hüseyin. Boyunun kısalığına rağmen aslında çok yetenekli bir basketbol oyuncusu. Hüseyin'in en çok istediği şey okulun basketbol takımına girmek. Bunun için bıkmadan usanmadan çalışıyor ve sonunda da takıma girebilmeyi başarıyor. Üstelik kısa zamanda, boyunun kısalığına rağmen, takımın en iyi oyuncularından biri oluyor. Hüseyin halinden memnun ama annesinin onun kısa boylu olmasına üzüldüğüne üzülüyor. Çünkü bu yüzden kendisini suçlayan annesi herkese "Çok da iyi besledim oğlumu... Ana sütüyle... Beyin yedirdim gürbüz olsun diye... Beslenmesine çok dikkat ettim,' diye anlatıp duruyormuş. Sanki bir yargıcın karşısında kendini savunan bir suçlu gibi... '' (S. 28). Annesini nasıl sevindirecek Mikro Hüseyin dersiniz? Tatilde Mikro Hüseyin'in başına neler gelecek? Arkadaşları tatil dönüşünde onu görünce neden çok şaşıracaklar? Neler olacağını Dev Adamlar 'da bulabilirsiniz.
'Dev Adamlarla 50 Parmak Çocuk, Rekortmen Tekerlekli Sandalye ve Küçük Dev' kitabın diğer üç öyküsü. Hepsi de adlarından anlaşıldığı gibi basketbolla ilgili öyküler. Basketbol sporunun tarihini, kurallarını ve takım ruhunu da öğretiyor küçük oyunculara Dev Adamlar. Ahh keşke bir de resimler daha sevimli olsaydı! Ama merak etmeyin, Sihirli Değnek resimlerin hepsine dokundu bile...
Sevin İzgü, 'Rekortmen Tekerlekli Sandalye' adlı öyküde, engelli çocuk bakışından yakalamaya çalışıyor sporu, dansı ve yaşamı. Öykü, umutla, istekle, azimle ve sabırla çalışmanın her şeyi mümkün kılabileceğini vurguluyor okurlarına... Ülkemizde kayda değer sayıda engelli çocuk olmasına rağmen, onların yaşamları, duyguları, yaşama bakışları ne yazık ki pek fazla konu edilmiyor çocuk kitaplarına. Kimbilir, 'Rekortmen Tekerlekli Sandalye' engelli çocukların sessiz çığlıklarını duyurabilir yazarlara, yayınevlerine...
'Öğrenme Yetersizliği Olan Çocukların Eğitimine Destek Projesi' de Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen, engelli çocuklarla ilgili yapılmakta olan son çalışmalardan biri. İlgilenenler için, Çoluk Çocuk Dergisi'nin Ocak sayısında bu proje ayrıntılı olarak anlatılıyor... Farklı Gelişen Çocuklar adlı kitapsa yeni yılın ilk kitaplarından. Editorlüğünü Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu'nun yaptığı kitapta, Otizm ve Down Sendromu'nun yanı sıra Spastik çocukların gelişimleri, problemleri, eğitimleri ve bu tür çocuklara yaklaşım biçimleri anlatılıyor. Konunun uzmanları tarafından yazılmış olan yazılar hem eğitim uzmanlarına hem de ailelere sesleniyor...
Kardelen
Aysel Gürmen, Uçanbalık, 2002, 32 Sayfa
Resimleyen Mustafa Delioğlu
(6+)
Renklerin uyuduğu soğuk kış günlerinde bahar sevincini başlatan, insanlara soğuk karlar arasından göz kırpan o sımsıcak kardelenler! Bir gün kardelenlerin artık topraklarda yeşeremeyeceğini öğrensek ne yapardık acaba? Soğuk kış günlerinin ardından gelen bahar sevincimizi nasıl ısıtırdık?
Kardelen, kardelen çiçeğinin hikayesiyle büyüyen bir kız.
Ancak adı Kardelen olmasına rağmen hiç kardelen çiçeği görememiş bir kız! Eskiden kardelen cenneti olan köylerinde artık bir tane bile kardelen çiçeği açmıyor! Dağlar baharın gelişini müjdeleyemiyor! İnsanlar da bu sevinci unutmamak, umutlarını canlı tutmak için çiçeğin motifini yastıklara, yorganlara işliyor. Nasıl mı bitmiş kardelenler köyde? Kolay para kazanmak isteyen bir köylünün çiçekleri köklerinden söküp şehre götürmesi ve satması yüzünden tükenmiş köydeki kardelenin soyu!
Kimbilir belki de Kardelen kız adıyla köye şans getirecektir!
Resimli kitaplar ülkemizde henüz alışılamadık kitap türü niteliğinde. Maliyetinin yüksekliği nedeniyle ne yazık ki aileler bir tane resimli kitap almak yerine birkaç tane masal ya da öykü kitabı almayı tercih ediyorlar! Ancak yazının yanı sıra resim okuma becerisinin de gerekliliği unutulmamalı... Cümlelerden çok resimlerle anlatılan masalı dinlemek ya da okumak, anlatılanı resimlerle eşleştirmeye çalışmak, resimler üzerinde konuşmak, kitabın işitsel dilinin yanı sıra görsel dilini de çözebilmek ve satır aralarında bir çok kavramı ve bilgiyi öğrenebilmek resimli kitapların çıkış noktalarından yalnızca birkaçı...
Mustafa Delioğlu'nun fantastik çizimleri, Aysel Gürmen'in masalsı diliyle birleşince ortaya eşsiz bir resimli öykü kitabı çıkmış Kardelen... Tıpkı kardelen çiçeği gibi binbir zorlukla mücadele etmiş ancak diğer resimli kitaplar gibi onun da bu çiçek bahçesinde yaşamını sürdürmeye çalışması gerekiyor... Oysa resimli kitaplar, çocuk yazınının kardelen çiçeği tadındaki bahar sevinçleri değil midir?
Hint Masalları
Ergun Sav, Bilgi Yayınevi, 2003, 80 Sayfa
Resimleyen Nilgün Bayraktaroğlu
(9+)
Aman sakın yolunuz Haydutlar Ülkesine düşmesin! Başınıza gelmedik kalmaz bu ülkede. Adı üstünde haydut gibi insanları var bu ülkenin. Bakın oraya yolu düşen bir adamın başına neler gelmiş. Atından inerken derin derin soluyan adamın nefesi yüzünden bir sinek yolunu değiştirmiş, gitmiş hancının bebek bekleyen karısının odasına girmiş. Kadının burnuna kaçan bu sinek kadını hapşırtmış da hapşırtmış. Haydutlar Ülkesinin açıkgöz insanları kadının çocuğunun sinek yüzünden düştüğünü söyleyerek, hemen adamın etrafını sarıvermişler ve 'karşı ceza' diyerek adamın çocuğunu esir almışlar!... Başka bir adam da yine Haydutlar Ülkesinde yanlışlıkla bir kurbağaya basmış. Adamın biri de ben onu evlatlık almıştım, sen benim oğlumu ezdin diye yaygarayı basmış, tabi kurbağaya karşılık olarak da adamın atını istemiş!... Haydutlar Ülkesine yolu düşen başka bir adam da susamış ve bir kapıyı çalarak su istemiş. Kör bir adam kapıyı açmış. Kendisinden su isteyen adama kimin oğlu olduğunu soran kör adam su isteyen adamı borçlu çıkartarak, yıllar önce babasının gelip adamın tek gözünü alıp gittiğini söylemiş ve karşılık olarak su isteyen adamın gözünü istemiş. Gözünü vermek istemeyen adamın gözü yerine atını elinden almış Haydutlar Ülkesinde yaşayan bu kör gözlü kurnaz adam! İşte böyle, Haydutlar Ülkesinin insanları hiçbir fırsatı kaçırmıyormuş! Ama akıl aklıdan üstündür, değil mi? Arjun'un bu adamlarla nasıl başa çıktığını merak ediyorsanız Hint Masalları'nı okuyun...
'Sincap ile Mihrace, Fısıltı, Cennete Yolculuk, Ödül, Bedel, En İyi Damat, Prensin Alınyazısı, Nilüfer, Berber ile Dilenci ve Akılsız Maymun ile Akıllı Hırsız' adında 10 öykü daha var Hint Masalları'nda. Hint Kültüründen renkli kesitler sunan bu masallar masalsı çizimleriyle de insanı Hindistan'ın gizemli dünyasına taşıyor. Hadi hazırlanın, Hindistan'a gidiyoruz!
Çoluk Çocuk
Ocak 2003, sayı 22
Şubat sayısı çıkmak üzere ama Çoluk Çocuk Dergisinin ocak sayısında kaçırılmayacak bir kaç konuyu aktarmadan ocak ayını bitirmek istemedim. Eğitimcilerin ve uzmanların yazdıkları yazılardan oluşan Çoluk Çocuk Dergisi, Kök Yayıncılık'ın hem aileler hem de eğitimcileri düşünerek oluşturduğu bir dergi... 'Mercek' bölümü, 'Çocuklara ve Karnelere Dokunmayın' yazısıyla ailelere sesleniyor. 'Öğrenme Yetersizliği Olan Çocukların Eğitimine Destek Projesin'den bahseden başka bir yazı ise, özürlü çocuklar ve gençler düşünülerek Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Ankara Üniversitesi ve TEGV tarafından başlatılan projenin ayrıntılarını anlatıyor... Her ay bir dosya veren derginin Ocak ayı dosya konusu ise 'Fen ve Çocuk'. Konunun uzmanları tarafından yazılan yazılar, yaparak ve yaşayarak öğrenme, fen eğitiminde güncel yaklaşımlar ve çeşitli bilim merkezlerini anlatan konular üzerinde odaklanıyor... 'Serebral Palsi'ni (beyinden kaynaklanan hareket güçlülüğü) ve tedavi yöntemlerini, çizgi romanların çekiciliğini ve çocuk gelişiminde müzik aletlerinin önemini anlatan yazılar da ocak sayısında değinilen diğer konulardan. Kültür sanat haberlerinin yanı sıra kitap tanıtımlarına, sorun ve paylaşım köşelerine de yer veriyor Çoluk Çocuk Dergisi... Derginin eski sayılarına ve içeriklerine ulaşmak için www.colukcocuk.com.tr sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Farklı Gelişen Çocuklar, editor Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Epsilon, 2003.
* Çocuklarımıza Verdiğimiz Gizli Mesajlar Sözlerimizle ve Davranışlarımız Çocuklara Gerçekte Ne Söylüyor, Elizabeth Panthley, çev. Dr. Hande Gürel, HYB Yayınları, 2002.
* Çok Seven Anneler Dikkat Çocuğunuza Zarar Veriyorsunuz, Anne F. Grizzle, çev. Burcu Çırpanlı, Kuraldışı, 2000.
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocukluk Felsefesi, Gareth B. Mathews, çev. Emrah Çakmak, Gendaş Kültür, 2000.
* Resimleriyle Çocuk, Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 1992.
* Niçin Oyun? (Çocuğun Gelişiminde ve Çocuğu Tanımada Oyunun Önemi), Mücella Ormanlıoğlu Uluğ, Özne & Göçebe Yayınları, 1999. (2. Baskı)
Nilay'ın Sihirli Değneği
Pal Sokağı Çocukları (Yazar Ferenc Molnar)
Hikayede beğendiğim bölüm Hepsi toplandıktan sonra Boka kum tepesinin üstüne çıktı, 'Arkadaşlar' diye söze başladı. 'Yaptığımız işin kötü yanını dün akşam Nemecsek'in hasta yatağında iyice fark ettim. Kendimizce önemli bir topluluk saydığımız çetemizi dağıtmakla iyi bir iş yaptığımıza inanıyorum. Ama bu fikir bir arkadaşımızın ölümünden sonra değil önce gelmeliydi. Acı bir deneydi bu...' Pal Sokağı Çocukları ile Al Gömleklilerin üzülüp hatalarını anlamaları kitabın en beğendiğim bölümü. Ama Pal Sokağı Çocukları ile Al Gömleklilerin çatışmasında Al Gömleklilerin karşı tarafın kahramanı Nemecsek'i suya düşürüp ölmesine neden olmalarını beğenmedim. Ben olsaydım hikayenin bu bölümünü karşılıklı çete oluşturmadan, konuşarak, karşılıklı anlaşarak, Nemeçsek'i de gurup başkanı seçerek hikayeyi mutlu sonla bitirdim...
Nilay Ökten - Çiğli, İzmir
(Nilay'cığım, tiyatro biletin masallar diyarından Ak Güvercin'in kanatları arasında yola çıktı bile. Ak Masal, Kara Masal'ı bizim için de izle olur mu?)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayy@bilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
06022003


SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Ebe Sobe
Şubat 2003, sayı 16
Ebe Sobe dergisi'nin kapağı 'Kar, karne, tatil, bayram... Sevinçle süslü beyaz günler' başlığını taşıyor. Tatil sevinci ve coşkusu tüm satırlara taşınmış... Şiir bölümü Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Çocukluğum' şiirine yer vermiş. Her zamanki gibi Kültür Haberleri ve Kitap Kurdu Köşesi'nin yanı sıra, çizgi roman, masal, deneme internet, sinema, bulmaca ve oyun sayfaları, bilgi dağarcığı ve okuyucu köşeleri var derginin. Anlayacağınız A'dan Z'ye güzel bir tatil sayısı sunuyor çocuklara Ebe Sobe dergisinin şubat sayısı... Deneme köşesindeki 'içimde ne çok soru var' adlı yazı oldukça ilginç. Gerçekten de düşününce ne çok soru geliyor insanın aklına... 'Guguklu saatin kumrusu saat başlarında verdiği o mini konserlerin dışında ne yapar?... Günler ayrı ayrı ama. Günleri birbirinden ayrı yapan şey isimleri mi? Renkleri yok mu günlerin?... Nereye gidiyor geçen günler ve geceler?' (S.23)... Derginin 'Hayvanlar Âlemi' köşesinde yine birçok hayvan tanıtılıyor... Orta sayfa posteriyse kış ve tatil eğlencesini duvarlarımıza taşıyacak. Bu tatil, dergilerle çok daha eğlenceli geçecek çook!!
Gonca
Aylık Çocuk, Aile ve Kültür Dergisi, Şubat 2003, Sayı 10
''Hiç kuşum yoktu, Alıvermiş dayıcığım, Ayakkabı dedemden, Gömlek anneannemden, Pantolon babamdan, Kaban annemden, Bir güzel giyindim, Bayramlıklarımı, Elimde elma şekeri, Ve sevgili kuşum, Neşeyle namazdan gelen, Dedeme koşmuşum, Biz herkese gittik, Herkes bize geldi, Bayram bir geldi, Bayram bir gitti, Sevgili bayram, Çok çok sevdik seni, Sık sık gel e mi?'' (S.5)... Bu sayının kapağını ve şiir köşesini Kurban Bayramı konusuna ayırmış Gonca Dergisi. Öyküler, masallar buram buram bayram kokuyor... 'Benzersiz Olduğunuzu Biliyor musunuz?' adlı yazı eğlenceli. En çok annemize mi yoksa babamıza mı benziyoruz? Neden acaba? Hücre çekirdeğinde bir hazine mi var? Bütün bu soruların cevapları DNA'da gizli. İşte eğlenceli DNA bilgileriden bazıları '1 DNA molekülünde, 1 milyon ansiklopedi sayfası ya da 1000 kitap dolduracak miktarda bilgi bulunur... 1 DNA molekülündeki bilgiler yazılı hale getirilebilse, kâğıtların uzunluğu Kuzey Kutbu'ndan Ekvator'a kadar uzanır... Günün her saniyesini gen haritasındaki bir harfi ezberlemekle geçiren bir insanın, bu bilgilerin tamamını ezberlemek için 100 yıl yaşaması gerekir...' (S.31). İnsan vücudu şaşırtıcı, bilimin gücü inanılmaz. Daha öğrenecek ne çok şey var, değil mi?
Çocuk ve Aile
Şubat 2003, Yıl 6, Sayı 57
'Anne babalar çocuklarının yapabilecekleri şeyleri kendileri yaparak, yaşamları boyunca gereksinim duyacakları karar verebilme, seçim yapabilme, girişken davranabilme gibi becerilerin gelişimini bilinçsizce engellemiş olurlar' (S.7) diyor Uzman danışman Psikolog Filiz Çetin 'Tam Kararında Sorumluluk' adlı yazısında. Her zamanki gibi denge bu konuda da çok önemli. Çok fazla sorumluluk veren anne babanın, hiç sorumluluk vermeyen anne baba kadar hatalı olduğu anlatılıyor. Çocuğun 'Duygusal Olgunluk' gelişiminde de benzer bir durum görülüyor. Prof. Dr. Kerem Doksat 'Sizden Çocuğunuza Miras Duygusal Olgunluk' adlı yazısında, duygusal olgunluğa ulaşmamış çocukların temelinde, duygusal olgunluğa erişmemiş anne babaların yattığını söylüyor. Bu konuda yapılması ve yapılmaması gerekenler ayrıntısıyla anlatılıyor... Gelişim sayfası 'Büyüme Ağrılarını', Deneyim sayfası da Kreş ararken dikkat edilmesi gereken noktaları açıklığa kavuşturuyor... Tatil bitmek üzere ama önümüzde uzun bir yaz tatili daha var. Eğitim sayfası tatilin nasıl geçirilmesi gerektiğini, öğretmenin ve ailenin çocuğu hangi noktalarda nerelere yönlendirmesinin daha uygun olacağını anlatıyor... Çocuk ve Aile Dergisi adım adım yaklaşan 'savaş'ı da unutmamış. 'Savaşla İlgili Soruları Nasıl Yanıtlamalı?' adlı yazıda çocuğun dünyasına göre savaş kavramının nasıl anlatılması gerektiği açıklanıyor yetişkinlere... Tatilde bilgisayarın başından kalkamayan çocukların anne babalarına bir uyarı yazısı var. Yapılması gerekenler ve stratejiler adım adım anlatılmış 'Dikkat' köşesinde... Ergenlikte bütün yollar mutlaka 'iletişim'e çıkıyor. Psikolog Ertaç Asena da yazısında, insanoğlunun bu fırtınalı döneminde neler olup bittiğini, iletişim kurmanın yollarını ve uzmana başvurmanın gerekli olduğu durumları anlatıyor... 'Sağlık' Köşesi çocuklarda görülen kalp hastalıklarını açıklıyor... Engelli çocukların problemleri de unutulmamış dergide. Engellilere yönelik hizmetlerin yanı sıra, devlet memuru olan engelli ve yakınlarına sunulan kolaylıklara da yer verilmiş. Ek olarak doğuştan görülebilecek sakatlıkları önleme yolları da anlatılmış yetişkinlere... Her zamanki gibi, çocuklar için eğlenceli yemek tariflerinin yanı sıra alışveriş ve sanat rehberine de yer vermiş Çocuk ve Aile dergisinin Şubat sayısı.
Bu ay dergiler yine çok eğlenceli. Tatil keyfi bitiyor ama okuma keyfimiz tüm hızıyla devam ediyor. Sihirli Değnekler hep iş başında, kitaptan kitaba konuyor. Bakın Ezgi'nin sihirli değneği hangi kitaba dokunmuş... n
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Farklı Gelişen Çocuklar, editor Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Epsilon, 2003.
* Çocuklarımıza Verdiğimiz Gizli Mesajlar Sözlerimizle ve Davranışlarımız Çocuklara Gerçekte Ne Söylüyor, Elizabeth Panthley, çev. Dr. Hande Gürel, HYB Yayınları, 2002.
* Çok Seven Anneler Dikkat Çocuğunuza Zarar Veriyorsunuz, Anne F. Grizzle, çev. Burcu Çırpanlı, Kuraldışı, 2000.
* Çocukluk Felsefesi, Gareth B. Mathews, çev. Emrah Çakmak, Gendaş Kültür, 2000.
* Resimleriyle Çocuk, Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 1992.
* Niçin Oyun? (Çocuğun Gelişiminde ve Çocuğu Tanımada Oyunun Önemi), Mücella Ormanlıoğlu Uluğ, Özne & Göçebe Yayınları, 1999. (2. Baskı)
KILÇIK
* Annesi hem konuşur, hem şapur şupur öperdi... Bir sevmeyle öpmeyle kalsa iyiydi. Yanından hiç ayırmazdı. Odalarda, mutfakta yanındaydı... Emrah ile babası bu sevgiye şaşardı. (S.7)
* Ateş bir yana diğerleri bir yanaydı. Babası Turan kızınca da kucağına alırdı... Herkesten de kıskanırdı. (S.7)
* Yorulunca sırtüstü dönerdi. Elleri arasından kaymamasına özen gösterirdi. (S.9)
* Yenme, yenilme önemli değildi. Maksat oyun olsun, eğlence olsundu. (S.11)
* Selda yüksek öğrenimini Ankara'da geçirmişti. Unutamamıştı. Semt semt sorar düşüncelere dalardı. (S.12)
* Bu hava, bu gökyüzü, hepsi hepsi bizim için!... diye düşündü. Haberi duyan öğrencilerin gözüne uyku girmemişti.... Serdar yalnızlığını çoktan unutmuştu. Onları uzak diyarlara göndermişti. (S.13)
* Ansızın bastıran yağmur, kulübeye sığınma bir eğlence olmuştu. Doğal karşılamıştı. (S.17)
(Köpeklerle Maçımız Var, Lütfi Gülşen, Kültür Kitap Sarayı, 2002)
Ezgi'nin sihirli değneği
CANAVAR (Walter Dean Myears, Günışığı Kitaplığı, 2000, 271 sayfa, 12yaş üstü)
Ben genelde kitapları kapağındaki resme bakarak seçmem. Ama Canavar'ı okumama etken olan bir neden de, bana etkileyici gelen kapağıydı. Kapağında dev bir parmak izi bulunuyor. Kitap 17 yaşındaki 'siyah tenli' Steve Harmon'un saçma bir nedenden dolayı hapishaneye girmesinden sonrasını anlatıyor. Daha doğrusu, hapishaneye girmesinden sonra gelişen olayları ve nedenini, Steve kendisi anlatıyor. Bir günlük ve film senaryosu şeklinde yazıyor bunu Steve. Kitabın iç düzenlemesi de farklı. Bazı bölümleri çarpık bir el yazısıyla yazılmış. Steve'in günlüğü olan bazı bölümler, Steve'in içinde bulunduğu ruh halini bize mükemmel bir şekilde anlatıyor. Kitap bugüne dek hiç okumadığım türdendi ve etkileyiciydi. Çok mutlu bir hikâyeye sahip değil ama sürükleyici ve çok fazla gerçekçi. Yazar, bu kitabıyla Michael L.Printz 2000 Ödülü'nü ve The Coretta Scott King 2000 Onur Ödülünü almış. Kitap bittiğinde düşünmemiz gerekecek, hem de çok ve derin. Çünkü size etkileyici ve bugüne kadar hiç cevabını düşünmediğiniz bir soru soracak!!
Ezgi Karaoğlu
Gazi Mustafa Kemal Paşa Etüd ve Beslenme İlköğretim Okulu, Kadıköy, İstanbul
Yaş 13
(Ezgi'ciğim kitapta sorulan şu 'cevabını hiç düşünmediğimiz soru'yu çok merak ettim doğrusu. En kısa zamanda kitabı okuyacağım... Bu arada sen de 'Efrasiyab'ın Hikâyeleri'ni izlemeye ne dersin? Birbirinden güzel hikâyeler dinlemeye ve kostümler görmeye hazır mısın? Biletin yolda!! Sihirli Değnek hikâyelerle ilgili görüşlerini de duymak için sabırsızlanıyor...)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
13022003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Nun Gelince
Seza Kutlar Aksoy, Pencere-Sey, 2002, 95 Sayfa
Resimleyen Sibel Demirtaş
(8+)
Kıvırcık saçları var Cansu'nun; biri 'yapma, dokunma, dağıtma, yeme, olmaz' deyince dikeliveren kıvırcık saçları. Bir de bıkmadan usanmadan zıplayan, tepinen ayakları. İnatçı mı inatçı bir kız Cansu anlayacağınız, aklına bir şey düştü mü onu yapmadan bir türlü içi rahat olmuyor. Herkes şikayetçi bu inatçı kızdan, annesi, babası, öğretmeni, apartmandaki çocuklar, büyükler...
Can sıkıcı bir gündü. O günün Cansu'nun hayatında önemli değişikliklere neden olacağını kim bilebilirdi! Başına gelen tuhaf şeyler, annesiyle üst kattaki komşuya gidip, canı sıkılınca tek başına eve dönmek istemesiyle başladı. Annesi anahtarı vermek istemedi Cansu'ya ama inatçı kızının ısrarlarına dayanamadı. Keşke annesi Cansu'ya 'Sakın sağa çevirme! İki kez sola çevir! Ayrıca bahçeye ineyim deme. Kapıda kalırım. Duydun mu Cansu?' demeseydi, anahtarı verirken. Çünkü Cansu'nun inadı kabardı, tepesindeki saç lülesi yine öfkeyle titredi. Önce inatla anahtarı iki kez sağa çevirdi, sonra da eve girmeden doğruca bahçeye indi. Cansu bahçede Ayşe'yle annesini gördü, bahçeye izinsiz indiği yetmezmiş gibi bir de onlara katılıp köpek yavrularını sevmeye gitti. Geri döndüklerinde anahtarları kaybettiğini fark etti Cansu ve işte başına gelen tuhaf şeyler köpekleri sevdikleri yere geri dönmek istemesiyle başladı. Cansu kayboldu! O an uçuvermek istedi, anahtarı bulmak, eve dönmek, kötü giden her şeyi düzeltivermek... Ama olan olmuş, Cansu kaybolmuştu. Daha önce görmediği bir yerdeydi. Hiç görmediği tabelaların ve işaretlerin olduğu bir yerde!... Cansu ondan biraz daha küçük olan ayakkabı boyacısı Dumçuk'la tanıştı bu garip yerde korkuyla dolaşırken. Kaybolduğunu söyledi Dumçuk'a. Dumçuk da Cansu'nun evi bulması için tek yolun H.D.D olduğunu fısıldadı kulağına. Yani 'Her Derde Deva'. Dumçuk'la Cansu'nun yolculukları böyle başladı H.D.D'ye. Yolda neler oldu dersiniz?... İki küçük çocuk denizleri dağları nasıl aştı?... H.D.D'de Cansu'ya verdikleri kutudan çıkan Nun adlı canlı bebek ona nasıl yardım etti?... Nun aslında kimdi, ne istedi?... Cansu evine dönebildi mi?... Uçan çocuklar, konuşan tavuk, hazine avcıları, bilseniz daha neler neler var bu kitapta!!
Nun çocuklarla tanışınca onların yaşamlarında çok şey değiştireceğe benziyor. Kimi zaman Nun'un öğretmenliğinde, kimi zaman da satır aralarında verilen yaşam bilgileri sanki bütün çocuklara uçmayı öğretebilecek gibi... Şiddet, bilgisayar oyunları, televizyon, para, hırs, yalan, kıskançlık, bencillik ve sevgisizlik çocuk bakışından ele alınmış Nun Gelince' de. Öyle parmak sallayarak da anlatmıyor bütün bunları. Konudan konuya uça kona, güle oynaya öğreniyorsunuz her şeyi. Çocuk afacanlığı ve yaramazlığı da her satıra sinmiş. 'Onun okuyacağı gazete sayfası yırtılıp kaybolur, evdeki tek kesmeyen bıçak, çatlamış tek fincan onun önüne konurdu. O zaman babanın bıyıkları zıplar, 'Beni çıldırtmak mı istiyorsunuz!' diye borazan gibi bir sesle bağırırdı' (S.45)... 'Benim babam çok kuvvetli. Burnu birazcık büyük, kaşı da çok fazla. Yine de annem ona yakışıklı diyor. Hem babam kel değil, çok saçı var. Hiç şapka takmaz... Şapka taksa daha iyi olurdu, dedi Nun. Mesleğini de şapkasıyla birlikte askıya asardı. Evdeki her şeyi incelemek zorunda kalmazdı...' (S.47)... Kitabın çizimleri ve sayfa düzeni de afacanlıktan payını almış.
Kitabın sonunda Dr. Ped. Yeşim Kesgül Sercan tarafından yetişkinlere hitaben yazılmış bir yazı var. 'Oku, düşün, tartış, üret'... Büyük küçük herkese kitabın sadece boş zamanları değerlendirme aracı değil, düşünme ve üretme aracı da olduğunu hatırlatabilecek birçok bölüm... Çocuklara önerilen aktivitelerin çeşitliliği resimden dramaya, dil çalışmalarından öykü yazmaya kadar uzanıyor. ''Siz Her Derde Deva'ya gitseniz, hangi derdinize çare arardınız?... Tavtav gezegenini daha önce hiç duydunuz mu? Sizce böyle bir gezegen var mı? Gezegeni çizer misiniz?... Dumçuk ve Nun'la tanışmadan önceki Cansu'yu en iyi tanımlayan ifadeleri yuvarlak içine alalım. Bu özellikleri oynayalım, taklit edelim... Aşağıda tanımlanan sahneleri oynayınız Komşu evinde eşyaları karıştıran, kıran Cansu ve komşu teyze... Nun'un 'Balık tutmayı öğretmiyor, balık yakalayıp veriyor' sözüyle ne anlatmak istediğini açıklar mısınız?''... Çocuklar Nun'la birlikte oynaya zıplaya kitabı tekrar tekrar okumanın, okurken eleştirel olmanın, kendisinden faklı düşünenlere saygı duyup kendi düşünceleri arkasında durabilmenin keyfini de keşfedecekler bu kitapla...
Nun kulağımıza birçok şey fısıldayacak anlayacağınız. Eğitim sisteminin eksikliklerini, anne baba figürünün çocuk yaşamındaki önemini, çocuğa yaklaşım biçiminin onun hareketlerindeki etkisini... Nun gelince sanırım sadece çocukların değil, yetişkinlerin de hayatında değişiklikler olacağa benziyor, ne dersiniz?
Okul Hayaleti Kuno
Gerald Jatzek, Günışığı Kitaplığı, 2003, 63 Sayfa
Resimleyen Stephanie Wagner, Kapak Gözde Bitir, Türkçeleştiren Suzan Geridönmez
(6+)
Okulun ilk günü, herkes heyecanlı. Çocuklar, veliler, öğretmenler... Okul müdürü açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkıyor ve;
'Ben çiçekli müdürcüğüm... Ah pardon, müdürün çiçekçiğim, hayır hayır çiçek müdürüyüm... Okul çarıklarınız ne kadar güzelmiş böyle... Yani okul çanaklarınız demek istemiştim... Yok yok, okul çatalları, çatal kaşık, çatapat yani, çatlak patlak...' (S.10). 'Bugün yaşlanmanın ciddiyeti başlıyor. Yok yok, yapışmanın ciddiyeti. Hayır, kapışmanın; yani tanışmanın, danışmanın, karışmanın...' (S.12), diyor. Herkes, Müdür'ün bu eğlenceli açılış konuşmasına bayılıyor. Aslında müdür bunları söylemek istemiyor ama kelimeler ağzından çıkıveriyor. Müdür şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyor. Ama büyük küçük herkes sevinçle el çırpıyor, gülüyor, Müdür'ün konuşmasına eşlik ediyor. Böylelikle sevimli Kuno'nun yardımıyla, elli yıldır ilk kez eğlenceli bir okul açılışı gerçekleşmiş oluyor.
Kuno kim mi? Kuno, bu okulda yaşayan yalnız bir hayalet! Yeşil saçları var Kuno'nun. Kömür tozuyla fırçaladığı simsiyah dişleri ve kıpkırmızı gözleri. Gözünü kırptığı anda neler oluyor bir bilseniz! Ama Kuno'dan kimse korkmuyor, okuldaki bütün çocuklar onu çok seviyor. Onunla birlikte oldukları zaman çocukların okulda hiç canları sıkılmıyor. Kuno onları nasıl eğlendiriyor dersiniz?
Kuno gözünü kırpar kırpmaz öğretmenin tahtaya yazdığı B, babanın gözlüğüne dönüşüyor. C, palyaço Cino'nun ağzı, D ise bir evin damı... 'Sözcük Trenleri' oynuyor çocuklarla Kuno. Biri 'kurşun' diyor, 'kalem' ekliyor bir başkası, 'Kurşunkalem' oluyor. Sonra oyun devam edip gidiyor Kurşunkalem açacağı fabrikasının sahibinin pantolonunun rengi... Her şey çok eğlenceli bu okulda. Resim çizmek, yazı yazmak, matematik öğrenmek... Dersler bulmaca gibi, oyun gibi... Ama bir gün okul müdürü, Kuno'yu yakalaması ve okuldan uzaklaştırması için bir hayalet avcısını görevlendiriyor. Sizce bu hayalet avcısı Kuno'yu yakalayabilecek mi?
Avusturyalı yazar Gerald Jatzek, yazdığı çocuk kitapları, radyo oyunları, şiirleri ve şarkıları ile çocuk dünyasına adım atmayı başarabilmiş küçük büyüklerden. Çocuk bakışı, çocuk afacanlığı sanki her satıra işlenmiş. Okul öncesi çocukların çok sevdiği ses oyunları, tekerlemeler, şiirler, şarkılar öykünün içine ustaca yerleştirilmiş. Yazar, kitabın sonunda bir 'hayalet kukla' yapım tarifi ve notalı bir hayalet şarkısı vermeyi bile unutmamış! Okuyucular tarafından oynanabilecek oyunlar birkaç sayfanın dipnotunda açıklanarak çocuklara okurken düşünme ve katılımcı olma şansı da tanınmış. Kısacası Okul Hayaleti Kuno, çocukları her noktadan yakalayabilecek eğlenceli bir kitap.
Önce Nun, sonra Kuno! Sanki birileri bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor! Yoksa yetişkinlerin çocuklara, okumayı ve yazmayı gerçekten sevdirebilmesi için sihir ve büyüye mi ihtiyaçları var!!... Yetiş Kuno, yetiş Nun! Bütün evlere ve okullara tek tek uğra, sihirli değnekle hepimizin başına dokun! Dokun ki hayal gücümüz sınırlılıklarından kurtulsun!
Mobidik
Şubat 2003, Sayı 2
9 bin yıl önce, Konya Ovası'nda, etrafın bataklıklarla kaplı olduğu, leoparların ve aslanların yaşadığı zamanlarda, hala çözülememiş gizleri olan bir toplum yaşamış; Çatalhöyüklüler. Mobidik bu sayısının arkeoloji bölümünü Çatalhöyük'e ayırmış. Şaşırtıcı bilgiler sunuluyor Çatalhöyük dosyasında. ''Çatalhöyük yapıları, neden yoktur kapıları?'' Başlıktan da anlayacağınız gibi Çatalhöyük evlerinin kapıları yokmuş! Aslında varmış ama bacanın olması gerektiği yerdeymiş! Neden mi?? Kim bilir? Mobidik bilir!... Gezi sayfasıyla bu kez de bizi 'Çin'e götürüyor Mobidik. Çin Seddi'ni, Pandaları, Sarı Irmak'ı rengarenk fotoğraflarda görmek isteyenler derginin Şubat sayısını kaçırmasın... Hele Volkanları anlatan araştırma yazısına ne demeli! Lavın, volkan bombasının ve volkan camının ne olduğunu öğrenmek isteyenlere duyurulur... Bu ayın 'Sualtı' bölümünün konusu olan rengarenk balıklar da görülmeye değer doğrusu!... Derginin Zihni Sinir, Sazan ve Karikatür bölümleri, Çizgi Roman ve çıkartma ekleri, Ajanda ve Eğlence CD'si Mobidik'i okuyanların yüzünü güldürecek! Mobidik'in ikinci sayısı, hem öğrenmek hem de eğlenmek isteyen genç kaşifleri bekliyor...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuklarda Depresyon, Jeffrey A. Miller, çev. Müjde Işık, Özgür Yayınları, 2002.
* Sevgiyle Disiplin Doğumdan 21 Yaşa Kadar, Dr. Fitzhugh Dodson, çev. İpek Van den Born, Kuraldışı, 2000 (2.Baskı).
* Uykusuz Çocuk Çocuğunuzun Uyku Sorunları için Pratik Çözümler, Jo Douglas, Naomi Richman, çev. Hakan Yıldız, Papirüs, 1998.
Özge Nurcan'ın sihirli değneği
Beyoğlu Öyküleri, Der. Semih Gümüş, Adam Yayınları.
...Bu kitapla TÜYAP'ın bir hayli kalabalık bir sokağında karşılaştım. Şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Gözüme çok güzel göründü ve yanına gitmekten kendimi alıkoyamadım. Yanına gittiğimde bana göz kırptı ve hadi ismime bak ve içeriğimi incele der gibi yüzüme baktı. ...11 öyküden oluşan ve adeta bir öyküler diyarı olan 'Beyoğlu Öyküleri'ni okumaya başladım. Öykülerin her birinde farklı bir insanın yaşadığı Beyoğlu aktarılmış ve bu da Beyoğlu'nun her yönünü açıkça görebilmemizi sağlıyor. Sanki her öykü başka bir insan ve her birinde başka bir Beyoğlu tütüyor. Bu öykülerden bana en yakın olanı ilki. Bu öyküde bir çocuğun Beyoğlu'na bakışı ve o çocuğun yaşadığı Beyoğlu anlatılmış. Tramvaylar, Karaköy, çocuk ve sihirli Beyoğlu... Her öyküde farklı bir Beyoğlu ve kendimden bir şeyler buldum. O öyküleri okurken kendimi çok garip hissettim. Sanki kitabın başlangıcıyla kendimi Beyoğlu'nda bulmuş ve bitişiyle de Beyoğlu'ndan çıkmıştım. O yazarlarla aynı düşünceleri paylaşıyordum.... Şarkılarda, kitaplarda yani her yerde bir Beyoğlu var. Hani anlatılmaz yaşanır derler ya... Öyle bir yer gibi geliyor bana. Bir kere içine girip çıkmadan, havasını teneffüs etmeden anlamak zor. Adam Yayınlarından çıkan bu kitap, yaşıtlarıma ve hatta büyüklerime gönül rahatlığıyla önerebileceğim türden. Çünkü hepimizin içinde bir parça da olsa var olan bir yer orası. Eski binaları, tramvayları, sokakları, caddesi, pasajları ve yıllara meydan okumasıyla dikilen sihirli Beyoğlu...
Özge Nurcan Kaya (13)
Gazi Mustafa Kemal Paşa Etüd ve Beslenme İlköğretim Okulu, Kadıköy- İstanbul
(Özge'ciğim Sihirli Değnek seni başka bir sihirli dünyaya davet ediyor. Söylencelerin gizemli dünyasına 'Efrasiyab'ın Hikayeleri'ne... Bu hikayeler de 'Beyoğlu Öyküleri' kadar büyüleyici. Biletin yolda!! Sihirli Değnek Efrasiyab'ın hikayeleriyle ilgili görüşlerini de duymak için sabırsızlanıyor...)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
20022003






SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
En Güzel Çiçek Yarışması
Nur İçözü, Tema Yayınları, 2002,
18 Sayfa
Resimleyen Nazan Erkmen
(8+)
Gelincik, papatya, menekşe, akzambak, lale, lavanta, çiğdem, sümbül, sıklamen, ballıbaba, mine, nilüfer... Çayırlar rengârenk çiçeklerle kaplanmış. Mis kokular etrafı sarmış. Toprak o gün heyecanla uyanmış, dört bir yanı bir koşuşturmacadır almış... Neden mi? O gün kır çiçekleri arasında bir güzellik yarışması varmış da ondan... Seçici kurul üyeleri, çıt çıt çekirge, pat pat tavşan, lak lak saksağan, vız vız arı ve tül kanatlı kelebek çiçekten çiçeğe konmaya ve en güzel çiçeği aramaya başlamış... Bu yarışmanın sonunda ne olacak dersiniz? Acaba seçici kurul üyeleri en güzel çiçeği seçebilecek mi?
Bize kış ortasında bahar sevincini yaşatacak En Güzel Çiçek Yarışması. Nazan Erkmen'in capcanlı çizgileriyle doğanın taze kokuları ta içimize kadar işleyecek. Sayfayı her çevirişimizde sanki dışarı fırlayacakmış gibi duran kelebekler, tavşanlar, çekirgeler ve arılar doğanın eşsiz uyumunu hatırlatacak bize... Doğa, Nur İçözü'nün anlatımında da ritmini hissettirecek. ''Annesi oğlunun yanına uzandı, yumuşacık çimenleri okşadı. Parmağını dudağına götürüp 'Sus' diye fısıldadı.'' (S.15). ''Çayırlığın altındaki ağaçlar da şenliğe çiçekli giysileriyle katılmıştı. Doğrusu şeftali ağacı bu işe biraz kızmıştı.'' (S.10).
Kış ortasında yaşadığımız bahara 'merhaba'... En Güzel Çiçek Yarışması, bizi alıp doğaya götürürken, resimleri ve anlatımıyla içimizde doğa özlemini zaten uyandırırken, son paragraftaki öğüde gerek var mıydı dersiniz? Burnunda doğanın kokusunu, kulağında ritmini hisseden bir çocuk artık doğaya zarar verebilir mi? Kitap, her ne kadar çocuklara doğal hayatı koruma bilinci kazandırmaya çalışmak amacıyla yazılmış olsa da, Sihirli Değnek, çocukların öğüde ve son sayfada verilen TEMA'nın 'örnek vatandaş olma bilinci' çağrısına ihtiyaç duymadan, satır aralarını okuyup anlayabileceklerine inanıyor; bu yüzden son paragrafa dokunuyor...
Ketçaplı Spagetti; Gök, Toprak, Hava, Deniz; Bella, Patron ve Bulli
Grips Tiyatrosu Oyunları (1)
Rainer Hachfeld, Volker Ludwig, Mitos Boyut Yayınları, 1998, 206 Sayfa.
Çev. Duygu Atay
(10+)
Çocuklar kitap okuyor, Sihirli Değnek'le paylaşıyor. Sonra Zümrüdüanka Kuşu gidiyor o minik kalemleri buluyor, onları kanatlarına bindirerek büyülü bir dünyaya taşıyor Tiyatroya. Böylelikle, minik kalemler kitaplarda okuyup gözlerinde canlandıkları masalları, öyküleri sahnede de görme fırsatını yakalıyor. Ama bütün çocuklar ne yazık ki bu kadar şanslı olamıyor. Sihirli Değnek, tiyatronun ulaşamadığı yerlerde oturan okuyucularıyla tiyatronun büyüsünü paylaşamıyor. Ama her çocuğun mutlaka bir çocuk oyunu izlemesini ya da okumasını diliyor. O yüzden 'Çocuk Oyunları' kitaplarına da arada sırada dokunarak çocukların o büyülü dünyayla tanışmasına yardımcı olacak. Herkes okuduğu oyunu gözlerinin önünde istediği gibi canlandırıp oynatacak!...
İlk oyunumuz iki kardeşin öyküsünü anlatan Ketçaplı Spagetti. Anneleri hastaneye yatan Dieter ve Axel'e bu süre içinde teyzeleri bakacaktır ama o da gelemeyince çocuklar evde yalnız kalır. Günlerce bu gerçeği annelerinden ve çevreden saklayarak hayatlarına devam etmeye çalışan iki kardeşin başlarına gelmedik şey kalmaz! Özellikle de yemek pişirmeye çalışırken! Ama küçük yaşlarına rağmen bütün sorunların üstesinden gelir bu iki yaramaz. Çocuk bakışıyla büyükleri eleştiren eğlenceli bir oyun Ketçaplı Spagetti.
Diğer iki oyun da, Grips Tiyatrosu'nun özelliklerini taşıyor. Masallardan ve fantastik öykülerden çok gerçek yaşamı anlatan, dünyanın değişebilirliliğini savunarak çocuklara umut veren ve onları özgürleştirmeye çalışan bir topluluk Grips. Kitaptaki diğer iki oyunun öyküsü de bu amaç üzerine kurulmuş... Grips Tiyatrosu Oyunları, gerçekçi öykülerden hoşlanan çocukların seveceği bir kitap.
Artık çocuk oyunlarını da okumaya başlıyor muyuz? )
Uçan Fare - Bir Farenin
Yaşam Öyküsü
Charlie S. Çev. Kıvanç Küçükyılmaz, Say Yayınları, 2001, 200 Sayfa.
Resimleyen Aafke Brouwer
(9-12 Yaş)
Konuşan hayvanlar ve oyuncaklar, hayaletler, cadılar, tuhaf yaratıklar, uzaylılar... Çocuklar, bu kahramanlarla maceradan maceraya koşmaya, onların masalsı olaylarla dolu fantastik dünyalarına adım atmaya bayılırlar. Alice, Pinokyo, Oz Büyücüsü, Peter Pan, Winnie-the-Pooh... hepsi de çocukların düşlerinden fırlayan kahramanlar. Fantastik çocuk yazını her ne kadar kurmaca ya da düş ürünü gibi görünüyor olsa da, gerçeküstü öğeleriyle aslında gerçeğin birazcık abartılmış biçimidir. Fantastik dünyaya adım atan çocuk farkında olmadan gerçeklerle yüzleşir, korkularını yenmesini öğrenir. Hayaletler, cadılar, yaratıklar çocukta korku uyandırmaktan çok, onun düşle gerçek olanı ayırt etmesine ve bunlar arasında bağlantılar kurmasına yardımcı olmaya çalışır.
İnsanlar gibi konuşan, yiyen, içen, giyinen, onlar gibi yaşamsal kaygıları ve problemleri olan hayvanlarla ilgili hikâyeler çocuklar tarafından en çok sevilen fantastik edebiyat türlerinden biridir. Uçan Fare adından da anlaşıldığı gibi bir farenin öyküsü. Ama havada süzülebilen, pikeler yapan, kedilerle dost olmak isteyen biraz farklı bir farenin öyküsü...
Uçan Fare Lale, Faregiller ailesinin çocuklarından biri. Ama ailede yalnızca o uçabiliyor. O yüzden de kendini biraz garip hissediyor. Asil Henry, Pamela Hanım ve Çıtkırıldım kâhyanın oturduğu Huzur Çiftliğinin mutfağının altında yaşayan Faregiller ailesinin eğlenceli bir yaşamı var. Lale'nin maceralarıyla her gün daha da heyecanlı anlar yaşıyorlar. Uçabildiği için kendini garip hisseden Lale, kardeşleriyle oynamak yerine kitap okumayı, keman çalmayı ve uçma egzersizleri yapmayı tercih ediyor. Faregiller'in, Asil Henry, Pamela Hanım, Bayan Gıt Gıt Gıdak, Koca Jim, Uğursuz Anna, Jim Sütübozuk, Kara Korsan, Mavi Sakal, Kral, Çürük ve Büyükbaba Bilgiç'le olan heyecanlı maceralarını öğrenmek istiyorsanız Uçan Fare'yi kaçırmayın!
Lale'nin ilk uçma deneyimi, korulukta kaybolması, tilkilerden, kedilerden, köpeklerden kaçışı sırasındaki korkuları, Fare Bayramı'nda, aile pikniği ve doğum günü partisindeki mutluluğu ve sevinçleri oldukça inandırıcı bir anlatımla aktarılmış... Aile kavramı, dostluk, fedakârlık, mücadele, inanç gibi satır aralarında verilen kavramlarla ve yarışma, Farematik, şarkı, bilmece, fare haritası gibi eğlenceli ayrıntılarıyla çocukların ilgisini çekebilecek bir kitap Uçan Fare. Siyah-beyaz eğlenceli çizimleri, kitabın sonunda verilen Huzur Çiftliği Haritası ve Kedi-Fare Şarkısının notaları da unutulmayan diğer detaylardan...
Uçan Fare, ön kapağında İlkgençlik Dizisi olarak sınıflandırılmış olmasına rağmen, gerek konusu gerekse anlatımı ve yaklaşımı açısından ilkgençlik döneminin biraz öncesi yıllara hitap ediyor gibi... 9-12 yaş döneminin - cinsiyete bağlı olarak - genellikle fantastik öykülere, fabllara, doğayla ve fenle ilgili kitaplara, diğer kültürlerle ilgili hikâyelere ve efsanelere daha çok ilgi duyduğunu düşünürsek, Uçan Fare'nin ilkgençlikten çok, bu dönem öncesine (9-12 Yaş) daha çok hitap ettiğini söyleyebiliriz... Sihirli Değnek, Uçan Fare'nin kapağına da dokunmak istiyor! Kimbilir belki kapak resmi de biraz daha sevimli hale geliverir!
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Anne Şuna Bak Bana Vuruyor Çocuğunuzun Kardeşiyle Rekabet etmesiyle Başa Çıkmanın Yolları, Çev. Dr. Şerife Küçükal, HYB Yayınları, 1998.
* Çocuğun Duygusal Sorunları Beşikten Yetişkinliğe, Dr. Lee Salk, çev. Erzem Onur, Remzi Kitabevi, 1998 (7. Basım).
* Okul Çağı Çocuğu Eğitim ve Gelişim Özellikleriyle, Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 2001 (7. Basım).
Sihirli Değnek okul dergilerine dokunuyor...
Işıklı Bahçe (Kavaklıdere İlköğretim Okulu, Ankara)
Aybike Balıkçı, Işıklı Bahçe Yayın Kurulu adına işbaşında... Sekiz kişilik bir yayın kurulu var derginin. Dergi adına çalışan herkes çok heyecanlı, istekli ve paylaşımcı görünüyor. Sihirli Değnek, minik kalemlerin bu yazma ve paylaşma heyecanına dokunuyor... Işıklı Bahçe üçüncü sayısında 'kitap okuma alışkanlığı'na değinmiş. Okulda uyguladıkları ankete dayanarak 'kitap okumayı seviyoruz' diyorlar... Dergi, Aytül Akal'la kitaplar üzerine yaptığı bir söyleşiye ve Sedat Sever'in çocuk ve edebiyat üzerine yazdığı bir yazıya da yer vermiş. Şiirler, denemeler, anılar, fıkralar, fotoğraflar, İngilizce sayfası, kitap ve film tanıtımları ile ışıklar saçıyor Işıklı Bahçe... 'Kitaplar ve Biz' bölümünde okumayı sevmeyen çocukların kitap okuma alışkanlıkları üzerine söyledikleri dikkate değer! ''... Kitap okumamı söylediler ama ancak niye kitap okumam gerektiğini anlatmadılar bana. Küçüklüğümden beri elinde kitap olan, kitap okuyan kimseye hemen hemen hiç rastlamadım... Kitap okumak sıkıcı geliyor...'' , ''... Bana hep ders çalışmam gerektiği, başka bir şeye gerek olmadığı söylendi. Hangi kitapları okumam gerektiğini bilmiyorum.'', ''... bizi okumaya yönlendirmiyorlar. Onlar kitap okumayı ne kadar seviyorlar, bilmiyorum''.
Işıltı (Kent-Koop İlköğr. Okulu, Ank.)
Seçil Saykan, Işıltı adına işbaşında... Işıklar saçan başka bir dergi, Işıltı. Yine öğrencilerden oluşan yayın kurulunun ve minik kalemlerin çabasıyla, heyecanıyla çıkıyor. Dergide yok yok. Denemeler, şiirler, okuldan haberler, fotoğraflar, fıkralar, karikatürler... Işıltı bu sayısında ağırlıklı olarak 'öğrenme' konusunu ele almış. Erdal Atabek'in 'Öğrenmeyi Neden Öğrenemiyoruz?' adlı yazısının yanı sıra, bu konuda minik kalemlerin düşündükleri, özellikle 'öğrenme yöntemleri' ve 'öğrenme' konuları üzerine yazdıkları dikkate değer!... Bu arada, minik kalemler dergiye yazmanın yanı sıra unutamadıkları anılarını toplayıp 'Anılarla Başbaşa' adında bir kitap da çıkartmışlar. 2.baskısını bile yapmış kitapları. Kitaptan elde ettikleri gelirin bir kısmını Marmara Depremi'nden sonra okullarına nakil olarak gelen arkadaşlarıyla paylaşmış olmanın heyecanını da ekleyerek bu sevinçlerini ikiye katlamışlar... Yıldızlar saçılıyor etrafa ama bu kez Sihirli Değnek'ten değil, minik kalemlerin pırıltılı yüreklerinden...
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
27022003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Kedi
Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları, 2003 (2. Basım), 14 sayfa
(Okul öncesi)
''Bir kedim olsaydı tüyleri sarı. Ya da apak bir yumak. Tekir de olsa olur. Veya güzel bir arap. Ya da işte sokaktaki..., Sahipsiz kedilerden biri, Benim olsaydı eğer,
Kuşkusuz mutlu olurdu. Günboyu oynar dururdu. Süt içerdi, Uyurdu... Arkadaşım olurdu, Ah, ne olurdu, keşke, Evde bir fare olsaydı. Annem fareden korksaydı, Bana bir kedi alsaydı''
Uçanbalık Yayınları'nın Minik Kitaplar Dizisi, sanki bir hayvanat bahçesi. 'Kedi, Köpek, Balık, Kuş, Kuzu ve Baykuş'un yanı sıra 'Kümes' ve 'Orman'da yaşayan hayvanları tanımanın ve sevmenin eğlenceli bir yolu...
Ayla Çınaroğlu'nun şiirsel anlatımı, çocuksu bakışı ve sanatsal çizimleriyle de birleşince ortaya şenlikli bir dizi çıkmış. İkinci baskısını yapan dizi, yeni karton kapak tasarımı ile kitap raflarındaki yerini çoktan aldı bile. Minik Kitaplar Dizisi, çocuklara hem anlatımıyla hem de sanatsal yaklaşımıyla yeni kapılar açabilmek için minik ellerin ona dokunmasını bekliyor...
Havuz Partisi (Minik İzciler)
Judy Delton, Günışığı Kitaplığı, 2003 (2. Baskı), 96 sayfa
Resimleyen Alan Tiegreen, Türkçeleştiren Jale Alguadiş
(7+)
Havalar ısınsa, yaz mevsimi gelse, okullar tatil olsa, çocuklara gün doğsa... Minik İzciler'e gün çoktan doğmuş. Yaz tatili başlamış. Herkes tatil planı yapıyor. Ama Minik İzci olmanın tatili yok! Yazın yapacakları projeler hakkında konuşmak için Liderleri Bayan Peter'in evinde toplanan Minik İzciler oldukça heyecanlı. Bayan Peter, izcilerin yaz rozeti kazanabilmeleri için yeni şeyler öğrenmeleri gerektiğini söylediğinde bu heyecan daha da artıyor. Su sporları ile ilgili şeyler okuyacaklarını, suda güvenliği öğreneceklerini ve havuz kurallarını inceleyeceklerini duyan minik izciler yaz projesine bayılıyor. Moli dışında herkes heyecanla havuza gidecekleri günü beklemeye başlıyor. Yüzme rozeti almak Moli'yi neden arkadaşları gibi heyecanlandırmıyor dersiniz? Çünkü Moli sudan korkuyor! Onun dışındaki herkesin yüzme bildiğini düşünen Moli, sudan korktuğunu ve yüzemediğini arkadaşlarına bir türlü söyleyemiyor. Havuza gitmemek için türlü planlar yapıyor. Son çare olarak, mayosunun içine balonları yerleştirip yüzmeye karar veren Moli acaba korkmadan havuza girebilecek mi? Yüzme rozetini alabilecek mi? Arkadaşları ve Bayan Peter, Moli'nin yüzme bilmediğini anlayacaklar mı?... Moli'ye ne olacağını merak ediyorsanız havuz başındaki partiye siz de katılabilirsiniz.
Öykünün, 7 yaş çocuğunun sosyal gelişiminde önemli yeri olan sınıf, arkadaş ve oyun grubu içinde geçiyor olması, kitabı çocuklara ilginç kılabilir. Ayrıca, bu dönemdeki çocuğun, başka ülkelerde yaşayan yaşıtlarının yaşantısını merak ediyor olması da öyküyü onlara sevdirecek başka bir nokta. Havuz Partisi'nden, yetişkinlerin de satır aralarında öğrenebilecekleri çok şey var çocuğun korkuları, yetişkinlerin çocuğun korkularına yaklaşımı, korkuların ardındaki psikoloji...
Kitap, sayfa düzeni, kâğıdı, iri puntoları, kısa ve basit cümleleri ve metne uygun eğlenceli siyah-beyaz resimleriyle, okuma zevkini yeni yeni tatmaya başlamış olan çocukları kitapçılarda bekliyor... Minik İzciler'in heyecanları bununla bitmiyor. Havuz Partisi, miniklerin serüvenlerinden yalnızca biri. Dizinin, Mavi Gökler ve Kızarmış Patatesler, Kitapkurdu Kafadarlar, Kuşkular ve Dinozor Kemikleri, Sahne Korkusu ve Minik İzci Gezegeni adlarında beş kitabı daha var.
Sihirli Değnek, kış ortasında yaz mevsimini yaşamak isteyen çocukların hepsini, Minik İzciler'in Havuz Partisi'ne davet ediyor.
Kuşlar Kralı Kim Olacak?
Gülsüm Cengiz, Say Yayınları, 2002 (4. basım), 47 Sayfa
Resimleyen Saadet Ceylan
(8+)
'Bir kuşun bir başka kuşu avlayıp yemesi kesinlikle yasaktır! Kuşlar kralı şahin böyle buyurdu. Ama bir gün Kral öldü ve orman birbirine girdi çünkü bazı yırtıcı kuşlar zorbalığa başlamıştı. O yüzden küçük kuşların keyfi kaçmıştı, artık istedikleri gibi uçamıyor, ağaç kavuklarına gizlenerek yaşıyorlardı. Yeni bir kral seçmenin zamanı gelmişti. Ormanın tüm kuşları, yırtıcı kuşlardan gizli olarak yapacakları bu seçim toplantısının hazırlıklarına başladı. Serçeler, güvercinler, bülbüller, keklikler, kırlangıçlar, çulluklar, kargalar, turnalar, kuğular, balıkçıllar, flamingolar, guguk kuşları, martılar, sakalar, çayırkuşları, penguenler, devekuşları, kanaryalar... Leylek gagasını birbirine vurdu ve sonunda toplantı başladı. Toplantıda neler olacak dersiniz? Hangi kuş 'Kral' seçilecek? Yırtıcı kuşlar yeni kralı dinleyecekler mi? Orman eski düzenine kavuşabilecek mi?...
Kuşlar Kralı Kim Olacak'taki kuşlar, tıpkı Simurg'u aramaya çıkan kuşların öyküsünde olduğu gibi çözümü kendilerinde bularak, paylaşmayı, sorumluluk almayı, bencil olmamayı çocuklara kimi zaman dolaysız, kimi zaman da dolaylı olarak anlatıyor... 'Umut Satan Güvercin' ve 'Kar Bebek'de kitabın diğer öyküleri. 'Umut Satan Güvercin' pencereden pencereye konarak mutsuz insanlara neşe oluyor, onlara yaşama sevinci, umudu aşılıyor... 'Kar Bebek'de Suna'nın oynamak için kardan yaptığı bir bebeğin öyküsü.
Sihirli Değnek, kitaplar, 'öğretmen' olma ve 'ders' verme görevlerini üstlenmese ne iyi olur, diyor. Çocuklar, kitapları keşke okul gibi, ders gibi görmese, sıkılmadan, oynaya zıplaya okusa. Okumanın tadına varınca da, öğrenmek istediklerini ders kitaplarından, ansiklopedilerden karıştırıp bulsa... Karşılık beklemeden verebilmeyi öğrense... Sihirli Değnek de keşke bütün kitaplara dokunabilse, kitaplar eğlenceli oyunlara dönüşüverse... se, se, se...
''Zaten gördüğün o bembeyaz karlar aslında sudur. Dünyamızın denizlerinde, ırmaklarında bulunan sular, güneşin sıcaklığıyla buharlaşıp gökyüzüne çıkar. Bulut olur. Bulut olunca gökyüzünde gezmeye başlarlar. Gökyüzündeki bulutları rüzgârlar dolaştırırlar. Soğuk rüzgârların 'vu vu vu' diye estikleri yerlere gelince bulutlardaki su buharı birdenbire donarak kar olur ve yeryüzüne yağar." (S.46)
''Siz de pencerenize konan bu küçük kuşa biraz yiyecek ve bol bol sevgi vermeyi unutmayın olur mu? Karşılığında mutlaka umut verecektir size.'' (S.41)
Çoluk Çocuk
Şubat 2003, Sayı 23
Mart sayısı şu günlerde çıkıyor olsa da, Çoluk Çocuk'un şubat sayısında da kaçırılmayacak konular var... 'Anne Babayla Yatan Çocuklar', 'Pozitif Disiplin Tekniği', 'Duygusal Zeka', 'Erken Çocukluk Döneminde Bilgisayar', 'Karne ve Tatil' bu yazılardan birkaçı... Eğitimde Ölçme Değerlendirmenin İşlevi, Öğretimde Ölçme Değerlendirme Etkinlikleri, Okulöncesinde Gelişimin Değerlendirilmesi ve EARGED'in Öğrenci Başarısını Belirleme Çalışmaları üzerine yazılan yazılar, derginin dosya konusu olan 'Eğitimde Ölçme Değerlendirme'yi oluşturuyor... Dergi, her sayıda olduğu gibi, şubat sayısında da kültür sanat haberlerine, kitap tanıtımlarına, sorun köşelerine ve sınıf etkinliklerine yer veriyor... 'Onlar da Çocuktu' sayfasının konuğu Buket Uzuner... Mavibulut Yayınevi de derginin diğer konuklarından...
Çoluk Çocuk, Şubat sayısında da anne babalara ve eğitimcilere yol göstermeye devam ediyor...
Yasemin'in sihirli değneği
Ben Mine'nin Sihirli Kalemleri adlı hikayeyi okudum. Çok beğendim. Guy Delhasse'ye bu kadar güzel kitap yazdığı için, Eray Canberk'e Türkçe'ye çevirdiği için, Nurdan Yayınları'na bu kitabı çıkarttığı için teşekkür ediyorum. Mine'nin arkadaşı Meral Mine'yle aynı sınıfta okuyor, aynı sırada oturuyor ve aynı sokakta yaşıyor. Mine çok unutkan bir kız. Bir gün okulda kalemini, bir gün silgisini, bir gün cetvelini unutuyor. Annesi ve babası bu yüzden Mine'ye 'peynir kafa' diyor. Mine de annesinin ve babasının ona peynir kafalı demesinden hoşlanmıyor. Bu yüzden peynirden nefret ediyor. 12 boya kalemini, Zenon adlı yıldız, Mine'nin sırasının üstüne getiriyor. Bu kalemler Mine'nin çok hoşuna giden bir resim yapıyorlar. Resmin altına Mine'nin yaklaşan doğum gününe hediye olarak 'İyi ki doğdun Mine' diye yazıyorlar. Böylece bu güzel hikaye ortaya çıkıyor. Tavsiye ederim.
Yasemin Kök (8)
Beşiktaş - İstanbul
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Baba Bana Top At Batı'da Çocukluğun Tarihi, Colin Heywood, Çev. Esin Hoşsucu, 2003.
* Eyvah ödev yapma zamanı, LEE CANTER, Çevirmen SERAP KATLAN, HYB, 1998
* Çocuğunuzun Ders Çalışması Gerekiyorsa, LEE CANTER, Çevirmen SERAP KATLAN, HYB, 1998
* Örneklerle Çocuk Edebiyatı, Recep Nas, Ezgi Kitabevi, 2002.
06032003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Yumurtadan Çıkan Öğretmen
Muzaffer İzgü, Bilgi Yayınevi, 2002 (13. basım), 80 sayfa
Resimleyen Figen Renda
(8+)
Disiplin önce giysiyle başlarmış. O yüzden iyi bir kılıkla beden eğitimi öğretmeninin karşısına çıkmayan ondan iyi not alamazmış. İkinci sınıfların dediğine göre, sözünü dinlemeyeni dövermiş bile bu beden eğitimi öğretmeni... İlk dersin sonunda haftaya sizi şortsuz görürsem, karışmam deyince bütün çocuklar anlamış bu işin şaka götürmediğini. Beden eğitimi öğretmeni kızların ak, erkeklerin kara şort almasını söylemiş. Herkes kıyafetlerini alıp heyecanla ikinci dersi iple çekerken, sınıftaki iki çocuğu heyecan yerine bir korkudur sarmış. Çünkü ailelerinin durumları iyi olmadığı için zaten zorlukla okutulan bu iki çocuğun şort alacak durumu yokmuş... Büyük gün sonunda gelip çatmış. Disiplini giysiyle sağlamak isteyen öğretmen şortu olmayan çocuklara nasıl davranacak dersiniz?
'Beden Eğitimi Dersinde' adlı öykü, eğitim sistemini ve eğitimcilerin hoşgörüsüz, katı yaklaşımını eleştiriyor. Ancak, öykünün duygusal anlatımının çocuklarda durum ve kişilere karşı öfke ve nefret uyandırması olasılığı, insanın aklına böyle bir yaklaşımın doğru olup olmadığı sorusunu getiriyor...
Annesinin perdeden bozarak yaptığı güllü iç çamaşırıyla arkadaşlarının önünde utandırılan bir çocuk... Çocuklarla birlikte bu duruma gülen bir öğretmen... Utancından dersten kaçan ve bir daha ne o dersi ne de öğretmeni sevebilen kalbi kırık bir çocuk...
Toplumsal yaşamda görülen çarpıklıkları, yaşanan haksızlıkları gerçekçi bir bakış açısıyla ele almasına karşın; sonunda bir çözüm sunmayan, öyküdeki karakterle kendilerini özdeşleştirebilecek çocukları yapıcı olmaktan çok yıkıcı olmaya yönlendirebilecek, yaşama bakışını olumsuz etkileyebilecek bir yaklaşımla yazılmış bir öykünün çocuklar için ne kadar yararlı olabileceği tartışılır!
Kitapta, 'Beden Eğitimi Dersinde' adlı öyküden başka, 'Sarı Zarf; Bir Oynasam, Bir Oynasam; Temsil; Bir Karakaçanımız Vardı; Kargayla Dostluk ve Yumurtadan Çıkan Öğretmen' olmak üzere 6 öykü daha var. Ne yazık ki bütün öykülerde aynı duygusal anlatım ve yaklaşım görülüyor. Gerçekleri görmek ve harekete geçmek için ağlamak ve ağlatmak gerekmediğine inanıyor Sihirli Değnek... Muzaffer İzgü'nün bizi hep güldürmesini istiyor. Çocukların gözlerinin yaşlarla değil umut pırıltılarıyla dolu olmasını da...
''Aması ne Pınar, ayıp mı? Hiç de ayıp değil. Ama sen ille de bu işte bir ayıp yan arıyorsan, bana yumurta sattıranlar utansınlar. Karım, üç çocuğum, bir de annem var... Anneme ben bakıyorum. Altı kişiyiz evde. Evim kira...'' (S.18)
''Paramız yok. Sordum soruşturdum, çok pahalıya gidiyormuş oraya kamyon. Kamyona o parayı verirsek, yarı yıl açız. Olalım babacığım, dedik iki kardeş. Annem geldi, saçlarımızı okşadı, yaşlı gözlerle bizi öptü. Aç yaşanmaz oğlum, dedi babam. Yarın gidiyorum ben... Orada nerede kalacaksın baba? diye sordum. Bir otel odacığı bulurum... Soğuktur, hasta olursun, miden zaten hasta...'' (S.41). ''Öyle bir kızdım, öyle bir kızdım ki o Ankarada'ki amcaya... Pis amca, çirkin amca'' (S.44).
''Bugün pazar Çimen Hanım, deseler anama. İş yok, deseler. Biz evde dinleneceğiz, sen de evinde dinlen... Anam pazar günleri de cam siler, halı silker, çamaşır yıkar, yer ovar... İyi ama o konaklardaki analar babalar beni hiç düşünmezler mi? Onların Zeynoları yok mu? İçlerinden geçmez mi Çağırmayalım bu pazar Çimen Hanım'ı, Çimen Hanım evinde otursun, bebelerine baksın. Zeyno sokağa çıksın, doya doya oynasın... Ah bir oynayabilsem, ah bir doya doya oynayabilsem...'' (S.48).
Yumurtadan Çıkan Öğretmen'de keşke kitabın çizimlerinde neşeyi yakalayabilseydik. Acaba Sihirli Değnek resimlerdeki çocuklara dokunsa onları güldürebilir mi dersiniz?
Benim Dedem Bir Tane
Tarık Dursun K., Bilgi Yayınevi, 2003, 206 sayfa
Resimleyen Mustafa Delioğlu
(8+)
''Ben dede oldum, diyordu tok bir sesle. Bir kız torunum var, adı da Almira. Kocaman, al yanaklı, çok güzel yüzlü... Tam dört buçuk kilo doğdu... Duyanlar torunun adını yadırgıyorlardı, bu bir gerçekti. Dede, usanmadan soranlara anlatıyordu Ortaasya'da on yılda açan bir çiçek vardı, adı Almira'ydı. Evet, açıyor, bitiyor, bir on yıl geçmeden de bir daha açmıyordu. Neden mi? Dede de bilmiyordu nedenini... Herkes bunu soruyordu... Dede baktı, olacak gibilerden değil, kolayını buldu sonunda. 'Adı mı, Almira!'... Dede gülü demek, diye karşılık veriyordu...'' (S.25).
Dede olmanın mutluluğunu yaşadığında bu hissin mutlaka anlatılması gerektiğini düşünmüş Tarık Dursun K. Sevgili babaanne de bunu çok istemiş. Oturup birlikte düşünmüşler taşınmışlar. Sonunda da Benim Dedem Bir Tane adlı bu roman çıkıvermiş ortaya...
Almira'nın doğumuyla başlayan ve okul dönemine kadar uzayan süreci anlatan eğlenceli ve duygusal bir kitap Benim Dedem Bir Tane. Olayların ve duyguların çağrışımıyla geçmiş ve günümüz arasında gidip gelen kurgusunun içinde, Almira'nın babasının çocukluk ve gençlik dönemlerinin yanı sıra ailenin süregelen yaşantısını da öğreniyoruz. Mustafa Delioğlu'nun gerçekçi çizimleri de öykülere eklenince sanki biz de ailenin bir parçası oluveriyoruz.
Almira'nın ilk heyecanları, korkuları ve sevinçleriyle, dedenin ve babaannenin olaylara yaklaşımlarıyla Benim Dedem Bir Tane, sadece çocuklara değil yetişkinlere de çok şey söylüyor...
Dedenin torun heyecanı bu kitapla bitmeyeceğe benziyor. Çünkü sırada ikinci torunu var. Dede, kitapta Almira'nın yanı sıra ikinci torun Alara'ya da yer vermiş olmasına karşın, Alara'ya ayrıca bir roman borçlu olduğunu söylüyor... Masallar, romanlar... Şanslı torunlar!
La Fontaine'in Masalları
Orhan Veli, YKY Doğan Kardeş, 2003, 93 sayfa
Resimleyen Dağıstan Çetinkaya
1948-2003... 55 yıl içinde çok şey değişti dünyada. Neler yazıldı, çizildi ama La Fontaine'nin söyledikleri yüzyıllardır değişmedi... La Fontaine'in Masalları, 55 yıl aradan sonra YKY Doğan Kardeş Kitaplığı'ndan çocuklara tekrar sesleniyor. 51 tane masal, hem de Orhan Veli'nin çevirisiyle...
''Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.'' dese de Orhan Veli, bakın kitabın önsözünde çocuklara neler anlatıyor neler
''Bu kitapta okuyacağınız şiirleri gerçi sizler için tercüme ettim. Ama hiçbir zaman onları çocukça bulmadım. Zaten sizi de küçük görmüyorum. Güzel şeyleri siz de büyükler kadar anlar, büyükler kadar seversiniz. Elbette, yaşınız ilerledikçe, bilginiz de artacaktır. Ama bu bilginiz artıncaya kadar kötü şeyler, basit şeyler okuyacaksınız demek değildir. Bilginizin, anlayışınızın artması, zevkinizin incelmesi ancak büyük eserler, kıymetli eserler okumakla olur.'' (S.12)
Yıllar önce bizlere söyleyeceğini söylemiş Orhan Veli. Anlayana sivrisinek saz...
''Bir gün bir öküz görür kurbağa; Hayran olur boyuna bosuna. Döner bir de kendine bakar Yumurta kadar. İmrenir, o da onun gibi olmaya kalkar. Ikınır, şişer, bağırır, öter; Bir yandan da hep - Baksanıza, der, Yetmez mi? Ha? Olmadım mı hâlâ onun kadar? -Ne gezer! derler. -Peki, şimdi? -Hayır. -Ya şimdi? -Yaklaşmadın bile! derler. O vakit bizimki, Bir ıkınır, çatır çatır çatlar. Dünya böyle budalalarla doludur işte; Nicelerin gözü asılzadeliktedir. Kimininki ağalık, beylikte, Kimininki şehzadeliktedir.'' (S.15)
Yazdığı önsözde, çocuklara La Fontaine'in yaşamı hakkında bilgi vermeyi, fable'ın ne demek olduğunu ve bunun Aesopus masallarıyla ilişkisini anlatmayı da unutmamış Orhan Veli...
Unutmadığı bir şey daha var Orhan Veli'nin Nasrettin Hoca fıkraları. Oturmuş onları da derlemiş. Okumuş araştırmış, fabl'lara benzeyen bir anlatımla bu fıkraları yeniden yazmış...
Nasrettin Hoca Fıkraları (Orhan Veli, YKY Doğan Kardeş, 2003, 130 sayfa, Resimleyen Dağıstan Çetinkaya) Şevket Rado'nun desteğiyle, ilk baskısını 1949'da yapmış ve 54 yıl aradan sonra, o da La Fontaine'in Masalları gibi, yeniden Doğan Kardeş'le çocuklara ulaşmış... Nasrettin Hoca Fıkraları'nın Orhan Veli'nin şiirsel anlatımıyla tanışmak için de güzel ve eğlenceli bir başlangıç olduğunu söyleyebiliriz.
''Bir gün biri Hoca'ya bir ciğer tarif eder; -Hele bir pişir de gör, ne kadar lezzetli! der. Hoca da bu tarifi, tutar, kâğıda yazar. Akşam eve giderken, dolaşıp çarşı pazar, tarife en uygun ciğeri bulur. Alır, evinin yoluna koyulur. -Sen misin ciğer elde eve giden?- Düşüne düşüne yürürken Hoca, gökten ok gibi inen bir atmaca, kaptığı gibi ciğeri elinden, Bir anda yedi kat gökleri boylar. Hoca, garip, birdenbire, afallar. Önce anlayamaz ne olduğunu, Sonra göğe uzatıp yumruğunu, Der ki -Hiç yorulma, tarifi bende; Ne kadar istesen de, Ağız tadıyla yiyemezsin onu.'' (S.31).
Melisa'nın sihirli değneği
Beyaz Güvercinleri Çocukluğun, Samim Kocagöz.
Bu kitabın içinde farklı farklı ve hepsi birbirinden güzel öyküler var. Bu öyküler ''İlk Cinayet, Yedi Canlı Elif Kız, Bahtiyar Köpek, Serseri Çocukla Köpek, Bir Kurban Bayramı Hikayesi, Öküz Başkan, Kedi, Beyaz Güvercin, Sinek, Kral Lear, Küçük Kırmızı Balık, Bilgin Böcek, Yusuf'la Yılan, Kaplumbağa Taşıyan Çocuk, Sümüklü Böcek, Adını Tosun Koymuştum, Horozlar, Kirpi Dili, Köpek ve Sevgili Dostlarım''
Bu öykülerin hepsi birbirinden güzel ama bunların en güzeli 'Beyaz Güvercin'. Size 'Beyaz Güvercin'i okumanızı tavsiye ederim.
Melisa Tezer (11)
Özel Fethiye İlköğretim Okulu, Fethiye
(Melisa'cığım, beyaz bir güvercin hediyeni kanatları arasında sana getirmek için yola çıktı bile. Gözün bulutlarda olsun... Ama ben o kadar öykü içinde neden en çok 'Beyaz Güvercin'i sevdiğini merak ettim doğrusu.
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuk Düşleri Çocuğunuzun Düşlerini Yorumlama, Pam Spurr, Bilge Kültür Sanat, 2002.
* Çocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine, Walter Benjamin, Dost Kitabevi Yayınları, 2001.
* Yaratıcı Çocuk Edebiyatı, Hasan Güleryüz, Pegem A Yayıncılık, 2002.
* Çocuk ve Edebiyat Çocukluğun Kısa Tarihi, Edebiyatta Çocuk Figürleri, Necdet Neydim, Bu Yayınları, 2000.
Melisa'nın sihirli değneği
Beyaz Güvercinleri Çocukluğun, Samim Kocagöz.
Bu kitabın içinde farklı farklı ve hepsi birbirinden güzel öyküler var. Bu öyküler ''İlk Cinayet, Yedi Canlı Elif Kız, Bahtiyar Köpek, Serseri Çocukla Köpek, Bir Kurban Bayramı Hikâyesi, Öküz Başkan, Kedi, Beyaz Güvercin, Sinek, Kral Lear, Küçük Kırmızı Balık, Bilgin Böcek, Yusuf'la Yılan, Kaplumbağa Taşıyan Çocuk, Sümüklü Böcek, Adını Tosun Koymuştum, Horozlar, Kirpi Dili, Köpek ve Sevgili Dostlarım''.
Bu öykülerin hepsi birbirinden güzel ama bunların en güzeli 'Beyaz Güvercin'. Size 'Beyaz Güvercin'i okumanızı tavsiye ederim.
Melisa Tezer (11)
Özel Fethiye İlköğretim Okulu, Fethiye
(Melisa'cığım, beyaz bir güvercin hediyeni kanatları arasında sana getirmek için yola çıktı bile. Gözün bulutlarda olsun... Ama ben o kadar öykü içinde neden en çok 'Beyaz Güvercin'i sevdiğini merak ettim doğrusu.
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!!
(Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
13032003

20032003/yok

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Geçen hafta, 20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü kutlandı. Bugün ise 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü... Sihirli Değnek, bu hafta size tiyatro sahnesinden sesleniyor. Oyunlar, kitaplar, umutlar... Ve perde...
ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği)
Türkiye Merkezi Bildirisi
"Çocuk ve tiyatro; sevgiyle, bilgiyle yaratılması gereken iki varlık. Çocuk ve tiyatro; insanın yarınlarını, başarısını, umutlarını yeşerten, oluşturan iki sanat. Çocuk ve tiyatro; emekle, özenle, özveriyle yaratılan, büyütülen iki değer........
Çocuk için oyun vazgeçilmez bir gereksemedir. Çocukların oynamak için yaşadıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu, çocuk tiyatrosu yapanlar için önemli bir noktadır. Çocukların oyun köşeciklerine; Samanyolu Gökadası, evrendeki tüm güneşler, gezegenler, okyanuslar, dağlar, ormanlar, hayvanlar sığabilir. Onların oyunlarında canlı cansız tüm varlıklar, konuşur, ağlar, gülerler. Tüm zamanlar ve tüm uzamlar o köşecikte yaşarlar. Orada hiçbir düş yadırganmaz.
İşte bu nedenle çocuk tiyatrosunda Keloğlan astronottur, Parmak Çocuk uzayda dolaşır, Yedi Cüceler dünyayı yıldız savaşlarından korur. Kibritçi kızın kibriti tüm karanlıkları aydınlatır, üşüyenleri ısıtır, Kırmızı Şapkalı Kızın sepetindeki yiyecekler Afrika'daki aç çocukları doyurur, Kül Kedisi tüm silahları yok eder, dünyayı barış gezegenine çevirir. Deniz Kızı tüm evrende sevgiyi egemen kılar. İşte çocuk tiyatrosu yapacaklar için varsıl bir düş dünyası...
Ne mutlu o ülkeye ki, insanlarını özellikle de çocuklarını; insanı insan yapan değerlerle buluşturacak tiyatro yaratıcılarına, tiyatro eserlerine, tiyatroya giden ve çocuklarını tiyatroya götüren bir seyirci çoğunluğuna sahiptir. Böyle bir ülke olma yolunda hepimize başarılar..."
ÜLKER KÖKSAL
Sevgili Çocuklar,
20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü'ydü, bugün (27 Mart) ise Dünya Tiyatrolar Günü. Bu iki önemli gün, tiyatroyu daha yakından tanımamız, daha çok sevmemiz ve tiyatronun önemini daha iyi kavramamız için belirlenmiş. Her iki gün de ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Siz çocuklar, oyunun ve oynamanın önemini zaten biliyorsunuz. Oyun bilmeyen, oyun oynamayan, oyun sevmeyen çocuk olur mu hiç. Çocuklar, oyunları, oyun oynamayı o kadar çok severler ki, yemek yemeyi bile unuturlar bazen. İşte, oyunun sanata dönüşmüş biçimlerinden biridir tiyatro. Başka türlü bir oyundur yani. Bu kez biz büyükler sizin için oynarız oyunları.
Siz çocuklara tiyatro yoluyla da ulaşmaya çalışırız. Sizlerle tiyatroda buluşuruz. Sizler için tiyatro oyunları yazar, hazırladığımız oyunlarda çeşitli görevler alırız. Düşlerinizin yer aldığı, anlayabileceğiniz, seyretmekten mutluluk duyabileceğiniz oyunlar hazırlar, heyecanla tiyatroya gelmenizi bekleriz.
Annenizden, babanızdan, ablalarınızdan, ağabeylerinizden ve öğretmenlerinizden sizi tiyatroya götürmelerini ya da okulunuza tiyatro oyunları getirmelerini isteyin sevgili çocuklar. Çikolata ister gibi isteyin bunu. Gerekirse yalancıktan ağlayın. Siz tiyatroya gelirseniz, tiyatro sahnesi sevincinden kırpıştıracak perdelerini. Sizi ısıtacak olan tatlı bir güneş yükselecek sahneden. Tiyatronun tavanı yıldızlarla dolacak. Tiyatro salonunda, binbir renkli bir gökkuşağı saracak hepinizi. Siz geldiniz diye tiyatronun koltukları mutlu mutlu gülümseyecek. Koltukların arasından çiçekler açacak. Tatlı ezgiler yükselecek salonun duvarlarından. Sizin için hazırladığımız oyun başladığında tiyatro sevincinden yerinde duramayacak. Sahnesindeki güzel oyunla birlikte gökyüzüne yükselecek. Pembe bir bulutun üstüne çıkıp uçacak sizlerle beraber. Oyun bitinceye kadar maviliklerin, rengârenk bulutların, uçan kuşların arasından uçarak dolaşacaksınız.
Oyun bittikten sonra, oyunu beğenirseniz o oyunu hazırlayan sanatçıları alkışlamayı, onlara teşekkür etmeyi unutmayın. Ama beğenmezseniz, oyunla ilgili duygu ve düşüncelerinizi çekinmeden söyleyin sevgili çocuklar. Böylece biz büyükler, sizler için daha güzel oyunlar hazırlarız.
Bugünün ve yarının seyircileri olan siz çocukların her iki günü de kutlu olsun. Yaşamınız oyunla, tiyatroyla dolsun sevgili çocuklar. Güzel oyunlarda, güzel tiyatrolarda buluşmak üzere...
HASAN ERKEK
ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) Türkiye Merkezi 2.Başkanı
Sevgili çocuklar, bir tatil sabahı kalktınız, kurs ders yok... İster ailenizle ister yalnız bir şeyler yapabilirsiniz ama ne yapabilirsiniz. İsterseniz birlikte düşünelim. Örneğin televizyonda çizgi film izleyebilirsiniz. Neden olmasın parmağınızı bile oynatmadan uzay gemilerinde uzay savaşçılarıyla dünyayı yeniden kurtarabilirsiniz. Ya da Çakmaktaş ailesi ile ilkçağlara gidebilir, sevimli dinozorlarla oyunlar oynayabilirsiniz. Bilgisayarınız varsa bilgisayar oyunları ilginç olabilir. İster yarışmalı, ister kendi becerinizi sınadığınız onlarca, yüzlerce çeşit bilgisayar oyunu sizleri bekliyor. Sinemaya da gidebilirsiniz. Hayal gücüne teknolojinin sınırsız olanaklarının sunduğu dünyada hoşça bir buçuk saat geçirebilirsiniz. Neden olmasın? Ama sevgili çocuklar şöyle bir düşünün lütfen bu seçeneklerde sizinle onlar arasında her zaman bir engel var, ne kadar yakınınızda olursa olsun elinizi uzatıp Çakmaktaş'ın elini tutabilir misiniz? Ya da uzay gemisine binebilir misiniz? Sizin yaptığınız bir eylemle o kurtarma harekâtında bir yardımınız olabilir mi? Sizden beklenen bilgisayarın ya da televizyonun karşısına oturup sadece ve sadece onlara bakmanız, seyretmeniz. Hareketsiz durmanız. Yanınızda bulunan kardeşiniz ya da arkadaşınızla bile ilgilenmemelisiniz. Sadece gözlerinizi ekrana dikip öylece durmalısınız.
Bir de şunu düşünün lütfen; evden çıktınız. Tiyatroya gittiniz. Çevrenizde sizler gibi onlarca çocuk, bilet aldınız salona girdiniz. Yerinizi aldınız. Derken oyun başladı. Sahnede canlı canlı insanlar hapşırsanız "çok yaşa" diyecek kadar yakınlar ve hatta diyebilirler. Başı dertte olan bir oyuncu sizden yardım isteyebilir, hep birlikte ona yardım edebilirsiniz. Gerektiğinde oyuna katılabilirsiniz. Ya da oturduğunuz yerde tiyatronun sihirli dünyasını yanınızdakilerle paylaşabilir, müziklerde tempo tutar, kahramanınız başardığında onu alkışlayabilirsiniz. Beğeninizi hemen dile getirerek onu mutlu edebilirsiniz. O da bunu size bir şekilde belli edecektir elbette. Ne dersiniz sevgili çocuklar tiyatroya bu güzel anları yaşamak, paylaşmak için gitmeye değmez mi... O halde ne duruyorsunuz, HAYDİ ÇOCUKLAR TİYATROYA, çabuk olun oyun başlamak üzere...
NİHAL KUYUMCU
Şahane Lunapark
Ülkü Ayvaz, Cem Yayınları, 2002 (3.Basım), 88 Sayfa, Resimleyen Semih Poroy
(8+)
Bir lunapark ve sirk! Cambazlar, zincirkıranlar, hayvanlar, dönmedolap, ışık gösterisi... Her şey var anlayacağınız bu sirk meydanında. Bu eğlenceli atmosfere uymayan tek kişi, korkuyla ortalıkta dolaşan bir çocuk! Ancak, gökyüzünde ara ara beliren ışığa endişeyle bakarak ''Bu ışık çok kötü bir ışık... Çok kötü çok'' (S.41) diyen bu çocuğu kimse dinlemiyor. Çocuk, karşısına çıkan herkese ''O ışık altında ölüyor insan. Ben gördüm... Bir sürü insan yerde yatıyor orda, cansız... Önce beyaz bir ışık. Sonra bütün renkler... İner inmez... Evlerde, sokaklarda, taşıtlarda...'' (S.46), diyerek bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ancak anlattığı şeylerin düş olduğunu sanan insanlar çocuğu ciddiye almıyor. Oysa çocuk savaş bölgesinden kaçıp lunaparka sığınmıştır, söyledikleri de gerçektir. Savaşın kötülüklerini anlatmaya çalışan bu çocuk sesini lunaparktakilere duyurabilecek mi dersiniz? 1982 TOBAV (Devlet Tiyatrosu, Opera ve Balesi Çalışanları Vakfı) Ödülü'nü alan Şahane Lunapark, Makedonya Devlet Tiyatrosu'nda da sahnelenmiş... Umarız bütün lunaparklar çocuklar için her zaman eğlenceli olur! Çocukların yüzü hep güler!
Yaşasın Barış
Hasan Erkek, Kültür Bakanlığı Yayınları Çocuk/Tiyatro, 1995, 40 Sayfa
(8+)
Koyun Ülkesi ve Buğday Ülkesi... Çobandağı'nda koyunlarını otlatan Koyun Ülkesi peynir, süt, yoğurt yapıyor, Başakovası'nda buğday yetiştiren Buğday Ülkesi de un, ekmek... Değiş tokuş yaparak geçinip giden bu iki ülke arasında bir gün bir savaş patlak veriyor. İki ülkenin insanları da savaş meydanlarında ölmeye başlıyor. İnsanlar mutsuz, yorgun, aç... Barış istiyorlar. Ama Koyun Ülkesi'nin Vezir'i, Kral'ı tahttan indirip onun yerine geçmek istiyor. Muhafızbaşı ile birlikte planlar yapan Vezir, iki ülkenin barış yapmasına engel oluyor. Ta ki Buğday Ülkesi Kralı'nın oğlu Dost Prens elinde mızıkasıyla Koyun Ülkesi'ne gelene kadar. Vezir ve Muhafızbaşı, Dost Prens'in Kral'ı görmesine ve ona Dostluk Şarkısı'nı çalmasına izin verecek mi dersiniz? Sizce Dost Prens bu savaşı durdurabilecek mi?
Yaşasın Barış, 1991'de Çankaya Belediyesi-TOBAV Çocuk Oyunu Ödülü'nü almış. l997'de de Jean-Louis Mattei tarafından Fransızcaya çevrilmiş... Barış, keşke her dilden dillense! Kim bilir belki o zaman...
Miğfer
Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları, 1996, 61 Sayfa
(8+)
İç savaş sonunda bölünerek iki ayrı ülke olmuş Alkent ve Verkent... İki ülke de halinden memnun, barış içinde yaşayıp gidiyor. Ancak bir gün Verkent'liler Alkent'lilerle savaşmak, eskiden onlara ait olan toprakları ele geçirerek daha büyük bir ülke olmak isteyiveriyor. Verkent'in askerleri savaş hazırlıklarına başlıyor... Alkent sınırında kamp kuran askerler dinlenmeye çekiliyor. Asker Kat ve Asker Kut da bir ağacın altında oturuyor. Alkent'lilere görünmek istemeyen Asker Kat ve Asker Kut, çiçek toplayan iki kardeş Şan ve Can'ın sesini duyunca telaşla oradan uzaklaşıyor. Ama ağacın altında neyi unutuyorlar dersiniz? Miğferlerini... Can ve Şan ne olduğunu anlayamadıkları bu miğferleri bulup şehirlerine götürüyorlar. Miğferleri çok seven Can ve Şan'ın annesi, onları lokantalarının vitrine süs olarak koyuyor. Asker Kat ve Asker Kut miğferlerini bulamayınca ne yapacaklar dersiniz? Alkent ve Verkent'liler arasında neler yaşanacak?
Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama
Kuramsal Temellerle Uygulama Teknikleri ve Örnekleri
Doç.Dr. Alev Önder, Epsilon Yayınları, 2001 (3.Baskı), 303 Sayfa
Bilginin testlerle ve sınavlarla ölçüldüğü günümüzde 'yaratıcılık ve özgünlüğün' eğitimimizde yeri var mı? Acaba Rousseau'nun önerdiği 'sosyal ve fiziksel çevrede yaşayarak eğitim' tekniğiyle çocukların katılımcı olmaları sağlanarak, zorlamadan ve tehdit etmeden onlara bir şeyler öğretebilmek mümkün olabilir mi? Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama, eğitimcileri bu konu üzerinde düşünmeye çağıran bir kitap. Yaşayarak ve katılımcı eğitimin bir aracı olarak eğitici dramanın önemini anlatan; çeşitli uygulamalara ve çalışmalara yer veren kitap sekiz bölümden oluşuyor. Okul öncesi ve temel eğitim öğretmenlerine, kız meslek lisesi öğretmenlerine, öğretmen adaylarına, rehber öğretmenlere, okul yöneticilerine ve anne babalara sesleniyor. 100'den fazla uygulamaya yer veren Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama, terimlerin ve tarihçenin yanı sıra çocuğun bilişsel süreçlerine göre sahip olduğu becerilerine de değiniyor.
Yaratıcı Bir Çocuk Geliştirme
Genç Beyinler İçin Cazip Etkinlikler ve Oyunlar
Cynthia MacGregor, Papirüs Yayınları, 1997 (2.Baskı) 119 Sayfa , Türkçeleştiren Ersin Soylu
Yaşayarak Öğrenme bakışına ek olarak, yaratıcı düşünceyi geliştirmeyi amaçlayan etkinliklere de yer veren çalışmalar ve kitaplar bulunmaktadır. Aklınızda, "Yaratıcılık her çocukta var mıdır yoksa doğuştan gelen bir özellik midir? Yaratıcılığın zekâyla bir bağlantısı var mıdır? Yaratıcı düşünce geliştirilebilen bir beceri midir?" gibi sorular varsa, cevaplarını bu kitapta kolaylıkla bulabilirsiniz
Yaratıcı Bir Çocuk Yetiştirme, yaratıcılık 'kasları'nın da aynı insan vücudundaki diğer kaslar gibi esnetip çalıştırılması gerektiğini söylüyor. Bunun da ancak eğlence ile mümkün olduğunu anlatarak yetişkinlere bunun yollarını göstermeyi amaçlıyor. Sekiz bölümden oluşan kitabın her bölümünde farklı amaçları kapsayan çok sayıda uygulamaya yer verilmiş. İlk bölüm 'Yazın' üzerine. Burada, çocukların düşüncelerini daha iyi ifade etmelerine yardımcı olacak, kelime ve harf çalışmalarından tebrik kartı yazmaya, mektuptan yap-boz öyküye, atasöz çalışmalarından reklam ve ilan çalışmalarına kadar çeşitli alanlardaki yaratıcı yazın etkinlikleri anlatılıyor. Bunun, yazı yazmanın özet çıkarmak ve soru cevaplamaktan öte bir şey olduğunu ezberci eğitim sistemimizde yaratıcılıkları her geçen gün körelen çocuklara eğlenceli bir yolla gösterebilecek bir bölüm olduğunu söyleyebiliriz. Kitabın her bir bölümü sanki birbiriyle yarışıyor. Önerilen etkinliklerin çeşitliliği, güzel sanatlardan sesli yazmaya, yeni düzenlemelerden buluşlara ve şiirlere kadar uzanıyor...
27032003




SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Ünlüler de Çocuktu Çocukluk Anıları
Hikmet Altınkaynak, Can Yayınları, 2003, 106 Sayfa
Resimleyen Ercan Akyol
(9-11)
Öykü ve masal kadar anı ve biyografi de çocukların ilgisini çeker. Çocuklar, büyüklerine özendikçe büyüklerin başlarından geçenleri merak ederler. Hele bu özendikleri bir de bilimde, sanatta, devlet yönetiminde başarılı olmuş kişilerse merakları daha da artar. Anı türünde bir çok yapıt olmasına rağmen çocuklara hitaben yazılmış olanları oldukça azdır. Ancak, Hikmet Altınkaynak, 'Milliyet Çocuk' dergisinde ünlü kişilerin anılarını yayınlamaya başladığında öncelikle çocukları düşünmüş. Sonra da Ünlüler de Çocuktu adlı kitapta bu yazıları bir araya getirmiş. Kitapta kimler yok ki Necati Cumalı, Kemal Özer, Gülten Dayıoğlu, Aziz Nesin, Buket Uzuner, Adalet Ağaloğlu, Sulhi Dölek, Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, Yüksel Pazarkaya...
Yaramaz çocuk Necati Cumalı kimseden izin almadan nereye kaçıp gitmiş dersiniz? Şehirlerine gelen Atatürk'ü karşılamak için tören alanına! Orada başına neler gelmiş? Atatürk'ü görebilmiş mi? O heyecan dolu anları Necati Cumalı'nın ağzından okumalısınız... Acaba yepyeni yazlık lastik ayakkabılarıyla çaya yıkanmaya giden Mümtaz Zeki Taşkın ve kardeşinin ayakkabılarına neler oluyor? Neden o gece kapının önünde sabahlıyorlar?.. Adnan Özyalçıner, babası ve kızkardeşi ile bahçede yaptıkları kazıda hazine bulabilmiş mi dersiniz?.. Mehmet Başaran, sınıfta öğretmeninden tokat yemeyen tek kişiyken, bir gün öğretmeninin iri kemikli kocaman eli onun yüzünde neden şaklayıvermiş?.. Hakkı Özkan 14 yaşındayken yazdığı ilk romanının sayfalarını, bir gün bakkalın zeytin külahlarında görünce ne yapmış dersiniz?..
''Kıvılcımların ateşten iri böcekler gibi pencere camına çarptığını görüyordum; çıtır çıtır sesler, yangın sesi... Sonra pencerenin camı yok oluverdi, ya eridi ya kırıldı. Yüzüme bir harlı sıcak vurdu. Odanın kapısı itilerek açıldı birden. Birtakım adamlar doldu içeri. Ellerine geçirdiklerini alıp gidiyorlar. Annem, bu adamları yangından eşyalarımızı kurtarmaya çalışan iyilikseverler sanıyormuş... Sokaktaki adamlar evin içine doluşurlar, içerdekiler de yağmaladıklarıyla dışarı çıkarlarken, üstümüze başımıza basıyorlardı... Onsekiz yaşındaki annemin o yangından kurtarabildiği, iki çocuğuyla Kur'an, dikiş makinesi, bir de oturaktı... kardeşimin oturağını da şaşkınlıkla yangından kurtarmış. Bütün bu olanlar, beni hiç korkutmadı, bir gece şenliğindeymişiz, bir bayram eğlencesindeymişiz gibi geldi bana...'' (S.69), diyor Aziz Nesin anlattığı anılardan birinde.
Buket Uzuner, bir kardeşe sahip olma heyecanını bakın nasıl anlatıyor. ''Odanın kapısı açıldığında gördüğüm ilk şeyi hiç unutmam. Bu bir çift bebek ayağıydı. Parmakuçları yukarı bakan, pembe, tombul ve minik bir çift bebek ayağı... Kardeşim bir çift ayaktı demek ki... Müthiş bir düş kırıklığı ve aldatılmışlık yaşamıştım. Arkadaşlarımın kardeşleri, yüzü, gözü, kolları olan bebeklerdi, benimkisi ise yalnızca bir çift ayak!'' (S.73).
Kitapta daha neler var neler! Demirtaş Ceyhun'un futbolcu olmak için yaptıkları, Adalet Ağaloğlu'nun ilk oyuncak bebeği, Yaşar Kemal'in damdaki yatağı... Okuduğumuz anılarla, sadece yazarların başlarından geçen olayları değil, farklı dönemler içinde ülkede yaşanılan sosyal, kültürel ve tarihsel olayları da öğreniyoruz. Anı ve yaşam öyküleri, çocukların bilime, sanata, doğruya ve güzele yönelmelerine, onların ileriye dönük hedeflerini belirlemelerine ve karar verme süreçlerine yardımcı oluyor. Ancak çocukların olayları farklı bakış açılarından da görebilmeleri için, yapıtların sadece kendi kültürlerinden değil başka coğrafyalardan, başka yaşantılardan da seçilmesi gerekliliği unutulmamalıdır...
Hikmet Altınkaynak, her anıdan önce yazar hakkında kısa bilgiler vermeyi unutmamış. Keşke hem bu bölümlerde hem de kitabın Önsöz'ünde, çocuklara onların dilinden seslenseydi. Keşke onları bir an önce büyümeleri için acele ettirmeseydi. Sihirli Değnek, çocukların doya doya çocukluklarını yaşamalarını, büyüseler bile içlerinde hep çocuk yüreklerini taşımalarını istiyor...
''Her çocuk... kendisi olmaktan çıkıp birden anne, baba, öğretmen, doktor, yazar olmak ister. Bu çok doğaldır. Ama bir yandan da çocukluğun yaşanılması kaçınılmazdır. İşte, bu bir süreçten geçer. Eğitim süreci, önemi oranında çocuğu yetişkin yapar. Yetişkinliğe giden yolu kısaltır. Çocukların 'büyümüş de küçülmüş' olma özelliğine kavuşmasını yakınlaştırır. Ama bu arada hatalar, yanlışlar, tatlı, acı anılar olmaz mı? Olur!.. Hem de ne kadar çok... İşte bu kitapta onlar yer alıyor. Sevgili çocuklar, elinizdeki bu kitap pek çoğunuzun kendisine hayran olduğu ünlü yazarlarımızın çocukluk yıllarını bir araya getiriyor... Sizlerin de bir an önce yetişkin olmanıza katkıda bulunacaktır...''
Çocuklar İçin Mekanik Deneyleri
Robert W. Wood, Pan Yayınları, 2000, 125 Sayfa
Türkçeleştiren Elif Bingöl
(8-13)
Şekillerle ve basit anlatımıyla mekanik konusunu açıklığa kavuşturmaya çalışan kitap, çocuklara deneme yanılma yoluyla özgül ağırlık, ağırlık, kütle, basınç, sürtünme, kinetik enerji, potansiyel enerji, kaldıraç, makara, hız ve ivme gibi temel kavramları anlatıyor. 33 basit mekanik deney, akışkanlar mekaniği ve katı cisimler mekaniği olmak üzere 2 ana başlık altında öğretiliyor. Her evde kolaylıkla bulunabilecek basit araç gereçlerle yarım saat içinde yapılabilecek şekilde tasarlanan deneyler, araştırmaya meraklı, düzenekler kurmayı seven çocuklar için ilginç bir kaynak...
Her deneyin sonunda verilen 'Neler Oldu' ve 'Bunları Biliyor musunuz?' bölümleri de deneyler kadar eğlenceli. 'Neler Oldu'da, deneyin sonunda ulaşılan kural, tanım ve açıklamalar yapılırken, 'Bunları Biliyor musunuz?' bölümünde kuralın günlük yaşamımızdaki yeri açıklanıyor. ''Uydular uzayda uçmazlar. Aslında dünyaya doğru düşerler... Merkezcil kuvvetlere diğer bir örnek, oyun parklarındaki atlıkarıncalar ve çamaşır makineleridir. Merkezcil kuvvet nedeniyle çamaşırların kenarlara savrulduğu görülür.'' (S.108). ''Arabadaki tekerlek ve dingiller, kaldıraç mantığıyla çalışırlar.'' (S.69). ''Mürekkepbalığı, ahtapot ve kalamar gibi deniz yumuşakçaları vücutlarından fışkıran su sayesinde yüzerler.'' (S.99).
Çocuklar doğal çevreyi tanımak, bitki ve hayvanların yaşantılarını öğrenmek isterler. Ayrıca buluşlara, makinelere, iletişim araçlarına karşı da oldukça ilgilidirler. Bu alanlarda yayınlanmış bir çok yapıt bulunmaktadır. Özellikle Tübitak Yayınları, birinci hamur kağıda, lüks baskılı şekil ve resimlerle bilimsel buluşları ve doğa olaylarını anlatan kitapları ile 'çocuklar için' bu alanda hizmet veren yetkin kuruluşlardan biridir. Şiir, öykü, roman vb. kitaplarının çocukların imgesel ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunma özelliği varken, eğitici-öğretici bilim kitaplarının da çocukların düşünme ve analiz etme yeteneklerini besleyici bir işlevi vardır. Çocuklar, bilim kitaplarıyla çevrelerinde olup bitenleri daha bilinçli olarak algılamaya, gözlemci olmaya ve erken yaşlarda bilime ilgi duymaya başlarlar.
Çocuklar İçin Mekanik Deneyleri çocukları bilim dünyasına çağırıyor. Kapak tasarımı, konuyu açıklayıcı basit çizimleri ve anlaşılır diliyle 8-13 yaş çocuklarına sesleniyor. Dizinin diğer kitapları da - 'Çocuklar İçin Optik Deneyleri', 'Çocuklar İçin Akustik Deneyleri', 'Çocuklar İçin Isı Deneyleri', 'Çocuklar İçin Fizik Deneyleri' ve 'Çocuklar İçin Kimya Deneyleri' - araştırmayı seven, yaparak öğrenen çocukları ve oyun aracılığıyla bir şeyler öğretmek isteyen öğretmenleri kitapçılarda bekliyor. Keşfe çıkmanın tam sırası!
(Tübitak Yayınları Ona Kısaca DNA Denir, Biz Hücreyiz, Hücre Savaşları, Beyin, Işık Evreni, Uzay Denen O Yer, Mavi Gezegen, Havada Karada Suda, Hava ve İklim...)
Tombiş ve Şeker Ayı
Enid Blyton, Say Yayınları, 1999, 60 Sayfa
Türkçeleştiren Mehmet Harmancı, Resimleyen Beek.
(7-9 Yaş)
Tombiş'in o gün çok işi var. Bir an önce pazara gitmek istiyor. Ancak rüzgar, onun bir türlü kapıdan dışarı adım atmasına izin vermiyor. Hatta rüzgar da evin içine girmek istiyor. Zorlukla dışarı çıkmayı başaran Tombiş arabasını yıkarken, başındaki şapkasının çıngırağı da rüzgarla birlikte şarkı söylüyor. Tombiş de neşeyle onlara katılıyor. Ardından da Tombul Ayı... Evdeki işlerini bitiren Tombiş, arabasına biniyor ve pazara doğru yola çıkıyor. Yolda Şeker Ayı'ya rastlayan Tombiş onu arabasına davet ediyor. Tombiş ve Şeker Ay'ının yolda başına neler geliyor dersiniz? Neler gelmiyor ki! Örneğin, aniden masmavi gökyüzünden başlarına yumurta ve süt yağmaya başlıyor. Herkes şaşkın. Şemsiye açanlar, şişelere süt dolduranlar, kaçanlar... Polis bu tuhaf olayı araştırıyor... Karakolun duvarına şöyle bir ilan asılıyor ''Ödül! Süt ve yumurta yağmuru hakkında bilgi verene beş bin lira ödül verilecektir. Çok önemli ve aceledir!'' Tombiş ve Şeker Ay'ı ne yapacak dersiniz? Bu işin sırrını kim çözecek?..
Tombiş'in serüvenleri bu kitapla bitmiyor. Dizideki her kitapta başka bir heyecan var... Tombiş, çocukları eğlendirirken onlara satır aralarında bilgiler veren, çocuk diliyle onlara seslenerek yaramaz çizimleriyle onları sarmalayıveren sevimli bir kahraman... Oyuncaklar ülkesinde dolaşmayı, uzun öyküler dinlemeyi seven 7 yaş öncesi çocuklar da isterlerse Tombiş'in Serüvenleri'ne katılabilirler... Sihirli Değnek, uçurtmanın kuyruğuna tutunarak gökyüzüne yükselip rüzgarın şarkısına çoktan katıldı bile...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Anne Faktörü Çocukluk ve Yetişme Çağınızda Annenizle İlişkileriniz Bugünkü
Yaşamınızı Nasıl Etkiliyor? Henry Cloud, John Townsend, Çev. Emel Aksay, SistemYayıncılık, 2000.
* Çocuklarda Yaratıcılığın Gelişimi, Dorothy G. Singer, Jerome L. Singer, Çev. Nurdan Cihanşimul, Gendaş Kültür, 1998.
* Başarı ve Çocuklarımız, Nur Yaycıoğlu, Ya-Pa Yayınları, 2000 (2.Baskı)
* Okul Öncesinde Çocuk, Edebiyat ve Kitap, Gülseren Tür, Ayşe Turla, Ya-Pa Yayınları, 1999.
* Uygulamalı Çocuk Edebiyatı, İbrahim Kıbrıs, Eylül Yayınevi, 2002 (2.Baskı).
Ihlara'nın sihirli değneği
Kitabın adı Merve'nin de Hulalopu Var. Yazar Zeliha Akçagüner, Kültür Kitap Sarayı, 2002
Merve fakir bir kızdır. Babası zenginlerin oturduğu yazlık bir sitenin yanındaki boş arsada köfte yapıp satar. Geceleri bu arsaya kurdukları çadırda uyurlar. Onların tatili de böyle geçer. Merve bitişik sitenin çocukları ile oynamayı çok ister ama onu kimse oyuna almaz. Çocuklar hulahop çevirirken Merve istekle onları seyreder. Birkaç kez o da çevirmek ister ama buna izin vermezler. Ama siteye yeni taşınan Burak bir gün ona hulahopunu verir. Merve herkesten güzel çevirmeye başlar. Sonra neler neler olur. Merve'ye kimler hulahop hediye eder biliyor musunuz? Bunu ben söylemeyeyim, okuyunca siz öğrenin... Yaz gelince biz de hulahoplarımızı alıp Merve'nin yanına gidelim mi dersiniz? Zeliha Akçagüner'in bu kitabi çok güzel ama bir şeyi anlayamadım. Kapağında, HULALOP, yazıyor, içinde HULAHOP yazıyor. Belki ikisi de doğrudur bilmiyorum. Bunu siz de araştırın. Yirmi sayfalık bu şirin kitabı okuyunca çok beğeneceksiniz. Benim gibi çabucak bitireceksiniz.
Ihlara Yener (10)
Özel Deniz İlköğretim Okulu, İzmir
(Ihlara'cığım, hediyen hulahop içinde döne döne sana geliyor. Yakala!.. Sihirli Değnek, mektuplarına bayılıyor. Yine yaz bana olur mu?)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
04042003




SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk
Christine Nöstlinger, Günışığı Kitaplığı, 2003, 174 Sayfa
Resimleyen Gözde Bitir, Türkçeleştiren Mine Kazmaoğlu
(9+)
''... banyo dolabından tüpler, küçük şişeler ve kalemler çıkararak, yüzünü yine pembe, kırmızı, siyah, kahverengi, yeşil ve laciverte boyadı. O arada rimel tüpünün neredeyse boşalmış olduğunu fark etti. Bu nedenle beyaz fayansların üstüne rujla, 'Rimel al!' diye yazdı. Sonra banyo süngerini alıp, daha önce yine rujla fayanslara yazılmış 'tuvalet kağıdı al!' yazısını sildi; çünkü onu bir gün önce almıştı." (S.12)
Yalnız yaşayan Bayan Barlotti çocukluğunda annesi, gençliğinde ise eşi tarafından 'örnek insan' olarak yetiştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Bayan Barlotti giysileri, makyajı ve yaşam şekliyle alışılmışın dışında bir kadındır. Kocasından ayrıdır. Yalnız yaşayan ve halı dokuyarak yaşamını sürdüren Barlotti, kupon ve eşantiyon biriktirmeye bayılmaktadır. Bu uğraş onu öylesine sarmıştır ki bu sipariş tutkusu yüzünden evi tuhaf şeylerle dolmuştur. ''... bir paket gri erkek merserize çorabı, yirmi dört kişilik plastik çay takımı, biri balık yetiştirenlere biri çıplaklar kampına yönelik iki gazete aboneliği. Ayrıca, bir Türk kahvesi değirmeni (ancak, kahve çekmek için değil, başucu lambası olarak kullanılmak için), battal boy on angora kilot, Hint işi dokuz tütsülük... 144 adet gömüş kaplama çay kaşığı... kerpeten ve delgi aletiyle birlikte indirimli verilen metal çıtçıtlar...'' (S.17).
Bir gün postacı Bayan Barlotti'ye büyük bir paket getirir. Paketin içinden kocaman bir konserve kutusu çıkar. Kutuyu heyecanla açan Barlotti'ye, sevimli ama buruşuk bir cüce, 'İyi günler, sevgili anneciğim' dediğinde Barlotti şaşkınlıktan donakalır... Kutudan çıkan besin tozuyla suladığı cüce, bronz tenli, pembe yanaklı, açık mavi gözlü, beyaz süt dişli ve sarı lüleleri olan 7 yaşındaki bir erkek çocuğuna dönüştüğünde daha da şaşırır Bayan Barlotti. Düşünür, taşınır ama bir türlü ne zaman bir çocuk sipariş ettiğini hatırlayamaz... Bir fabrika ürünü olan bu sevimli çocuk, paketin içinden çıkan mektubun söylediğine göre en son teknoloji ürünüdür. İlgi ve sevgiye gereksinim duyacak şekilde tasarlanmış, gittiği aileye mutluluk getirecek 'ideal' bir çocuktur Konrad...
Çocuk gerçekliğini kabul eden yazarların başında gelen Avusturyalı yazar Christine Nöstlinger, Konrad tiplemesiyle, geleneksel aile ve okul kurumunu eleştirmektedir. Çünkü Konrad çalışkandır, yazısı düzgündür. Bütün derslerde en başarılı öğrencidir. Öğretmenin sözünden hiç çıkmadığı için öğretmenin kuzusudur. Yaramazlık yapan arkadaşlarını öğretmenine söyleyen, küfür bilmeyen, yüzü kızaran, yalan söylemeyen ideal bir çocuktur Konrad! Kim böyle bir çocuğu sevmez ki!.. Arkadaşları bu ideal çocuk hakkında neler düşünüyor dersiniz?
''Hepsi de Konrad'ı çok, ama çok iğrenç buluyordu. Öğretmenleri Bayan Stainz, saat başı neredeyse üç kez 'Konrad'ı örnek alın!' diyordu... Sınıfta bir problemi kimse anlamadığında, Bayan Stainz, 'Konrad bunu kesinlikle anlamıştır' diyordu. Ve gerçekten de tek anlayan Konrad oluyordu. Çocuklar bundan hiç hoşlanmıyorlardı.'' (S.118).
Sadece okulda değil, evde de ideal bir çocuktur Konrad. Evi dağıtmayan, kırıp dökmeyen, önüne konan her şeyi yiyen, annesine yardım eden, evcilik oynamayı bilmeyen bir çocuk! Oysa alt kattaki komşunun kızı Kitti, yedi yaşın getirdiği bütün özelliklere sahiptir. Meraklıdır, yaramazdır, arkadaş ilişkilerine önem vermektedir. Hepsinden önemlisi de okul dışında aciz kalan, arkadaşları tarafından dışlanan ideal çocuk Konrad'ı korumaktadır.
Kitti, her fırsatta, böyle davranmaya devam ederse çocukların onu asla sevmeyeceklerini anlatmaya çalışır Konrad'a. ''... on iki çarpı on iki, eksi on yedi, artı otuz altının sonucunu niye Fredi'ye söylemiyorsun ki?.. Konrad, çocuklar öğretmene ispiyonlanmaz!'' (S.121). Aslında Konrad da içinde olduğu duruma üzülmekte, çelişkiler yaşamaktadır. Ancak yapacak bir şey yoktur. Ürün Tamamlama Bölümünde ona bu şekilde davranması öğretilmiştir. Bir gün fabrikadan bir mektup gelir Bayan Barlotti'ye. Mektupta, Bayan Barlotti'nin aslında hazıfa güçlendirici bir ilaç istediği, Konrad'ınsa ona yanlışlıkla gönderildiği söylenmekte, o yüzden bir an önce onu iade etmesi istenmektedir. Bayan Barlotti'den ayrılmak istemeyen Konrad ne yapacak dersiniz? Bayan Barlotti, Konrad ve Kitti'nin düşündüğü o müthiş plan nedir? Plan işe yarayacak mıdır?..
1975 yılında ilk kez yayımlanan kitap, çocuk gerçekliğini eleştiren önemli yapıtlardan biridir. Eğlenceli bir üslupla, prototip aile ve toplum yapısını eleştiren Christine Nöstlinger, Çocuk Edebiyatı Nobel Ödülü ve 1984 Hans-Christian Andersen Ödülü gibi pek çok ödüle layık görülmüştür... Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk, yazarın neşeli bakışının yanı sıra Gözde Bitir'in pek sevimli çizimleriyle de çocukların ilgisini çekeceğe benziyor... Konrad, sadece çocuklara değil, konserve çocuklara bayılan yetişkinlere de çok şey söylüyor! Gözlerimiz ve kulaklarımız konserve kutusundan çıkan çocukta. Çünkü gerçekten düşünecek çok şeyimiz var, anne baba olarak, eğitimci olarak, toplum olarak...
Mevsimler Kralı'nın Doğum Günü
Aytül Akal, Uçanbalık Yayınları, 2003, 40 Sayfa.
Resimleyen Ender Dandul
(okul öncesi)
İyi ki doğdun Saray Horozu, iyi ki doğdun Küçük Prens derken Mevsimler Kralı'nın da doğum günü geldi çattı. O gün sonbaharın ilk günü. Kral heyecanla uyanır ve doğum günü hazırlıklarına erkenden başlar. Bir an önce doğum günü pastasını yemek isteyen Kral, nedense bir türlü sonbaharı boyayamaz. Bütün çabalarına rağmen bahçede hâlâ yaz mevsimi devam eder. Açlıktan ölmek üzere olan Kral'ın aklında hep doğum günü pastası dolaşmaktadır. Ancak, Kraliçe, sonbahar gelmeden onun pastayı yemesine izin vermeyeceğini söyler. Mevsimler Kral'ı neden sonbaharı bir türlü boyayamıyor dersiniz?..
Mevsimler Kralı'nın Doğum Günü, Ender Dandul'un doğadan kâğıda taşıdığı sonbahar renkleriyle, hareketli çizimleriyle dopdolu. Ana kompozisyonun sağına soluna saklanmış ayrıntıları keşfetmekse çok eğlenceli... Daha önce, Saray Horozu ve Küçük Prens'in Doğum Günü için de söylediğimiz gibi, ülkemizde çocuk yayımcılığı adına güzel bir kazanım bu mevsimler dizisi... Ne yazık ki resimli kitaplar, özellikle maliyetinin yüksekliği nedeniyle, ülkemizde hâlâ alışılamadık bir kitap türü olmaya devam ediyor. Aileler, haklı olarak, bir tane resimli kitap almak yerine birkaç tane masal ya da öykü kitabı almayı tercih ediyorlar! Ancak çocuklarda, yazı kadar resim okuma becerisinin de geliştirilmesi gerekliliği unutulmamalı. Eğitim sistemimizde, ezberciliğin yaratıcılığın önüne geçerek yarattığı problemlere aslında sihirli çözümler gerekmiyor. Biraz sağduyu, biraz emek, biraz destek...
Yazı, baharı ve sonbaharı yaşadık. Sırada kış mevsimi olsa gerek! Kraliçe'nin Doğum Günü yaklaşıyor... Resimli kitapları seven çocuklar için, işte Aytül Akal'ın ve Mustafa Delioğlu'nun yarattığı sihirli kitaplar... Dedemin Sihirli Dolabı, Sanatçının Sihirli Odası, Kardeşimin Sihirli Okulu ve Öğretmenin Sihirli Şapkası... Sihirli Değnek, herkese sihirli yolculuklar diliyor!
BÜYÜKLERE ÖDEV
* 0-12 Yaş Çocuk Rehberi İstanbul'da Çocuklarınız İçin Gerekli Tüm Adresler, Derleme Perihan Sarıöz, Düzenleme Hatice Sadioğlu, Yayınevi Yayıncılık, 1996.
* Aile ve Çocuk Eğitimi Üzerine Sohbetler, Gülşen Atlı, Etüt Yayınları, 2002.
* Taşlarla El Faaliyetleri, Jale Üre, Nezih Üre, Ya-Pa.
* Çocuk Edebiyatı Yıllığı 1987, 1988, 1989. Der Mustafa Ruhi Şirin, Gökyüzü Yayınları, 1987. 1988. 1989.
* Masallar ve Eğitimsel İşlevleri, Muhsine Helimoğlu Yavuz, Kültür Bakanlığı,
Büşra'nın sihirli değneği
(Okulsuz Çocuk, Oya Uslu)
Kenan adında bir tane çocuk vardı. Kenan 17 yaşında olduğu halde hiç okula gitmemişti. Kenan'ın babası Kenan'ı okula gönderebilmesi için çok uğraştığı halde maddi imkânlar yüzünden okula gidememişti. Kenan okula gidemediği için çok üzülüyordu. Kenan İzmir'de bir pastaneye işçi olarak girmişti. Arkadaşları okula giderken Kenan pastaneye çalışmaya gidiyordu. Bu yüzden çok üzülüyordu. Arkadaşları Kenan'la okuma bilmediği için dalga geçiyorlardı. Arkadaşları Kenan'a hep Z harfini soruyordu. Kenan bir tek Z harfini bilmiyordu. Bu yüzden arkadaşlarının alay konusu oluyordu. Kenan parkta oynarken Şenay adında bir kadınla tanışmıştı. Şenay Hanım Kenan'a her pazar okuma yazma öğretiyordu. Kenan ailesi ile köye taşınmıştı. Çünkü ağabeyleri evleneceklerdi. Kenan hecelemeye başlamıştı. Köye gittiklerinde Cabbar adında bir arkadaş bulmuştu. Kenan bir gün okulun önünde dolaşırken bir kitap bulur. Cabbar Kenan'ı okurken gördüğünde çok şaşırır. Cabbar babasından devamlı sopa yediği için babasının parasını çalıp Kenan'la İzmir'e gider. İzmir'de paraları biter. Bu yüzden Şenay Hanım'ın evinin önüne gider. Şenay Hanım'ın kocası çocukları evine alır. Şenay Hanım çocukları giydirir ve otogara götürür. Çocukları arabaya bindirip köylerine yollar.
Büşra Işık (10)
Yavuztürk İlköğretim Okulu, Üsküdar, İstanbul.
(Büşra'cığım 'Kurşun Askerin Utancı'nı izleyip bana da anlatırsın değil mi?.. Bu arada ben, Kenan ve Cabbar'a ne olduğunu çok merak ettim... Kenan'ın neden bir tek Z harfini bilmediğini de... Sihirli Değnek çok meraklı çook! Aslında kitabın özetinden çok senin düşüncelerini merak ediyor; öyküde neyi sevip sevmediğini, sihirli değneğinle kitabın nerelerini değiştirmek istediğini... Okuyacağın diğer kitaplarda bana bunları da anlatmayı unutma olur mu? İyi seyirler...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
10042003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
DERGİLERDE BU AY...
Çoluk Çocuk
Anne Baba Eğitimci Dergisi, Nisan 2003, sayı 25
Bu ay da çeşitli konularla bizi aydınlatıyor Çoluk Çocuk Dergisi. Psikolog İlkim Öz, 'Eyvah Kardeşim Olacak', diyen çocukların anne ve babalarına sesleniyor. Kardeş bekleyen çocukların tepkilerini anlatarak, bu olayın aslında sadece çocukları değil, yetişkinleri de nasıl etkilediğini açıklıyor ve yetişkinlere önerilerde bulunuyor. 'Altına kaçırma, meme emme ve biberon sendromu, uyku bozuklukları, anne babayla yatma, davranışlarda değişkenlik ve yeni doğana zarar verme gibi durumlarda yapılması gerekenler açıklanıyor. İşte verilen önerilerden birkaçı. ''Eğer kardeşine fiziksel olarak zarar veriyorsa onu cezalandırmak yerine bir uzmana başvurarak danışmanlık hizmeti alın... Gece korkularını doğal karşılayın. Onu kızıp bağırmak yerine onu sakinleştirin. Sizinle yatmasına izin vermeyin ama uyuyana kadar onun yanında bekleyeceğinizin güvencesini verin...''
'Dinlemek ve Konuşmak' üzerine olan başka bir yazı, dinleme oyunlarının konuşma becerisinin gelişimindeki önemini açıklıyor. Dikkat yoğunlaştırma etkinliklerine - öykü okuma ya da anlatmaya ve müziğe - yer veriliyor...
'Görsel Okur-Yazarlık ve Renklerin Öğrenmeye Etkisi'nden bahsediliyor. Münih Psikoloji Enstitüsü'nde yapılan araştırmaların sonuçları bakın neler söylüyor eğitimcilere. ''Dersliklerde kullanılan açık mavi, sarı, yeşilimsi sarı ve portakal rengi başarı ve zeka için etkin renkler... Siyah, beyaz ve kahve renkli ortamlar IQ'da düşmelere neden olabiliyor... Renkli dokümanlar kavramayı %73 artırıyor... Motivasyon %80 artıyor...'' Eğleniyorsan öğrenmiyorsundur' yaklaşımını sorgulayan bir yazı...
''Merhaba sevgili arkadaşlar. Çocuklarla Başbaşa'dan hepinize merhaba. Çocuklarla Başbaşa'dan bütün dinleyenlere sevgiler, selamlar. Yolculuğu sevenler. Yeni yerleri keşfetmek isteyenler. Hadi radyolarınızın başına. İşte gezimiz başlıyor'' diyor bizlere, Çocuklarla Başbaşa, Ankara Radyosu TRT Çocuk Kulübü üyeleri hafta içi hergün saat 10.50 ve 17.30'da... Gülmeyi bilen çocukların programını anlatıyor bize ''Radyo Çocuk Kulübü'' başlıklı yazı...
Derginin, Kitapçı, Kültür Sanat ve Etkinlik köşelerinde yine yok yok... Sağlık köşesi bu kez annelere sesleniyor 'Gebelik ve İdrar Yolu Enfeksiyonları'... Suçiçeği ve Zona Hastalığı da sağlık köşesinin diğer konusu... Gülçin Alpöge ve Şıpşıp ile Tıptıp, Golf sporu, ve Aktif Öğrenme Uygulamaları da derginin diğer yazılarının konuları...
Çoluk Çocuk Dergisi, 'Çocuk Edebiyat'ı dosyasından sonra bu ay da ''Türkiye'de Çocuk Olmak'' dosyasıyla karşımızda. Bu kez, hukuk ve sağlık açısından mercek altına alınıyor Türkiye'deki çocuklar. Yoksul çocuklar, çalışan çocuklar, suçlu çocuklar, mutsuz çocuklar, çocuklar, çocuklar, çocuklar... Yine çoluk çocuk herkesi ilgilendiren konularla karşımızda dergi...
EbeSobe
Nisan 2003, sayı 18
'Barış çiçekleri de açarsa bahar gelecek' diyor Ebe Sobe nisan sayısında. İlkbahara merhaba yazısını Aytül Akal yazmış. Rengarek, çiçek dolu, mis kokulu bir yazı... Böcekistan'a da bahar gelmiş ama biraz buruk bir bahar bu. Böcekler bile etkilenmiş bu savaştan...
Bilgi Dağarcığı sayfası yine şaşırtıcı bilgilerle dopdolu. En uzun ağaç (90m), en kalın gövde (çapı 12 m), en yaşlı ağaç (5000 yaşında)... Rüzgar gülü yapmaya ne dersiniz?.. Peki ya ilginç bilmecelere? Çiçek dünyasının en şık çiçeği hangisidir?.. Fıkralar, şiirler, öyküler, anketler, okuyucu ve kültür sanat köşeleri ile baharı ve güzellikleri müjdeliyerek bizi ebeliyor Ebe Sobe...
Mobidik
Nisan 2003, sayı 4
Mavi balina yavrusunun doğmasını 3 yıl bekliyor, kedi 60 gün, kanguru 33 gün, gergedansa 510-540 gün... Peki ya bir fil, aslan, zürafa ve farenin gebelik süresi ne kadar dersiniz?.. Kuş fotoğrafçılığı mı? O da ne? Mobidik tüm ayrıntılarıyla işin püf noktalarını bize anlatıyor... Başımızı kuşlardan alıp yere doğru indirebilirsek Mobidik'in Arkeoloji sayfasına bakalım. Dünyanın yedi harikası ve piramitlerin ilginç öykülerini soluk almadan dinleyelim... Dünyayı Bizimle Paylaşanlar'ın nisan ayı konuğu 'Filler'. Bir bebek filin 100 kilo olduğunu biliyor musunuz? Peki ya günde 10 litre su içtiklerini? Fillerin kulakları kaç metre dersiniz? Fillerle ilgili edindiğimiz eğlenceli bilgilerin yanı sıra Afrika'da sadece 300bin fil kaldığını öğrenmek üzüyor bizi... 'Dünyadan' sayfası, Irak'ı anlatıyor bize. Aslında hiç de ırak olmayan Irak Tarihini ve barıştan ırak çocukları... Mobi Dick ve Herman Melville'nin öyküsü, Sibirya'da yaşayan geyik çobanları Evenler'in yaşantısı ve dev kaplumbağalar... Bitmedi! Anketler, Zihni Sihir Sayfası, güncel haberler, kitap tanıtımları, çizgi roman eki ve çıkartmalar da var bu sayıda... Mobidik, genç kaşifleri yine macera dolu yolculuklara davet ediyor...
BÜYÜKLERE ÖDEV
** Çocuğunuz Artık Sorun Çıkartmadan Uyuyacak, Lee Canter, Çev. Serap Katlan, HYB, 1998.
* Disiplin Nedir? Ne Değildir?, Steven A. Maybell, Çev. Halime Müge Kurşun, Kariyer, 2002.
* Doğumdan Yetişkinliğe Çocuk Yemekleri, Çocuğun Bilinçli ve Sağlıklı Beslenmesi, Prof. Dr. Ayşe Beysal, Prof. Dr. Perihan Arslan, Özgür Yayınları, 2000.
* Kaba Bir Dünyada Saygılı Çocuklar Yetiştirmek, Gary D. McKay, Joyce McKay, Daniel ckstein, Steven A. Maybell, Çev. Halime Müge Kurşun, Kariyer, 2000.
* Çocukluğun Yokoluşu, Neil Postman, Çev. Kemal İnal, İmge, 1995.
* 1. Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu, Sorunlar ve Çözümler, Haz. Sedat Sever, Ankara Üniversitesi Eğitim Bil. Fak. Ve TÖMER Dil Öğrt. Mrkz. Yayınları, 2000.
* Çocuk Edebiyatı, Alemdar Yalçın, Gıyasettin Aytaş, AkÇağ Yayınları, 2002.
SİHİRLİ DEĞNEKLER İŞ BAŞINDA!
Meryem'in sihirli değneği
(Manken, Brigitte Blobel, Epsilon Yayınları)
Bu kitabı ilk olarak arkadaşım önermişti. Adını duyunca kesinlikle okumam gerektiğini düşündüm. Arkadaşımdan hemen ödünç aldım. Kitabı ilk elime aldığımda inanılmaz bir mutluluk hissetmiştim. Tiyatrocu olmak istiyordum ve bu kitap tam bana göreydi. Kitabı farkında olmadan bir solukta okumuşum. Daha sonra da kitaba sahip olma arzusuyla hemen aldım ve defalarca okudum. Bu kitapta bir genç kızın arkadaşının sözlerine aldanıp, manken olma arzusuyla ailesini terk etmesi ve güzellik yarışmalarına katılması anlatılıyor. Daha sonra çok güzel olmasına rağmen yarışmaları kazanamıyor ve hiçbir ajanstan teklif alamıyor. Bunun üzerine sigara başlıyor ve sonunda pişman oluyor. Geriye döndüğünde ailesi onu sımsıcak bir kucakla karşılıyor... Eğer benim bir sihirli değneğim olsaydı arkadaşının sözlerine aldanmasına izin vermezdim. Eğer gerçekten güzellik yarışmasına katılmak istiyorsa ailesiyle bu konuyu tartışmalıydı. Bence bu asla bir heves veya bir arzu olmamalıydı. Bu işi kaldıramayacağını bilmesi gerekiyordu... Yaşıtlarıma ve hatta büyüklerime önerebileceğim türden bir kitap bu. Ne de olsa her insanın içinde var biraz da olsa bu tür mesleklere meraklılık.
Meryem Bayraktar (13)
Doğan Demircioğlu Emsan İlköğretim Okulu, Çamlık, Denizli
(Meryem'ciğim, hediyen sana gelmek için yollara düştü. Umarım tiyatrocu olma isteğin konusunda sana yol gösterir... Düşüncelerini ve yazılarını bizimle paylaşmaya devam edersin değil mi?)
Meltem'in sihirli değneği
Şişkolarla Sıskalar. André Maurois'in yazdığı bu kitap çok komik. Ünal ile İlkay biri şişman biri zayıf iki kardeş. Bir gün İkiz Kayalar a tırmanırken kendilerini yeraltında Göbekistan ve Kemikistan'da buluyorlar. Aralarında çok komik bir savaş geçiyor. En sonunda aralarında anlaşmazlığa neden olan adaya kendi isimleri yerine Şeftali Tomurcukları Adası ismini koymaları çok hoşuma gitti. Ne güzel bir arada yaşadılar. Sihirli bir değneğim olsa İlkay ve Ünal'ın birbirleriyle kavga etmemelerini isterdim.
Meltem Cılız (11)
Özel Sembol İlköğretim Okulu, İstanbul
(Meltem'ciğim, keşke kimse savaşmasa, kavga etmese değil mi?.. Biletin, Şeftali Tomurcukları Adası'ndan yola çıktı... Kurşun Asker'in neden utandığını bana da anlat, olur mu?)
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay YılmazKurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbulnilayybilgi.edu.trTel 212- 236 78 42

17042003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz
SİHİRLİ DEĞNEK'E BAHAR GELDİ
''Şiir üzümün güneşidir, Elmanın kurdu. Böğürtlenin tozudur şiir... Şiir tatarcıkların saatidir, Ateş böceklerinin saniyesi. Tabiatın yıllarıdır şiir... Şiir gecenin kardeşidir, Gündüzün annesi. Yürekteki büyükbabadır şiir... Şiir ölümün gölgesidir, Yaşamın örtüsü. Çocuğun savunmasıdır şiir'' (Ülkü Tamer)
KOLUNDA BİR ŞİİR SEPETİYLE...
Şiir Gemisi
Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları, 1999, 71 Sayfa
''Durup dururken dudağıma takılan, Bu ıslık da neyin nesi? Bayram değil, seyran değil, Kimse beni öpmedi, Cebimde harçlığım da yok, Üstelik günlerden Pazartesi. Öyleyse neyin nesi bu ıslık güzel kuş, Tatlı güneş, minik tomurcuk, Benekli uçuçböceği, Bu ıslık da neyin nesi?'' (S.40).
Şiir gemisi yelkenlerini açtı.
''Yelkenler fora!.. Ve işte sessizce süzülüp gidiyor gemim, Gemim gidiyor, heyamola...'' (S.7). Yolculuk uzun, belki de dört mevsim sürecek. Bu şiir gemisine, siz de bir limandan binebilirsiniz. Macera dolu bu yolculukta, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler, yağmur, güneş, kar, rüzgâr ve uçurtma da eşlik edecek size...
'Çocuklar şiirle büyümeli', diyor Ayla Çınaraoğlu. 'Sevinci, coşkuyu, acıyı, hüznü, anadilinin müziğiyle yüreğinde duyabilmeli'... Bıcır bıcır dizelerden yükselen seslere kulak verelim mi?
''Baykuş, Baykuş derlerdi de, Görmeyi çok isterdim, Adı 'Bay' olduğuna göre, Kibar bir kuş zannederdim. Geçen akşam gördüm ilk kez, Hiç de kibar değildi, Tünemiş karşı bacaya, Bir selam bile vermedi...'' (S.46).
Keşke şiirle ve şiirde öğrenebilse çocuklar her şeyi... ''Renklerin içinde en sevdiğim, Küçük kardeşimdir, Kokuların içinde, Annem. En sevdiğim tat derseniz, Şeker yediği zaman, dedem. En sevdiğim ses, kırların sesi ilkbaharda. Ve bir yere giderken yol boyu, Babam elimi tutarsa, İşte bu, En güzel dokunma duygusu'' (S.14).
Hüznü ve acıyı da keşke şiirle tatsa... ''Ayıp bir şey söylesem, Annem kızar, Babam kızar, Öğretmen kızar. Ama ayıp değil mi yaptığınız, Siz koskoca amcalar, Şu tüfekler, Tabancalar, Bombalar?..'' (S.32).
''Bir kuşun ötüşü, Uçar kuşla beraber, Kuş ağaca konar, Ötüşü nereye gider?... Bir damla düşer, 'Şıp', Karışır suya, 'Şıp' nereye gider?, Bulutlar rüzgâra verir sesini, Rüzgâr yapraklara, Yağmur yağar, rüzgâr susar, Sesler nereye gider?, Bir türkü söylerim yüreğimden kopar gibi, Yükselir sesim, Türküm nereye gider?'' (S.66).
Şiir Gemisi hâlâ yol alıyor. Her limana uğrayarak çocukları bu şiir yolcuğuna davet ediyor. ''Yelkenler fora!.. Ve işte sessizce süzülüp gidiyor gemim, Gemim gidiyor, heyamola...''
Dolar Biriktiren Çocuk
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Doğan Kitap, 1999 (2. Baskı), 70 sayfa
''Bu bayram, Başka bir para verdi, Dayım bana...'' (S.9)... ''Adı, Dolar dedi dayım, Neden dolar adı? Bardak değil, Şişe değil, Kap değil, Kova değil. Yoksa avucuma mı dolar...'' (S.10)... ''Yanına getiriyorum sol elimi, İşte, Başparmağı büyüdü, Gösterme parmağı büyüdü, Sağ elimin. Büyüteç midir ne dolar dedikleri?'' (S. 14)...
Şaşırır çocuk ilk kez gördüğü bu para karşısında, neye benzeteceğini bilmez. Ancak çevresindekilerin tepkisinden önemli bir şey olduğunu anlar. Doların ne olduğunu öğrendiğinde o da çevresindekiler gibi dolara değer vermeye başlar ama yine de bundan için için rahatsızlık duyar. ''...Amerikalı ya da Alman değilsem, Ne işi var, Bu dolarların bende, Bu markların bende...'' (S.50).
'Dolar Biriktiren Çocuk' doların çocuk yaşamındaki öyküsünü anlatır bize. Çocuk saflığı ve iyi niyeti dizelerden yükselirken satır aralarında da çok şey söyler Dağlarca, hem çocuklara hem yetişkinlere. Okul kitaplarındaki klişe şiirlere inat, parmak sallamadan, doğru olanı hissettirir. Büyüklerin dünyasını gözler önüne serer. 'Çocuk şiirleri yazıyorum Yarınki okuyucularımı yetiştirmek için' diyen Dağlarca, ilk heyecanları, ilk duyarlılıkları ve ilk özgürlükleri oluşturmaya çalışır çocuklarda... Çocuklara şiiri ve yaşamı sevdirmenin yolu mu? Şiir Dede Dağlarca, elbette! Bakışıyla, anlatımıyla, öyküleriyle...
Çocuklar, şiirin biçeminden çok hikâyesine önem verir, o yüzden onlara canlı ve hareketli şiirler sunmak gerekir. Ne yazık ki, gerek ders kitaplarında gerekse çocuk dergilerinde genellikle çocukların algılama düzeyini aşan dil ve anlatımın kullanıldığı, çoğu yaratıcılıktan uzak olan, öğretme amaçlı şiirler sunulur. Bir de çocuklara ısrarla okudukları 'şiirden ne anladıkları' sorulunca ya da zorla şiir ezberlettirilince, doğal olarak 'şiir okumama' ya da 'şiiri sevmeme' hastalığı baş gösterir çocuklarda. Oysa çocuklara şiiri sevdirmek için özel bir çabaya gerek yoktur. Şiir, zaten çocuğun dünyasıdır, çocuğun dilidir. Önemli olan ona onun dilinden seslenebilmektir. Sihirli Değnek, oyun dili ve yaramazlığı içinde çocuklara seslenmeyen bütün şiirlere dokunmak istiyor. Bütün çocukların şiir okumasını, şiirle yaşamasını diliyor...
Sihirli Değnek, masal seven ve hâlâ 'Şiir Dede' Dağlarca'yla tanışmamış çocuklar mutlaka 'Balina ve Mandalina'nın öyküsünü de okumalı, diyor. (Doğan Kitap, 2000 (4.Basım), 85 Sayfa)
''-Oh, Küçücük sapımı, Öyle seviyorum ki. Bizi topladıktan sırada, Anne ağaçtan, Bende kalmış ne güzel. Bir gemi direğidir o, Dururken üzerimde dimdik, Kendimi bir gemi sanıyorum'' (S.18)... ''-Sarıcık, Sen güneşten kopmuş birisin, Üşümüyor musun burda? Üşüyorsun görüyorum Sarıcık, Gir ağzıma istersen, Şöyle kıyı kıyı, Otur, Isınırsın biraz, Ha, ister misin?'' (S.44)... ''-Ağustosta göl gibi, Balinanın, Ağzı, Anne ağaca benziyor, Ağzı, Dal ablama da benziyor, Ağzı, Karanlık ya gece karanlığı da değil, Ağzı, Beni yemiyor; Isıtıyor beni de güzel, Ağzı'' (S.47).
Çocuklar, Şiir Dedelerini zaten biliyor, seviyor. Dağlarca, yoksa yetişkinleri mi bekliyor?
Çocuklar İçin Şiirler
Derleyen Mehmet Fuat, Adam Yayınları, 2002 (9. Baskı), 168 Sayfa
Büyük küçük herkese, binbir farklı tat sunacak 100 şiir. Nâzım Hikmet, Asaf Halet Çelebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Rıfat Ilgaz, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil ve Cahit Külebi'nin kaleminden... Aslında büyükler için yazılmış olmalarına rağmen, içimizdeki çocuğu da yakalayan şiirler...
''Kuşcu amca!, Bizim kuşumuz da var, Ağacımız da. Sen bize bulut ver sade, Yüz paralık'' dizeleriyle açılan kitap, yine onların ''Ağaca bir taş attım; Düşmedi taşım, Düşmedi taşım. Taşımı ağaç yedi; Taşımı isterim, Taşımı isterim'' dizeleriyle son buluyor...
Dalgacı Mahmut, her sabah herkes uykudayken gökyüzünü boyuyor ve denizi dikiyor. Hadi, bir sabah da biz 'bir şiir okumalık' erken uyanalım. İçimizdeki ve dışımızdaki baharı şiirle selamlayalım.
20. Yüzyıldan Çocuklara Şiirler
Derleyen Enver Ercan, Varlık, 2002, 128 Sayfa
Yerli ve yabancı 69 şairden 90 şiir var 20. Yüzyıldan Çocuklara Şiirler'de. Kitabın Önsöz'ü, çocuk şiirleri adına, şiir adına, Sihirli Değnek'in sonsözü oluyor...
''Bildiğiniz gibi; sanat ve edebiyatın yanı sıra bilim ve teknolojide büyük atılımların yaşandığı bir çağ oldu 20. yüzyıl. Bu atılımlar, iç ve dış dünyamızı zenginleştirebileceğimiz yepyeni olanaklar sundu bize. Ama öte yandan geçmiş yüzyıllardakini aratacak acılar ve yıkımlar da yaşandı aynı süreçte. Sözgelimi, milyonlarca insanın ölümüne neden olan iki büyük dünya savaşı, iki büyük kara leke olarak sürüldü bu yüzyılın alnına. Onun için, sevinç ve mutluluklar kadar acıların izlerini de bulacaksınız bu şiirlerde... Bu şiirlerde, kendinizi bir de şairlerin gözleriyle görürken, yaşadığınız çağa ve dünyaya ilişkin pek çok sorunun da yanıtını bulacaksınız. Yeni sorular ve yanıtlar üreterek yaşamınızı daha anlamlı, daha güzel kılmak ise size düşüyor. Unutmayın ki, koşullar ne olursa olsun şiirin sorulmuş ve sorulabilecek bütün sorulara yanıt verebilme gücü vardır her zaman...''
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Bağırıp Çağırmadan ya da Dövmeden Çocuk Terbiyesi / Sık Karşılaşılan Okul Öncesi Davranış Sorunlarına Pratik Çözümler (1-6 Yaş Arası), Barbara C. Unell, Jerry Wyckoff, Çev. Ümit Topuz, HYB Yayıncılık, 2002 (2. Baskı)
* Bir Anneye Mektuplar / Çocuk Eğitiminde Güçlükler ve Çözümleri, Wilhelm Stekel, Çev. Ali Çankırılı, Timaş Yayınları, 1999.
* Cankurtaran - 0-8 Yaş Çocuklar İçin İlk Yardım Bilgileri, Elena Bosque, Sheila Watson, Çev. Feza Uzun, Oya Ungan Karaduman, Papirüs Yayınevi, 1997.
* Cinselname - Çocukların ve Gençlerin Cinsel Eğitimi Üzerine, Sarp Bengü, Era Yayıncılık, 1996.
Ayşegül'ün sihirli değneği
(Kendine İyi Bak, Rosie Rushton, Epsilon)
Sophie, 14 yaşında akıllı ve güzel bir kızdır. Erkek arkadaşlarının çoğuyla aynı sebepten ayrılır; arkadaşının elini tutmak istememesi. Okuldaki kızlarla iyi anlaşamaz. Bunun için arkadaşı yoktur. Ama iki kişi hariç; Amy ve Livi. Sophie'nin annesiyle babası o daha altı yaşındayken ayrılırlar. Babası Afrika'da yaşar. Annesi bir mağazada pahalı fiyatlara biblolar satarak para kazanır. Sophie annesinin kendisini düşünmediğini öne sürer ve bundan dolayı annesini hiç sevmez. Sophie'nin bir derdi de bir erkekle tanıştığında yüzünün kızarmasıdır. Bir gün Tony ile tanışır ama yüzü kızarmaz. Tony'e yakınlık duymadığı için yüzünün kızarmadığını düşünür ama aynı zamanda ondan hoşlandığını anlar. Derken, bir yıldır görmediği babası çıkagelir. Sophie buna çok sevinir. Çünkü kendisini anlayan tek kişi odur ve babasıyla birlikte evsiz insanlarla ilgilenmeye başlar... Kitabın sonunda Sophie normal yaşantısına geri döner ve artık annesini sevmeye başlar. Sihirli değneğimle bu kitabın sonunu değiştirmek isterdim. Annesi ve babasının tekrar evlenmeleri biraz daha eğlence katabilirdi kitaba. Okula giden tüm insanların okuması gereken bir kitap. Bir kızın yaşamındaki maceralı olayları anlatan bu kitap adeta kusursuz. Sanki yazar yaşamdan bir parça sunmuş gibi gerçekçi bir dille anlatıyor.
Ayşegül Sarı (13)
Ilgın, Konya
(Ayşegül'cük, hediyen şiir gemisiyle yola çıktı. Sen, bizim buralarda liman yok ki demezsin. Geminin seni nasıl ve nerede bulacağını bilirsin! ) Yine yaz, öykülerini bizimle paylaş olur mu? )
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay YılmazKurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbulnilayybilgi.edu.trTel 212- 236 78 42

01052003


SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Kuşlar Haber Getirdi
Turgut Denizer, Pencere-Sey Yayınları, 2003, 45 Sayfa
''O günden sonra, ağaç kesildiğini gören her kuş, hemen 'pırrrrrrrrr' diye uçmuş. Bir çocuğun camına konmuş 'Cik cik cik' 'Haydi iş başına minicik' 'Cik cik cik'... Dünyanın neresinde, bir kuş ötse üç kere. Bu çevre korumayla ilgili, bir mesaj iletmiş herkese...'' (S.30).
Cik cik cik... Kuşlar haber getiriyor! Bahar geldi, hadi artık uyanın, kımıldayın diyor! Kuşlar başka neler mi diyorlar? Ormanda yaşayan arkadaşlarının ne kadar mutsuz olduğunu söylüyorlar. Sincaplar, geyikler, keçiler... Hepsi de aslında insanlardan şikâyetçiler. Avcılardan, odunculardan ve ormana atılan çöplerden, söndürülmeyen ateşlerden...
''Sorunlarından bir an önce, kurtulmak isteyen hayvanlar, düşünmüşler, taşınmışlar, tartışmışlar... Sonunda, her zaman olduğu gibi, yine Bilge Keçi'yi hatırlamışlar. Keçinin bilgeliği yaşından. Çok görüp çok yaşamasından. Bir de çenesindeki sakalından...'' (S.8)...
Düşünüp, taşınan, sonunda çözümü çocuklarla birlik olmada bulan ormandaki hayvanlar, kuşları haberci seçmişler. Hayvanların sıkıntılarını kendilerine ileten kuşlara bakın ne önermiş çocuklar
''Size ulaşacak bir haber olduğunda, uçurtmalarımızı salarız bulutlara. Gökyüzünü rengârenk görürseniz, hemen uçup gelirsiniz yanımıza...'' (S.12).
Böylelikle herkes çalışmaya başlamış. Hayvanlar ve çocuklar aralarında görev dağılımı yapmışlar. Şiirler, öyküler yazılmış, güzel bir dünyanın hayalleri kurulmuş, rengârenk uçurtmalar yapılarak büyük güne doğru geri sayılmış... Acaba çocuklar büyüklere çevreyi korumanın önemini anlatabilmişler mi dersiniz? Avcıları avlanmaktan alıkoyabilmişler mi?..
Kuşlar Haber Getirdi, kulağa hoş gelen şiirsel anlatımıyla sadece okul çağı çocuklarına değil, okulöncesi çocuklara da sevinç getireceğe benziyor... Küçük yaşlardan itibaren çocuklara şiir okunması çocuğun yaratıcı gücünü zenginleştirir, onlara hem dil becerisi kazandırır hem de onların estetik duygularının gelişmesine yardımcı olur. Şiirsel anlatımdaki uyaklar, duraklar ve anlatımın iç ahengi, aslında çocuklarda zaten var olan ritim duygusunu açığa çıkararak, onların müzik gereksinimlerini de karşılar, çocukların erken yaşlarda ilgilerini fark etmelerine yardımcı olur...
Kuşlar Haber Getirdi kitabındaki kuşlar, çevrenin gün geçtikçe kirlendiği haberini çocuklara getiriyor, ama Sihirli Değnek, keşke kuşlar bu haberi çocuklara fısıldayarak söyleseydi, diyor. Çocuklar nasılsa bütün hayvan dillerini anlıyor ve konuşabiliyor. O zaman gerek var mı dersiniz bu kadar sesli konuşmaya ve bağırmaya...
Çevre bilinci kazandırma konusu oldukça popüler konulardan biri. Olmalı da. Ancak birçok kitapta sık sık tekrarlanan tekdüze mesajlar, zamanla çocuklarda bıkkınlık oluşturarak, konuya duyarsızlık da yaratabilir. Kazandırmak istenilen bilinçlerin alt metinlerde de verilebileceği, henüz değinilmemiş o kadar çok konu var ki!..
İstanbul Masalı
Anlatan Mine Soysal,
Resimleyen Betül Sayın, Günışığı Kitaplığı, 2003, 104 sayfa
Hayvanların ve insanların masalı olur da kentlerin olmaz mı! Hele İstanbul gibi binlerce yıllık geçmişi olan kentin!.. İstanbul Masalı da, 'mağaradan ilk köylere, Yunan liman kentinden büyük Roma kentine, Hıristiyan başkentinden Müslüman başkentine' dek İstanbul'un süregelen değişimini anlatır...
Mine Soysal, kitabın 'Anlatmadan Önce' bölümünde bakın neler diyor, kentler kenti İstanbul üzerine;
''Bu dillere destan kentler kentini bilen kimileri, 'hiçbir ülkede benzeri yaratılmamış sütunlara sahip' olduğunu söylemişler; kimileri, 'bir taşına tüm Acem mülkünü feda etmişler', kimileri de, 'taşının toprağının altın olduğuna' inanmışlar. Bugününü yaşayanlarsa, dünyanın en büyük, en kalabalık, en karmaşık kentlerinden olan İstanbul'da bin bir sorunla boğuşarak, bir arada barınmaya çalışıyorlar. Görmeden, duymadan, bilmeden...'' (S.13).
Her yaştaki okuyucunun ilgisini çekecek bir İstanbul öyküsü bu. İçinde tarih var, coğrafya var, mitoloji var, arkeoloji var, antropoloji var, sanat var, var da var anlayacağınız... İstanbul masalı, Betül Sayın'ın o minyatür tadındaki çizimleriyle de birleşince ortaya capcanlı bir tarih kitabı çıkmış... Hem içerik hem de çizimlerle, geçmişi günümüz İstanbul'uyla ilişkilendirmesi de büyük küçük herkesin ilgisini çekeceğe benziyor. ''Fikirtepe'de ortaya çıkarılan yerleşim, küçük kulübelerden oluşan ilk köylerdendi.'' (S.23)... ''Sykai (Galata) kalesini çevreleyen surların en yüksek burcu, bugün Galata Kulesi adıyla anılır'' (S.56)...
İstanbul Masalı, Mine Soysal'ın, II. Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı (Habitat II) nedeniyle, Tarih Vakfı'nın düzenlediği ''Dünya Kenti İstanbul'' Sergisi'nin bilimsel kataloglarının metinlerini ve görsel malzemesini kullanarak hazırladığı bir kitap. Yazar, 1996 yılında yayımlanan 'Kentler Kenti İstanbul' adlı kitabı yeniden kaleme alarak, 2700 yıllık bu kentler kentine olan sorumluluğunu bir kez daha yerine getirmiş. Kitabın 'Anlattıktan Sonra' adlı bölümünde bakın ne diyor bizlere, son söz olarak;
''Dünyanın en büyük, en güzel, en eski kentlerinden birinde uyanmak, okumak, çalışıp ev geçindirmek, eğlenmek, onun sakini olmak; uzaktan bile olsa tarihsel varlığının bu ülkeye ve dünyaya armağan ettiği değerlerle yaşamak, herkese irili ufaklı sorumluluklar yüklüyor. Her şeye karşın hâlâ muhteşem görünebilen İstanbul'u yeni bin yılın yaşanacak kenti haline getirmek, onu korumak ve yüceltmek için, şimdi sıra bizim... Eğer yolunuz İstanbul'a uzaksa, o zaman da yaşadığınız kenti, kasabayı, köyü yeni bir gözle görmeyi denemeli. 2000 yıl süresince üç kıtayı biçimlemiş dünya kenti İstanbul'un, içinde yaşadığımız kenti, kasabayı, köyü geçmişte ve günümüzde nasıl etkilediğinin farkına varmalı...'' (S.103).
Ece'nin sihirli değneği
(Hayalet Okul, Engin Sunar)
Mickette'in annesi evi terk etmiştir. Babası ile yaşayan ve bir devlet okulunda orta ikiye giden Mickette neredeyse sınıfta kalmak üzeredir. Babası onu yatılı okula göndermeye karar verir. Mickette'in gittiği okulda orta iki seviyesinde 23 öğrenci vardır. Okuldaki öğrenci sayısının hepsi budur... Üstelik bu 23 öğrenci de çok garip davranmaktadır. Hepsi de uslu, cici, oyun oynamayan, hep söz dinleyen kızlardır. Mickette okulda gariplikler olduğunu hisseder. Bir gece mide bulantısıyla uyanıp kusar; yardım çağırmak üzere odasından çıkınca, çok garip bir görüntüyle karşılaşır. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleri kordonlarla metal aygıtlara bağlanmış yatmaktadır. Mickette sizce okuldaki bu gariplikleri nasıl düzeltecektir? Eminim ki bu kitabı okuyan arkadaşlarımız çok sevecektir.
Ece Talay (11)
(Yavuztürk İlköğretim Okulu, Üsküdar, İstanbul)
Ece'cik, Hayalet Okul'da neler olacağını çok merak ettim. Ama keşke sihirli değneğini eline alıp, bize öyküde neleri sevdiğini ya da hangi bölümleri değiştirmek istediğini de söyleseydin... Sonraki mektuplarında sihirli değneğini nerelerde kullandığını da yazmayı unutma olur mu?.. Hediyen mi? ) Kuklaları sever misin?
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Etik Degerler Eğitimi, Berna Bridge, Beyaz Yayınları, 2003, 174s.
* Duyguların Eğitimi, Berna Bridge, Beyaz Yayınları, 2003, 182s.
Geleceği ışıtmanın, güzellikleri kurmanın damarları nelerden beslenir, bunun için hep birlikte neler yapabiliriz? Çocuklara daha iyi bir geleceği nasıl hazırlayabiliriz? Eğitimde kaliteyi nasıl yakalayabiliriz? Nitelikli insan eğitiminden söz ediyorsak duyuları eğitilmiş insandan söz ediyoruz demektir. Nitelikli eğitim için hedefin aynı doğrultuda olması, aynı ilkelerin benimsenmiş olması gerekir. Nitelikli insan yetiştirme ve eğitimde kaliteyi arayan anne- baba, yönetici ve öğretmenler için yayımlanan iki kitap çocuklar adına, eğitim adına umutlandırdı hepimizi.
8. Tüyap Kitap Fuarı'nda okuruyla buluşan kitapların adı Etik Değerler Eğitimi ve Duyguların Eğitimi. Beyaz Yayınları'ndan çıkan kitabın yazarı eğitim alanında lisans üstü eğitim yapmış, halen Leicester Üniversitesi'nde doktorasını yapan, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim görevlisi, Özel Deniz İlköğretim Okulu ve Lisesi kurucusu, Berna Bridge. "Siz olsaydınız ne yapardınız?" dizisinden çıkacak diğer iki kitap yine anne, baba, yönetici ve öğretmenler için hazırlanmış, kaynak kitaplar.
Kitaplarda yaşanmış kısa öykülerden yola çıkılarak kişiliğin temel taşları ve duyguların eğitimi anlatılıyor. Öğretmenlerin öğrencileri için fotokopi ile çoğaltabilecekleri "uygulama" bölümü, hepimizin önce kendimize, sonra çocuklarımıza uygulamamız gereken alıştırmalardan oluşuyor. Alımlanmamış bir metnin yazar tarafından üretilmiş durağan, statik bir anlamı vardır. Anlamın, dolayısıyla yazınsal eylemin tamamlanması için okur tarafından alımlanması, sindirilmesi gerekir. Kitapların gerek dili, gerek formatı okurun alımlamasını kolaylaştırıyor, zevkli bir okuma sağlıyor.
Çocuk edebiyatı köşemizde bu kitaplara yer vermekle yalnız eğitimcilerin değil, incelikleri olan, etik değerleri benimsemiş, özgüvenli, paylaşımcı, ilkeli, kendisiyle barışık çocukları yetiştirmek için sırlar arayan, sanatın cömert büyüsüne başvurarak masallar, öyküler yazanların da dikkatini çekmek istiyorum. Sabahattin Eyboğlu bir yazısında "Yalnız kendini aşmayı bilen canlı varlık bilimi ve dostluğu tadabilir."der. Bilimi ve dostluğu tadanlara MERHABA!
Mavisel YENER
Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' bölümü için siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşabilirsiniz.
08052003 SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
SİHİRLİ DEĞNEK DERGİLERE DOKUNUYOR..
Bilim Çocuk
Nisan 2003, Sayı 64.
Derginin geç basılması ve dağıtımı sebebiyle, Nisan sayısına bugünlerde de ulaşabilmek olası... Araştırmacı ve kâşif ruhu olan çocuklar için eşsiz bir dergi Bilim Çocuk... Hayvanları, bitkileri, yeryüzünü ve gökyüzünü tanıtan kitapların, fen ve teknoloji alanlarındaki buluşların çocukların ilgisini çektiğini biliyoruz. Bu tür kitaplarla ya da dergilerle tanışan çocuklar, dünyayı gerçekçi bir gözle tanımaya, çevresinde olup bitenleri daha bilinçli olarak algılamaya başlar. Ders kitaplarında genellikle tekdüze bir şekilde verilen teknik bilgiler, bu tür kitaplarda ve dergilerde, gerek resimleri gerekse sunum biçimleri sayesinde çocukları katılımcı olmaya davet eder, onları eğlendirirken öğrenmelerine de yardımcı olur...
Bilim Çocuk, bu amaçla yola çıkan bir Tübitak Yayını. Neler mi var dergide? Neler yok ki!.. Derginin 'Ne Var Ne Yok' adlı bölümünün, Sars'dan Maya Uygarlığına, Uyuyan Yanardağlardan Manyetik sıvılara kadar uzanan geniş bir konu yelpazesi var... Bir Su Damlasının öyküsünü, Kutuplardaki bitkileri ve dağların nasıl oluştuğunu öğrenmek Bilim Çocuk'la hiç de zor ve sıkıcı değil...
Derginin kapak konusu 'Meteoroloji'. Kar taneciklerinin o büyülü şekillerinde dolaşıyoruz; Hava tahminlerinin nasıl yapıldığını öğreniyoruz... Bilim Çocuk Kartları bu ay bize 'Bulutlar'ı anlatıyor. Küçük kartların üzerindeki eşsiz bulut fotoğrafları ve verilen kısa açıklamalar sayesinde bulut tiplerini ve bunların hava durumuyla arasındaki bağlantıyı öğreniyoruz... 'Evde Bilim' sayfasında, suyu kullanarak bir yük kaldırma deneyi yapıyoruz... Deneyler bununla da bitmiyor. Pilli oyuncak arabanın tekerleklerini, mutfak robotunun bıçaklarını, çamaşır makinesinin kazanını, havalandırma aygıtının pervanesini döndüren elektrikli motorun basit bir örneğini yapmaya ne dersiniz?.. Kaşar peynirinin nasıl yapıldığını da öğrenmek ister misiniz?.. Peki ya bilgisayar virüslerini tanımak? Eğlence mi? O da var Bilim Çocuk'ta. Sihirli Düğümlerin sihrini öğrenmek, buluşlar yapmak ve çevrenizdekileri şaşırtmak ister misiniz? Acaba makas kullanmadan, yalnızca elimizle, bir şekilde kuvvet uygulayarak bir ipi koparabilir miyiz? diye soruyor 'Buluş Atölyesi' bu ay bize. Konuyla ilgili araştırma yapmamız için birkaç kitap da öneriyor. Eee, buluş yapmak için daha ne bekliyoruz?
Bilim Çocuk'ta yaptığınız gözlemleri, gördüğünüz düşleri, yazdığınız şiirleri ve çizdiğiniz resimleri, isterseniz diğer okuyucularla da paylaşabilirsiniz... ''Bilim Çocuk Kartlarının yardımıyla kışın yeşil kalan ağaçları gözlemledim. Yaptığım araştırmaya göre, yaz-kış yeşil kalan ağaçlar, dökülen yaprağın yerine hemen yenisi çıktığı için, yaprağı dökülmüyormuş gibi görünüyor... Çamlık bölgelerde zeminin kurumuş iğneyapraklarla dolu olduğunu görebilirsiniz...'' (S.48).
''Başka bir gezegenden gelen ilginç bir araç denizin içine gömüldü. Aracın içinden balıklar çıktı. Uzay balıkları, denizde yaşayan balıklarla dost oldular. İşbirliği yaptılar. Kim zor durumda kalırsa, diğeri onun yardımına koştu. En çok iki balık dosttu. Uzaydan gelen balığın adı Cisi, denizde yaşayan balığın adı Cimi'ydi. Balıkların uzaya dönme zamanı gelmişti... '' (S9).
(Tübitak Bilim Çocuk Dergisi Buluş Şenliği'ne katılmak ister misiniz? Bilgi için, Tel 0 312-4270625).
Derginin dağıtımı sebebiyle, Nisan sayısına yetişemezseniz endişelenmeyin. Bilim Çocuk her ay çıkıyor... Mayıs sayısı da buram buram bahar kokacağa benziyor... İnternetten derginin eski sayılarına ulaşmak isteyenler için, http//www.biltek.tubitak.gov.tr/cocuk
Çocuk ve Aile
Mayıs 2003, Sayı 60
O olmasaydı neler olurdu?.. Derginin 'Benim Harika Fikrim' adlı bölümünde süt içmeyen kızına, 'Ya Olmasaydı? oyununu oynayarak sütü nasıl sevdirdiğini anlatıyor bize bir okuyucu... Bu ayın dosya konusu 'Aile İçi İletişim'. Aile bireyleri arasındaki iletişimi güçlendirmek için yapılması gerekenler uzmanlar tarafından açıklanıyor... Sağlık köşesi 'Alerji konusunu ele almış bu sayıda. Hastalığın nedenlerine, alınması gereken önlemlere ve tedavi yöntemlerine değiniyor uzmanlar... Söyleşi bölümünün konuğu Prof. Dr. Üstün Dökmen. Aile kavramı, empati ve iletişimden konuşulan sohbet bölümünde, etkili anne baba olma konusunu, Üstün Dökmen, Okaki Yöntemiyle açıklıyor. ''Kaizen, Japonların bir ifadesi. Küçük adımlarla, istikrarlı gelişme anlamına geliyor. Biz de pek Kaizen yok. Okaki, ''Oturma, Kaz adımı, Atma, Kaizen İyidir'' anlamına geliyor. Bunlar birer sembol... Çocuk gelişimi açısından ele aldığımızda aileler çocuklarından kaz adımı bekliyorlar... Kitaplar okuduklarını , televizyon programlarını takip ettiklerini ama yine de başarılı olamadıklarını söylüyorlar. İnsanlar, bir kitap okuyunca hayatları değişsin istiyorlar. Bu konuda kaz adımı beklememek gerekiyor...' (S.33) diyen Dökmen, kişisel gelişmede hedefe ulaşma sürecinin önemini vurguluyor...
Sağlık köşesinde, ülserlerin %30'unun çocukluk döneminde başladığını öğreniyoruz. 'Çocuklar da Ülser Olabilir' başlıklı yazı, anne babaların bu durumda yapması gerekenleri açıklıyor... 2001 yılında kurulan Çare-Der'den (Çocuk Akıl Sağlığı ve Rehberliği Derneği) bahseden 'Tanıtım' köşesi ise, çocuklara her konuda yardım etmeye hazır olan bu derneği ayrıntılarıyla tanıtıyor. Dernek, depresyondan, öğrenme güçlüklerine, sosyal fobiden, altını ıslatma ve tik bozukluklarına kadar birçok konuda ailelere yardımcı olmaya çalışıyor. Erişkin ve Aile Psikiyatrisi alanlarında da rehberlik eden Çare-Der, hafta içi her gün 16.00-20.00, Cumartesi günleri de 10.00-13.00 saatleri arasında poliklinik hizmeti veriyor. (Tel 212-585 62 47) Çocukları suça iten nedenler ve yaş dönemlerine göre işlenilen suçların yanı sıra, suça yönelten çevresel ve biyolojik faktörlerden de bahseden 'Çocuklar Suçlu Olabilir mi?' adlı yazı, anne babanın bu gibi durumlarda yapması gerekenleri anlatarak, ailenin hatalı davranışlarının nelere yol açabileceğini gösteriyor... Sınav kaygısı ve çocukların sınav öncesi sıkıntılarını anlatan başka bir yazı, bu dönemde anne babanın yapması ve yapmaması gerekenleri açıklıyor... 'Okul Etkinliklerinin Çocuğa Katkısı'nı anlatan yazı, çocuğu bir ekinliğe yazdırırken dikkat edilmesi gereken noktalardan bahsediyor. ''Drama, tiyatro, seramik gibi sanatsal yaratıcılığın ön planda olduğu çalışmalarda çocuğun sahip olduğu potansiyeli ön plana çıkarabilir. Erken yaşlarda başlanan bu tür çalışmalar, bireyin yaratıcılık, üretkenlik, alternatif üretme, esnek ve pratik olma, spontanlık gibi özelliklerine katkıda bulunmaktadır.'' (S.78). Çocuk ve Aile, gezi, yemek, güzellik, alışveriş ve sanat gündemi sayfalarıyla da çocuklara ve ailelere yeni alternatifler sunuyor...
Çoluk Çocuk
Mayıs 2003, Sayı 26
Savaşın etkileri hâlâ sürüyor... 'Biyolojik Silahlar ve Çocuklar' adlı yazıda uzman doktorlar, yetişkinlerin çocukları biyolojik silahlara karşı nasıl korumaları gerektiğini anlatıyor. Ardından Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, 'Silah mı? Oyuncak mı?' diye soruyor ve oyuncak silahla saldırganlık arasında ilişki olup olmadığını şöyle açıklıyor 'Mercek' bölümünde ''Oyuncak silahların saldırganlıkla ilişkisinin bulunduğu, oyuncak silahın daha sonra gerçek silaha sahip olma isteğine dönüştüğü, çocukların elinden oyuncak almanın çok zor, yerine başka bir oyuncak koymanın daha zor olduğu, çocukların oyuncak silahları gerçeğinden ayırt edemediklerini, oyuncak silahlarla oyun oynamak bir nesilde tamamen kırılırsa, Japonya'da olduğu gibi toplumun silaha olan isteğinin ve silahla ilgili suçların Türkiye'de de sıfırlanabileceğidir'' (S11)...
Kaza geçirmiş bir otomobilde arkada bulunan yolcuların %30'unun 10 yaşından küçük çocuklar olduğunu biliyor musunuz? Saatte 50km hızla önden çarpmanın bir apartmanın 3.katından düşme etkisi yaratacağını? 'Sokakta İlk Adımlar' adlı yazının başlığı, aslında 2002-2003 döneminde 1.7milyon ilkokul öğrencisine yönelik 7 Avrupa ülkesinde uygulanılmaya başlanan bir projenin adı. Yazı, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa'da özel ve devlet okullarının 2.sınıflarında da uygulanılmaya başlanan bu projeyi ve ilkokul öğretmenlerine yönelik hazırlanmış olan eğitim setini ayrıntılarıyla anlatıyor...
Derginin Mayıs ayı dosya konusu 'Özel Eğitim'. Konunun uzmanları, özel gereksinimi olan çocukları ve ülkemizdeki özel eğitim hizmetlerini, bu eğitimi ve terapi hizmetini veren kişileri ve kurumları anlatarak, anne babalara önerilerde bulunuyorlar... 'Bedensel Engelli Çocuk ve Spor' adlı başka bir yazı da, sporun çocuğun sosyal rol kazanmadaki rolünü vurguluyor... Çoluk Çocuk dergisi, kültür sanat, kitap tanıtımı, haberler, sağlık ve sorunlarınız bölümleri ile tüm anne babaları ve eğitimcileri birçok konuda aydınlatıyor. (http//www.colukcocuk.com.tr)
Cahit'in sihirli değneği
(Küçükçekmece Okyanusu, Rıfat Ilgaz, Çınar Yayınları)
Turgut ile dedesi balık avlamaya çıkarken, Turgut Altan'ı görür ve onun da gelmesini ister. Dede Altan'ın da kendileriyle gelmesini kabul eder. Ve hep beraber balık avlamaya çıkarlar. Uzun uğraşlar sonucu bir koca alabalığı yakalarlar. Balığı yakaladıktan sonra karaya ayak basarlar. Karada bir sorun başlar. Sorun şu, koca alabalığı kim alacak? Turgut ile dedesi kendilerini savunan birtakım sözleri söylerler. Altan hiç durmaz konuşmaya başlar. Aralarında bir tartışma başlar. Turgut ile Altan balık nedeniyle kavgaya tutuşurlar. Turgut Altan'ı döver. Altan abisi olan Dursun'u çağırır. Dursun, Turgut'un dedesine gidip, hem balığı ister hem de Turgut'u şikâyet eder. Dede, Altan ile Dursun'a balık avlamaları için sandalı verir... Abi ile kardeş balık avlamaya çıkarlar. Saatlerce bir balık dahi avlayamazlar. O anda fırtına başlar. Kıyıda bekleyenler onları kurtarmaya çalışır... Kitabın devamını okudum ve çok beğendim. Sizlerin de beğeneceğinize inanıyorum.
Cahit Topal
(Yavuztürk İlköğretim Okulu, Üsküdar, İstanbul)
Cahit'cik, hediyeni dalgalara verip karşı kıyıya gönderdim. ) Pof'la Paf, seni bekliyor. Ben onlarla henüz tanışamadım. Pof'la Paf'ı izleyince bana da anlatır mısın?.. Ben kitabın adının neden 'Küçükçekmece Okyanusu' olduğunu çok merak ettim. Ayrıca, kitapta sihirli değneğini hangi bölümde kullanmak istediğini, nerede heyecanlanıp sevindiğini de... Sonraki mektuplarında sihirli değneğini kullanmayı unutmazsın değil mi?
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Hiperaktif Çocuk Okulda, Ed. Dr. Yankı Yazgan, Evrim Psikoloji Dizisi 13, 2002.
* Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu Özellikleri, Tedavisi, Çocuklarda ve Yetişkinlerdeki Belirtileri, Uz. Dr. Eyyüp Sabri Ercan, Prof. Dr. Cahide Aydın, Gendaş, 2000.
* Hiperaktif Çocuklar Tanı ve Tedavi. Anne Baba ve Uzmanlar İçin El Kitabı, Doç. Dr. Lale Vanlı, Nobel Tıp Kitabevi, 2001.
* Okulda Başarısız Çocuğun Eğitimi, Baudilio Martinez, Gendaş, 2001.
* Çocuk Ve Edebiyat, Sedat Sever, Kök Yayıncılık, 2003.
Siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in "Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
Duyduk Duymadık Demeyin!
''Çocuk ve Gençlik Kitapları Fuarı, Eskişehir'' 03-08 Haziran 2003 tarihleri arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü öncülüğünde, Çocuk Vakfı ve Çocuk ve Gençlik İlk Gençlik Kültürü ve Edebiyatı Araştırmacıları Derneği (ÇİKEDAD)'ın işbirliği ile, I. Ulusal Çocuk ve Gençlik Kitapları Fuarı Eskişehir'de yapılacaktır. Bu yılın anabaşlığı; "Savaş Karşısında Çocuk ve Gençlerin Durumu" ve "Çocuk ve Gençlik Edebiyatı"
Bilgi için Tel 0-222-239 58 59 / 0-222-229 17 52

15052003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Çocuk Yazınına Bahar Geldi...
Çocuk Ve Edebiyat
Sedat Sever, Kök Yayıncılık, 2003, 208 Sayfa
''İnsanın türlü araçları arasında en şaşırtıcı olanı, hiç kuşkusuz kitaptır. Mikroskop ile teleskop, görme yetimizin uzantısıdır; telefon sesin uzantısıdır; saban ile kılıç insan kolunun uzantısıdır. Kitap ise, bambaşka bir şeydir; insan belleği ile düşgücünün uzantısıdır'' demiş Borges kitaplar için...
Kitaplar, çocukların sadece okuma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olmamakta, onların eleştirel düşünme ve okuma becerilerini geliştirmelerine de katkıda bulunmaktadır... Eleştirel okuma becerisi, Sedat Sever tarafından, temeli çocukluk yıllarında atılan, 'okuma kültürünün' yapılanmış biçimi olarak tanımlanır. Bu durumda kitaplara ve yazarlara aslında çok iş düşmektedir. Öncelikle, çocuklar için yazma sorumluluğunu üstlenmek isteyenlerin, çocuğun gözüyle dünyaya bakmasını ve her şeyi onun gözüyle görmesini bilmesi gerekmektedir.
Çocuk ve Edebiyat, bu amaca yönelik olarak hazırlanmış bir kitap. Çocuk Kitaplarının Çocuğun Gelişim Sürecindeki Yerine ve Çocuk Edebiyatının Temel Öğelerine değinerek bir çocuk kitabında bulunması gereken temel özellikleri örneklerle anlatmaktadır. Karakterin geliştirilmesi, konunun yapılandırılması, iletinin aktarılması, dil ve anlatım özelliklerinin yaşlara göre ayarlanması gibi konularıyla Çocuk ve Edebiyat, hem çocuklar için yazma sorumluluğunu üstlenen yazarlara, hem de çocuklarına iyi bir kitap seçme hassasiyeti içinde bulunan anne babalara, eğitimcilere ve yayınevlerine seslenen bir başvuru kitabı. Kitaplardan alıntı yapılan rengârenk resimlerle ve bölümlerle ayrıntılı bir şekilde desteklenen konular, çocuk yazınına yakışır bir renkle ve sesle okuyucularıyla buluşmayı bekliyor...
Çocuk Yazını ağır ama emin adımlarla ilerliyor. Son zamanlarda çıkan başvuru kitaplarının nitelik ve niceliğindeki artış, kitap fuarlarında çocuk yazınına verilen önem ve üniversitelerin araştırmalara ve projelere verdiği destek oldukça umut verici...
Çocuk Edebiyatı
Açıköğretim Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği lisans programı.
Haz Doç.Dr. Selahattin Dilidüzgün, Doç. Dr. Sedat Sever, Yard. Doç. Dr. Ali Öztürk, Dr. Ömer Adıgüzel, Ed Yard. Doç. Dr. Zeliha Güneş, Anadolu Üniversitesi, 2002, 151 Sayfa.
Çocuk Edebiyatı, okulöncesi dönemde çocuklara seslenen kitaplarda bulunması gereken temel özellikler, çocuk edebiyatı ve metin türleri, okulöncesi çocuk anlatıları, okulöncesi dönemde şiir ve drama gibi konularıyla, sadece bu alanda eğitim alan öğrencilere değil, yazarlara, anne babalara ve yayıncılara da seslenen bir kitap... Her konu, çocuk kitaplarından alıntı yapılan resimler ve bölümlerle, ilgili tartışma konuları ve sorularla destekleniyor. Ayrıca her ünitede, konuya ilişkin detaylı okumanın yapılabilmesi için verilmiş kaynakça da var...
Çocuk yazınına bahar geldi. Ağaçlar yeni yeni meyveler vermeye başlayınca çocukların yüzü daha da gülecek!.. ) Geçmiş baharların meyvelerinden;
* Türkiye'de Süreli Çocuk Yayınları, İsmet Kür, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kültür Merkezi Yayını, 1991.
* Batı Çocuk Klasiklerinde Temel Değerler, Hüseyin Emin Öztürk, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991.
* Eğitimde Masalın Yeri, Selçuk Kantarcıoğlu, MEB, 1991.
* Çağdaş Çocuk Yazını, Selahattin Dilidüzgün, YKY Doğan Kardeş Çocuk ve Eğitim Kitaplığı, 1996.
* Çocuk Kültürü Edebiyat, Tiyatro, Medya. ÇYDD Beyoğlu Şubesi. Yayına Hazırlayanlar Nazan İpşiroğlu, Zehra İpşiroğlu, Mavibulut, 1997.
* Günümüz Çocuk Kitaplarında Çocuk İmgesi, Gülçin Alpöge, ÇOKAUM Yayını, 1997.
* Hikâye ve Romanımızda Çocuk, Dr. Alev Sınar, Alfa Yayınları, 1997.
* Çocuk Edebiyatı, Öner Ciravoğlu, Esin Yayınevi, 1997.
* Okul Öncesinde Çocuk, Edebiyat ve Kitap, Gülseren Tür, Ayşe Turla, Ya-Pa Yayınları, 1999.
* Çocuk Edebiyatı Yıllığı 1987, 1988, 1989. Der Mustafa Ruhi Şirin, Gökyüzü Yayınları, 1987. 1988. 1989.
* Çocuk ve Edebiyat Çocukluğun Kısa Tarihi, Edebiyatta Çocuk Figürleri, Necdet Neydim, Bu Yayınları, 2000.
* 99 Soruda Çocuk Edebiyatı, Haz Mustafa Ruhi Şirin, Çocuk Vakfı Yayınları, 2000.
* 1. Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu, Sorunlar ve Çözümler, Haz. Sedat Sever, Ankara Üniversitesi Eğitim Bil. Fak. Ve TÖMER Dil Öğrt. Mrkz. Yayınları, 2000.
* Çocuk Edebiyatı, A. Ferhan Oğuzkan, Anı Yayıncılık, 2001.
* Örneklerle Çocuk Edebiyatı, Recep Nas, Ezgi Kitabevi, 2002.
* Yaratıcı Çocuk Edebiyatı, Hasan Güleryüz, Pegem A Yayıncılık, 2002.
* Uygulamalı Çocuk Edebiyatı, İbrahim Kıbrıs, Eylül Yayınevi, 2002 (2.Baskı).
* Çocuk Edebiyatı, Alemdar Yalçın, Gıyasettin Aytaş, AkÇağ Yayınları, 2002.
* Masallar ve Eğitimsel İşlevleri, Muhsine Helimoğlu Yavuz, Kültür Bakanlığı, 2002.
Baba Bana Top At!
Batı'da Çocukluğun Tarihi
Colin Heywood, Çev. Esin Hoşsucu, Kitap Yayınevi, 2003, 253 Sayfa
Batı'da Çocukluğun Tarihi, üç bölümden oluşan bir kitap. İlk bölüm, 'Ortaçağ Çocukluk Anlayışı', 'Bir Dönüm Noktası Arayışı' ve 'Çocukluğun Kültürel Tarihindeki Bazı Konular' başlıkları altında, ortaçağ toplumlarının çocuğu nasıl algıladıklarına odaklanıyor ve 'çocuk nedir' sorusuna dönem içindeki belli temalara değinerek cevap aramaya çalışıyor. İkinci Bölüm, 'Büyüme ve Yaşıtlarla İlişkiler' ana başlığı altında, 'Ebeveyn-Çocuk İlişkileri İlk Dönemler', 'Çocuklara İhtimam Göstermek mi?', 'Çocukluğun İkinci Döneminde Ebeveyn-Çocuk İlişkileri' ve 'Çocukluğun Üçüncü Döneminde Ebeveyn ve Yaşıtlarla İlişkileri' konularını anlatıyor; geçmiş zamanlarda çocukların öldürülmelerinden, çocuk oyunlarına ve kitaplarına kadar uzanan konularda çocukların tarih içindeki büyümelerini adım adım izliyor. Üçüncü Bölüm ise, 'Daha Geniş Bir Dünyada Çocuklar'a dokunarak, 'Çocuk İşçiler' ve 'Geleceğe Yatırım Yapmak Sağlık ve Eğitim' konularına odaklanıyor. Ortaçağın başlarından I. Dünya Savaşı'na kadar olan dönemde Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerini inceleyerek çocuk emeğinin yoğun bir şekilde sanayileşme sürecinde kullanılmasının sağlık ve eğitim hizmetlerini nasıl etkilediğini anlatıyor... Çocukluğu ve çocukluk tarihindeki önemli konuları aydınlatmak amacıyla yazılan kitabın oldukça zengin bir kaynakçası var.
Okulöncesi Eğitimde Üniteler, Belirli Günler ve Haftalar
Nursel Uyar Dalkılıç, Epsilon, 2001 (2.Baskı), 388 Sayfa
Yaratıcı sanat etkinlikleri, müzik etkinlikleri, dil ve dramatizasyon etkinlikleri, açık havada ve oyun odasında bedensel etkinlikler, doğa ve fen bilimleri etkinlikleri ve yapılandırılmış eğitsel etkinliklerin yardımıyla belirli gün ve haftaları çocuklara tanıtmak amacıyla hazırlanmış bir kitap... Bilmeceler, tekerlemeler, şarkılar ve çeşitli el becerileri, sadece eğitimcilere değil, evde çocuğuyla eğlenceli vakit geçirmek isteyen anne babalara da sesleniyor...
Duydunuz mu?
''Çocuk Ve Gençlik Kitapları Fuarı,
Eskişehir''
03-08 Haziran 2003 tarihleri arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü öncülüğünde, Çocuk Vakfı ve Çocuk ve Gençlik İlk Gençlik Kültürü ve Edebiyatı Araştırmacıları Derneği'nin(ÇİKEDAD) işbirliği ile, I. Ulusal Çocuk Ve Gençlik Kitapları Fuarı Eskişehir'de yapılacaktır... Bilgi için
Tel 0-222-239 58 59 / 0-222-229 17 52
''Ulusal Drama Semineri, Ankara''
20-22 Haziran 2003 tarihleri arasında, bu yıl beşincisi gerçekleşecek olan Türkiye Drama Liderleri Buluşması ve Ulusal Drama Semineri'ne katılım için son başvuru 31 Mayıs 2003. 'Okulöncesinde Drama ve Tiyatro' teması üzerine, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Kültür Merkezi'nde yapılacak olan oturumlara, söyleşi ve atölye çalışmalarına katılmak isteyenler için tel 0-312-417 84 56.
İlkcan'ın sihirli değneği
Merhaba Sihirli Değnek Okuyucuları... Ben macera kitaplarını okumayı çok seviyorum. Kitapların başlangıcındaki uzun anlatımları okurken çok sıkılıyorum. En sevdiğim kitaplardan biri 'Amazonda Bir Serüven'. Bu kitapta Aban Amca'dan gelen mektup bir çocuğun hayatını değiştirir. Tam Amazon üzerinde uçarken uçak arızalanır. Çocuk atlamaya karar verir ve atlar. Sonraki günlerde ormanda gezer. Ormanda bir gün Zogzoglarla karşılaşır. O günlerde Zogzogların öğretmeni hastalanır ve çocuk Zogzogların öğretmeni olur. Sonra nehirden eve gitmeye karar verir ve bir gemi görür. Gemiyle evine döner.
İlkcan Gülmez (10)
Kayseri
(İlkcan'cık, okuduğun kitap gerçekten de macera doluymuş. ) Ama beni düşündüren bazı bölümler var, keşke bizi meraktan çatlatmadan onları da açıklasaydın. 'Mektup yazan bu amca kim? Çocuk uçakta yalnız mıydı? Ormanda gezerken başına neler geldi? Zogzoglar onu nasıl karşıladı? Evinden ne kadar zaman ayrı kaldı? Ailesi var mıydı? Dönünce ne oldu?'... Bu kitapta seni üzen ya da sevindiren bölümleri aslında daha çok merak ettim. Sihirli değneğini kullanarak acaba neleri değiştirmek isterdin? (Kitabın başlangıcında seni sıkan uzun anlatımlara sihirli değneğinle dokunmak isteyeceğini düşündüm) Yine de, sadece başlangıç bölümündeki uzun açıklamalardan mı, yoksa bütün uzun bölümlerden mi sıkılıp sıkılmadığın konusunu çook merak ediyorum. Ne kadar meraklıyım değil mi? ) Sonraki mektuplarında sihirli değneğini kullanmayı unutma olur mu?.. Hediyen yoldaa...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuğun Görsel Sanat Eğitimi, Zerrin Kehnemuyi, YKY Doğan Kardeş Kitaplığı, 2002 (3. Baskı)
* Çocuklukta ve Ergenlikte Arkadaşlık, Phil Erwin, Çev. Osman Akınhay, Alfa Yayınları, 2000.
* İnternet ve Çocuk, Haz. Ferhan Odabaşı, Ed. Korkut Peker, Çocuk ve Aile Kitapları, 2002.
* Meydan Okuyan Çocuk / Beş Tip 'Güç' Çocuğu Anlama, Yetiştirme ve Onlardan Hoşlanma, Jacqueline Salmon, Stanley I. Greenspan, Çev. İsmail Ersevim, Özgür Yayınları, 1998.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
22052003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Resimleyen Nazan Erkmen
Zaman Tünelinde Alanya
Kamil Deniz, Akdeniz Kültürleri Araştırma Derneği, 2002, 139 Sayfa
Zeynep'le Onur tatilde... Yaz sıcağında Alanya'da ne yapılır? Elbette denize girilir. Anne ve babasıyla Damlataş Plajı'na giden Zeynep ve Onur'un keyfine de diyecek yok doğrusu! Kumdan kaleler yapıyorlar, yüzüyorlar... Ancak açtıkları derin çukurun içinde buldukları sihirli bir taşla kendilerini birdenbire bir mağaranın içinde buluveren Zeynep'le Onur birden korkuya kapılır. Mağaranın içinde kaybolan iki kardeş, çıkış yolunu ararken Heredot'la karşılaşır. Kendini 'Tarihin Babası' olarak tanıtan Heredot, çocuklara bir zaman tünelinde olduklarını söylerek, onlara Alanya'nın tarihini anlatmaya başlar. Çocuklar Heredot'u çok sever...
Zaman tünelinde Antiochus ve Herakles'le de karşılaşan çocuklar, tarihi olayların içinde yer alarak, Alanya'nın geçmişinde adım adım ilerler ve günümüze kadar gelirler...
"Onur, 'Abla, şu tarafa doğru gidelim' diye eliyle işaret ettiğinde duvarın dibine yaslanıp oturmuş tek kolu olmayan ihtiyar bir adamın omzuna dokunuverdi 'Ne var evlat! Ne istiyorsun?', 'Özür dileriz efendim. Sizi rahatsız etmek istememiştik. Biz, kralı arıyoruz...', 'Kral mı? Ne kralı? Korsanların kralını arıyorsanız şimdi çok meşgul', 'Burada korsanlar mı var?', 'Korakesion, bu denizlerin en güçlü korsanlarının şehridir', 'Aşağıdaki gemiler korsan gemileri miydi?', 'Evet, gördüklerin bizim gemilerimiz... Onlar bizim en büyük servetimiz... Bütün gemiler ve bütün denizler bizimdir...', 'Fakat gemilerde korsan bayrakları yok...', 'Ne bayrağı dedin?', 'Korsan Bayrağı... Siyah... Hani şöyle kurukafalı... Üstünde kemikler olan korsan bayrağı...'', 'Çok ilginç... Kurukafa ve kemik ha...' (S.31).
'"Ben bu derde düşeli, Bu sakalı kırkarım, Dost ile bilişeli, Bu sakalı kırkarım... Kaba sakal istemem, Hep kesilse gam yemem, Hiç kısa uzun demem, Bu sakalı kırkarım... Kaygusuz Abdal menem, Fartı furtu bilemem, Bir tüyünü koyamam, Bu sakalı kırkarım' (S.95)... Bu şiirinizin Farsçası kim bilir nasıldır? 'Farsça mı?' diye sordu Kaygusuz Abdal. 'Ne Farsçası... Benim şiirlerim Türkçe'dir. Halkın kullandığı Türkçe'yle yazdım şiirlerimi. Ben işte bu yüzden halkın ozanıyım' dedi...''
Pompeius, Kleopatra, Kir Fart, Ertokuş Bey, Alaeddin Keykubat, İbni Bibi, Mimarbaşı, İbni Battuta, Kaygusuz Abdal, Kılıç Arslan, Gedik Ahmet Paşa, Piri Reis, Kanuni Sultan Süleyman, Evliya Çelebi, Kaptan Beafort, Hamdullah Emin Paşa ve Atatürk'le tanışır Zeynep'le Onur... Nazan Erkmen'in büyülü çizgileriyle sanki biz de onlarla beraber zaman tüneline doğru çekiliveririz. Anadolu toprağının zenginliklerini Kaf Dağ'ından izlemeyi bırakır, Alanya'nın her köşesini Heredot'la ve çocuklarla beraber yeniden keşfetme yolculuğuna biz de katılırız.
Kültür Bakanlığı ve Alanya Belediye Başkanlığı'nın katkılarıyla basılan Zaman Tünelinde Alanya, Akdeniz Kültürleri Araştırma Derneği Tarih Dizisi'nin ikinci kitabı. Fen bilimleri, felsefe ve doğa olaylarının oluş sebeplerini masalsı anlatımla dile getiren mitoloji, çocuklara tarihi anlatmak ve zevkli kılmak için de eğlenceli bir tür... Geçmiş yaşamların gizini araştırmak zaten çocukların ilgi duyduğu bir şey değil mi? O zaman çocuklara tarihi, mitolojiyi onların seveceği anlatımlarla aktarma işi büyüklere mi düşüyor dersiniz? Öyküler ve söylenceler aracılığıyla çocuğun yaşadığı yerin tarihine karşı ilgi ve merakının uyandırılması zor bir şey mi?.. Gerek anlatımı, gerekse çizimleriyle tarih kitaplarından ayrılan bu tür kitaplar, çocukların erken yaşta tarih bilinci kazanmalarına, mitolojiyi, arkeolojiyi ve sanatı sevmelerine, çevrelerine eleştirel bakmalarına ve zamanla 'araştırmaya yönelik' bir tutum geliştirmelerine de yardımcı olabilir. Yeter ki anlatmasını bilelim!
Masal Kutusu
Nur İçözü, Altın Kitaplar- Çikolata Öyküler, 2003, 24 Sayfa
Resimleyen Neslihan Bilge
(7-9 Yaş)
Selen akşamları masal dinlemeden uyuyamaz. Ancak ne annesinin ne de babasının ona masal okumasını beğenir. Ama ninesinin sesine bayılır Selen, onu dinlerken gözlerini kapar ve dinlediği masalları hayal eder. O yüzden, ninesi bir süreliğine Selen'in teyzesine gideceğini söylediğinde masalsız kalacağına çok üzülür. Ancak ninesi her şeyi düşünmüştür ve gitmeden önce Selen'e bir masal kutusu hediye eder. Düğmesine basınca üzerinde dans eden masal perisine bakarak uykuya dalan Selen rüyasında masallar görür. Ninesi, Selen'e masal perisini küstürmemek için kutuyu açmaması gerektiğini de söylemiştir. Ancak, Selen bir gece rüyasında masalları göremeyince kutunun içinde ne olduğunu merak ederek, açmayı düşünür. Sizce Selen masal kutusunu açacak mı?..
Çocuğun, kendi kendine çözümler yaratmasında ona yardımcı olabilecek, ona kitap okuma sevgisini ve heyecanını keşfettirebilecek bir öykü Masal Kutusu... Sihirli Değnek, ah keşke gereksiz tekrarlar da olmasaydı diyor. "En çok da ninesinin anlattığı masalları seviyor. Zaten annesinin hep işi var. Ya mutfakta ya konuklarıyla ya da bilgisayar başında... Babası deseniz hep yorgun olduğunu söyler... Ama ikisi de ninesi gibi anlatamıyor. Acele acele bitiriveriyorlar öyküyü... " (S.3). "İyi ama bana kim masal anlatacak? Babam hep yorgun. Annemin işleri yoğun. Hem de masal anlatmayı bilmiyorlar'' (S.6).
Kitabın diğer öyküsü de 'Süpürge Bebek'. Bu öykü, adı 'Neşe' olmasına rağmen hiç gülmeyen ve bir türlü mutlu olamayan bir kızı anlatıyor. Çevresindekiler ne yapsa mutlu olmuyor Neşe. Evlerinin önüne gelen çiçekçi kızın bez bebeğiyle konuştuğunu gördükten sonra mutsuzluğu daha da artıyor. Çünkü odası oyuncak bebeklerle dolup taşmasına rağmen onlarla hiç konuşmamış Neşe. O yüzden bebeğiyle konuşan çiçekçinin kızını kıskanmış... Neşe ne yapacak dersiniz? Gülümsemeyi başarabilecek mi?..
Sihirli Değnek son olarak Masal Kutusu'nun resimlerine de dokunmak istiyor çünkü çocuk kitaplarındaki resimlerin çok önemli olduğunu düşünüyor. Çocuklar için resim yapan çizerlerin, çocuğun gelişiminde de rol aldıklarının bilincinde olmaları gerektiğine inanıyor. O yüzden, çizerlerin, çocukların yaşlarına bağlı olarak onların algılama sınırlarını aşmadan, her sayfayı hem metne bağlı bir resimmiş gibi 'basit', hem de ayrı bir resimmiş gibi 'karmaşık' olarak düşünmeleri ve estetik kaygıyı elden bırakmadan çocuk diliyle konuşabilen resimler çizmeleri gerekmektedir. Çocuk kitabı resimleyen çizerlerin sanatsal özgürlükleri o yüzden biraz daha sınırlıdır. Ancak çizerlerin ortak amaçlarının, çocuğa ilk estetik değerleri kazandırmak ve ona gerçek dünya ile ilgili bilgiler vermek olduğu da unutulmamalıdır. Bu durumda, özellikle soyut ve somut kavramların çocuklarda yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllarda, basit bilgisayar çizimlerinden ve karikatürü andıran illüstrasyonlardan kaçınmak iyi olacaktır... Sihirli Değnek, dört parmaklı ellere, perspektif görünmeyen masal perisine (S.11), masaya ve yatağa (S.9) dokunuyor...
Çikolata Öyküler Dizisi Masal Kutusu'yla bitmiyor. Amigo Papağan, Cemo'nun Köpeği, Kırmızı Balonla Mavi Top, Kuyruğunu Arayan Tavşan, Meraklı Martı, Özlem Ağacı, Palyaçonun Pabuçları, Paytak Ördek Takımı ve Yaygaracı Kurbağalar dizinin diğer kitaplarından. Bütün bu öyküler, ilk okuma heyecanlarını çikolata öykülerde dindirmek isteyen çocukları bekliyor.
Cansu'nun Sihirli Değneği
Moby Dick (Beyaz Balina), Herman Melville, Altın Çocuk Kitapları.
Moby Dick adlı kitap balina avcılığını anlatıyor. Bu kitapta adı Ismael olan bir adam, handa tanıştığı bir dostuyla, Queequeg'le balina avcılığı için bir gemiye gidiyorlar. Aslında Ismael denizi sevdiği için gidiyor bu gemiye. Queequeg'i de çok iyi bir zıpkıncı olduğu için alıyorlar. Bu geminin kaptanı Kaptan Ahab bacağını bir balinaya kaptırıyor. Bu balinanın adı Moby Dick. Kaptanın kafasında bu balinayı öldürmekten başka düşünce yok. Bütün gemideki insanların da aklını çelerek kendisine benzetiyor. Buna yalnızca ikinci kaptan Starbuck karşı çıkıyor. O, balinayı öldürmenin imkânsız olduğunu düşünüyor. Bu nefret duygusu, balinayı öldürme tutkusu, Kaptan Ahab'ın kafasından hiç çıkmıyor. Kaptan bunları düşünürken denizde bir sürü gemiyle karşılaşıyor. Balina avcılığının kurallarına göre, denizde karşılaşan gemilerin kaptanlarından birinin bir sandalla öbür gemiye gitmesi ve konuşması gerekiyor. Kaptan Ahab da böyle yapıyor. Ama o sadece "Moby Dick'in yerini öğrenmek içi gidiyor öbür gemiye ve biraz kabaca davranıyor. Gemiye biner binmez hemen 'Moby Dick'i gördünüz mü?" diye soruyor. Eğer 'evet' cevabını alırsa hemen "Bana söyleyin, onu nerede gördünüz?" diye soruyor. Günler böyle geçip giderken bir gün görüyorlar onu. Kaptan Ahab balinayı öldürmeye çalışırken tekrar yaralanıyor, ama balinayı öldürme isteğinden hiç vazgeçmediğinden, özel olarak yaptırdığı bir zıpkınla onu vuruyor. Bu sefer de balina sinirleniyor ve gemiyi batırıyor. Herkes gemiyle birlikte akıntıya kapılıp denizin dibine gömülüyor. Yalnızca bir kişi yaşıyor. O da balina avlarken denizde kaybolduğu sanılan Ismael. Ismael'i de birkaç gün önce tanıştıkları Rachel kurtarıyor. Moby Dick'in hikâyesi de bu şekilde son buluyor... Ben bu kitabı sevdim. Fakat bazı bölümleri hoşuma gitmedi. Kaptan Ahab'ın kabalığı, denizde karşılaştığı gemilerle selamlaşmadan Moby Dick'i sorması, yardım isteyenleri geri çevirmesi... Kaptan Ahab'ın yerinde ben olsaydım, içimde intikam alma duygusu olsa bile bu kadar kaba davranmaz, daha kibar bir şekilde yaklaşırdım.
Cansu Çakır (12)
Bakırköy, İstanbul
Cansu'cuk, dalgalar hediyeni sana getiriyor. İyi seyirler... ) Sihirli Değneğini Moby Dick ve arkadaşları için de kullanır mıydın? Sence neler düşünmüştür Moby Dick?.. İkinci kaptan Starbuck neden Moby Dick'i öldürmenin imkansız olduğunu düşünüyordu, merak ettim... Ismael sadece denizi mi seviyordu, Moby Dick ya da onun arkadaşları için de üzülüyor muydu? Onlara yardım etmek istiyor muydu?.. Çook meraklıyım çook!.. Sadece kitap okurken değil, oyun izlerken de sihirli değneğini elinden bırakma Cansu, olur mu?Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayy@bilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine, Walter Benjamin, Çev. Mustafa Tüzel, Dost Kitabevi Yayınları, 2001.
* Çocuk Eğitiminin Anahtarı Özgüven, Tony Humpreys, Haz. Meltem Erkmen, Çev. Tanju Anapa, Epsilon Yayınları, 1998.
* Çocuklar Nasıl Öğrenir? NLP ile Çocuğunuzun Zekâsını Geliştirin! Anne Powel, Dawna Markova, Çev. Hicran Güzelküçük, Kuraldışı Yayınevi, 2001.
* Çocukları Anlamak / Ailelere Çocuk Psikolojisi Elkitabı, Bruno Bettelheim, Donald W. Winnicott, John Bowlby, Louse J. Kaplan, Maria Montessori, Çev. Ahmet Yazıcı, Gendaş Kültür, 1998.
* Çocukluk Travmaları, Ursula Markham, Ed. H.Can İkizler, Çev. Murat Sağlam, Alfa Yayınları, 1998.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in "Büyüklere Ödev'' bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
29052003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Anadolu Binbir Mitolojik Öykü 1
Işık Soytürk, Filiz Yayıncılık, 2003, 64 Sayfa
Resimleyen Mustafa Delioğlu
Kız Kulesi'ne neden bu adın verildiğini biliyor musunuz? Binlerce yıldır fener, zindan ve gözetleme kulesi olarak kullanılan İstanbul Üsküdar yakınlarındaki Kız Kulesi'nin adı, aslında Bizans İmparatoru'nun kızının öyküsünü anlatıyor bize... Sarayın kâhini bir gün imparatora kızını bir yılanın sokup öldüreceğini söyleyince imparator ne yapmış dersiniz? Hemen denizin ortasında bir kule yaptırmış ve kızını hizmetçisiyle beraber bu kuleye göndermiş. Burada yaşamaya başlayan kıza ve hizmetçisine her gün sandalla taze yiyecek ve içecek geliyormuş. Kâhinin sözünü ettiği zehirli yılan da işte bu sandalla bir gün kuleye gelivermiş. Üzüm sepetine uzanan prensesinin elini sokarak onu öldürmüş.
Anadolu Binbir Mitolojik Öykü'de Anadolu'nun her yerinden öyküler var. İlk güzellik yarışmasını, Troya Savaşını; Bozcaada'nın, Ege Denizi'nin, Çanakkale'nin ve İstanbul Boğazı'nın adlarının nereden geldiğini öğreniyoruz. Söylenceler bununla da bitmiyor, Anadolu Binbir Mitolojik Öykü 2 adlı kitapta devam ediyor. Eşek Kulaklı Midas'ın, Herkül'ün, Eros'un, Pan'ın, Defne ve Apollon'un, Ağrı Dağı ve Nuh'un Gemisi'nin öykülerini de öğreniyoruz...
Yaradılış, oluşum, dönüşüm, tarih, aşk ve olağanüstü kişi ve varlıklar üzerine anlatılan söylenceler, gerçekleri hayalle birleştirme eğiliminde olan çocukların doğa ve tarih üzerindeki meraklarını gidermesine yardım edebilecek etkili türlerden biri. Çocuklara, geçmiş zamanların ve yaşantıların gizini araştırma isteği vermesi de söylencelerin diğer özelliklerinden... Anadolu Binbir Mitolojik Öykü kitapları gerek seçilen söylenceler, gerekse kitabın boyutu ve çizimleriyle, çocukları mitolojiye çekeceğe benziyor. Bunda Arkeolog Işık Soytürk'ün de payı büyük.
Mustafa Delioğlu'nun delişmen resimlerinin söylencelerle nasıl bütünleştiğini, bizi nasıl o dönemlere taşıdığını söylemeye bilmem gerek var mı! Sanatçı duyarlılığı ile yapılmış çizimler bu düşsel yolculuğa sanki ayrı bir boyut da kazandırmış. Eee, yola çıkmak için daha ne bekliyoruz! Takalım ayaklarımıza altın sandallarımızı, rüzgarla bir olup uçalım sonsuz sularda ve topraklarda!
Ege Kıyılarından Eski Zaman MasallarıAnlatan Ahmet Ünver, Günışığı Kitaplığı, 2002, 135 sayfaResimleyen Nural Birden
Ege Kıyılarından Eski Zaman Masalları adlı kitap da mitolojiden seçilmiş birbirinden güzel öykülerden oluşuyor. Yıllar önce ilk baskısını yapan kitap, değişikliklerle ikinci kez çocukların beğenisine sunulmuş. 'Meraklı Pandora ve Konuşan Sandık', 'Phaethon ve Güneş Arabası'nın Atları', 'Yankı ve Nergis', 'İnsanlığa Aydınlığı Getiren Ölümsüz Prometheus', 'Midas'ın Altınları', 'Apollon'un Liri mi, Marsyas'ın Kavalı mı?', "Yeryüzünün İlk Güzellik Yarışması" söylenceleri, sadece çocukların değil, yetişkinlerin de ilgisini çekebilecek bir anlatımla sesleniyor okurlarına.
Kitabın başında "Önce Küçük Bir Sohbet" adlı bir bölüm yer alıyor. Burada Ahmet Ünver çocuklarla gerçekten sıcak bir sohbete giriyor. Onlara Anadolu ve Ege kıyılarının kısa tarihinden, coğrafyasından, Hesiodos ve Homeros'an bahsediyor. Ege masalları yazan Türk yazarlarını da unutmuyor elbette. Onların kitapları hakkında kısa bilgiler vererek çocukların içine merak tohumlarını ekiyor, onları araştırıp okumaya yönlendiriyor. Kendini tanıttığı bölümde de bu konu üzerinde duran Ahmet Ünver, çocukluğundan beri kitaplara ve araştırma yapmaya bayıldığını anlatıyor çocuklara... Yazarın bir zamanlar çocuk olduğunu ve o dönemde yaptıklarını anlatarak çocukların kendisiyle özdeşleşmesini sağlaması; çocuklara başarıya ulaşmaları için gereken cesaret, kendine güven ve motivasyon duygularını aşılaması dikkate değer.
Sihirli Değnek keşke resimlere de aynı özen gösterilseydi diyor ve hepsine teker teker dokunarak onları mitolojinin o büyülü dünyasına yakışacak çizgilere çeviriveriyor...
Anadolu Binbir Mitolojik Öykü ve Ege Kıyılarından Eski Zaman Masalları adlı kitapların, çocukların anlatılan kahramanları günümüzle de ilişkilendirmesine yardımcı olması dikkate değer. Çocuklar bu sayede mitolojiden dile yansıyan fayton, yankı, narsist ve nergis kelimelerinin; Bozdağ, Çine Çayı, Kaz Dağı, Çanakkale, Bozcaada, Kız Kulesi ve İda Dağı gibi coğrafyaların farkına varabilecekler...
Söylencelerle ilgilenenler için işte birkaç öneri daha
Ben Yol Anlamak Mitoloji, Jon Scieszka, Günışığı Kitaplığı, 2001.
Dünya Hayvan Masalları, Haz. Tarık Demirkan, YKY Doğan Kardeş Kitaplığı, 1996.
İlyada, Jean Martin, Say Yayınları, 2001.
İlyada, Homeros, Can Yayınları, Çev. Azra Erhat, A. Kadir.
Odisseya, Homeros, Can Yayınları, Çev. Celal Üster.
Odysseia, Jean Martin, Say Yayınları, 2002.
Gılgamış, Ahmet Köklügiller, Can Yayınları.
Gizemli Yerler, Christophe Lambert, Say Yayınları, 2002.
Kara Yazgılı Prens, Brigitte Evand, Say Yayınları, 2002.
Piramitler Çağı, Christian Jacq, Say Yayınları, 2001
Şehirler ve Efsaneler, Antik Yunan ve Roma Uygarlıkları, Kırmızıkalem Yayınları, 2002.
Toto ve Şemsiyesi
Can Yayınları, Sevim Ak, 2003, 85 Sayfa
Resimleyen Behiç Ak
(7+)
"Toto'ya bir gün babası, eskiciler çarşısından pembe, kelebeklerle süslü bir Çin şemsiyesi aldı. Toto yağmurda sırılsıklam ıslandığı bir gün, böylesine acıklı bir hale düşmesinin nedenini bu yaşa geldiği halde hâlâ bir şemsiyesinin olmamasına bağlayınca babası çok üzülmüş, hemen ertesi gün bu şemsiyeyi alıp gelmişti" (S.11).
Toto'nun ve şemsiyesinin hikâyesi işte böyle başlar. Toto şemsiyesini o kadar çok sever ki, onsuz ne ekmek almaya gider, ne bisikletine biner, ne de gazozunu içer! Arkadaşları onunla alay etse de şemsiyesi olmadan hiçbir şey yapmaz... Toto'nun maceralarını anlatan öykülerin hepsi de çok eğlenceli. 'Toto Venezuela'da', 'Toto Dama Çıktı', 'Toto ve Dev Mektup', 'Gökkuşağı', 'Toto ve Müzik' kitaptaki öykülerden yalnızca bir kaçı.
Toto, arkadaşlarına çocuk gözüyle ve çocuk diliyle sesleniyor. İlk aşklar, arkadaşlıklar kavgalar, yaramazlıklar, mutluluklar var Toto'nun ve arkadaşlarının yaşamında... Ele avuca sığmayan sevimli Toto'nun afacanlıklarını bir solukta okuyor, Behiç Ak'ın o sevimli çizimleriyle de Toto'nun hareketli yaşamının bir parçası oluveriyorsunuz...
Üzeylâ'nın Sihirli Değneği
Tavuk, o kış yiyeceği mısırları bir tarlada üretmek istiyordu. Fakat o koca tarlayı tek başına işlemesi imkânsızdı. Arkadaşları, kedi, fare ve tavşandan yardım istemek zorundaydı. Yardım istedi ama arkadaşlarından olumsuz cevap aldı. Tavuk kollarını sıvayıp işe koyuldu. Birkaç gün sonra tarla kabarmıştı. Tavuk hemen mısırları serpmeye başladı. Mısır koçanları kocaman oldu. Bu arada tavuk, bu işleri yaparken, arkadaşları tavuğa gülüyordu. Tavuk, birkaç kez daha arkadaşlarından yardım istedi ama yine olumsuz cevap aldı. Eskisinden daha çok çalışmaya başladı. Suyu hamur haline getirdi ve ateş yakarak sacın üzerine yerleştirdi. Bu arada arkadaşları kümesin dışındaydı. Birden etrafı çok güzel bir koku saldı.
Üzeylâ Süleyman (10)
Ulusal Egemenlik İlköğretim Okulu, Kocaeli.
Üzeylâ'cık, tavuk mısırları yedi mi? Arkadaşlarıyla paylaştı mı? Sen bizi meraktan öldürmek istiyorsun galiba. Mısır kokuları taa buraya kadar geldi. Sonunu okumak için gidip kitabı da alamıyoruz, kitabın yazarını yazmayı unutmuşsun... Sihirli değneğini öykünün neresinde kullanmak istediğini de merak ettim. Öykünün sevmediğin bölümleri var mı? Varsa onları nasıl değiştirmek isterdin?.. Hediyeni mısır kokularına verdim, havaya yükseldiler bile!.. )
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* İyi Ebeveynlerin Yaptığı En Kötü 7 Şey, John C. Friel, Kariyer Yayınları, 2003.
* Farklı Bir Baba Olmanın Alternatif 101 Yolu, Vicki Lansky, Papirüs Yayınları, 1997.
* Çocuk ve Kişilik, Kök Yayınevi, İlkim Öz, 1997.
* Çocuğunuzdan Çok Şey mi Bekliyorsunuz?, Fiona Stekel, Timaş Yayınları, 1999.
* Bir Anneye Mektuplar Çocuk Eğitiminde Güçlükler ve Çözümleri, Wilhelm Stekel, Timaş Yayınları, 1999.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in "Büyüklere Ödev" Bölümü için seçtiğiniz bir kitabı ayrıntılarıyla tanıtabilirsiniz...
05062003





SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Dinozorla Kahvaltı
Mavisel Yener, Bu Yayınevi, 2003, 47 Sayfa
Resimleyen Ebru Öztaylan
(8+)
Dokuz metre uzunluğunda, beş metre genişliğinde ve yüz kırk milyon yaşında olan bir konuğun Şeker İlköğretim Okulu'na geldiğini duydunuz mu? Gelen konuk kim mi? Bir dinozor fosili! Herkes o kadar heyecanlı ki daha konuk gelmeden bahçede evini bile hazırlamışlar. 'Dinozor vi' adı verilen bu ev, okulun bahçesindeki çınar ağacının yanına yaptırılmış. Büyük gün geldiğinde çocuklar dinozor evine bakınca şaşıp kalmışlar çünkü gördükleri şey hiç de bildikleri gibi bir dinozor değilmiş; yarısı taş, yarısı toprakla kaplı kocaman bir yaratığa benziyormuş... Okula gelen doğa bilimcilerin de yardımıyla çocuklar bu taş ve toprak yığınının bir fosil olduğunu, onun nasıl temizlenip sonunda dinozora dönüşeceğini öğrenmişler. Biliyor musunuz, büyük küçük herkes ilk defa gerçekleşecek olan bu projede görevliymiş. Okulda heyecan dolu günler işte böyle başlamış. Neler mi olmuş? O da sürpriz olsun!.. Dinozorların yaşamları hakkında hem bilgi sahibi olmak hem de eğlenmek isteyenler! Dinozorla Kahvaltı tam size göre bir kitap...
Dinozorların yaşantılarıyla ilgili verilen bilgiler, bazen doğrudan bazen de satır aralarında, çocuk diliyle ve gözüyle aktarılmış çocuklara. ''Şeyy, amca... yani öğretmenim... dinozorlar ne yermiş? 'Amca' sözcüğüne bütün sınıf kıkırdadı. Doğa bilimciler, duymamış gibi yapıp yanıtladılar Dinozorların kimi etobur, kimi otoburdur. Okulunuza getirilenin etobur bir dinozorun fosili olduğunu düşünüyoruz... Öğretmenim, Alican var ya... Pastaobur...'' (S.26)
''Milyonlarca yıl önce yaşamış korkunç canlının fosiline bakıp alay etmek kolay. Canlıyken de onu 'gülünç' bulur muydunuz acaba? diye gülümsedi öğretmen. Irmak yine kıkırdadı Ayy... korkunç... Düşünsenize... dinozorun biri esnese o kentte fırtına çıkardı... Dinozor upuzun kuyruğu, dev gibi bacaklarıyla capcanlı karşısındaymış gibi dudaklarını ısırdı Leyla. 'Bırr... ödüm kopardı...' Sinan'ın anlatımı bitince, öğretmen o günün araştırma konusunu verdi Dinozorlar yeryüzünden nasıl yok olmuştur?'' (S.39)
Öyküde dinozorlar hakkındaki bazı noktalar ucu açık bırakılarak, okuyucunun merak etmesi ve araştırma yapması da amaçlanmış... Kitap, eğitim sistemimizdeki eksiklikleri de satır aralarında fısıldayarak, ' yaşayarak öğrenme ' modelinin çocuk üzerinde nasıl bir etki yaratabileceğini kurguluyor. Bilgisayar öğretmenlerinin yardımıyla, dinozorlar hakkında bir web sitesi hazırladıktan sonra, çocuklar ''İnternet sitemizi Türkçe hazırlamak yetmeyecek arkadaşlar, dünyadaki başka çocuklara seslenebilmek için başka dillerde de hazırlamak gerek...'' (S.42) diyerek, çeşitli çözüm yolları araştırmaya başlıyorlar. Çocuklar böyle bir şey ister de öğretmenleri onlara yardımcı olmaz mı!
"İngilizce öğretmenleri onlara yardımcı olacaktı ama bir koşulla; bütün öğrenciler bu hazırlıkta görev alacaktı. İngilizce dersi hepsi için ayrı bir anlam taşıyordu artık. Yıl boyunca dört elle sarıldılar bu derse. Not almak için değil, dünya çocukları ile arkadaş olmak, paylaşmak için çalıştılar.'' (S.42).
Çok şey söylüyor 'dinozor' büyüklere ve küçüklere!.. Sihirli değnek, keşke her şey kitaplarda, öykü kurgularında kalmasa, her yerde ve her şartta öğrenme ve öğretme sürecinin keyfi çıkartıla çıkartıla yapılabilse, diyor...
Bu Kitabın Kuyruğu Var
Tan Oral, Yazı Görüntü Ses Yayınları, 2003, 63 sayfa
Resimleyen Tan Oral
(10+)
Bu kitabın kuyruğu var! İnanmayacaksınız ama tüyleri de!.. Çizer olarak tanıdığımız Tan Oral, 1986 yılında 'Çekirge' dergisinde yayımladığı kısa öykülerini kitaplaştırmış. Hem küçükleri hem de büyükleri, 'çocuk sesi'yle çağırıyor...
Gerçekten de hayvanları anlatan kuyruklu öyküler bunlar! Kitabın tüylü kapağının albenisi, anıların sıcaklığı ve hayvanların sevimliliği bizi alıp taa uzaklara götürüyor.
''...Pireler! Aynı anda annem de 'eyvah' pirelenmişiz diye bağırıp süpürgeye doğru koştu. Pencereler açıldı ve ev baştan sona süpürüldü, silindi, temizlendi... 'Pireler tozdan mı oluyor? Hayır sirkeden, yani yumurtadan'. Sirke dediği, pireden de küçük, minik beyaz noktacıklardı. Pirelerin yumurtaları... Eğilmiş bacaklarımı kaşırken içimde önce bir merak kabardı. Sonra da bu merak, bir plana dönüştü. Pireler yumurtadan nasıl çıkıyordu. Bunu görmeliydim. Tozların içinde bulduğum pire yumurtalarını küçük bir kutuya koydum. Üstünü de bir cam parçası ile kapattım. Gözlemeye başladım. Yumurtalardan pire çıkacak...'' (S.49)
Sizce pirelerin yumurtadan çıkışını görebildi mi küçük Tan?.. Yalnız pireler olsa iyi, bu kitapta başka hangi hayvanlar var, bir bilseniz! Bukalemun, papağan, kedi, köpek, eşek, tavuk, güvercin, pire, tahtakurdu ve kartal. Bütün bu hayvanlar, 'Arkadaşım Eşek', 'Bir Konuk', 'Cici', 'Bir Küçük Eski Zaman Devi', 'Atom', 'Yemyeşil Tüylü Kıpkırmızı Gagalı', 'Mor Yeşil Gıdılı, Cin Bakışlı Göğercin', 'İşte Benim Pireler', 'Penceremdeki Ses' ve 'Yaralı Kartal' adlı eğlenceli anıların baş kahramanları.
Anı yazılarının, öykü ve masallar kadar ilgi çektiğini biliyoruz. Yine de bu türde çocuklara hitaben yazılmış olan kitaplar oldukça az. Bu Kitabın Kuyruğu Var, gerek akıcı anlatımıyla, gerekse eğlenceli ve ilgi çekici konularıyla arkasında epey uzun bir kuyruk oluşturacağa benziyor. Havasını, suyunu, acısını ve tadını paylaştığı hayvanlara bir kalem borcu olduğunu söyleyen Tan Oral, iyi ki yazmış çocukluk anılarını, diyor Sihirli Değnek... Kaçırmayalım, hadi, biz de yakalayalım onları kuyruklarından!..
Dinozorla Kahvaltı ve Kuyruklu Kitap'tan sonra, yine hayvanlarla dolu bir kitap; Havşan Öyküleri.
Havşan Öyküleri
Bilgin Adalı, Bu Yayınevi, 2002, 56 Sayfa
(8+)
Yabancı dili sadece insanlar öğrenebilir, konuşabilir sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çünkü bu öyküdeki yaramaz tavşan Zıpzıp da insanlar gibi yabancı dil öğrenmiş. Hangi dili mi? Köpekçeyi. Ama kibar bir köpekten öğrendiği için 'Hav hav' yerine 'Hev hev' diyor. Ayrıca daha önce yaşadığı evde sadece köpekçe değil, 'İnsanca' da öğrenmiş. Sizin anlayacağınız bu tavşan hem havlayabiliyor, hem de konuşabiliyor. O yüzden de kendisinin tavşan değil bir 'havşan' olduğunu söylüyor... Havşan Öyküleri, Zıpzıp'ın ormanda bulunmasıyla başlıyor. Kendisine yeni bir aile bulan havşan Zıpzıp bu duruma çok seviniyor ve yeni ailesine hemen alışıveriyor.
Yedi öykü var kitapta. 'Havşanla Tanışıyoruz', 'Zıpzıp Havşan Evde', 'Mırnav'la Zıpzıp Tanışıyor', 'Zıpzıp Lara'yla Tanışıyor', 'Yaşasın Kıra Gidiyoruz', 'Zıpzıp Okulda' ve 'Zıpzıp Bilgisayar Başında'... Çok meraklı bir havşan bu Zıpzıp. Kedice de öğrenen havşana ne denir dersiniz 'Havmiyavşan' mı? Yaramaz havşan Zıpzıp'ın maceralarını merak edenler, Havşan Öyküleri' nde buluşuyor...
Ahh, keşke kitabın arka kapağında aslında böyle bir hayvan olmadığını açıklamasaydı Bilgin Adalı. ''...Öykü yazarları genellikle kurmaca (isterseniz buna uydurmaca da diyebiliriz) şeyler yazarlar. Gerçekte yaşanmamış, yazarın düşünüp düşlediği şeylerdir genellikle yazdıkları... Zıpzıp Havşan da benim uydurduğum bir hayvan...'' Sihirli Değnek, çocukların kurmaca, hayal ve düş gücünü çok iyi ayırt edebileceklerini düşünüyor. Ahh, bu büyükler! Bir de bu büyüleri bozmasalar!
Merve'nin Sihirli Değneği
Jane Eyre... Jane'i çok sevdim. Ama deli kadının Bay Rochestar'ın karısı olması hoşuma gitmedi. Onun eski karısı değil arkadaşı olmasını isterdim. Kitap çok zevkliydi. Özellikle Jane'in öğretmen olması ve piyano çalmasını sevdim. Bir de kitabın başında yengesinin ona kötü davranmasıydı. Bu benim hiç hoşuma gitmedi. Bunu, üvey annesi olarak değiştirmeyi isterdim çünkü hiçbir yenge yeğenine kötü davranamaz. Kısacası kitabın konusu çok hoşuma gitti. Ama hoşuma gitmeyen yerleri de vardı... Roman okumayı severim. Heyecanlı kitaplar okurum.
Merve Eyüp (10)
Pendik, İstanbul
Merve'cik, sihirli değneğini ne güzel kullanmışsın. Ama şu üvey anne işi beni biraz düşündürüyor. ''Hiçbir yenge yeğenine kötü davranma" diyorsun ya, üvey anneler davranır mı acaba?.. Mektuplarını bekliyorum. Hediyen yoldaa...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
Çocuk Ve Sanat, Editör Nida Nevra Savcılıoğlu, Okuyan Us Yayıncılık, 2003, 111 Sayfa.
Çocuk 'sahip'i olmak, işte bütün mesele bu. Kölesini seven efendi ve efendisine muhtaç köle. Çocuk sahibi olmak mı? Çocuk yapmak mı? Çoluk çocuğa karışıp o kargaşada ortadan kaybolmak mı?.. Çocuk fikri, kadının bedeniyle ve geleceğiyle ile ilgili olan hesaplaşmalarını su yüzüne çıkarıyor, ardından kaygı ve beklentiler çocuğa yöneltiliyor... Dünyayı her gün yeniden keşfeder gibi bakan gözler, bu keşiften eli boş dönen yetişkinlere mi dönüşüyor? Çocukları yani kendimizi tanıyor muyuz? diye soruyor Nida Nevra Savcılıoğlu.
Çocuk Ve Sanat'ta, çocuk konusunda sorular yöneltilmiş birçok yazara. Her biri uzmanlık alanında ya da duyarlılığı çerçevesinde bir şeyler fısıldamış... Mario Levi, Giovanni Scognamillo, Celal Üster, Ülkü Tamer, Sevin Okyay, Feride Çiçekoğlu, Kamil Fırat, Nazlı Ökten, İbrahim Betil, Ahmet Say, Aylin Güngör, Deniz Durukan, Bedri Baykam, Denizhan Özer ve Özlem Hemiş Öztürk'e çocukluğun araladığı kapıdan içeri girmeleri ve gördüklerini anlatmaları istenmiş. Bu 'kocaman yetenekli çocuklar' da bu kapıdan içeri girmişler. Kitapları, filmleri, şarkıları, resimleri, müzeleri, tiyatro oyunlarını konuşmuşlar.
Kitap, dünyadan ve yetişkinlerden mustarip 'tüm çocuklara' ithaf edilmiş...
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in "Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...


12062003








SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz Çizimler Mustafa Delioğlu
Sihirli Değnek bu kez de dergilere dokunuyor Ebe Sobe
Haziran 2003, sayı 20.
Üç ay sürecek olan teneffüs başladı Yaz Tatili! '90 Günde Devri Alem' diyor Ebe sobe dergisi bu ay kapağında... Necdet Neydim, 'Papatyanın Müjdesi'ni veriyor bize 'Merhaba' sayfasında... Bu ayın masalı Mevlana İdris'den 'Kanat Yapan Uçurtma'... Bilgi dağarcığı bu ay bize neler öğretmiş neler. Dünyanın en küçük deniz atı 16mm! Tırnağımızdan bile küçük!.. Hayatımızın üçte birini uykuda geçirdiğimizi biliyor musunuz? Peki ya uzun rüyanın ne kadar sürebileceğini? 90sn! Dakikalarca anlatıp bitirmediğimiz o rüyalarımızı yaklaşık 20-30 saniyelik bir sürede görüyormuşuz! Rüyanın ne olduğunu ve araştırmaları öğrenmek çok zevkli... Siz de develerin hörgüçlerinde suyu olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Ne mi var? 30-35 kilogram yağ! Yiyecek bulamadıkları zaman bu enerjiyle hareket ediyormuş develer...
90 günde devri alem! Bu uzun zaman diliminde ne yapacağınızı düşünüyorsanız, Ebe Sobe size tatilinizi verimli bir şekilde geçirmenin bir çok yolunu fısıldıyor. Spordan müziğe, uyumaktan oyuna!.. Derginin mizah bölümünde ne mi var? İlginç bilmeceler! İşte bir kaçı Leylekler neden tek ayak üstünde dururlar? Penguenler neden koltuğa oturmazlar? Neden dersiniz?? Kim bilir? Ebe Sobe bilir!
Mektuplarla, şiirlerle, çizgi roman ve haberlerle yine dopdolu bir dergi... Derginin kapağındaki güneş saçlı kız da yaz tatiline giren arkadaşlarına güneşli günler diliyor...
Mobidik
Haziran 2003, Sayı 6
Genç kaşifler, yine gezmekten yorgun düşeceğiniz bir yolculuğa çıkıyoruz Mobidik'le. Hazır mısınız? Kültür sayfasında Geronimo'yu ve kızılderililerin yaşamını öğreniyoruz. Oradan nereye mi uçuyoruz.? Afyon'a! Pek fazla tanınmayan peri bacalarına! Peri bacalarının nasıl oluştuğunu, ülkemizdeki peri bacalarının özelliklerini öğreniyor, nefis fotoğraflara bakmaktan kendimizi alamıyoruz... Araştırma bölümünde çizgi romanların nasıl çizildiğini çizerlerin ağzından dinliyoruz. Çizgi romanın tarihini ve ülkemizdeki gelişmelerden haberdar oluyoruz... Derginin gökbilim sayfası bu ay 'Tarihte Gökbilime Yön Verenler'e ayrılmış. Biz de uçsuz bucaksız gökyüzünde dolaşmanın keyfini çıkartıyoruz... Ardından gökyüzünden yeryüzüne iniyor, bu kez de denizlerde, yelkenlilerle maceradan maceraya uçuyor, ilk denizcileri ve yelkenciliği öğreniyoruz... Dünyayı bizimle paylaşanların bu kez de konuğu 'bukalemunlar'. Siz de bukalemunların saklanmak için renk değiştirdiklerini mi düşünüyorsunuz? O zaman yanılıyorsunuz çünkü aslında bukalemunlar beğenilmek için renk değiştiriyorlarmış. Daha bukalemunlarla ilgili neler var neler!
Okuyucu fotoğrafları, mektupları, Zihni Sinir sayfası, çizgi romanları ve haber sayfaları ile yine bizi diyardan diyara uçuruyor Mobidik.
Çoluk Çocuk
Anne Baba Eğitimci Dergisi
Haziran 2003, sayı 27
Çoluk Çocuk, yine eğitici ve öğretici konularla iş başında! Yazılardan biri, otizmli çocuklarla iletişim kurmanın farklı yollarına değiniyor. PECS programını ayrıntılarıyla açıklayarak, anne babalara ve eğitimcilere otizmli çocuklarla kurabilecekleri iletişimin biçimlerini anlatıyor... Çocuklar, Ergenler ve HIV / AİDS başlıklı yazıda, hastalığın yaş gruplarına göre yayılması dikkate alındığında, en önemli yaşların onlu yaşlı olduğu söyleniyor. Hastalığın sekiz-on yıl süren kuluçka süresi düşünüldüğünde tanımlama yaşı yetişkinlikte açığa çıkmaktadır. Yazı, ergenlerin oluşturduğu büyük nüfus yapısına, gelişimsel özelliklerimize ve bize özgü risk etkenlerine dikkat çekerek, ülkemizin büyük bir çoğunluğunun nasıl önemli bir tehditle karşı karşıya olduğunu anlatıyor...
Televizyon ve çocuk, Umut Vakfı ve gebelikte sigara kullanımı konuları bu sayının diğer yazılarından... Anlaşılmak istenen çocukların çağrısına yer veren psikolog İlkim Öz de yine ailelere sesleniyor. Karne konusunu ele alan yazı, anne baba ve çocuk çatışmalarının genel nedenlerini irdeleyerek ailelere örnek davranış ve çözüm önerilerinde bulunuyor... 'Kim Korkar Kitap Kurtlarından' adlı yazı, tatil döneminde çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek isteyen yetişkinlere sesleniyor. Yetişkinlerle birlikte okunan, konular ve fikirler açısından birlikte eleştirilen bir kitabın çocukta nasıl daha kalıcı izler bıraktığı, dilini ve algılarını geliştirmesinde nasıl bir rol oynadığı anlatılıyor. Kitabı okumadan önce, okurken ve sonrasında yapılabilecek alıştırmalara da yer veren yazı, sadece evde değil okullarda da yapılabilecek eğlenceli etkinlik önerileriyle çocukları kitap kurdu yapmanın alternatif yollarını sunuyor...
Bu ayın dosya konusu 'Çocuklar İçin Sağlıklı Çevreler'. Konunun uzmanları tarafından hazırlanan yazılarda, çocuklara yönelik çevresel riskler ve çözüm yolları anlatılıyor... Çoluk Çocuk, haziran sayısında da yine çocuk hakları, etkinlik ve sorun sayfalarıyla okuyucularına sesleniyor... Kitapların arasından sayfasının konuğu ise, 'Çocuk ve Edebiyat' kitabıyla Sedat Sever...
Oğulcan'ın sihirli değneği
Kabakçı Amca, Muzaffer İzgü, Bilgi Yayınevi
Bu roman Süha ve Süha'nın büyük amcasının başından geçiyor. Süha'nın babasının adı Orhan, annesinin adı Serpil ve ablasının adı Funda'dır. Sühaların evinde hiç 'amca' kelimesi geçmediği için Süha babasına "Senin amcan benim neyim olur baba?" diye sorduğunda, babası " Büyük amcan olur" diye yanıt verir. Büyük amca köyde yaşadığı için kente pek alışkın değil, kente geldiğinde Orhan'ın ve oğlu Süha'nın onu beklediğini görünce çok mutlu olur. Eve gittiklerinde Süha'nın annesi ve ablasıyla tanışır. Süha Büyük amcasına yaşadıkları kenti gezdirir. Büyük amca Süha ve ailesine çorap örer. Amca, kasaba gittiklerinde kasabın kuşunun hasta olduğunu görür ve kasaptan kuşu iyileştirmek için ister ve düzeldikten sonra kaçmasına göz yumar. Kuş bir daha geri dönmez. Büyük amca bakkalla bilek güreşi yapar ve kazanır. Bakkal yenildiği için bütün çocuklara lokum dağıtır. Büyük amca Süha ve ailesine üç tane sürpriz yapar. İlk sürprizde kabaktan bir abajur, ikinci sürprizde bir vazo ve üçüncü sürprizde Süha'ya bir kabağın içinde kendisini yapar ve etrafını süsler. Büyük amca şehrin kirli havası nedeniyle hastalanır ve köyüne geri dönmek ister. Büyük amca sonunda otobüsle köyüne geri döner. Funda, Süha, Orhan ve Serpil Büyük amcayı el sallayarak yolcu eder.
Oğulcan Cevizoğlu (9)
Özel Bilkent İlköğretim Okulu, Ankara
Oğulcan, Kabakçı Amca'nın öyküsünde senin en çok hangi bölümleri sevdiğini merak ettim. Hoşlanmadığın ve sihirli değneğini kullanarak değiştirmek istediğin bölümler var mıydı? Varsa onları nasıl değiştirmek isterdin?.. Süha'nın daha sonra kabakçı amcayı ziyaret edip etmediğini de merak ettim ben Oğulcan biliyor musun?.. Sonraki mektuplarında sihirli değneğini kullanmayı unutmazsın değil mi?.. Hediyen mi? Sürpriz!! Biraz da sen merak et bakalım...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbulnilayybilgi.edu.trTel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Anne Bu Ne? Jülide Sevim, Remzi Kitabevi, 2002.
* Çocuk ve İletişim, İlkim Öz, Kök Yayınları, 1997.
* Çocuk Sağlığı Rehberi Amerikan Tıp Birliği, Donna Kotulak, Epsilon Yayınları, 2000.
* Saldırgan Çocuk, Arnd Stein, Papirüs Yayınları, 1997.
* Annelerle Söyleşi, Bruno Bettelheim, Doruk Yayıncılık, 1999.
19062003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Greg'in Esrarengiz Değişimi, Dirk Wallbrecker, İş Bankası Kültür Yayınları, 2003, 139 sayfa
Türkçeleştiren Itır Ada (ilk gençlik) İçiniz içinize mi sığmıyor mu! Yer, gök ve hatta bedeniniz bile artık size dar mı geliyor? Ne yapsanız, ne söyleseniz olmuyor, söyledikleriniz ve yaptıklarınız hiçbir yere uymuyor mu?.. Merak etmeyin, yalnız değilsiniz! On üç yaşındaki Greg de sizin gibi hissediyor. Bir de bunlara, yeni taşındıkları yere, yeni okuluna ve arkadaşlarına alışma derdi eklenince, Greg iyice bunalıyor. Ve bunların üstüne, evde ve okulda katlanmak zorunda kaldığı abisi Ben, Greg'in beğendiği kız Sara ile yakınlaşmaya başlıyor ve işler bundan sonra iyiden iyiye karışıyor.
'Haydi, itiraf et, küçük kardeşim! Kaseti benim odamdan çaldın, değil mi? Cesur olsan Sara'ya asıldığını da itiraf ederdin! Ama hiç şansın yok ufaklık! Çünkü fazlasıyla komplekslisin. Anladın mı, minik kardeşim?' (S.5)
Greg, artık ne bir şey duymak ne de görmek istiyor, kimseye katlanamıyor. Ve bir sabah, uyanınca, bir tırtıla dönüşmüş olduğunu fark ediyor!
'Greg beyninin çalıştığını hissediyordu. Ama aynı zamanda bir şey sanki ölmüştü. Vücudu her zamankinden farklıydı. Normal hareket edemiyordu. Kendi vücudu değildi bu! Dahası gözleri Gözlerini açmak istedi, sadece sağa sola bakmak için, öylesine. Ama açamıyordu ve yine de görebiliyordu...'' (S.6)
'...Greg ilk kez bu kadar büyük bir açlık hissediyordu. Midesi yuvarlak boş bir şey değildi sanki şimdi. Garip, uzun, hortum gibi boş bir şeydi ve... yeşillik istiyordu. Yeşil salata. Yeşil sebze. Herhangi yeşil bir şey...' (S.6)
'Greg kendini hiç de küçük hissetmiyordu. O anda Ben ve babasının dertleriyle de hiç mi hiç ilgilenmiyordu. Vücudunun son derece acayip şekliyle başı zaten yeterince dertteydi. Onu şaşırtan şey, yakaları, bacakları olmamasına rağmen vücudunun yine de çok hareketli olmasıydı...' (S.7)
Duruma alışmaya çalışan Greg'in düşüncelerini, geç kaldığı için endişelenip odasına gelen annesi böler.
'Greg, uyan, neyin var? Ne zamandan beri odanın kapısını kilitliyorsun? Hemen aç şu kapıyı!' (S.8). Greg, şaşkındır. Bir taraftan yeni tuhaf vücudunu düşünmekte, bir taraftan da olanlar yüzünden annesinden utanmaktadır... O günden sonra ailenin bu gerçekle yaşamaya alışmasından başka çaresi yoktur. Tırtıl Greg'in yeni beslenme alışkanlıkları ve tuhaf davranışları ailedeki herkese zor anlar yaşatır...
Kafka'nın Değişim romanındaki Gregor'a öykünen, Greg'in Esrarengiz Değişimi, adlı bu kitap, büyümenin zorlu dönemini anlatmaktadır. Ancak Gregor'un aksine, Greg, bu dönüşümden oldukça memnundur. Çünkü keşifleri, isyanları, ayıplara ve yasaklara karşı olan tepkileri, ailesine ve abisine karşı olan tavırları ile Greg aslında güzel günler geçirmektedir. Ancak ailesi başlarına gelen bu olaydan utanmakta, Greg'in durumunu herkesten gizlemektedir... Ama, medyanın elinden kaçmak ne mümkün! Ne yazık ki, kısa bir süre sonra Tırtıl Greg, istemese de, bir TV programı sayesinde herkesin kahramanı oluverir.
'Sevgili seyirciler! Burası Tırtılcık- TV... Sonunda işte beklenilen an geldi. Sadece bizim kanalımızda ve ilk kez. Canlı yayında, tüm ihtişamı ve eşsizliğiyle, evcil ve uysal... Ne klonlanmış, ne de kopyalanmış... Şimdi stüdyomuza gelmek üzere... Her adımını sizler için kaydediyoruz. Bizden ayrılmayın... Küçük bir reklam arasından sonra...' (S.81).
Greg, medya ve onu kendi çıkarları için kullanmaya çalışan bilim adamları arasında sıkışıp kalır... Sevimli tırtıl medyanın ve bilim adamlarının elinden kurtulabilecek mi dersiniz? Sara bu durum karşısında ne yapacak?.. Greg'in Esrarengiz Değişimi' nde, Greg'in içindeki ilk uyanışları keşfetmesini, sorun çözme yöntemlerini bulmasını izlemek, kısacası onun 'büyümesini', adım adım takip etmek çok heyecan verici...
Bu eğlenceli gençlik romanı, 'büyümek' denen o zorlu dönemin sorunlarını anlatırken aslında satır aralarından da çok şey fısıldıyor, hem gençlere hem de gençliğe henüz adım atan gençlerin ailelerine. Greg'in Esrarengiz Değişimi, Kafka okuru olan yetişkinler için de, iki öykü arasındaki benzerlikleri yakalamak adına keyifli bir okuma olabilir.
Babam Resim Yaptı
Erdal Öz, Can Yayınları, 2003, 107 Sayfa. , Resimleyen Tan Oral
(12+)
'Bu öyküleri çocuklar için yazmadım. Yazdıklarımın arasından, çocukların da rahatça okuyup sevebileceklerini düşündüğüm öyküleri 'Babam Resim Yaptı' adlı bu kitapta topladım. Bu öykülerin çocukların da dünyasına girmesini istedim' diyor Erdal Öz... Gerek anlatımı, gerekse yaklaşımı ile, ilk gençlik günlerinden, ilk gençlik çağına sesleniyor seçilen bu öyküler. 'Babam Resim Yaptı', 'Bir Uçurtma Gibi', 'Dedem Bana Küsmüş', 'Masa', 'Çocuk', 'Sevişmenin Resmi' ve 'Mumçiçekleri' adlı yedi öyküden oluşuyor kitap. Öykülerde neler yok ki! İlk kırgınlıklar, kayıplar, üzüntüler, acılar, aşklar, heyecanlar, isyanlar, pişmanlıklar, arkadaşlar...
Resim yapmayı çok seven bir çocuğu anlatan 'Babam Resim Yaptı' adlı öykü, insanın içini resim yapma isteğiyle doldurup taşırıyor.... 'Behçet Hoca, bir gün limana indirmişti bizi. Limanın uzaktan görünüşünü resimleyecektik.Kentin en güzel yerlerinden biriydi burası. Parkın içinden geçip dalgakıranın en ucuna inmiştik... Limandan ayrılan motorlar, yanımızdan geçip denize açılıyor, açıklardan limana giren tekneler, demirlemiş teknelerin arasına bir yer bulup sokuluyor, önümüzdeki sularda, kayaların arasında kocaman kefaller salına salına dolaşıyordu. Ama asıl hoş olan boyamaktı. Paletime sıktığım boyayı susam yağıyla inceltiyor, renkleri karıştırarak aradığım rengi buluyor, fırçamı tuvale sürüyordum...' (S.12) Ancak günler hep böyle keyifli geçmiyor. Bir gün resim yapması babası tarafından yasaklanıveriyor! Neden mi?
'Ders yılının son aylarıydı. İkinci dönem karne notlarım babamı ürkütmüştü. Bu yüzden, ders yılı sonuna kadar resim yapmamı da, ders kitapları dışında kitap okumamı da yasaklamıştı. Hiç yakıştıramamıştım ona. Ama annem - babamdan gizli olarak- ağabeyine Nurettin dayıma, Thalens marka yağlı boyalar ısmarlamıştı. Babamdan gizli de olsa resim yapmayı sürdürüyordum...' (S.13).
Annesi sadece ona boya sağlamakla kalmıyor, rahat rahat çalışması için, babasının hiç girmediği, evlerinin alt katındaki yüklük odasını ona resim atölyesi olarak da düzenliyor. Resim yapma isteği durdurulabilir mi? Çalışmalarını atölyesinde heyecanla sürdürüyor...
'O gün yine erkenden eve dönmüş, küçük atölyeme girmiş, takımlarımı çıkarıp tezgâhımı kurmuş, küçük tabureme oturmuş, üzerine gerekli boyaları sıktığım paletimi sol elime almış, küçük fırça darbeleriyle, liman resminin eksik kalan renklerini bulmaya çalışıyordum. Birden kapı açıldı. Babamdı. Islığımı duymuş olmalıydı...' (S.14)
Ne olacak dersiniz? Babası onun gizlice resim yaptığını görünce acaba ne yapacak?..
'Bir Uçurtma Gibi' adlı öykü de, içinizdeki çocuğu uyandıracak. Bu kez de uçurtma yapmayı isteyeceksiniz. En ince ayrıntısına kadar, uçurtma yapmasını, onu uçurmasını ve uçurtma savaşının kurallarının nasıl olduğunu bu öyküde öğreneceksiniz!.. Öykülerin kimisinde neşelenip, kimisinde üzülseniz de, her biri sizde farklı tatlar bırakacak... Kim bilir, belki de birçok duyguyla ilk kez bu öykülerde karşılaşacaksınız. Ve düşüneceksiniz...
Emre'nin sihirli değneği
(Kitaplardan Korkan Çocuk, Susanna Tamaro)
Leopoldo dokuz yaşında üçüncü sınıfa giden bir çocuktu. Annesi ve babası kitap okumayı seviyordu ama Leopoldo hiç sevmiyordu. Onlar oğullarına her doğum gününde kitap alırlardı. Fakat Leopoldo sekizinci doğum gününde bir çift koşu ayakkabısı istemişti. Anne ve babası yine Leopoldo'ya kitap almıştı. Leopoldo her kitap okuyuşunda başı dönüyordu. Annesi onun neden kitapları sevmediğini bir türlü anlayamıyordu. Oğlunu doktora götürdü. Doktor Leopoldo'ya televizyon ve video oyunlarını yasakladı. Babası hergün Leopoldo'nun kitap okumasını istiyordu. Ve bir gün Leopoldo evden kaçtı. Parka gitti ve bir kör adamın yanına oturdu. Kör adam Leopoldo'nun evden kaçtığını anlamıştı. Leopoldo'ya kısaca hayatından bahsetti. İkisi birlikte önce köfteciye sonra kitapçıya gittiler. Kör adam Yıldızların Serserisi adlı kitabı bitiremediği için üzgündü. Leopoldo, kitapçıda bu kitabı buldu. Ama gözleri bozuk olduğu için okuyamadı. O günden sonra Leopoldo'nun gözlüğü oldu. Böylece Leopoldo kitapları rahatça okumaya başladı. Çok istediği bir çift koşu ayakkabısına da sahip oldu... Leopoldo'nun kitap okumayı sevmemesi hoşuma gitmedi. Leopoldo'nun kitap okumayı sevmeye başlaması hoşuma gitti... Okumayı sevmeliyiz. Çünkü yeni bilgiler öğreniriz, başarılı ve mutlu oluruz...
Emre Alaçam (9)
Özel Bilkent İlköğretim Okulu, Ankara.
Emre'cik, beni merakta bıraktın! Aklımda bir sürü soru kaldı. Leopoldo kitapçıdan neden Yıldızların Serserisi adlı kitabı aldı? Kör adama okumak için mi?.. Okumayı sevmiyorsa neden birdenbire ona okumak istedi?.. Gözlerinin bozuk olduğunu nasıl anladı?.. Neden kitap okumayı birdenbire sevdi?.. En iyisi meraktan ölmeden önce, gidip şu kitabı bulayım!.. Ama benim meraklarımın da bir sonu yok ki! Bu kez de Sihirli değneğini kullanarak, hoşlanmadığın bölümü nasıl değiştirirdin, onu merak ettim!.. Sonraki mektuplarında unutmazsın değil mi?.. Leopoldo, hediyeni sana getirmek için, yeni koşu ayakkabılarıyla son sürat yollara koyuldu bile!
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay YılmazKurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbulnilayybilgi.edu.trTel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Uykusuz Çocuk, Çocuğunuzun Uyku Sorunları İçin Pratik Çözümler, Jo Douglas, Papirüs Yayınları, 1998.
* Anne ve Çocuk Doğum Öncesi, Doğum ve Doğum Sonrası, Puyn, Remzi Kitabevi, 1996.
* Ana Baba Okulu, Haluk Yavuzer, Remzi Kitabevi, 1995.
* İkinci Çocuk, Judy Dunn, Papirüs Yayınları, 1997.
26062003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Dünya Edebiyatından Altı Altın Masal
Seyhan Yayıncılık, Neşeli Kitaplar, 2003, 99 Sayfa
Resimleyen Müfit Selçuk
(7+)
Gerçekten de altın masallar. Tolstoy, Puşkin, Grimm Kardeşler, Afanasyev, Perrault ve Andersen'den... 'Koskocaman Pancar' Tolstoy'un sevimli bir öyküsü. Bakın nasıl başlıyor bu koskocaman pancarın öyküsü. ''Çok, çok zaman önce, çok güzel büyük bir bahçenin ortasındaki eğri büğrü bir evde yaşlı bir adam ile yaşlı bir kadın yaşarmış. Yaşlı adam ile yaşlı kadının altı sarı kanaryası, beş beyaz kazı, dört benekli tavuğu, üç kara kedisi, yusyuvarlak iki domuzu ve kahverengi büyük bir ineği varmış. Yaşlı kadın, güzel bir mart sabahı yatağından kalkmış, taze bahar havasını koklamış ve 'Sebze ekmenin vakti geldi artık' demiş.''' (S.8)
Yaşlı kadın sonra ne yapmış dersiniz? Hemen işe koyulup yaşlı adamla birlikte bahçelerine, bezelye, havuç, fasulye, patates ve pancar ekmiş. 'Yağmur yağmış şıpp, şıpp, şıpp...Yağmur taneleri bahçedeki eğri büğrü evin üzerinde uçuşmuşlar. Bu durumdan memnun olan yaşlı adam ve kadın uykularında gülüşmüşler.'' (S.8). Yaşlı adam ve kadın zamanı gelince sebzeleri tek tek toplamışlar. Yaşlı adam pancarın sapına sıkıca yapışmış. Çekmiş, çekmiş... Ama pancar yerinden kıpırdamamış. Yaşlı kadın da ona yardım etmiş. İkisi birden çekmişler, çekmişler ama pancarı yerinden çıkartamamışlar. Yaşlı ineği yardıma çağırmışlar. Hep beraber çekmişler, çekmişler ama yine pancar yerinden oynamamış. İki domuzu, sonra kediyi, benekli tavuğu, beş kazı, altı sarı kanarya kuşunu yardıma çağırmışlar ama yine başaramamışlar. Yaşlı kadının aklına bir fikir gelmiş. Sizce ne düşünmüş olabilir? Bu fikir işe yarayacak mı dersiniz? Koskocaman pancar yerinden oynayacak mı?..
Masal, tüm sevimliliğiyle çocukları çağırıyor... Tolstoy'dan sonra Puşkin de çocuklara seslenerek, 'Balıkçı ile Altın Balığın Öyküsü'nü anlatıyor. Grimm kardeşlerin ünlü masalı 'Bremen Mızıkacıları' da var bu kitapta. 'Kedi ile Koyun', 'Külkedisi' ve 'Parmak Kız' öyküleri de bu neşeli masallar dizisinde yer alan öykülerden.
Masalların çocuğun düş gücünü ve dil becerisini geliştirdiğini, onun iç dünyasına dolaylı yollardan girerek problemlerine çözüm yolları gösterdiğini ve onu yaşama hazırladığını biliyoruz. Ancak, klasik olarak adlandırdığımız birçok masalın şiddet ve vahşet içerdiğini, didaktik yaklaşımlarla çocuklara yarardan çok zarar getirebileceği gerçeğinin de farkındayız. Çocukların algılama sınırlarının ötesinde bulunan, yaşadığı ortamı çağ dışı çözümlerle açıklayan, tek yönlü ve önyargılı masallar ne yazık ki çocuğun ruhsal gelişimine yarardan çok zarar getirmektedir.
''Nine neler olduğunu öğrenmek için bodruma inmiş. Bir de bakmış ki kedi patisiyle sütün kaymağını alıp yalıyor. Kediyi bodrumdan kovmuş ve yukarı çıkmış. Kedi kapının önünden hızla kaçarak, sobanın arkasına saklanmış. Nine dedeye 'Biz kedimizin kaymak çaldığına inanmıyorduk ama kaymakları yiyen kediymiş. Artık onu öldürelim'' (S.44).
''Düğün yapılır yapılmaz, üvey annenin kötü karakteri meydana çıkmış.'' (S. 51).
Önyargı ve şiddet içerdiği için çocukları masalların o büyülü dünyasından tümüyle mahrum etmek de çözüm değildir. Masalların olumsuz etkileri, üzerinde yapılabilecek ufak tefek değişikliklerle azaltılabilir. (Masalı devam ettirme, öncesini ve sonrasını oluşturma, parodiler yazma, alaylama vs tekniklerinden yararlanılabilir)... Sihirli Değnek, çocukları korkutan ve üzen, onlara yanlış bilgiler veren bütün niteliksiz masallara dokunarak yetişkinleri masal seçiminde bilinçli ve dikkatli olmaya davet ediyor...
Bulut Dokuyan Örümcek
Seyhan Yayıncılık, Neşeli Kitaplar, 2003, 17 Sayfa.
Resimleyen Muhsin Bilyap
(8+)
Bulut Dokuyan Örümcek, bir Japon Halk Masalı. Dostluğu ve minnettarlığı anlatan masal, geleneksel çizimleriyle Japon kültüründen çeşitli kesitler sunuyor. Kitabın, gerek yazı karakteri, gerekse sayfa düzeni ve birinci sınıf baskısıyla özenli bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Başka kültürlere ve yaşam biçimlerine ilgi duyan, söylencelerle ilgilenen çocuklar için güzel bir kitap Bulut Dokuyan Örümcek. Masalın sonu, çocuklara dil-kültür ilişkisini kurdurabilmesi, onları düşündürüp okudukları ya da dinledikleri şeylere eleştirel yaklaşmalarını sağlaması açısından dikkate değer! ''Örümcek kendini yılandan kurtardığı için güneşe minnettar kalmış. Böylece vücudundaki bütün pamuklarla gökyüzüne çok güzel bulutlar dokumuş. İşte bu yüzden bulutlar pamuk gibi beyaz ve yumuşak olurmuş. Yine bu yüzden Japoncada örümcekle buluta, aynı anlama gelen 'Kumo' denirmiş.''' (S.17).
Şerife'nin sihirli değneği
(Garip Kızın Öyküsü, Tansu Bele)
Bu öyküde bir kedinin hayatı anlatılıyor. Seda ve Hale okulun bahçesinde dolaşırken iki kız çocuğuna rastlarlar. Çocuklar onları okulun bahçesindeki kediyi göstermek için götürürler. Seda yardım etmek için kediye değeceği sırada Hale değmemesini söyler. Seda ve Hale'nin dersi olduğu için oradan ayrılırlar. Murat bu olaya güler ve onlarla alay eder. Murat da zaman zaman kediye yardım etmeye çalışır ve Seda'ya eşlik eder. Kedinin bu halini gören Seda ders boyu kediyi düşünür ve planlar yapar. Ertesi gün kediyi alıp veterinere götüreceği için kedinin yani 'garip kız'ın yanına gelir. Ama kedi yok olmuştur. Bahçeyi alt üst ettikleri halde kediyi bulamazlar. Bu arada Hale bu olayı hiç hoş karşılamıyor ve kediye yardım etmeyi istese bile annesinin izin vermeyeceğini biliyor. Günler geçer Garip Kız'ı caddenin ortasında bulurlar. Garip Kız sanki hep annesini düşünmektedir. Kızlar onu veterinere götürürler. Ama vakit geçmiştir. Yavru kedi ölmüştür. Hale ve Seda onun annesine kavuştuğunu düşünerek teselli olurlar. Bu kitabı çok beğendim. Çünkü içinde sevgi ve dostluklardan bahsediliyor ve ayrıca yardımsever olmanın önemi anlatılıyor. Beğenmediğim yönü yok çünkü her yönüyle mükemmel bir kitaptı...
Şerife Çavdır (12)
Özel Fethiye İlköğretim Okulu, Fethiye.
Şerife'cik, ben bu öyküde pek çok şeyi merak ettim. Hale, neden Seda'ya kediye dokunmamasını söyledi?.. Sonra Murat kızlarla dalga geçerken neden fikrini değiştirip kediye yardım etti?.. Garip Kızı'n annesini düşündüğünü nerden anladılar?.. Kedinin annesine ne olmuş?.. Bizi meraktan öldürdün!.. Peki, sihirli değneğinle Garip Kız'a dokunmak istemez miydin?.. Yine yaz olur mu?.. Hediyen mi? O da sürpriz!!
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Lines in the Sand, New Writing on War and Peace, Ed. Mary Hoffman, Rhiannon Lassiter, 2003, UNICEF.
Savaş ve Barış... Dünyanın dört bir yanından yüz elli sanatçı çocuklar için buluştu. Kimisi öykülerde, şiirlerde, kimisi de çizimlerde savaşı ve barışı anlatmaya çalıştı dünya çocuklarına... I. ve II. Dünya Savaşları, Vietnam, Kıbrıs ve Körfez Savaşları gibi dünya çocuklarını ve geleceği tehdit eden tüm savaşlara karşı duruşu anlatan yazarlar ve çizerler, bu antolojiden elde edilecek geliri, Irak'taki çocukların eğitim ve sağlık giderleri için kullanmak üzere, Unicef'e verdiler. Ayrıca, bağışlanan resimlerin ve illüstrasyonların düzenlenecek bir mezatta satılmasını ve yine gelirin Iraklı çocuklara gönderilmesini istediler. Projeye İngiltere, Avustralya, Belçika, Kanada, Fransa, Yunanistan, Türkiye, Japonya ve ABD katıldı. İngiltere'de basılan ve geçen günlerde tüm dünyada satışa çıkan Lines in the Sand adlı kitabın editörleri, kitabın Önsöz'ünde bakın dünya çocuklarına neler diyor
''Okulda savaşın ne demek olduğunu, siperin ve gaz maskesinin ne işe yaradığını öğreniyorsunuz. Acaba İkinci Dünya Savaşı'ndan beri dünyada kaç savaşın olup bittiğinin farkında mısınız? Nijerya, İsrail, Afganistan, Kuveyt, Kosova, Ruanda, Vietnam, Falkland Adaları, İran ve Irak gibi yerlerde, bombalar, mermiler ve mayınlar çok kötü işler yaptılar. Ama bunları tek başlarına gerçekleştirmediler; uçakları insanlar uçurdu, tetikleri insanlar çekti ve mayınları yine insanlar yerleştirdi. Olanları televizyon haberlerinde izleyip, onları aksiyon filmlerindeki görüntü efektlerine benzetmiş olabilirsiniz. Ancak gördüğünüz,
makyözlerin işi değil, o, gerçek kan. Ve insanlar yere düştüklerinde bir daha kalkamıyorlar. Tıpkı sizin gibi onların da canı
acıyor ve yarası kanıyor. Bu antolojiye katkıda bulunan yazarlar ve çizerler, son elli yılda dünyada neler olup bittiğini sizin de bilmenizi istiyorlar. Amaçları, sizi gelecekle ilgili umutsuzluğa sürüklemek değil. Bugünün çocukları olarak, sizler, bu işi durduracak güce sahipsiniz. Büyüdüğünüz zaman dünyayı, sizler, daha barış dolu bir yer yapacaksınız.''
Altı bölümden oluşan Lines in the Sand'de yaklaşık yüz elli kadar şiir var. Birçok öykünün de yer aldığı antoloji çizerler tarafından resimlendirilmiş. Kısacası dünyanın rengârenk çocukları için rengârenk bir kültür mozaiği oluşturulmuş. Ülkemizden de bu mozaiğe katkıda bulunan yazar ve çizerler elbette var. Aytül Akal 'The Quarrelsome Trees' (Kavgacı Ağaçlar) adlı öyküsüyle, Ayla Çınaroğlu ' Dreaming of Peace' (Barış Düşü) adlı şiiriyle ve Aysel Gürmen 'Dear Tallou' (Sevgili Tallou) adlı mektubuyla bu antolojiye katılmış. Ender Dandul (Gözü Bağlı Adam) ve Mustafa Delioğlu da (Kavgacı Ağaçlar ve Petrolde Güvercin) çizimleriyle antolojideki eserlere renk vermiş. Satışa sunulduğu andan itibaren birçok ülkede edebiyatçıların, eğitimcilerin, ailelerin ve savaş karşıtı grupların yoğun ilgisiyle ve desteğiyle karşılaşan bu kitaba ne yazık ki, ilgili kurum da dahil olmak üzere, ülkemizde gereken önem henüz verilmemiştir. Sihirli Değnek Lines in the Sand'i duymayan herkese dokunmak istiyor...
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
03072003


SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz Çizimler Mustafa Delioğlu
Patenli Kız
Zeynep Cemali, Günışığı Yayınları, 2003, 200 Sayfa Resimleyen Gözde Bitir
(ilk gençlik)
Meraklı Postacı Erkan elinde 'Şerare Aydoğdu' tarafından, köyün altı garip ve yaşlı insanına gönderilmiş altı zarfı dağıtmak üzere düşünceli düşünceli yürümektedir. Kimdir bu Şerare Aydoğdu? Tık Tık Yaşar, Gezgin Neşe, Mırmır Nine, Öğretmen Leyla, Kargabaş Ömer ve Dürbün Nimet'le olan bağlantısı nedir? Postacı Erkan aklında bin bir soruyla ilerler Yeşilbağ Köyü'nde. Köy, İstanbul-Beykoz'un ötesinde, yemyeşil bir yöredir. Burada doğup büyüyen Postacı Erkan, o sabah köyünün güzelliklerinin tadına varamadan, dalgın dalgın dolaşır sokaklarda. Mektupları sahiplerine dağıtır dağıtmasına ama Şerare Aydoğdu'nun kim olduğunu bir türlü öğrenemez.
Şerare kimdir? Kitabı okumadan önce size küçük bir ipucu daha... Şerare, yaz tatilini Yeşilbağ Köyü'ndeki akrabalarının yanında geçirmek üzere oraya giden işitme engelli bir kızdır. Ayağından hiç çıkarmadığı patenleri yüzünden köy halkı ona 'Patenli Kız' adını takmıştır. Kısa sürede kendini herkese sevdiren Şerare'nin aklı tatil ödevindedir. Postacı Erkan'ın dağıttığı bu altı mektup ve Şerare'nin ödevi arasında nasıl bir bağlantı olduğunu da siz okuyup bulun artık! İşte sizi meraka düşürecek birkaç soru daha... Sizce Şerare nasıl bir ödev yaptı? Bu ödev neden bütün köyü heyecanlandırdı? Cevaplar Patenli Kız' da...
Zeynep Cemali kitaplarında seçtiği konu ve olaylara yaklaşımıyla dikkat çekiyor. 'Güzelce'de Bir Kaçak Memo' gibi, Patenli Kız Şerare de çocuklar tarafından çok sevileceğe benziyor. Şerare işitme engelli ama onunla aynı sorunu paylaşan bir çok çocuğa göre biraz daha şanslı. Çünkü ailesi onun başarılı ve mutlu olabilmesi için ona gereken tüm şartları sağlayabiliyor. Daha o doğmadan işaret dilini bile öğrenen ailesi onu her konuda destekleyebilecek maddi ve manevi zenginliğe sahip. Şerare bütün bunların farkında. Hakkını aramasını biliyor ve isteyince her şeyi yapabiliyor. Davulcunun tokmak vuruşlarını sayarak folklor bile oynamayı başarmış. Dudak okuyabilen Şerare insanlarla iletişim kurabilmeyi de iyi beceriyor, onları dinlemeyi ve paylaşmayı çok seviyor...
''Tık Tık Yaşar'ın tam önünde durdu. Gözlerini yaşlı adamın gözlerinden ayırmadan hafifçe eğilerek elindeki poşeti aldı. Kendi çevresinde yarım bir tur attıktan sonra da hızla uzaklaştı. Tık Tık Yaşar şaşırıp kalmıştı. Kızın arkasından aval aval bakarken eczacının kızı Nil, 'Tasalanmayın, Yaşar Dede' dedi. 'Paketinizi evinize götürüyor'. 'A... ama, e... evimi bilmiyor ki...' diye kekeledi Tık Tık Yaşar. 'Biliyor' diye atıldı Ferhat. 'Köyü bizden iyi öğrendi o!' (S.88).
Kitapta verilen ayrıntılı tasvirler ve bilgiler kurguya iyi yedirilmiş. Akıcı dili ve anlatımı içinde koşturup giden kurgu insanın yakasını bırakmıyor.
''Efil efil esen yel, güzün gelmesiyle huy değiştirip hoyratlaşır, insanın yüzünü tırmalamaya başlardı. Ardından toprak kurur, sarı, kırmızı, kahverengi yapraklar yolu yolağı kaplardı. Maslar üçer beşer toplanır, bahçelerin dip köşesine yapılmış ardiyeye yerleştirilirdi. İlk yağmurların inmesiyle birlikte, köy sanki kış uykusuna çekilirdi...'' (S.12)
''Kaç kez uyardım, dinlemedin! Ayağında o tekerlekli şeyler!... Buraya gelmek için, mecburen anayoldan geçiyorsun. Zaten sakat, ahlaz bir çocuksun!''. ''Engelli olabilirim. Ama cahil, bilinçsiz, sorumsuz hiç değilim. beş yıldır paten yapıyorum. Trafik kurallarını, trafik polisleri kadar iyi bilirim. Kaldı ki, buraya da anayoldan gelmiyorum! Işıklardan karşıya geçiyor, fidanlığın arkasından dolaşıp, düz yoldan aşağı iniyorum. BENİ ÜZDÜNÜZ!!!'' (S.59).
''Doğuştan engelli. Ama yaşamla öyle barışık ki, engelli olduğunu umursamıyor bile. Gezgin Neşe'nin yüreği sızladı gözü kısıldı, dudakları sarktı. 'Ah canım! Vah, zavallıcık! Kim bilir içinde ne fırtınalar esiyor'. Öğretmen Leyla gözlerini Şerare'ye çevirdi. 'Bence fırtına kendisi!' Gezgin Neşe, Öğretmen Leyla'yı duymuyordu sanki. 'Kim bilir kızın içine ne büyük eziklik vardır!... Sakat bir ço- '' (S.142). ''Yine de ailesine şaşıyorum. Bu kadar özgür bırakmaları doğru mu?'' (S.144).
Kitabın geçmiş ve günümüzü birleştiren kurgusu dikkate değer. Tık Tık Yaşar, Gezgin Neşe, Mırmır Nine, Öğretmen Leyla, Kargabaş Ömer ve Dürbün Nimet'in anıları bizi kimi zaman güldürüyor, kimi zaman da hüzünlendiriyor. Şerare, Amelie filmindeki kahraman gibi dokunduğu her insanın hayatını değiştirebilmeyi başaran, modern bir Pollyanna sanki. Patenli Kız' ın biraz daha gerçekçi oluşu, günümüz çocuğunun ilgilerini ve yaşantısını yakalaması ve bir şey öğretme kaygısını ön plana çıkarmamış olması dikkate değer diğer noktalardan.
Gözde Bitir'in eğlenceli çizimleriyle de konuşuyor Patenli Kız. Hele anılardaki bizi geçmişe çeken o boyut! Görmeye değer!.. Çocuklar kendilerinden çok şey bulacak bu kitapta. Büyükler için de, yazarın, satırlara gizlediği metinler ve disiplinler arası ince göndergeleri yakalamak eğlenceli olabilir!
Çocuk Edebiyatında engelli çocukları konu alan eserlerin nicelik ve nitelik anlamındaki yokluğu dikkate alındığında, Zeynep Cemali iyi ki yazmış bu romanı, diyor Sihirli Değnek. Ailelere, öğretmenlere ve çocuklara çok şey söylüyor çünkü Şerare. Ülkemizde, gerçek engelliler dışında da bir çok işitme ve hatta görme engeli olan insan yok mu! Büyük-küçük, engelli-engelsiz herkesin öğrenebileceği mutlaka bir şeyler var bu kitapta. Yeter ki görmesini duymasını bilelim!
Bilim Çocuk
Tübitak Yayınları, Haziran 2003, sayı 66
Bilim Çocuk bu ay da rengarenk ve dopdolu. Dergi ayın onbeşinde dağıtıldığından hala haziran sayısına ulaşmak mümkün... '3.Buluş Şenliği'nin Ardından' adlı yazıda şenlikte neler yapıldığı anlatılıyor. 435 buluş katılmış şenliğe. Ödül alanları öğrenmek ister misiniz? (1-2-3. Sınıflar) Çember Metre, Su Zeminli Kat ve Kaldıraçlı Tekerlekli Sandalye. (4-5. Sınıflar) Paletli Araba, Lazerli Hassas Termometre ve Kurşun Kalemden Org. (6-7-8. Sınıflar) Klozet Kapağının El Değmeden Açılması, Shark, Kolay Perde Asma ve Yaylı Klozet. Özel Ödüller ise, Yenebilen Satranç Taşları, Şeker Eritmez Çay Tabağı, İşitme Engellileri Uyandırabilen Saat...
Balıklara ilgi duyanlar ve akvaryumu olan arkadaşlar için ilginç bir yazı var. 'Akvaryumda Yaşam'. Akvaryumun tarihinden, yapısına ve akvaryumculuğa başlarken yapılması gerekenlere kadar her ayrıntı anlatılmış bu yazıda. Bilim Çocuk'un bu ay verdiği bilim kartlarının konusu ise 'Akvaryum Balıkları'... Balıklar akvaryumda yüzer, peki ya insanlar? Havuzlarda. Havuzların çalışma sisteminin yanı sıra onlarla ilgili ilginç bilgiler de öğreniyoruz. ''Toprakta çukur kazılarak yapılan havuzlar, sabit yapılar gibi gözükseler de, birer bot gibi, bölgedeki yeraltı sularının üstünde 'yüzebilirler'. Havuz boş olduğunda yer altı suyunun uyguladığı basınç, yapıyı yukarı doğru itebilir. Kullanılmasalar bile dolu utulmalarının nedenlerinden biri budur. Çünkü havuzun alt ve üst kısımlarındaki basıncın aşağı yukarı eşit olması gerekmektedir.'' (S.25)...
Bu ay, iletkenölçer yapmayı, makas kullanmadan yalnızca elimizle ipi koparmayı, ısının maddedeki yolculuğunu deneye yanıla öğreniyoruz... 'Kaslarımız' adlı yazı da oldukça ilginç. Vücudumuzda 650 değişik kas olduğunu biliyor musunuz? Peki ya bazılarını kullanamasaydık neler olacağını?... Fotoğraf Çekmenin püf noktalarını ve selamlaşmanın tarihini merak edenler, Bilim Çocuk sizleri de unutmamış... Hayvanlar alemi yine bir alem doğrusu. 'Suya Sabuna Dokunmadan Temizlenenler' ve 'Palyoça Balığı' hakkında bilinmeyenler... Eğlence de var elbette Bilim Çocuk da. Çizgi roman, sizden gelen yazılar, öyküler, şiirler, resimler, ilginç haberler, sorun söyleyelim köşesi... Bilim Çocuk, yaz sıcaklarında size evde eşlik edecek eğlenceli bir arkadaş...
Tuğba Özge'nin sihirli değneği
Aşkta ve Savaşta Mustafa Kemal, Catherine Gavin.
Amerikalı kadın bir gazeteciyle Mustafa Kemal'in yaşadığı büyük aşkı anlatan bir kitap. Bu kitapta Mustafa Kemal'in cesur, zeki, ileri görüşlülüğü ve çok iyi devlet adamlığı yanında onun her şeyden önce insan olduğunu ve aşık olabileceğini görebilmek isteyenler için yazılmış yazılı bir kanıt. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nın tam ortasında Eve'ye aşık olur. Mustafa Kemal ondan zafer günü bir kez daha eşi olmasını ister. Eve ona yazdığı mektupta şöyle demiştir 'Kemal, sevgilim, gidiyorum. Çünkü seni kalamayacak kadar çok seviyorum.'' Sihirli bir değneğim olsaydı bu kitabın sonunu değiştirir ve Mustafa Kemal'in Eve ile evlenmesini sağlardım. Bundan eminim ki eğer Mustafa Kemal Eve ile evlenseydi gerçekten çok güzel olurdu. (Aslında Mustafa Kemal'in aşık olduğu bayanın adı Evelyn Barret Anderson. Ama Mustafa Kemal ona Eve dediği için ben de ona öyle söylemek istedim)
Tuğba Özge Musaoğlu (14), Muğla
Tuğba Özge'cik, sen söyleyeceğini söylemişsin, bana diyecek kalmamış! Elinden değneğini hiç düşürme olur mu? ) Hediyen yola çıktı. Bu kez sihirli değneğine çook iş düşeceğe benziyor. Düşüncelerini merak ediyorum. Bana yine yaz olur mu?
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay YılmazKurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbulnilayybilgi.edu.trTel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
Ece'nin Hamilelik Günlüğü, Ece Arar Emener, An Yayıncılık, 320 Sayfa
Ece'nin Hamilelik Günlüğü, ruhunuzu ısıtan, aklınızı ıslah eden, bedeninizi dize getiren; kısaca tüm olmazları olduran, tüm olurları bir anda ortadan kaldıran durumlardan birini, bir dönemi anlatıyor. Her şey Ece'nin hamile olmanın öğrenci olmak, aşık olmak ya da yazar olmak gibi bir şey olmadığını anlamasıyla başlıyor. Yıllar boyu içten içe düşlenen, evlilik sonrası bize daha belirginleşen, karar aşamasından sonra ultrasonda şekillenen bebek Elvin'in yolculuğu... Bu yolculuk sırasında yapılan tüm araştırmalar, edinilen bilgiler, kişiler öneriler, konuyla ilgili dünyada ve Türkiye'de yayımlanmış yazılı dökümanlar Ece'nin aktardığı yararlı bir bilgiler arasında. Anne adaylarının olduu kadar baba olmaya hazırlananların da okuması gereken bir kitap Ece'nin Hamilelik Günlüğü. Anne adayının psikolojisi, geçirdiği ruhsal ve bedensel değişimler, bunlarla başa çıkma yolları ya da yenilgileri, özellikle hamile kadınlar için okunduğunda "Yalnız değilim" hissini uyandıracak nitelikte. Hamile olan mı bilir, Ece'nin Hamilelik Günlüğü'nu okuyan mı? Aslına bakarsanız okuduktan hemen sonra göreceksiniz ki, her ikisi de...
Ece Arar Emener
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
Sabırsız sihirli değnek sahiplerine duyurulur!
Merak etmeyin, Sihirli Değnek'e gelen her mektup sırası geldiğinde bu sayfada yayınlanacak. Hemen küsmeyin olur mu? Yol uzun. Birazcık sabır. ) Kızgınlıklarınızı da Sihirli Değnek'le paylaştığınız için teşekkürler... Mektuplarınızı bekliyoruum...
10072003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
DERGİLERDE BU AY...
Mobidik
Genç Kâşiflerin Dergisi, Temmuz 2003, sayı 7
Dünyanın en büyük çiçeği kaç metre dersiniz? 2 metre 70 cm. Kırk yıllık yaşamı boyunca yalnızca bir kez çiçek açan bu bitki öyle fena bir koku salgılıyormuş ki yanına maskesiz yaklaşmak mümkün değilmiş!.. Nerden mi biliyorum. Mobidik öyle söylüyor. Daha neler var dergide neler. Uzakdoğu'daki Venedik, Hindistan yağmur ormanları ve denizkaplumbağaları hakkında öğrenmek istediğiniz her şey... Yaz tatili için çeşitli kamplar hakkında bilgi veren Mobidik, bu seçimi yaparken dikkat edilmesi gerekenleri de anlatıyor bize. (Temmuz ayında gerçekleştirilecek ücretsiz Mobidik Arkeoloji Kampı hakkında da bilgi var)... 'Tarihte Gökbilimine Yön Verenler' sayfasının konuğu bu ay Brane, Kepler, Galilei ve Newton. Sanırım gözümüzü bu ay gökyüzünden alamayacağız. Bildiğiniz gibi 27 Ağustos'ta Mars, Dünya'ya en yakın konumunda olacak. (Ayrıntılı bilgi için Bkz. Cumhuriyet Bilim Teknik, 28 Haziran, sayı 849)
Prof. Dr. İsmail Doğan'ın yazısı da bu ayın dikkate değer yazılarından. Taraftar olmayı sorgulayan ve sorgulatan 'En Büyük Kim?' adlı yazı fanatikleri çook düşündüreceğe benziyor... Bisiklet tutkunu musunuz? O zaman bu yazı tam size göre 'Rüzgârla Yarışmak'. Bisiklet sporuyla ilgili her türlü bilgiyi edinip rüzgârla yarışmaya ne dersiniz?
'Geçmişe Yolculuk' yazılarla ve fotoğraflarla gerçekten bizi geçmişe çekiveriyor. Eski tatiller, mayolar, çikolata kâğıtları... Çizgi roman, Anket, Haber, Kitap Tanıtımları, Zihni Sinir ve Sizin Fotoğraflarınız sayfaları her sayıda olduğu gibi yine var bu ay Mobidik'de. Tatilde eğlenmeniz için bir de eki var derginin. 'Zekâ Oyunları'... Genç kaşifler bu ay da çook şey öğreneceğe benziyor...
Ebe Sobe
Temmuz 2003, Sayı 21
Tatille birlikte bisiklet mevsimi de geldi. Ebe Sobe de bu ay 'Bisiklet' konusunu seçmiş. Saadet Ceylan'ın kapak illüstrasyonu ile insan bisikletine atlayıp kırlara çıkmak istiyor. Burhan Eren de bize bisikletlerin dünyasından 'Merhaba' demiş. ''Bisiklet bisiklettir, her türlüsü güzeldir. İçine pasta-çörek ya da kitap koyabileceğim küçük bir sepeti olmalı ama. Ya da annem fırından ekmek istediğinde, içine ekmek koyabileceğim... Zili ve el frenleri de olmalı, karşıma birden çıkıveren kedilere çarpmamak için. Oturacağım selesi rahat olmalı bir de... Ki yorulmadan saatlerce gidebileyim''
'İpucu' sayfasında bisikletler hakkında neler öğreniyoruz neler. İlk bisikletin 1817 yılında Alman Baron Drais tarafından icat edildiğini biliyor muydunuz? Ama bu bisiklet öyle bildiğimiz bisikletlerden değilmiş çünkü tahtadan yapılmış! Fred Çakmaktaş gibi ayakları yerde sürükleyerek binmek gerekiyormuş!
Bu ayın öyküsü Nur İçözü'nden 'Güneş Çiçekleri'... Yine bilmeceler, fıkralar, şiirler, masallar var Ebe Sobe'de... 'Bilgi Dağarcığı' sayfası yine bizi hem eğlendiriyor hem bilgilendiriyor. Helikopterlerin pervaneleri neden yukarda dersiniz? Uyurken gözlerimizi neden kaparız? Kelebekler yönlerini nasıl bulur? Daha neler var neler...
'Kitap Kurdu'ndan kitaplar hakkında bilgi alırken, 'Haberler'den de çevremizde neler olup bittiğini öğreniyoruz...
'Altını üstüne getirdiğimiz odayı toplayabilme hızı, erkenden yatırmama alışkanlığı, odaların duvarlarına çizdiğim resmi anlayabilme kabiliyeti'... Bunlar ne mi? Anne karnesi! Bir de baba karnesi var. İşte ondan da birkaç madde. 'Bugün okulda ne öğrendin, diye sormama becerisi, hafta sonları ödevlerimi sormadan beni gezmeye götürme nezaketi, karnemde gördüğü kırık notların sadece rakamsal bir değer taşıdığına inanması'... Kimlerin anne babası sınıfta kalıp kimlerinki geçecek dersiniz?.. Bu yaz çok eğlenceli geçiyor canım çook...
Çoluk Çocuk
Temmuz 2003
'Çocuklarda Hareket Eğitimi', 'Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele', 'Çocuklar Mutfakta', 'Okulda Cinsel Eğitim ve Buluğ Çağı' ve 'Kaçıncı Çocuk, Nasıl Çocuk?' bu ayın konularından. Çoluk Çocuk' un temmuz ayı dosya konusu ise 'Mutlu Bir Yaz Tatili İçin'. Dosya, boş zamanları değerlendirme önerilerinden, ailelerin çocuklara uygulamaları gereken ödev politikasına ve yerel yönetimlerin sorumluluklarına kadar uzanan yazılardan oluşuyor...
Hilal'in Sihirli Değneği (Fadiş, Gülten Dayıoğlu)
Fadiş'in annesi ve babası ayrıdır. Fadiş annesiyle kalır ve temizlik yaparak geçinirler. Ama Fadiş annesiyle temizlik yapacağı evlere gidince ev sahipleri sürekli azarlarlar. Bunun üzerine annesi Fadiş'i bırakacak kimsesi olmadığı için onu teyzelerine, dayılarına yollar. Her ay annesi ona para yollar. Teyzesi ve dayısı da ona çok kötü davranır. Babası da Fadiş'i birkaç kez kaçırır. Babasının amacı Fadiş'i kaçırıp annesinin ondan boşanmasını istediği içindir. Kısaca kitapta annesi babası ayrı olan köylü bir kızın çektiği zorlukları ve acıları yer alıyor. Benim değiştirmek istediğim bölüm, Fadiş'in annesinin yanına dönünce yatılı bir okulda annesinin çalıştığı evin sahipleri yardımıyla kalacağı bölüm. Fadiş annesinin yanına dönmeli ve annesiyle birlikte köylerine giderek orada okumalı...
Hilal Belgin Akar (12)
TBMM İlköğretim Okulu, Kocaeli.
Hilal'cik, Fadiş köyden şehre neden gelmiş merak ettim. Şehirde ya da köyde arkadaşı var mıydı? Annesi çalışırken o neler yapıyordu ya da düşünüyordu? Yine çok meraklıyım değil mi? Off off, ne olacak benim bu halim dersin?.. Bana yine yazarsın değil mi? Bakalım sihirli değneğin be kez neler yapacak? Beni meraktan öldürme olur mu?
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
Duydunuz mu?
Aile Eğitim Danışmanlığı Bülteni (AED)
Bülten, anne babalara çocuk gelişimi üzerine pratik bilgiler veren 'ebeveyn okulu' türündeki yazılarından oluşmaktadır. Ücretsiz olarak birçok kitabevinde dağıtımı yapılan bülten, aylık olarak yayımlanmakta ve müzik, film, kitap ve tiyatro değerlendirme yazılarının dışında, ailelere yol gösterecek rehber yazılardan oluşmaktadır. 'Zekâ Ölçülebilir mi?', 'Karakter Eğitimi', 'ÖSS', 'Çocuğum Gitgide Benden Uzaklaşıyor' gibi başlıklar yazılardan seçmeler... Farklı konularda da kurumlara ve ailelere danışmanlık veren Edam'ın yayınları arasında 'KUYEB' adlı altı aylık eğitim bilimleri dergisi de var. Eğitim bilimcilerin fikirlerini paylaştıkları bir platform olan dergi, eğitime derinlemesine bakmak isteyen aileler için de yararlı bir kaynak. İstanbul dışında dağıtımı olmayan dergiye internetten ulaşmak isteyenler için, adres http//www.edem.com.tr
Neverland Çocuk Kitabevi
'Kitapları çocukların ulaşabileceği bir yere koyduk' diyen kitabevi, Peter Pan sembolü ile çocukları büyülü bir dünyaya davet ediyor. Adı 'Neverland'; çocuk olan ya da kendini çocuk hisseden herkes bu masal ülkesinde yolculuğa çıkabiliyor. Dur durak yok bu dünyada. Çikolata evler, kor-
sanlar, periler her sayfanın arasından çocukları selamlıyor. Bir bakıyorsunuz yedi cüceler bir yerden göz kırpıyor size, ya da Oz Büyücüsü elinizden tutmuş, gökyüzünde gezdiriyor sizi... Sihirli değnek bu işe çook seviniyor ve ilk çocuk kitabevine 'hoş geldin' ve 'iyi ki geldin' diyor... Peter Pan'ı tanımayan çocuk mu? Yok canım. Bütün çocuklar onu bilir, bilmeli...
(Kızılay- Ankara; 424 15 13)
Yalınkılıç Halk Okuma Evi
Adana Kozan'daki evinin ahır olarak kullanılan bölümünü düzenleyerek bir 'Halk Okurevi' kurmuş Yalın Kılıç. 18 bin kitaptan oluşan bu kütüphane iki yıldır büyük küçük herkese hizmet veriyor. Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi de bu çabaya katkıda bulunmuş... 'Kitaplara merhaba, yazana, okuyana, okutana merhaba' diyen okuma evine Sihirli Değnek de pırıltılarını gönderiyor... Peter Pan, Neverland'den başka, pamukların ve Toros Dağları'nın arasında da yaşayacak anlaşılan. Güzelliklere, yeni oluşumlara, kitap için ve okumak için verilen her çabaya merhaba.
Kitap göndermek isteyenler için Tel 322-515 94 94
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
17072003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
TATİL EĞLENCELERİ...
Havalar çok sıcak çook. Evden dışarı çıkılmıyor. Uzun süre televizyon izlemekle ya da bilgisayarla uğraşmakla da geçmez ki koca bir yaz. Kitap okumak sıkıcı mı? Peki bunlara ne dersiniz? Sihirli Değnek bakın bu hafta nelere dokunuyor...
Çocuk Fıkraları
Adnan Ersan, Arkadaş Yayınları, 2003, 94 Sayfa
Karikatürler Cemalaettin Güzeloğlu
(8+)
Çocuk Fıkraları gülmece kitaplarından tanıdığımız Adnan Ersan'ın çocuklar için yazdığı fıkralardan oluşan bir kitap. Çocukların afacanlıklarını anlatan yüzlerce fıkra, renkli ve eğlenceli çizimlerle desteklenmiş. Her fıkrada farklı bir çocuk isminin kullanılmış olması, kitabı, doğacak çocuklarına isim arayan aileler için de ilgi çekici kılabilir.
'Tekin gazetesini okuyan babasına 'Babacığım, bir bardak kola ile bir dilim pasta ister misin? Hayır yavrucuğum. Hadi şimdi de sen bana sor babacığım.'
'Özge annesine sordu Anneciğim, bir diş macunu tüpünde ne kadar macun vardır? Bilmiyorum kızım. Ben artık biliyorum, yaklaşık iki metre.'
'Nazlıgül annesine kardeşimin nesi var? Dişleri çıkıyor yavrum. Peki niçin bağırıyor, yoksa diş istemiyor mu?'
Eğer Çocuk Fıkraları' nı severseniz, yazarın, Soğuk Bilmeceler, Güldüren Saçmalar, Güldüren Espriler, Mezartaşı Esprileri, Onu Öyle Demezler, Temel Bilmeceleri ve Fil Bilmeceleri adlı kitapları da ilginizi çekebilir.
Gırtlağına Kadar
Jim Cutlass'ın Serüvenleri
Jean Giraud, Remzi Kitabevi, 2003, 72 Sayfa
Resimler Christian Rossi
Çeviri Zeynep Şarlak
(10+)
Çizgi roman kahramanı Jim Cutlass'ın yeni bir serüveni Gırtlağına Kadar... Caroline, gizemli Beyaz Timsah'ın esiri olarak ıssız bir adada alıkonmuştur. Jim Cutlass Caroline'ı kurtarmak istemektedir. Ancak her geçen gün düşmanları artmakta olan Jim Cutlass'ın işi bu kez de kolay değildir. Bir de yaklaşmakta olan kasırga haberi eklenince işler daha da karışır. Sizce Jim Cutlass Caroline'ı kurtarabilecek mi? Başı dertten kurtulmayan Jim Cutlass acaba bu kez kimlerle mücadele edecek?
Afrika inanışlarına bulaşan bu maceranın daha iyi anlaşılabilmesi için kitabın Önsöz'ünde konuyla ilgili gerekli açıklamalar yapılıp, Vudu inanışının tarihi ve kültürel geçmişi okuyuculara aktarılmış...
Gırtlağına Kadar, 'serüven' çizgi roman özelliklerini taşımaktadır. Bu tür çizgi romanlarda düzeni bozmak isteyen kötüler vardır ve bunlar genellikle çirkin olarak resimlendirilirler. İyi olansa düzenin koruyucusudur ve güçlüdür. Kahramanların doğa üstü güçleri de vardır. Sınıflandırmalar ve ön yargılar içermesinin yanı sıra, savaş, intikam, şiddet gibi özellikleriyle de çizgi romanların çocuklar için zararlı olduğunu düşünenler bulunmaktadır. Çocuklara 'Tom Miks, Teksas okutulmalı mı' tartışmasıyla yıllardır epeyce kafa yoran ailelerin, eğitimcilerin ve psikologların hem haklı ve hem de haksız oldukları yönler vardır. Çizgi romanın zararlı olduğunu düşünenler, bu türün, çocuğun dilini bozduğunu, onu düşünme tembeli yaptığını ve her toplum gerçeğiyle bağdaşmadığı için duygu ve düşünce yozlaşmasına neden olduğunu, kavga ve şiddeti destekleyip çocuğu suça yönelttiğini söylemektedirler. Ancak, kötü örneklere bakıp, bu türü tamamen dışlamak da yanlıştır. Yaklaşımı açısından edebi eksiklikleri olsa da, çizgiyle birleşen anlatımı aslında çocuklara yeni boyutlar, yeni bakış açıları da kazandırabilmektedir. Olayları çözerken resim ve dil arasında ilişki kurmaya çalışan, ipuçlarını arayan ve serüven gereksinimlerini karşılayan çocuklar, zamanla diğer türlere de yönelerek, çizgi romanları bir geçiş türü olarak kullanabilmektedirler. Bu türü savunan uzmanlar, önemli olan şeyin, bunun tek okuma türü olmasına izin vermemek olduğunu söylemektedirler. 'Yasak ilgi çeker' fikrinden yola çıkan Sihirli Değnek de diyor ki, 'çocuklara çizgi roman okumayı yasaklamak yerine, iyi seçilmiş örneklerle, onların resim-yazı okuma zevkini de tatmalarına izin verelim'... İşte size çizgi romanın olumsuz etkilerini azaltabilecek birkaç etkinlik 'Noktalama işaretlerini çalışmak, kahramanlar aracılığıyla doğru değerleri buldurmak, boş konuşma balonlarına yazı yazdırmak ya da öyküyü yeniden yazdırıp çocuğun kendi çizgi romanını oluşturmasında ona yardımcı olmak.'
Çocuk Adam
Müjdat Gezen, Bu Yayınları, 2001, 103 sayfa
Resimleyen Tuncay Batıbeki
(9+)
Yoklar Köyü'nde gerçekten de hiçbir şey yokmuş. Ama defterle kalem varmış. İlk soruyu soruyorum, demiş Ali Dede. Yaz bakalım. Ben, babanın babası olursam senin neyin olurum? Minik Garip, küçücük parmakları arasına yerleştirdiği kurşun kalemle sarı defterine heceleye heceleye yazmış Ar- ka- da- şım... Dede bakmış, bakmış sonra gülmüş Aslında deden olurum ama bu cevaba da bir diyeceğim yok, arkadaşım. O günden sonra da dedeyle torun arkadaş olmuşlar... (S.22)
Çocuk Adam'daki Ali dedeyle Minik Garip'in hikâyesi işte böyle başlamış. Sonra neler mi olmuş? O da sürpriz olsun... Kitapta bundan başka, şiirler var, masallar, anılar var... Aptal Hamdi'nin hikâyesi de bunlardan biri. '...Bir gün kapı çaldı. Açtım. Kapının önünde kısa boylu, biraz koca kafalı, kırmızı yanaklı, burnunun iki yanında azıcık çilleri olan tombulca bir oğlan çocuğu duruyor... Merhaba, dedim. Merhaba, dedi... Bir şey mi istedin çocuğum? Hayır. Eee, neden çaldın kapıyı? Ben hırsız değilim, kapınızı çalmadım, işte yerinde duruyor. Bunları çok ciddi söylediği için önce şaşırdım. Peki ne istiyorsun öyleyse? dedim. Ben seni tanıyorum, dedi. Güzel, ama ben seni tanımıyorum. Benim adım aptal Hamdi. Aptal Hamdi mi? Evet, n'olmuş? İçeri gel Hamdi, böyle kapı ağzında konuşmayalım, dedim. Ayakkabılarımı çıkarayım mı? Yok çıkarma, yarın temizlik var zaten, öylece geç. İyi oldu bu, çünkü ayağımda ayakkabı yok, dedi. Baktım, çorapla. Böyle mi dolaşıyorsun sokakta? dedim. Hayır, sokağa çıkınca çoraplarımı çıkartırım. Niye? Niye olacak? Kirlenir de ondan!... (S.30).
Aptal Hamdi'yi daha yakından tanımak istiyorsanız, Müjdat Gezen'in Çocuk Adam adlı kitabını okuyabilirsiniz. Masallarda ve şiirlerde kimi zaman hüzünlenseniz de, Tuncay Batıbeki'nin yaramaz çizimleri sizi gülümsetecek...
Büşra'nın sihirli değneği
... Bu köşenin tam bana hitap ettiğini düşünüyorum. Çünkü okuduğum kitaplardaki olayları zaman zaman değiştirmek geçer içimden. Geçen gün Ömer Seyfettin'in 'Kaşağı' adlı hikâyesini okumuştuk sınıfta. Sihirli değneğim olsaydı babanın ve annenin çocuklarına karşı katı davranışını, yazarın kardeşine iftira atışını değiştirmek isterdim... Yazar atı tek başına tımar etmek istiyor. Fakat küçük olduğu için başaramıyor. Başaramayınca da kaşağı ezip atıyor. Babasından korktuğu için de kaşağıyı kardeşinin kırdığını söylüyor. Baba hiç araştırmadan suçsuz küçük oğluna bir tokat atıp ahıra girmeme cezası veriyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen çocuğunu affetmiyor. Bu kadar ağır ceza gerekir mi? Ben baba olsaydım, çocuklarım yaramazlık yapınca ikisini de dinlerdim. Bir daha yalan söylememeleri için uyarırdım. Bu kadar ağır ceza vermezdim. Hem de affederdim. Ayrıca anne de çok ilgisiz. Hem babanın çocuğu affetmesi için bir şey yapmıyor hem de çocuklarını her yaz bırakıp İstanbul'a gidiyor. Ben anne olsaydım çocuklarımı da yanımda götürürdüm.
Büşra Sormaz (11)
Özel Darüşşafaka İlköğretim Okulu, Sarıyer, İstanbul.
Büşra'cık sihirli değneğini kullandığın diğer kitapları da çok merak ettim doğrusu. Bana yine yaz, beni merakta bırakma, olur mu?.. Hediyen mi? Yolda, yolda. Yoksa geldi de, çoktan kapıda mı?
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Sabırsız sihirli değnek sahiplerine duyurulur!
Merak etmeyin, Sihirli Değnek'e gelen her mektup sırası geldiğinde bu sayfada yayımlanacak. Hemen küsmeyin olur mu? Yol uzun. Birazcık sabır. ) Kızgınlıklarınızı da Sihirli Değnek'le paylaştığınız için teşekkürler... Mektuplarınızı bekliyorum...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Aktif Öğrenme, Prof. Dr. Kamile Açıkgöz, Eğitim Dünyası Yayınları, 2002.
* Dolto Gözüyle Çocuk Yetiştirme, Jean-Claude Liaudet, Güncel Yayıncılık, 1999.
* Devrim Yasaları Odağında Öğretim Birliği, Prof. Dr. Mahmut Adem, Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, 2001.
* Çizgi Roman ve Çocuk, Prof. Dr. Nilüfer Tuncer, Çocuk Vakfı Yayınları, 1993.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
24072003




SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Suşa ile Kiki Yerle Gök Arasında
Erdoğan Kahyaoğlu, İş Bankası Kültür Yayınları, 2003, 103 Sayfa.
Resimleyen Mengü Ertel
(8+)
'Sırtındaki kabuk yürüyüşünü güçleştiriyordu. Sağa sola dönmek bile bir sorun oluyordu. Yumurtasından çıkıp toprağa adımını attığından bu yana kabuğu hep sırtındaydı. Hayatı boyunca onunla birlikte yaşamak, onu devamlı sırtında taşımak zorunda mıydı? ... Bazen rüyasında sırtındaki kabuk iki yana açılıyor, birer kanada dönüşüyordu. Gökyüzünde bir kuş gibi uçuyordu.' (S.8).
Suşa bir kaplumbağa. Yaşamı ve yaşamayı seven meraklı minik bir kaplumbağa. Bir gün konuştuğu bir kuş ona çimenlerle kaplı bir düzlükten bahseder ve Suşa artık yerinde duramaz olur, sonunda kendini yollara verir. Çünkü sık ağaçların gölgesinde yaşayan bu minik kaplumbağa hiç düzlük görmemiştir. Zorluklar içinde oraya ulaşır. İlk kez güneşin büyüklüğünü ve gökyüzü ile yeryüzünün birbirlerine sarıldığı noktayı görür, güzellikler karşısında büyülenir Suşa.
'Acaba oraya kadar gitse, o da gökyüzü ile kucaklaşabilir miydi? Tıpkı kuşlar gibi yeryüzüne yukarıdan bakabilir miydi?.. Hiç düşünmeden karar verdi. Gökyüzü ile düzlüğün kucaklaştığı yere gidecekti. Bulutlara tutunup gökyüzüne tırmanacaktı. Sonra bulutların üzerine oturup yeryüzünü seyredecekti. Evet, oraya gidecekti.' (S.17)
İşte o an karar verir yola çıkmaya Suşa. Yürür, yürür, yürür... Yıldızları, Ay'ı, çiçekleri görür. Geceyle, yalnızlıkla ve korkuyla tanışır. Bir de Kiki ile. Kiki bir kuştur. Suşa heyecanla ona nereye gittiğini anlatır. Kiki kulaklarına inanamaz. 'Hiç tanımadığı bir kaplumbağa nasıl olur da aynı şeyi düşünebilirdi? O da, daha kısacık olan yaşamında bir tek şeyi merak etmişti. Gökyüzünün yerle birleştiği çizgiye uçarak ulaşabilir miydi? Oraya varıp, işte tam da o noktada, o çizgiye ayaklarını basabilir miydi? Basabilseydi ne olurdu? O anda gökte mi olurdu, yoksa yerde mi? (S.26)
Suşa ve Kiki'yi birleştiren bu merak onları yol arkadaşı yapar. İki dost hayallerini gerçekleştirmek için yola koyulur. Kabuğunun önemini de işte o zaman anlar Suşa. Bu yolculukta hem kendini tanır hem de çevresini. Tehlikeler, korkular, acılar, sevinçler ve heyecanlar iki dostu yalnız bırakmaz. Dostluk, dayanışma ve sevgiyle ilerleyen Suşa ve Kiki acaba yerle göğün birleştiği o yere ulaşabilecekler mi dersiniz?..
Suşa ile Kiki' nin heyecanına ortak olmamak ve bu yolculuğa katılmamak mümkün mü? Erdoğan Kahyaoğlu'nun konuya yaklaşımı ve anlatımı dikkate değer. Öğretici olma kaygısı gütmeden yazılan bir metnin de çok şey öğretebileceğini gösteren güzel bir örnek. Orman kuralları, yaşam savaşı, dostluk, fedakarlık, paylaşım, bilginin önemi, azim gibi öğretiler satır aralarına özenle gizlenmiş. Her birini keşfetmek ayrı bir zevk! Basit ve kısa cümlelerin edebi anlatımla yan yana olamayacağını, olursa da çocukların bunu anlayamayacağını düşünenler için de güzel bir örnek Suşa ile Kiki. Gerek dil kullanımı, gerekse tekrarlardaki ve vurgulardaki anlatım çeşitliliği ile bu iki dost çok şey anlatıyor, hem küçüklere hem de büyüklere.
'Korku bir köşeye kaçıp, uykuya yer açtı. Kiki kendisini uykunun kollarına bıraktı.' (S.47)... 'Biraz ilerde ise sivri bir kaya parçası bulutların üzerine oturmuştu. Kaya parçası boşlukta öylece yüzüyor gibiydi.' (S.91)... 'Hiçbir şey görmüyordu. Sonsuz bir beyazlık içinde kanat çırpıyordu. Bulut onu yutuyordu sanki.' (S.93)...
Anlatıma bir de görsel estetik eklenince Suşa ile Kiki'nin tadına doyulmuyor. 2000 yılında yitirdiğimiz grafik sanatı duayeni Mengü Mertel, çizgisinin son şiirini, çocuklar için yazmış bu kitapta. Metin ve çizgilerin birbiriyle uyumu, bunun okuyucuda uyandırdığı duygu görmeye değer!
Suşa ile Kiki uzun zamandır yollardaymış aslında. 'Yerle Gök Arasında', 5. Sokak Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmış ve 2001 Mayıs'ında Viyana Uluslararası Çocuk Festivali'nde sahnelenmiş... Eee, siz de bu yolculuğa katılmak için daha ne bekliyorsunuz?
Bacaksız Tatil Köyünde
Rıfat Ilgaz, Çınar Yayınları, 2003 (13. Basım), 93 Sayfa.
Resimleyen Turgut Keskin
Kapak Altan Saraçoğulları
(8+)
Bacaksız'ı bilmeyen var mı? Hani şu 'Kamyon Sürücüsü', 'Sigara Kaçakçısı' ve 'Paralı Atlet' olan Bacaksız. Rıfat Ilgaz'ın o sevimli, afacan, akıllı kahramanı Bacaksız. İşte şimdi de 'Tatil Köyünde'... Bakın bu kez hangi serüvenin peşinde...
Bacaksız bir gün köylerinin yakınındaki Fener'in yanında çadır görür ve heyecanla annesine 'Anneee, bak fenerin oraya askerler çadır kurmuş!... Annesi, çadırı askerlerin kurmadığını biliyordu. O çadırı dışardan gelenler kurmuş, yazı burada geçirecek onlar, dedi. Kimmiş bu dışardan gelenler? Babanın gittiği yerlerden gelen yabancılar. Almanya'dan mı gelmiş bunlar? Canım, gerisini ben de bilmiyorum. Kimi Almanya diyor, kimisi Fransa... Artık Fener'e kadar gitmeli, çadırı kuran dışardan gelme konukları görmeliydi. Babasının çalışmaya gittiği Almanya'nın insanlarını nasıl yaratıklardı, gözleriyle gidip incelemeliydi... Tek başına nereye gidiyordu? Ya bu Almanlar, üzerine saldırıp onu kovalarsa? Bacaksız'ın kendilerini taşa tutacağını sanıp ona temiz bir dayak atarlarsa?.. Taa Almanya'lardan kalkıp burnunun dibinde çadır kuracaklardı da, Bacaksız Bahri gidip görmeyecekti. İşte bu olmazdı. Bacaksız'ın yasalarına aykırıydı bu vurdumduymazlık... (S.8-9). Böyle başladı işte Bacaksız'ın tatil köyü macerası. Arkadaşı Tekin'in onlara süt sattığını öğrendi ve onunla beraber tanışmaya gitti yabancılarla. Fransız bir aileydi. Ailenin kendi yaşlarındaki kızı Jülyet'le tanıştı. Anne, büyükbaba, büyükanne ve iki erkek çocukla da. Aileyi pek sevdi Bacaksız. Onlar da Bacaksız'ı. O da Tekin gibi bir şeyler satmalıydı onlara. Her gün elinde yoğurt, süt, cevizle ziyarete gitti Bacaksız Bahri Fransızları. Para kazanmak çok güzeldi. Ama bir gün diğer köylüler de keşfediverdi bu Fransız aileyi. Sonra ne mi oldu? Sürpriz!.. Bilseniz Bacaksız'ın başına neler geldi neler?..
Gülmece... Çocuklar gülmeye bayılır. O yüzden de bir çok kitap, türü gülmece olmasa da, gülmece unsurlarını zaman zaman kullanır... 'Hababam Sınıfı' ile büyük küçük herkesin sevgilisi olan Rıfat Ilgaz, çocukları da unutmamış, onlar için 'Bacaksız' dizisini oluşturmuş. Rıfat Ilgaz'ı okuyup da gülmemek olur mu? Ama mizahın, yazınsal bir türden çok, bir tavır, bir tutum olduğunu, söyler Rıfat Ilgaz. Mizahın roman, öykü gibi başka bir türle birlikte var olduğunu, amacının da güldürmek değil yergi olduğunu, o yüzden de güldürerek sorunları unutturmak için değil eleştirel bir yaklaşımla sorunları fark ettirmek için yazdığını, söyler.
Öz yaşamından çok şey vardır kitaplarında Rıfat Ilgaz'ın. Bacaksız'ın kendi gibi Cide'li oluşu, İstanbul'a göç etmeleri vs... Kahramanları seçilmiş iyi insanlardır. Yazar, 'olumlama' yöntemini kullanarak çocuklara olumlu örnekler vermeye çalışır. Ama çatışmalar her zaman vardır. Verdiği olumsuz tiplerle de gerçek yaşamı yadsımaz ve seçimi çocuklara bırakır, onları zorlamaz... Bacaksız, her serüveninde sevgi, dayanışma ve umut vermeyi unutmaz arkadaşlarına. Satır aralarında da çok şey söyler Bacaksız. Balık tutmak, yüzmek, arkadaşlık, köy yaşamını adına neler yok ki bu kitapta. Hele kültürler arası farklılıklara ve yabancı dile yaklaşımı görmeye değer... Sihirli Değnek bütün bacaksızlara soruyor Siz hala Rıfat Ilgaz okumadınız mı yoksa?
Ece'nin sihirli değneği
(Çocuk Müzesi, Necla Ülkü Kuglin, Bilgi Yayınevi)
Birkaç çocuk ve bir teyze bir resim grubu açarlar. Ancak çocuklar resimleri pek iyi çizemezler. Bir ressamdan yardım almak isterler. Ressam kabul eder. Yapılan resimler sonucunda bir sergi açılır. Daha sonra olaylar bitince çocuklar bu sefer yaratıcılıklarını geliştirerek kendilerini bir şekle sokarlar. Bu şekiller bir aslan, bir eşya ve bu gibi şekillerdir. Kendilerini şekle sokmaları hoşuma gitti. Bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü bu kitap hem bilgi veriyor, hem de öğretiyor.
Ece Kurtuluş (9)
Özel Bilkent İlköğretim Okulu, Ankara.
Ece'cik, anlattığın kitapta benim merak ettiğim bazı noktalar var. Kitabın adı neden 'Çocuk Müzesi'? Çocuklar iyi resim çizemeyince neler hissettiler? Sergide neler oldu? Çocuklar yaratıcılıklarını geliştirerek kendilerini nasıl şekle soktular? Bu işte senin hoşuna giden şey neydi? Öyküde, sihirli değneğini kullanarak değiştirmek istediğin bir bölüm ya da bir şey var mıydı?.. Bana yine yaz, olur mu? Ama bu kez sihirli değneğini elinden hiç bırakma, olur mu?.. Hediyen resimler kadar renkli...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Sabırsız sihirli değnek sahiplerine duyurulur!
Merak etmeyin, Sihirli Değnek'e gelen her mektup sırası geldiğinde bu sayfada yayınlanacak. Hemen küsmeyin olur mu? Yol uzun. Birazcık sabır. ) Kızgınlıklarınızı da Sihirli Değnek'le paylaştığınız için teşekkürler... Mektuplarınızı bekliyoruum...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Hiperaktif Çocuk Okulda, Ed. Dr. Yankı Yazgan, Evrim Psikoloji Dizisi, 2002.
* Etkin Öğrenci Etkin Öğretmen Etkin Eğitim, Doç.Dr. Osman Özsoy, Hayat Yayıncılık, 2003.
* Anneler ve Kızları, Dr. Eveleyn Bassof, Timaş Yayınları Aile Kitaplığı, 2002.
* Anneler ve Oğulları, Dr. Eveleyn Bassof, Timaş Yayınları Aile Kitaplığı, 2002.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...

31072003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Sihirli Değnek tiyatro sezonunun kapanması nedeniyle uzun zamandır minik sihirli değneklere tiyatro bileti hediye edemiyor. Şehirlerinde tiyatro sahnesi olmadığı için oyun izleyemeyen minik okuyucuları da düşünen Sihirli Değnek ara sıra tiyatro oyun kitapları da tanıtıyor. Oyun izleyemeyenlerin oyun kitabı okuyarak bu oyunlarını kendi göz sahnelerinde canlandırmalarını istiyor. İşte bu haftanın oyun kitabı Hoş Geldin Esin Perisi ...
Hoş Geldin Esin Perisi
Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları, 2003, 55 Sayfa
(İlkgençlik)
Oyun, adından da anlaşıldığı gibi bir esin perisinin öyküsü. Çocuklara öykü yazmaya çalışan ama bir türlü yazamayan bir yazara yardım ediyor bu kez Esin perisi. Esin perisi kim mi? Bazıları onu 'ilham perisi' diye de çağırır. Hani bir şey yazıp çizerken insanlara yardımcı olan, onlara ilham veren şu peri. Ama Esin perisi'nin bu kez işi biraz zor çünkü bu yazar ona pek inanmıyor!
'İyi de siz kim oluyorsunuz? Ben çağırmadığıma göre kim gönderdi sizi? Niye geldiniz?'
'Aaa, bak bak bak, bir de ben çağırmadım diyor. Sen çağırmışsın ya canım, sen çağırmışsın. Anında ulaştı haber ve hemen gönderdiler beni. Bak hiç oyalanmadım, vjjjt, bir saniyede geldim işte, daha ne istiyorsun' (S.18)... 'Oo, yazar olduğun besbelli canım, bana gelince, (Reverans yaparak, abartılı) hay haay, sevinerek söyleyebilirim. Efendim beni periler başkanı gönderdi. (Yazar sinirli gülmeye başlar) Evet, periler başkanı. Çok acil olarak esin perinizi istemişsiniz...
'Biri bana şaka yapıyor olmalı, ama kim? (Üstüne yürüyerek) Bak, doğruyu söyle, yoksa seni Semih Bey mi gönderdi?' (S.19)
Esin perisi amacını yazara anlatmak için epey uğraşır. Yazar, çevresinde ondan başka kimsenin esin perisini göremediğini anlayınca çaresiz inanır esin perisinin varlığına. Verdiği ipuçları ile yazarın konu bulmasına yardımcı olmaya çalışan Esin perisi çeşitli nesneler de gösterir ona. Elma, şemsiye, top, ip, elma şekeri... Sadece nesneleri göstermekle de kalmaz aslında, onlarla ilgili kısa hikayeler de anlatır yazara...
Elma deyince sizin aklınıza ne geliyor? Esin perisi Adem'den Havva'ya, Afrodit'ten Hera'ya, Giyom Tel'den Pamuk Prenses'e kadar uzanır elmanın hikayesini anlatırken. Ama ne yaparsa yapsın konu beğenemeyen yazarı bir türlü heyecanlandıramaz. Ta ki yazarın kız kardeşi onun evine uğrayıp yazardan kızına bakmasını isteyene kadar. Çünkü bu kez yazarın yazacağı öyküye konu bulma işinin içine yeğeni Funda da katılır... Sizce yazar nasıl bir konu bulacak? Funda Esin Perisi'ni görebilecek mi?..
Hoş Geldin Esin Perisi, çocuklara eğlenceli kısa hikayeler anlatmasına rağmen, aslında büyüklere daha çok söylüyor. Özellikle de çocuklar için hikayeler ve masallar yazan yazarlara. Yayıncılık üzerine, etikler, çocuklara yaklaşım ve yazarlık üzerine çook şeyler var bu oyunda... Kısacası, gerek oyun olarak sahneye koyulduğunda gerekse kitap olarak okunduğunda sadece çocuklara değil, anne babalara, eğitimcilere ve yazarlara da yeni açılımlar getirecek Esin Perisi... İlham bekleyen herkese duyurulur!
Eğer oyun kitabı okumaktan hoşlanıyorsanız, işte Ayla Çınaraoğlu'nun diğer tiyatro kitapları Miğfer, Boş Kaplumbağa, Tembel Fare Tini.
Bütün Sabahlarım Senin Olsun
Muzaffer İzgü, Bilgi Yayınevi, 2003, 186 Sayfa
(Gençlik)
Çiçek Ve Furkan'ın aşkını anlatan bir gençlik romanı, Bütün Sabahlarım Senin Olsun... Okul bitmiş, dersler, sınavlar, dershane telaşı bitmiş. Yeni ders yılına hazırlanmaları ve dinlenmeleri için uzun bir yaz tatili var Çiçek'in ve Furkan'ın önünde. Çiçek Kuşadası'na teyzesinin yanına gitmek için hazırlığa başlamış bile. Tatile gideceği için çok heyecanlı ama Furkan'dan uzaklaşacağı için de üzüntülü... Tatilin ilk sabahıyla başlayıp gün be gün takip ediyoruz Çiçek'in yaşamını. Anlattıkları ya da yaşadıklarıyla onun ailesini, arkadaşlarını ve çevresini tanıyoruz. Furkan'a olan sevgisine, onunla ilgili düşüncelerine ve hayallerine ortak oluyoruz. İzmir'deki yaşamı Çiçek'in gözünden görüyoruz. Kordon'u, alış veriş merkezlerini, caddeleri ve doğa güzelliklerini onunla birlikte keşfediyoruz adım adım...
'Ne ararsan vardı bu caddede. Kokoreç de vardı, tavuk döner de vardı, et döner de, Manisa kebabı da... İstersen Adana, inegöl kebabı da yapıyorlardı... İncecik sokaklar, kahveler, balkonlu iki katlı evler...' (S.21)... 'Şimdi insanlar bizim önümüzden geçiyorlardı. El ele tutuşmuş, birbirini omzundan yakalamış gençler öyle çoktu ki...' (S.22)... 'Hemen İzmir'in kıyıcığındaydık... Ama burada hava çok güzeldi. Tertemiz havanın içinde çam kokusu vardı. Karşıdaki dağların tepelerinden geç açmış dağ çiçeklerin kokusu doluyordu burnuma.' (S.37)... 'Furkan'ın elini tuttum. Yüzüne baktım. Ne aydınlık bir yüzdü bu. Burnu çok düzgün, alnı genişti, elmacık kemikleri biraz çıkıktı. Sol yanağında ufacık bir gamzesi vardı. Ama beni en çok etkileyen gözleriydi. Kara renk onun gözlerinde güzeldi. Dudaklarının uçları yanlara devrik, bu onun yüzüne başka bir anlam veriyordu. Konuşurken daha yakışıklıydı Furkan...' (S.44).
Çiçek'in tatilde başına neler gelecek dersiniz? Acaba kendini nasıl bir serüven içinde bulacak? Cevaplarınız Bütün Sabahlarım Senin Olsun'da
Muzaffer İzgü, Çiçek ve Furkan'ın özelinde tüm gençlerin geneline eğiliyor bu romanda. Eğitim sistemi, aile ve arkadaşlık ilişkileri, ilk heyecanlar, korkular, üzüntüler, acılar, etikler, varoluş kaygıları... Hepsi de yaşamın doğallığında. Ancak yine de Sihirli Değnek keşke bazı noktalar o kadar vurgulanmasaydı diyor. Kitabın hitap ettiği yaş grubunun söylevlere olan doğal tepkisini biliyoruz. Zaten satır aralarından da anlaşılan durumların bu kadar söze dökülmesi sanki doğallığı ve samimiyeti bozuyor, kimi yerlerde de asıl görevin önüne geçiyor gibi. Sorunun gerçekçiliğinin yanı sıra anlatımın ve konuya yaklaşımın da - yaş grubunun özelliklerine uygun olarak - içten ve doğal olması gerekliliği göz ardı edilmemeli...
'Ne istiyorlar bizden anne? Biz bu ülkenin bireyleri değil miyiz? Devlet denen şey bireyin mutluluğu için çalışmaz mı? Biz gençler mutlu değiliz anne, hiç değiliz.' (S.12)
'Yaşamımızın parçası Çiçek. Öyle yapmışlar. Yapmışlar ki gençliğimizin ayırdına varmayalım.' (S.56)
'Peki biz gençler kendi kendimizden sorumlu olamaz mıyız?.. Kim bilir cem niçin öyle içine kapanık? Niçin salt gitarıyla arkadaş?... O suda boğulacağını bilmiyor muydu? Bana neyi kanıtlamaya çalışıyordu veya kendine?.. Hangi baskılar, hangi umutsuzluklar, hangi sevgisizlikler? Kaşları çatılmış bir baba mı var? 'Bak bu yıl da kazanamazsan, başının umarına bak' diyen bir baba? 'Yeter bunca yıl sana harcadığım para' diye bağıran bir baba. Cemler kaç bin tane bu ülkede? Hiç ama hiç cemleri düşünmeyen yönetimler, çözüm üretmeyen yönetimler.' (S.134)
Bütün Sabahlarım Senin Olsun, benzer problemlerini yaşayan bir çok genç okuyucunun kendi çözümlerine ulaşmasına, ilişkilerini ve çevresini sorgulamasına fırsat verebilecek sevgiyle ve macerayla dolu bir gençlik romanı. Sadece gençlere değil, eğitimcilere de çok şey söylüyor Çiçek ve Furkan. Hele de kuşak çatışması yaşayan, çocuklarıyla kız-erkek ilişkileri konusunda çatışmalar yaşayan ailelere... Sihirli Değnek, son olarak, ahh şu Çiçek ve Furkan bu kadar da cici çocuklar olmayıp, keşke birazcık yaramazlık yapabilselerdi, diyor! Gençlik işte!..
Hatice'nin sihirli değneği
Annemin Mektupları, Hidayet Karakuş
Bu kitabın içinde dört öykü yar almaktadır. Bunlar, 'Tahta Bisiklet', 'Eski Çanta', 'Ben Ne Olayım?' ve 'Kasabamızın Köpekleri'... Tahta Bisiklet İlker'in annesi mektup yazıyor. Mektupta yaşadığı olaylar anlatılmaktadır. Yazarın babasının bir tatlıcı dükkanı vardır. Bu dükkandaki satışlar sayesinde evine her aybaşı bire ikişer bilezik getiriyormuş. Bir gün dükkandaki satışlar azalmış, eve umutsuz gelmeye başlamış. Bir gün yazarın babası evin önüne tahta parçaları, çivi ve kereste getirmiş. Ama ne yapacağını bilmiyormuş. Sonunda ortaya tahta bir bisiklet çıkmış. İlker onu görünce çok mutlu olmuş. Yazarın babası köydeki tarlalarını, bahçedeki paylarını satmış. Yeni bir dükkan açmaya çalışıyormuş. Beğendiğim yer, sonunda ortaya tahta bisiklet çıkmış. Çünkü ne yapacağını bilmiyor. Ama emeğinin karşılığını alıyor. Eminim ki bu hikayeyi okuyanlar çok beğenmişlerdir. Okumayanlara da tavsiye ederim.
Hatice Uluç (10), Üsküdar, İstanbul.
Hatice'cik, Tahta Bisiklet'ten başka kitaptaki diğer öykülerde de neleri beğenip beğenmediğini merak ettim... İlker tahta bisikleti beğendi ama onunla ne yaptı? Babası ona neden böyle bir bisiklet yaptı? Neden yeni bir dükkan açmak istiyorlar? Bunlara ek olarak, senin öyküyle ilgili düşüncelerini de merak ediyorum. Sihirli değneğinle hangi bölümleri değiştirmek isterdin?.. Sihirli değneğini elinden hiç bırakma olur mu? Hediyen geliyoor... Bana yine yazarsın değil mi?
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42

07082003



SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz * Çizimler Mustafa DelioğluSihirli Değnek dergilere dokunuyor
Çoluk Çocuk Aylık Anne Baba ve Eğitimci Dergisi, Ağustos 2003, Sayı 29
Bu ayın dosya konusu 'Müze Eğitimi'. 'Müzelerin Eğitsel İşlevleri ve Çocuk Müzeleri' adlı yazısında Ömer Adıgüzel, müzenin tarihsel bir fenomen olmasının yanı sıra öğrenme ve sosyalleşmeyi de sağlayabilecek bir çok özelliği taşıdığına da dikkat çekerek, zihinsel kavramayı, merak etmeyi, empatik bağlar kurmayı, eleştirel bakmayı ve pratik beceriler kazanmayı amaçlayan müze pedagojisinden bahsediyor... 'Tarih buluntularla desteklenmedikçe soyut bir kavram olmaktan öteye geçemez. Gerçek tarih nesnelerde saklıdır. Yaratıcı ve üretici beyinlerin oluşturulabilmesi ve bu beyinlerin eğitilebilmesi için, müzeler gerekli ve hatta vazgeçilmezdir' diyen Zeynep Saray da 'Bir Müzenin İçini Görmek' adlı yazısında yapılan bir uygulamadan bahsediyor... 'Kültür, İletişim ve Etkin Öğrenme Ortamı Olarak Müzeler' adlı yazıda 'Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam anlar ve öğrenirim' diyen bir Çin atasözünden yola çıkılarak müze pedagojisi anlatılıyor, insanlar arası iletişimi ve etkileşimi geliştirici bir alan olarak müzelerin ideal bir öğrenme ortamı olarak nasıl kullanılabileceği açıklanıyor... Müzeleri tanıtan 'Geçmişten Geleceğe Bir Yolculuk' adlı yazı çeşitli müze tanıtımlarının yanı sıra iletişim numaralarını da veriyor ilgilenenlere...
Kültürel Mirasımız sayfası bu ay Olimpos'u anlatıyor... 'Sürdürülebilir Enerji Üretimi ve Tüketimi' Doğa sayfasının konusu... 'Çocuklar ve Tarih Öncesi Dönemler' adlı yazıysa uluslararası tarih öncesi eğitimi projesi TEMPER'i açıklayarak okullardaki uygulamalardan bahsediyor... Her zamanki gibi 'Çocuk Hakları', 'Etkinlik', 'Sorunlarımız' ve 'Haber' sayfaları var... 'Çocuğun Eğitimi Planlanırken', 'İşitsel Entegrasyon Eğitimi', 'Sünnet ve Çocuk Ruh Sağlığı', 'Sihirli Yolculukta İlk Üç Ay', 'Deprem Olurken Nasıl Davranmalıyız', 'Haydi Yüzmeye', 'Çocuklarda Yazın Görülen Deri Hastalıkları' ve 'Ergenlerin Gelecek Beklentisi' diğer konu başlıklarından...
Eğitimbilim
Aylık Eğitim ve Kültür Dergisi, Ağustos 2003, Sayı 59
NLP (Nöro-Linguistik Programlama) konusunu kapak yapmış bu ay Eğitimbilim dergisi. Sağlıktan iş hayatına, sosyal fobileri yok etmekten daha kolay ve kalıcı öğrenmeye, dil eğitiminden iletişim becerilerini geliştirmeye kadar hemen hemen her alanda kişisel gelişim aracı olarak kullanılan NLP acaba gerçekten başarının anahtarı mı? 'Neuro yaşamdaki tecrübelerimizin sinir sistemimiz sayesinde beş duyumuzla algılanması ve işlenmesi; Linguistic sinirsel temsillerin kodlandığı, sıralandığı ve anlama kavuştuğu dil ve sözsüz iletişim sistemi; Programming belirlenmiş hedeflere ulaşmak için iletişimimizi organize etmek şeklinde' açıklanıyor NLP. Öğretmenlere ve öğrencilere bakın hangi konularda yararlı oluyormuş 'Sınavlara stressiz hazırlanma, sınav anında bilgileri hatırlama, ders çalışma alışkanlıklarının değiştirilmesi, kalıcı ve hızlı öğrenme, dinleyicileri bilinçdışı düzeyde etkileme, bilinçaltı öğrenmeyi ve öğretmeyi kolaylaştırma, anlamayı hızlandırmanın etkili yöntemlerini kullanma, öğrenmenin önündeki engelleri kaldırma, öğrencilerin geçmişten gelen öğrenim engellerini kaldırma, öğrenen kişileri modelleme'. Birçok alanda farklı şekillerde uygulanabilen NLP'nin istismar edilmeye açık oluşundan yola çıkılarak, bu eğitimi almak isteyenlerin dikkat etmeleri gereken noktalar ayrıntılarıyla açıklanmış...
'Eğitim Dünyası' sayfasında eğitimle ilgili haberler var. 'Bilim Dünyası' ve 'Bilişim Odası' sayfaları da bilimsel gelişmeleri duyuruyor bize... Özel Üniversiteler Rehberi vakıf üniversitelerini tanıtıyor... 'Düşünce ve Kalem' sayfasında bu ay 'Yüksek Öğretim ve Felsefe' konusuna değinilmiş... 'Avustralya'da eğitim, Alternatif bir okul Cam Ocağı, Tunceli'den Harvard'a, Kaosa Yolculuk, Türk profesör yapay elmas icat etti' Eğitimbilim'in diğer konu başlıklarından... Kitap ve film tanıtımları da unutulmamış...
Bilim Çocuk
Sayı 67, Temmuz 2003
Derginin dağıtımından dolayı hâlâ temmuz sayısına ulaşmanın mümkün olduğunu bir kez daha hatırlatarak, Bilim Çocuk'un bu sayısında neler var bir bakalım. Bu ayın kapak konusu 'Yıldırımlar'. Bazılarımız yıldırımları ve şimşekleri hayranlıkla izlerken, bazılarımız bunların neden oldukları gökgürültüsünden korkar. Aslında, yıldırımın ve şimşeklerin, bildiğimiz elektrik akımından başka bir şey olmadığını biliyor musunuz?...
27 Ağustos'a çok az kaldı! Ne mi olacak bu tarihte? Mars ve Dünya gezegenleri iyice birbirine yaklaşacak. En son 60 bin yıl önce bu kadar yakın olmuşlar! Şu günlerde eğer saat 22.00'den sonra gökyüzüne bakarsanız Mars'ı görmeniz mümkün... Uçmak mı, hareketsiz durmak mı daha yorucu dersiniz? Elbette insanlar için hareket etmek daha çok enerji gerektiriyor. Ama kuşların dinlendikleri zaman daha çok yorulduklarını biliyor musunuz?..
Atık maddelerle bir tekne yapmak ister misiniz?.. Daha hızlı yüzmenin tekniklerini öğrenmeye ne dersiniz? Spor ayakkabılarının anatomisini biliyor musunuz?.. Spor yapmak güzel, terlemek de. İyi ama neden ve nasıl terliyoruz merak ettiniz mi?..
Bilim Çocuk'un bu sayısından da çok şey öğreniyoruz... Yanardağların dünyanın güvenlik supabı olduğunu biliyor musunuz? Magmanın dışarı atılmasına yardımcı olan yanardağlar derindeki basıncın düşmesini sağlıyormuş. Yanardağların oluşumunun yanı sıra yanardağ kartları da çok şey anlatıyor bize... Şiirler, öyküler, ilginç haberler, eğlence yine var Bilim Çocuk'ta..
Berfe Özden'in sihirli değneği
Haritada Bir Nokta, Sait Faik
Kişinin haritaya bakışı ve orada bir ada aradığı ve düşündükleri anlatılıyor. Beğenmediklerim Yazı yazmaması, birkaç kuruşluk kahve ve sigara içmeyi istemesi ve bunu gerçekleştirmeyi düşünmesi. Beğendiklerim Kişinin haritaya bakışı ve düşündükleri... Sihirli değnek, sihirli değnek! Kişinin babasının ölmemesini istiyorum. Yazı yazmaktan nefret etmesin. Sihirli değnek! Sakın geri çevirme onu yazı yazmamaya. Adanın tenha yollarında canı sıkılırsa yazı yazacağını, yazmasa deli olacağını sakın değiştirme!.. Cevat Çapan'ın şiirindeki bir sözü bu öyküye benzemiş. 'Ah o bulutsuz gökyüzü, o çırpıntısız deniz! Kumsalını, kayalıklarını uzaktan görebildiğimiz ada!' (Bana Düşlerini Anlat)...
Berfe Özden Teke (10), Üsküdar, İstanbul
Berfe'cik ne güzel işler yapmış senin sihirli değneğin öyle! Sakın bırakma elinden olur mu?.. Sait Faik'in Bilgi Yayınevi Çocuk Kitapları serisinden 'Topal Martı' adlı bir öykü kitabı var. Belki ilgini çeker... Yazdığın 'Selencik-Osmancık' şiirini de çok beğendim. Bana yine yazarsın değil mi?.. Hediyen yola düştüü!..
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi,
Dolapdere / İstanbul
Tel 212- 236 78 42
Sabırsız sihirli değnek sahiplerine duyurulur! Merak etmeyin, Sihirli Değnek'e gelen her mektup sırası geldiğinde bu sayfada yayımlanacak. Hemen küsmeyin olur mu? Yol uzun. Birazcık sabır. ) Kızgınlıklarınızı da Sihirli Değnek'le paylaştığınız için teşekkürler... Mektuplarınızı bekliyoruum...
14082003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Çin'de Gizemli Yolculuk
Lisa Bresner, Remzi Kitabevi, 2003, 93 Sayfa Resimleyen Christine Adam, Türkçeleştiren Birsen Uzma (9+)
Esrarengiz bir madalyon için yapılan bir Çin yolculuğu öyküsü Çin'de Gizemli Yolculuk. Çin'de yapılmış, üzerinde Çince yazılar bulunan ve kimsenin o güne kadar nereden ve nasıl geldiğini açıklayamadığı bir aile mücevheri aslında bu madalyon. 16 yaşına basınca, aile geleneğine göre, anneden kıza geçen bu yeşim taşıyla süslü madalyon Lully'e geçer. Bu merak duygusuyla, Lully ve babası kendilerini Çin'e doğru giden bir gemide buluverir. İşi gereği antikalarla ilgilenen ve sık sık uzun yolculuklara çıkan babası için bile bu yolculuk oldukça heyecan vericidir. 19.yüzyılda geçen bu yolculuğun başka bir özelliği de, yol aldıkları yelkenlinin bir çay yarışına katılmış olması. Kokulu Çin çaylarını en çabuk Londra'ya getiren yelkenliye büyük ödüllerin verildiği bir yarıştır bu. Kaptan Arthur da bu yarışın en hızlı kaptanlarından biridir... Lully ve babası bir aylık bir yolculuktan sonra Pekin'e ulaşır. Lully kendini bambaşka bir dünyada bulur. Diline, geleneğine ve göreneğine yabancı olduğu bir yerde, Çin İmparatorluğu'ndadır artık... Sizce Lully madalyonun sırrını çözebilecek mi? Çin'de başına neler gelecek?..
Çin'de Gizemli Yolculuk, 'Eğlenceli Serüvenler' dizisinin kitaplarından biri. Öykünün yanı sıra, kitabın harita ve resimler eşliğinde dipnot olarak öyküde geçen kavramlarla ilgili bilgiler vermesi dikkate değer noktalardan...
'Çin'de üç tür çay vardır. Beyaz çay az bulunur. Ve çok lezzetlidir. Mayalanarak elde edilen siyah çayın tadı çok güçlüdür. Çinlilerin en çok sevdiği, sabah akşam içtikleri ise yeşil çaydır' (S.18)... 'Yasak Şehir 15.yüzyıldan beri Çin imparatorlarının konutu olmuştu. 72 kilometrekarelik çok geniş bir alanı kaplaması ve duvarlarının rengi nedeniyle Kızıl Kent diye de adlandırılır. Savunma duvarlarının ardında 9999 oda vardır. İnanışa göre 9, erk ve gücün sayısıdır. Son imparator Puyi, 1924'te Yasak Şehir'den çıktığında yaşamında ilk kez dışarı adım atıyordu' (S.60)...
Öykü, sadece ilgili çizimler ve bilgilerle değil, kahramanların anlattıkları söylencelerle de destekleniyor. Bu iç içe geçen öyküler ve aralarındaki bağlantılar kurguya canlılık getirmiş. Özellikle 9 yaş sonrası çocukların başka kültürlere ve yaşam biçimlerine, maceraya ve fantastik öykülere olan ilgisi göz önüne alındığında, Çince öğrenmeye çalışan Lully'nun çabası, Çin gelenekleri ve Çincenin özelliklerini örneklerle anlatan açıklayıcı bölümlerin ilgi çekeceğini söyleyebiliriz...
Eğlenceli Serüvenler dizisinden Köye Gelen Aslan adlı kitap da Mezopotamya'da geçen bir öyküyü anlatıyor. Yine haritalar ve çizimlerden, çivi yazısından tabletlere, su kanallarından yönetim biçimlerine kadar eski uygarlıkların yaşamlarına dair temel bilgileri satır aralarından ediniyoruz...
Sümer Hayvan Masalları
Muazzez İlmiye Çığ, Kaynak Çocuk Yayınları, 2003, Sayfa 24. Resimleyen Nazan Erkmen (6+)
Hayvan masalları deyince aklımıza ilk önce Ezop geliyor değil mi? Oysa 4000 yıl öncesine dayanan hayvan masalları da varmış! Sadece Ezop değil Sümerliler de ormanlar kralı aslanla, kurnaz tilkiyle ilgili masallar söylemişler. Yaşamını Sümer çivi yazılarını çözmeye, bu alanda araştırmalar yapıp eserler yazmaya adayan Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ bu kez de tabletlerdeki kısa masalları çocuklar için genişletmiş ve Sümer Hayvan Masalları adlı kitabı oluşturmuş. Masallar Nazan Erkmen'in sıcacık çizgileriyle de buluşunca ortaya tadına doyulmaz bir çalışma çıkmış... Kitapta altı öykü var 'Tilki Boynuz mu Takmış?', 'Aslan ile Akıllı Keçi', 'Tuzağa Düşen Aslan', 'Tilki Ne Kadar da Cesurmuş!', 'Akıllı Bir Kurt' ve 'Maymun Annesine Ne Yazmış?'. Bu öykülerde kurnaz tilki de, aslan da biraz saf. Sadece onlar değil, başlarına gelen olaylarla maymun, kurt ve keçi de çok şey anlatıyor bize... Bu masallarla Sümerlilerin yaşadığı dönem ve bölgenin coğrafyasını da ayrıntılarıyla öğreniyoruz...
Boynuzlu tilki olur mu? Olmaz ama masaldaki bu tilkinin boynuzları var. Nasıl olmuş bu iş dersiniz? Bir gün avlanmaya çıkan tilki pırıl pırıl boynuzlu yaban öküzünü görür ve onun boynuzlarına hayran olur. 'Öküz kardeş, ne güzel boynuzların varmış. şimdiye kadar boynuzlarının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. Onlar başına ağırlık yapmıyor mu?' dedi. Öküz boynuzlarının beğenildiğine sevinerek, "Tilki kardeş, boynuzlarım için söylediklerine çok memnun oldum, teşekkür ederim. Ben de onları çok seviyorum. Ağır olmasına gelince; sen duymadın mı 'Öküze boynuzu ağır gelmez' atasözünü? Ben onları doğduğumdan beri taşıyorum, hiç ağırlıklarını hissetmedim" dedi. Boynuzlarının sahibine ağır gelmediğine sevinen tilki, 'Ah! Keşke benim de boynuzlarım olsa, kim bilir bana ne yakışırdı, o boynuzlarla ne fiyaka yapardım, üzerime gelenleri onlarla süzerek nasıl da korkuturdum' diye düşünmeye başladı.' (S.8)... Sonra neler oldu neler! Sonunda yaban öküzünün boynuzlarına benzer boynuzlara sahip olan tilkinin başına acaba neler geldi?.. Kıssadan hissenin kimi zaman satır aralarında, kimi zaman da sorularla anlatılmaya çalışıldığı masallardan hayvanlarla ilgili Sümer atasözlerini de öğreniyoruz. Tarihin beşiği Sümer, Muazzez İlmiye Çığ'ın dediği gibi, birçok atasözüne de kaynaklık ediyormuş!
'At, binicisini üstünden attıktan sonra, 'Eğer hep böyle yüküm olsa, halsiz kalırım' demiş.'... 'Dişi köpek gururla, 'yavrularım ister geyik renginde, ister sarı gri olsun, ben yine de onları severim' demiş.'... 'Zavallı eşek! Kendisi içinmiş gibi koşuyor, halbuki efendisi için koşup duruyor'...
Bilindiği gibi yazarın Sümerli bir şairin ağzından Sümer kültürünü anlatan Sümerli Ludingirra da, Sümerli Hayvan Masalları gibi çiviyazılı belgelerdeki bilgilere dayanarak yazılmış bir kitap. Belgesel niteliğiyle o dönemdeki yaşama ışık tutan Sümerli Ludingirra büyüklere de küçüklere de söyleyecek çok şeyi var. Sihirli Değnek diyor ki, fantastik bir kurgusu olan bu kitap, çocuklar için yazılmamış olmasına rağmen, zamanda yolculuk yapmayı seven ilk gençlik dönemindeki okuyucuların ilgisini çekebilir. (Sümerli Ludingirra, Muazzez İlmiye Çığ, Kaynak Yayınları)
21082003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Buzlar Ülkesinin İmparatorları Penguenler Fügen Yıldırım, Kuraldışı Yayınları, 2003, 30 Sayfa Resimleyen Bahar Giray
(7-12)
Güney Kutbu deyince aklınıza ne geliyor? Penguenler değil mi? Hani şu buzdağlarının üzerinde oyunlar oynayan, okyanusa atlayıp yüzen şu sevimli, afacan siyah-beyaz penguenler!.. Henüz penguenlerin dünyasıyla tanışmamış olanlar! Fügen Yıldırım'ın Buzlar Ülkesinin İmparatorları Penguenler adlı kitabı sizi penguenlerin yaşamına taşıyacak. Sarı Kafa ve Tombiş'in gözünden penguenlerin dünyasını okumaya ne dersiniz?
Penguenlerin hayatta kalabilme mücadeleleri, yavruları ve yuvaları, nerede yaşayıp neyle beslendikleri, doğadaki dostları düşmanları, tehlikelerden korunma yöntemleri ve aile ilişkileri sürükleyici bir öykü içinde anlatılıyor bu kitapta. Öykünün içinde yol alırken farkında olmadan -her şeye dair- o kadar çok şey öğreniyor ki insan! Sarı Kafa ve Tombiş penguenin acaba buzlar ülkesinde başlarına neler gelecek?..
"İlk defa bu kadar yüksekten okyanus sularına bakıyordu. Bütün kışı geçirdiği buzlar ülkesi tam karşısında duruyordu. Pars foklarını unutmuştu yine. Çok mutluydu. Amacına ulaşmıştı. Şimdi sıra işin en zevkli kısmına gelmişti. Tombiş karnının üzerine yattı, ayaklarını havaya kaldırarak kaymaya başladı." (S.11)... "Sarı Kafa'nın yumurtlaması Tombiş'i çok heyecanlandırdı. Bir Sarı Kafa'ya, bir buzların üzerinde duran yumurtaya bakıyordu. Büyülenmiş gibiydi. Kendine gelmesi uzun sürmedi. O da, diğer erkek penguenler gibi sıcak yumurtayı alıp geniş ayaklarının üzerine koydu. Koca göbeğiyle ayakları arasına sıkıştırdığı yumurtayı sıcak tutabilmek için, tüylü derisiyle yumurtanın üzerini örttü. Onu öldürücü soğuktan ancak böyle koruyabilirdi. Bebeklerinin dünyaya gelmesine daha tam altmış gün vardı" (S.17)...
Çocuklara satır aralarından seslenerek onlara başka yaşamların gizlerini veren Fügen Yıldırım, bu diziyi oluşturmakla ne iyi etmiş! 'Hayvanların yaşamları hakkında bilgi sahibi olmak, yaşam hakkında bilgi sahibi olmaktır' fikrinden yola çıkarak hazırlanmış olan bu dizinin 'Ormanın Devleri Filler', 'Baraj Mühendisleri Kunduzlar', 'Baharın Müjdecileri Kelaynaklar' ve 'Çitalar' adlı kitapları da var.
Yaşamın döngüsünü ve hayatta kalma mücadelesini, hayvanların yaşamından daha güzel ne anlatabilir ki çocuklara! Çalışmayı seven, tembel, şımarık, kurnaz, kuvvetli, açgözlü, akıllı, huysuz, korkak, sevgisini belli eden, etmeyen, sinirli olan ya da olmayan hayvanlar!. Aşılması gereken engeller, ulaşılacak hedefler, kazanılması gereken yetiler... Her şeyin cevabı doğada var mı dersiniz?
"Yaz geldiğinde yeni doğan yavrular kreşe gidecek kadar büyümüşlerdi. Artık kendi kendilerine bakabiliyorlardı. Bal Kız'ın boyu neredeyse annesininkine yaklaşmıştı. Bazı yavrular kahverengi yumuşak tüylerini dökmeye başladılar. Bu çirkin görüntüye Bal Kız hiç anlam veremedi. Bu felaketin kendi başına da gelmesinden çok korkuyordu. Ama kısa bir süre sonra onun tüyleri de dökülmeye başladı. Bal Kız çok mutsuzdu, görüntüsünden utanıyordu. Onu görmeye gelen anne ve babasına bile görünmek istemedi... Annesi onun sıkıntısının farkındaydı 'Bal Kızım, artık büyüyorsun. Bu yavru tüylerini döktükçe, yerine bizimkiler gibi yetişkin tüylerin gelecek. Ancak o zaman okyanusun soğuk sularına dayanabilir hale geleceksin'... Bal Kız o günden sonra tüylerinin bir an önce dökülmesini beklemeye başladı. artık tüyleri döküldükçe çirkinleştiğini değil büyüdüğünü düşünüyordu."(S.22-23)...
Bahar Giray'ın da sevimli çizgileriyle, buzların arasından sımsıcak bir öykü Buzlar Ülkesinin İmparatorlar Penguenleri...
Komutan Anti Başka Karıncalar Diyarı
Erdoğan Kahyaoğlu, İş Bankası Kültür Yayınları, 2003, 152 Sayfa
Resimleyen Mustafa Delioğlu
(8+)
'Kraliçe Komutan Anti'yi istiyor... Kraliçe Komutan Anti'yi istiyor'... 'Akra huzursuz bir şekilde beklemeye başladı. Komutan Anti zaman zaman gelip Kraliçe'ye bilgi verirdi ama Kraliçe'nin Komutan Anti'yi özel olarak çağırdığını daha önce hiç görmemişti. Önemli bir şeyler olacağını hissediyordu...' (S.11)
Komutan Anti, Kraliçe'nin odasına gelir ve Kraliçe Estar'ın odasının içinde düşünceli düşünceli bir aşağı bir yukarı dolaştığını görür. 'Komutan Anti, size önemli bir görev vereceğim' der Kraliçe. 'Biliyorsunuz, artık bulunduğumuz bölgede yeteri kadar yiyecek bulamıyoruz. Üstelik her yağmur döneminde ailemiz yüzlerce kayıp veriyor. Aynı felaketle tekrar karşılaşmamak için daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Geleceğimiz buna bağlı. Yanınıza birkaç asker alıp, keşif gezisine çıkmanızı istiyorum' (S.18)... İşte böyle başlar Komutan Anti, üç asker karınca Asta, Tarta, Dino ve iki işçi karınca Entu ve Lado'nun macera dolu keşif yolculuğu... Komutan Anti ve diğer karıncaları ormanda neler bekliyor dersiniz?
Komutan Anti ile çalışkan, azimli, savaşçı ve gururlu karıncaların dünyasına konuk oluyoruz. Karıncaların bu özelliklerinin yanı sıra onların sevimliliklerinden de etkilenmemek elde değil. Tabii bunda sadece Erdoğan Kahyaoğlu'nun değil, Mustafa Delioğlu'nun da payı var. Korkunç yağmur ve karıncaların savaş tasviri Delioğlu'nun kaleminden çıkacak da çocuklar beğenmeyecek! Örümcek ve baykuşun sevimliliği hem yazarın hem de çizerin kalemiyle birleşince, çocuklara sadece bu güzel öyküyü okumak ve ormanın derinliklerindeki hayvan dostlarının yaşamlarına dalmak kalıyor...
"Nehir, ağaç köprünün altında sakin sakin akıyordu. Ancak, o çok iyi tanıdıkları bitmek tükenmek bilmeyen şarkısı, şimdi bütün sesleri bastırıyordu. Suyun aktığı yer her zaman gürültülü olurdu. Böyle durumlarda, bütün böcekler seslerini duyurabilmek için hiçbir zaman olmadığı kadar çok bağırır, ama suyun sesiyle yine de baş edemezlerdi. Bir tek kurbağalar hariç. Bütün yaşamlarını suyun içinde ve yanı başında geçirmek zorunda olan kurbağalar, her nasılsa suyun sesini delip, birbirleriyle konuşup anlaşabilmeyi başarmışlardı." (S.31).
Ormanın her köşesindeki canlıdan bir ses var karıncaların bu öyküsünde. Kelebek, baykuş, karıncayiyen, sincap, kaplumbağa... Bakın örümcek avını nasıl yakalıyormuş. '...ağzından fışkırttığı incecik iplik gibi şeyler, Anti'nin kollarına ve bedenine dolanarak onu hareketsiz bıraktı. Sonra birkaç adımda Anti'ye ulaşıp, bir yandan onu salgısıyla sarmaya, bir yandan da bacaklarıyla sıkmaya başladı.' (S.33)...
Doğanın kanunu. 'Güçlü olan ayakta kalır'. Karıncaların yuvalarını geri almak için diğer karıncalarla savaşması kaçınılmaz olsa da, barışçıl yaklaşımları ve şiddete karşı düşünceleri dikkate değer. "Onlar karıncaydı! Başka karıncalar. Ve o, kılıcını başka karıncalara karşı kullanmak için eline almıştı. Oysa daha önce başka karıncalarla hiç savaşmamıştı." (S.54)... "Şimdi öyle şeyler yapın, öyle şeyler düşünün ki düşmanlarımız korksun. Silahlar az kullanılsın. Yerler ölü karıncalarla dolmasın. Ama zafer bizim olsun... Gidin ve özgürlüğümüzü geri getirin." (S.85)... "Onlar ne?... Bitki biti, dedi işçilerden biri. Evet ama canlı, dedi Asta. Evet, dedi. Büyük bir doğallıkla işçi karınca. Biz birbirimize yardım ederiz. Biz onları koruruz, onlar da bize yiyecek sağlar. Asta hiçbir şey anlamamıştı. Kendi yuvasında daha önce hiç böyle bir şey görmediğinden emindi." (S.123)...
İşçi karıncaların savaşçı olarak yetiştirilmesi, bir yuvada iki kraliçe karıncanın olması, güçlünün sömürüsü, affetmenin ve sevginin gücü çocukları çook düşündüreceğe benziyor... Komutan Anti, Başka Karıcalar Diyarı gerçekten de bize uzak diyarlardan sesleniyor. Bu sese kulak vermeli...
Gülaylin'in sihirli değneği
... 'Sakın Annem Duymasın'
Epsilon yayınlamış, Rosie Rushton yazmış. Kitabın beğendiğim tarafı, genç kızın kendisini annesine ve başkalarına karşı savunmasıdır. Beğenmediğim tarafı ise annesinin her şeye olumsuz yaklaşmasaydı. Elimde sihirli bir değnek olsaydı annesinin daha olumlu yaklaşmasını sağlardım...
Gülaylin Yıldız (12), Alibeyköy, İstanbul
Gülaylin'cik, annesinin bu tutumu genç kızı nasıl etkiliyordu?.. Bu durum seni nasıl etkiledi merak ettim. Keşke neden sihirli değneğinle bu tutumu değiştirmek istediğini biraz daha anlatsaydın da bizi böyle merakta bırakmasaydın... Hediyen yoldaa. Diğer kızlar da merakta, değil mi?
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul nilayybilgi.edu.tr
Tel 212 236 78 42
BÜYÜKLERE ÖDEV
... Çocukların, isteklerini, davranışlarını, ilgi alanlarını ve sürelerini kestirmek, yönlendirmek hiç de kolay değil. Üstelik, çoğu teorik kitapta yazan formülleri uygulamak, ateşi paresetamol ile düşürmek gibi, hep ve her çocukta işe yarayan şeyler hiç değil. Yaklaşık üç yıl önce, HYB yayıncılığın, herbiri çeviri kitaplardan oluşan, Çocuk Eğitim Dizisi'ni keşfettim. Okuması kolay, pratik ve uygulanabilir çözümler öneren ve size yalnız olmadığınızı hissettiren bir dizi. Farklı konularda 25 kitaptan oluşuyor, gereksinimleriniz ve çocuğunuzun yaş dönemine göre birini seçebilirsiniz, ayrı ayrı satılıyor. Bir kaç örnek vermek gerekirse, 'Çocuğunuzla İşbirliği Yapabilme', '6-12 Yaşları Arasındaki Çocuğunuzu Aklınızı Oynatmadan Nasıl Terbiye Edersiniz?', 'Kardeş Kavgaları İle Başedebilme', 'Sabah Koşuşturmasını Nasıl Azaltabilirsiniz'i sayabilirim. Ayrıca, çocuk büyütürken, kitaplardan yararlanmanın gereğine inanmayan sevgili babalar için de 'Altmış Dakikalığına Baba ' var.
Nergis Dökmeci
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
28082003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu Kuyruklu Masallar
Güngör Dilmen, Can Yayınları, 2003, 76 Sayfa
Resimleyen Osman Kehri
(7+)
Bu masallar, adından da anlaşıldığı gibi, bize hayvanlar dünyasından sesleniyor! Ama Güngör Dilmen'in de kitabın önsözünde belirttiği gibi, masallarda adı geçen bütün kahramanlar kuyruklu değil. Kaplumbağa, bukalemun, katır, ağaçkakan, leylek, kırkayak, devekuşu, timsah, karga, domuz, salyangoz, kokarca gibi kuyruklu kuyruksuz birçok hayvan var bu kitapta, 29 da masal...
Çocukluğunda babasından dinlediği masalları yeniden yazmış Güngör Dilmen. Halk masallarına yer verdiği gibi, Ruhi Su ve Âşık Veysel'den derlediği iki masal da var kitapta. Hayvanların öyküsü olacak da Ezop ve Lafonten'den masallar olmayacak! Yok yok yani bu Kuyruklu Masallar'da... Kıssadan hisse mi? Olmaz mı, o da var...
Bukalemun'u görüp şaşıran kertenkeleye bakın ne demiş Bukalemun
'Şaşırmış kertenkele / Bukalemunu'n / renk değiştirmesine./ Demiş / Yeğen, söyle hele / ben senin ne renk, ne mene / bir hayvan olduğunu kestiremedim. / Bir gün al, bir gün mor, bir gün yeşil / bu nasıl iştir? / şaşılacak yanı yok, / demiş Bukalemun, / yanar dönerdir meşrebim / kimin sırtındaysam / onun rengine girerim. / (S.13)
Şiirsel anlatımı, kıssadan hisseleri ve yaramaz çizimleriyle çocukların ilgisini çekeceğe benziyor bu Kuyruklu Masallar... Gülmece mi? O da var...
'Kertenkele ile Timsah / karşılaşmasınlar mı? / İkisinin de selamla karışık düşüncesi / Uyy be, Kertenkele azmanı. / Vayy be, Timsah cücesi. / (S.24)
'Kırkayağa sormuşlar / En çok neden korkarsın? / Romatizmadan /
'Ahtapot sevgisine, / Gel seninle kol kola, kol kola, kol kola... / gezelim demiş.'
'Kırkayak, Solucanla karşılaşmış, / sormaz mı / Kardeşim kim yedi senin ayaklarını? (S.67)
Can Yayınları'ndan ilk baskısını yapan kitap daha önce başka yayınevince basılmıştı. Ancak birçok kitapta olduğu gibi, yayınevleri nedense bu bilgiye pek yer vermiyorlar ve kitap yıllar sonra yeni kitap kategorisinde değerlendiriliyor. Sihirli Değnek bu durumda hem yazara, hem önceki yayınevine hem de araştırmacılara haksızlık yapıldığını düşünüyor ve bu bilgiyi atlayan tüm yayınevlerine dokunuyor!..
Ferhat ile Şirin
Derleyen Ferit Öngören, Seyhan Yayıncılık, Neşeli Kitaplar, 2003, 202 Sayfa.
Resimleyen Ferit Öngören
(7+)
Çocuklara seslenmek, onlara farklı alanlardan farklı sesler taşımak. Geniş bir yelpazeden onlara okuma zevki sunabilmek. Sadece masalın, öykünün değil, bilimsel kitapların, gezi yazılarının, şiirin, tiyatro oyunlarının, destan ve mitolojinin de tadını çocuklara keşfettirmek...
Neşeli Kitaplar dizisi bu amaçtan yola çıkmış. Ferit Öngören, halk arasında söylenen Ferhat ile Şirin söylencelerini derlemiş, çocuklara sunmuş...
Ferhat'ın dağları delme hikâyesi şöyle başlıyor. Erzen Padişahı'nın ölmesiyle kızı Mehmene onun yerine geçer. Mehmene Banu, kardeşi Şirin'le birlikte mutlu bir şekilde ülkelerinde yaşamaya başlar. Halk mutludur. Kardeşler mutludur. Şirin'in güzelliği sayesinde düşman ülkeler bile onlarla barış yapmıştır. Şirin, Erzen'de gününü gün etmektedir ancak dünyanın dört bir yanından Şirin'i istemeye gelen elçiler onları rahat bırakmaz. Bu durum karşısında ne yapacağını bilemeyen Mehmene Banu vezirlerine danışır. Ülkeleri birbirine düşman etmeden bu işin içinden çıkmaya çalışan vezirlerden biri sonunda bir çözüm yolu bulur. Böylelikle dillere destan köşkün yapımına başlanır. Bütün ülkelere haber salınır ve Şirin'e yapılacak köşkte çalışmaları için en iyi sanatkâr ve ustalar çağrılır. İşte Şirin de nakış ustası Ferhat'la böyle tanışır. Birbirlerine âşık olur Ferhat ile Şirin. Bu aşkın gücüyle Ferhat neler yapar neler!..
Ferhat ile Şirin'in aşkını anlatırken Amasya'nın coğrafi özellikleri ile de bağlantı kurar Ferit Öngören. 'Bu iki dağı delip geçen nehir, Yeşilırmak, bölgeye can veren bir hayat kaynağıdır. Sanki, koca Ferhat bu iki dağın arasını yarmış, Yeşilırmak'ı oradan geçirmiş ve Amasya ilini var etmiştir.' (S.7)... 'Tozanlı suyuna gelmişken, Ferhat'ın açtığı mağarayı görmemezlik olmaz. Ferhat'ın mağarası yeşillikler içinde bir karanfil gibi açılmıştır. Havası hayat verir, suyu cana can katar.' (S.14)
Yazar, Ferhat ile Şirin'in öyküsündeki olayları ve yerleri sadece günümüzle değil tarihle de ilişkilendirir. 'Cengiz Han'ın akınlarından kaçan Harzemşahları, Selçuklular Amasya'da konuk etmiş. Bu Harzemşahlar içinde, mühendis bir Ferhat olmalı. Amasya'nın ünlü 'Ferhat Su Bentleri' bu günlerden kalmış olsa gerek.' (S.16)...
Çocuklara söylencelerden seslenmek güzel de, diyor Sihirli Değnek, yazar keşke yazmadan önce bazı fikirler ve bunların çocuklara etkisi üzerinde de biraz daha düşünmüş olsaydı. Masallarda yer alan ayrımcı, şiddet ağırlıklı ve kalıplaşmış yargıların günümüz çocuklarına nasıl sunulacağı oldukça önemli! 'Şirin ise her büyülü güzel gibi yeryüzünde canlı olan bütün yaratıkların kalbinde bir yara açmak dilermiş.' (S.37)...
Kurguda gözden kaçan başka noktalara da dokunmak istiyor Sihirli Değnek. Şirin'in Ferhat'a âşık olması, kendisine yapılmakta olan köşke gizlice gidip Ferhat'la buluşması, ona mektuplar yazması, Ferhat'ın da onu sevmesine rağmen Şirin'in yine de acı çekmesi ve aşk mektuplarının Ferhat'ın arkadaşları tarafından neden tehlikeler içinde âşıklara ulaştırıldığı gibi olaylar, kurgu içinde nedenleri açıklanmadan veriliyor. Masalın akışı boyunca bir türlü anlamlandırılamayan bu aşkın imkânsızlığı, sona doğru şu bölüm ile ancak açıklığa kavuşuyor. 'Ferhat ile Şirin nasıl yapıp ta aralarındaki engelleri kaldıracaklarını düşünmüşler. Çünkü Ferhat, bir nakışçı, bir işçi imiş. Şirin ise soylu bir padişah kızı imiş. O çağlarda soylular kendi aralarında evlenirlermiş. Halktan bir insanla evlenmeleri yasak imiş.' (S.137)
Masalın resimlendirmesi de biraz özenli olsaydı keşke, diyor Sihirli Değnek. Ferit Öngören'in yazıp resimlediği Ferhat ile Şirin'in resimleri ne yazık ki Şirin kadar şirin değil!.. Hele bir de resimlerin üzerine pano şeklinde yerleştirilen yazıların kompozisyona karışması!.. 'Şirin'in gönlü Ferhat'a düştü', 'Şirin Ferhat'a altın elma attı', 'Şirin'i görünce Ferhat bayıldı', 'Şirin hasta idi Ferhat'ı görmeye gitti'...
Ferit Öngören halk masallarından Tahir ile Zühre'yi de anlatmış çocuklara. Yazarın çabası dikkate değer. Ancak çocuklara verilen 'konu' kadar bu konunun 'nasıl' verildiğinin de önemli olduğu unutulmamalı...
04092003




SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
DENİZİN İKİ YAKASINDAN
MASALLAR
Çocuk Hakları Beyannamesi, 1959, 10. ilke'si bakın ne diyor 'Çocuk; ırk, din veya öteki nedenlerle ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunmalıdır. Çocuk anlayış, hoşgörü, insanlar arasında dostluk ve barış ve de evrensel kardeşlik ruhuyla büyütülmeli, tüm enerji ve yeteneklerini insanların yararına sunması gerektiğinin bilincine varmalıdır.'
Bu ilkeden yola çıkarak hazırlanmış Denizin İki Yakasından Masallar. 'Yemekleri, şarkıları, türküleri, oyunları benzer olan iki halkın masalları. Türk ve Yunan çocuklarının masalları, barışın, kardeşliğin, dostluğun temel taşı olsun. Büyükler de ibret alsın bu masallardan.'
Dünyanın En Tatlı Ekmeği, Bu Kayık Nereye Gidiyor?
Angora Yayıncılık, 2003, 16 sayfa
Türkçeleştiren Zeynep Bassa
Resimleyen Nilgün Bayraktaroğlu
(6+)
Dünyanın en zengin ve en mutlu kralını anlatıyor bu masal. Ancak kralın bu mutluluğu çok uzun sürmüyor ve gün geçtikçe zayıflamaya, mızmız bir adam olmaya başlıyor. Çünkü canı artık hiçbir şey yemek istemiyor. Doktorlar kralın hastalığının çaresini bulamıyorlar. Bir gün ak saçlı bir adamın yolu düşünce saraya, çıkıyor Kralın huzuruna ve Kral' şöyle bir teklifte bulunuyor
'Anladığım kadarıyla sizin önemli bir şeyiniz yok. İştahınızı kapatan şey, sarayda yediğiniz ekmekler. Sizi ancak dünyanın en tatlı ekmeği iyileştirebilir. Ülkedeki bütün fırıncılara emir verin, size dünyanın en tatlı ekmeğini pişirip getirsinler. O zaman iyileşirsiniz!' (S.4). Dünyadaki bütün fırıncılar dünyanın en tatlı ekmeğini pişirmeye başlıyor. Kimi içine bal katıyor, kimi de şeker. Ne var ki hiç biri kralın derdine çare olamıyor. Kral ak saçlı adama çok kızıyor ve yanına çağırtıyor. Ak saçlı adam
'Benim yanımda üç gün geçirmelisiniz... Bu üç gün boyunca benim tüm söylediklerimi hiç karşı gelmeden yapmalısınız. Üç günün sonunda eğer yine iyileşmezseniz, o zaman bana istediğiniz cezayı verebilirsiniz' diyor Kral'a... Sizce ak saçlı adam Kral'dan ne yapmasını istedi dersiniz? Kral'ın derdine nasıl bir çare buldu?.. Dünyanın En Tatlı Ekmeği büyüklere de küçüklere de çalışmanın önemini, alın terinin ve çabanın insan yaşamına kattığı anlamı anlatan güzel bir halk masalı...
Kitabın diğer masalı da 'Bu Kayık Nereye Gidiyor?' adında. Üç kızı ve karısıyla yaşayan adamın evini terk etmesiyle başlıyor. Adam neden evini terk ediyor dersiniz?
'Adam bakmış ne gelen ver ne giden, karısına ve kızlarına ne olduğunu merak etmiş. Öğrenmek için kuyunun yanına gitmiş. Bir de bakmış, hepsi kuyunun kenarına oturmuş, suda kendilerini seyrediyorlar. 'Niçin bana su getirmediniz? Neredeyse susuzluktan ölüyordum! Diye bağırmış. Karısı ve kızları hep bir ağızdan cevap vermişler 'Bak, hepimiz ne kadar güzeliz. Su falan taşımayız biz artık sana.' (S.12). Adam kızmış ve 'Sizi gidi kendini beğenmişler! Madem öyle, ben de gidiyorum buradan! Hem de çok uzaklara... Sizden daha aptalını görürsem ancak dönerim eve.' demiş. Bu yolculukta başına neler gelmiş neler! Adam evine geri dönecek mi dersiniz? Merak edenler Denizin İki Yakasından Masalları okumalı...
Kimler yazıp derlememiş ki bu masalları! Can Dündar, Fikri Sağlar, Çetin Öner, Yalvaç Ural, Sezai Kaynak. Masallarda Nasreddin Hoca var, Keloğlan var, krallar, prensesler var, anonim Yunan masal ve mitoloji kahramanları var... Sadece içeriğiyle değil görselliğiyle de çocukların ilgisini çekecek bir dizi. Gerek devasa boyutuyla, gerekse hareketli ve sevimli çizimleriyle çocukların ellerinden düşmeyeceğe benziyor bu kitaplar. Özenli bir çalışmanın ürünü olduğu belli olan bu dizi, kolay taşınabilmesi için bir çanta içinde sunuluyor okuyucularına. Angora Yayıncılık'ın çabası dikkate değer!
Çantanın içinden bakın neler çıkıyor 'Duvar', 'Kalem', PKara Kar', 'Keloğlan', 'Yankı ile Yiannis ve Yel Değirmenleri', 'Efsaneler', 'Dünyanın En Tatlı Ekmeği ve Bu Kayık Nereye Gidiyor?', 'Nasreddin Hoca' ve 'Küçük Değirmen, Kuzucuk ve Baston'.
Lamba Şişesi Nasıl Ampul Oldu?
Gülsüm Cengiz,
Morpa Kültür Yayınları,
Resimleyen Saadet Ceylan
Kapak Mustafa Delioğlu (9+)
Bilimsel buluşları, doğa olaylarını ve çocuğun yakın çevresindeki oluşumları ve süreçleri açıklayan diziler. Ne yazık ki bu, ülkemizde pek yaygın olmayan bir yazın türü. Çocukların erken yaşlarda belirli bir konu üzerinde düşünmesine, araştırmasına ve sağlıklı bilgiler edinmesine yol açacak kitaplar bulmak zor... Bu alandaki çalışmalar, Hayat Ansiklopedisi, Yeni Çocuk Ansiklopedisi, Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi gibi yayınlarla başlayıp (1930 sonrası) ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun bilimsel buluş kitapları dizisi (1940 sonrası) ve Doğan Kardeş Anonim Şirketin'ce hazırlattırılan öğretici kitaplar dizisiyle devam ederek (1950 sonrası), günümüzde Tübitak'a kadar uzanan öğretici diziler olarak özetlenebilir.
Tübitak'ın bilim kitapları ve Bilim Çocuk dergisi günümüzde bu alanda içerikli çalışmalar yapsa da yeterli olmamaktadır. Hala günümüz çocuklarının, ilgi çekici, onlara ders şeklinde sunulmayan, onları kurgu içine alarak satır aralarında onlarla konuşan farklı türdeki eserlere ihtiyaçları vardır.
Gülsüm Cengiz 'Sihirli Ellerin Öyküsü' adlı dizide bu eksiklikten yola çıkarak, çocuklara teknik ve biçim olarak öyküye benzeyen, çocukların yakın çevrelerinde merak ettikleri oluşumları açıklayan olayları sunuyor. Lamba Şişesi Nasıl Ampul Oldu? adından da anlaşıldığı gibi bir süreç hikayesi. Lamba şişesinin kırılmasıyla başlayan kırık camın öyküsü ampul olana kadar devam ediyor. Camın hayatımızdaki yerini, nerelerde kullanıldığını ve oluşum aşamasını öykü içinde adım adım izliyoruz.
Çok soru soran, çevresini merak edip tanımak isteyen çocuklar için işte dizinin diğer kitapları 'Köprü Olmak İsteyen Çivi, Sihirli Köpükler, Lastik Tekerlekler, Ayakkabının Öyküsü, Masalcı Uçurtma, Tohumdan Dokumaya, Değirmenin Şarkısı ve Çikolatalı Pasta'... Dikkat etmediğimiz ne de çok şey varmış çevremizde! İnsanlar gibi, nesnelerin de her birinin farklı birer öyküsü var, dinlemek isteyene!
Ececan'ın sihirli değneği
Bir Genç Kızın Gizli Defteri, İpek Ongun, Altın Gençlik Dizisi
İpek Ongun'un harika bir eseri. Kitabımız yaşanabilecek hayal kırıklıklarıyla dolu bir hayat üzerine yazılmış. Baş roldeki kahramanı Serra Noyan adlı son derece duygusal fakat ergenlik çağındaki dönemlerini henüz atlatmamış olan bir genç kız. Açıkçası tam olarak sorunlu bir ailesi yok fakat annesiyle babası ayrı yaşıyor. Bu da Serra'yı başta çok üzmesine ve nerdeyse hayatını yıkmasına rağmen sonralarda Serra şu sözü çok duymaya başlıyor. 'Hayat Devam Ediyor'. Artık bu sözü benimsemiş olan genç kız her şey halloldu derken annesiyle babasının ayrılığı gibi dünyasını karatan bir haber, henüz hayatında yokken üzüldüğü şeyleri hatırlatıyor. Mesela aşık olduğu, ona hiç yüz vermeyen Serra'nın tam tersi çıtı pıtı incecik kızlarla oynaşan kişi ve Serra'nın fiziksel yapısını çok değiştiren sivilceleri. Aslında bunlar birkaç yıl sonra Serra'ya çok aptalca görünecek fakat şimdi Serra'nın alt üst olan aklını düzeltmesi gerekiyor... Annesi Serra'yı her türlü kusurdan uzak tutmaya çalışan, son derece pimpirikli ve Serra için canını verecek bir kişi... Serra'nın anneannesi ve dedesi İstanbul'da, teyzesi de İzmir'de yaşıyor... Ellerinden geldikçe Serralara yardım ediyor ve onları teselli ediyorlar. Serra bu durumdan oldukça memnun. Sürekli İzmir'e gidip geliyor ve bu arada Cüneyt adında birisiyle tanışıp ona aşık oluyor...
'İlk gençlik yıllarımızda sırlarımızı ve yalnızlığımızı paylaşan, bizleri yargılamayan birilerine ihtiyaç duyarız'
Ececan Çorbacıoğlu (12), K.Esat / Ankara
Ececan'cık güzel anlatmışsın ama keşke bir de sihirli değneğini kullansaydın! İpek Ongun'un harika bir eseri, diyorsun ya, kitapta neleri sevdiğini bize de yazsaydın. Hoşlanmadığın bölümler, ya da Serra'yı haksız bulduğun noktalar var mıydı? Serra içinde bulunduğu durumun üstesinden geldi mi? Kitabın adı nereden geliyor?.. Ne çok soru sordum yine değil mi? Merak etmekten kendimi alamıyorum! Sihirli Değnek iş başında! Sen de değneğini elinden hiç bırakma olur mu?.. Hediyen geliyoor...
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul nilayybilgi.edu.tr
Tel 212 236 78 42
Okul adresini veren minik sihirli değnek sahipleri!
Hediyeleriniz ancak okul açıldıktan sonra elinize ulaşacak...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Çocuğa Hayır Demek Çözüm Değil, Mark L. Brenner, Hayat Eğitim Dizisi, 2003.
* Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği, Tuncel Altınköprü, Hayat Eğitim Dizisi, 2003.
* Çocuğunuzun Korkuları ve Çözüm Yolları, Dr. Eriman Topbaş, Bilimadamı Yayınları, 2003.
* Yetenekli Çocuğun Dramı, Alice Miller, Arıon Yayınları, 2000.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
11092003





SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Sihirli Değnek Dergilere Dokunuyor...
Ve
Eğitim Kültürü Dergisi, Ağustos-Eylül, Sayı 2, 2003
Ve, bir eğitim ve iletişim kültürü dergisi olarak yayın hayatına adım attı. İki ayda bir yayımlanacak olan dergi eğitim ve öğretimle ilgili konuları sunmayı amaçlıyor. Derginin 'Gündem' bölümünde Doç Dr. İrfan Erdoğan'ın 'Eğitimdeki Yenileşme Paradigması Değişmelidir' başlıklı yazısı var. Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim öğretimde yapmayı düşündüğü yeni düzenlemeler üzerine yapılan tartışmalara yer veren bu bölüm, 'Siyasi Abluka mı Geliyor?' ve ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği'nin 'Üniversiteler, siyasi iktidarın etki alanına bırakılmamalı' başlıklarındaki yazıları kapsıyor. Yine bu bölümde, TÖDER başkanı Bahattin Durmuş'la yapılan bir röportaja da yer verilmiş...
'Yakın Plan' bölümünde 2003-2004 yılında Marmara Eğitim Köyü'nde eğitime devam edecek olan Maltepe Üniversitesi tanıtılıyor... 'Sözü Olanlar' sayfasının konuğu Prof. Dr. Ali Baykal. 'Önce Eğitim, Sonra Sınav' diyen Baykal, bakın bilgiyi nasıl tanımlıyor 'Toprak işgal edilebilir, emek tutuklanabilir, sermayeye el konabilir. Bilgi gümrükten muaftır, sahibi nereye giderse oraya gider. Bilgi istenirse ışık hızıyla yayılabilir. Söz ve resim olarak basılabilir, ses olarak kaydedilebilir ve yayınlanabilir.' Baykal, teknolojinin işlevlerinden de bahsederek, bilgiye ve teknolojiye duyulan hayranlığın gösterişli ve özentili bir budalalığa dönüşmemesi gerektiğini söyleyerek, eğitim kurumlarının bilgi çağındaki görevlerine değiniyor. 'Coşan, taşan, çığ gibi büyüyen bilgiyi dizginlemek eğitim kurumlarının görevi. Genişleyen, büyüyen, dallanıp budaklanan bilgiyi ölçerek biçerek daraltmak gerekir... İnsanları her şeyi öğrenecek zamanları yoktur. İnsanın yaşam ortalamasındaki artış bilgi kadar hızlı büyümüyor. Bu nedenle eğitim programı geliştirme sürekli bir araştırma-değerlendirme ve yaratma süreci olmak zorundadır.'
Derginin 'İlk Yıllar' bölümünde 'Çocuğunuz Okula Hazır mı?' diye soruyor Dr. Özgül Polat Unutkan. Yazı, anne babalara birinci sınıfa başlayacak olan çocuklarına nasıl yardım etmeleri gerektiği konusunda yol gösteriyor... 'Bir Kurum' bölümünde Terakki Vakfı Okulları, 'Dil' bölümündeyse Cervantes Enstitüsü tanıtılıyor... 'Söyleşi' bölümünde Türkan Saylan var... 'Sağlık' sayfası 'Cinsel-sağlık eğitimi sürüyor' başlıklı yazıda, ergenlerde sağlık bilincini ve eğitimini anlatıyor. Dergide bundan başka, Çalışma Yaşamı, Toplumsal Cinsiyet, Kesişme Noktas, Gez-Gör-Öğren adlı bölümlerin yanı sıra, kısa haber sayfası ve kitap tanıtımları da var...
Çoluk Çocuk Eylül 2003, Sayı 30
'Okuma Yazmaya Hazırlık' başlıklı yazı, çocukları okula yeni başlayacak olan ailelere sesleniyor. Okumaya hazır oluşluluğu ve günümüz çocuklarına bu konuda nasıl yardım edilmesi gerektiğini anlatıyor... 'O Şimdi Okullu' adlı yazı da okul kavramının çocuklara nasıl anlatılması gerektiği üzerinde durarak anne babalara rehber oluyor. Konunun ana başlıkları şöyle 'Çocuğunuza okulu gezdirin, Çocuğunuza okulun özelliklerini anlatın, çocuğunuza arkadaş ilişkilerini anlatın, çocuğunuzu asla okulla tehdit etmeyin, çocuğunuza dersleri ve ödev yapma düzenini anlatın, çalışan anneyseniz ilk hafta izin kullanın, onu evde karşılayın, okula uyumda çocuğunuzun kişilik yapısını göz ardı etmeyin, ilk günler okulun bahçesinde asla beklemeyin'...
Okullardaki kütüphanelerin düzenine yer veren başka bir yazı da, kütüphanelerin etkili bir yer olabilmesi ve çocukları kendine çekebilmesi için nelerin yapılabileceğini anlatıyor. 'Okullarda Yangın Eğitimi', 'Görme Tembelliği ve Şaşılık', 'Otistik Çocuklara Sosyal becerilerin Kazandırılması' Çoluk Çocuk 'ta bu ay ele alınan diğer konulardan...
Dosya Konusu ise 'Aktif Öğrenme'. Dokuz Eylül Üniversitesi akademisyenlerinin yazılarından oluşan dosyada aktif öğrenmenin farklı yönleri ele alınıyor. Aktif öğrenme, 'öğrenenin öğrenme sürecinin sorumluluğunu taşıdığı, öğrenene öğrenme sürecinin çeşitli yönleriyle ilgili karar alma ve özdüzenleme yapma olanaklarının verildiği ve karmaşık öğretimsel işlerle, öğrenenin öğrenme sırasında zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme süreci' olarak tanımlanıyor.
Sınıf içi uygulamalara yer veren 'Erken Çocukluk Eğitimde Aktif Öğrenme Uygulamaları' adlı yazı aktif öğrenme yöntem ve tekniklerinde de bahsediyor... 'Aktif Öğrenme ve Olumlu Benlik Kavramı' başlıklı yazı, okul yaşantısının önemi üzerinde durarak geleneksel okul ortamı ve aktif öğrenme ortamını karşılaştırıyor...
'Öğrencilerin gösterdikleri 'öğrenilmiş çaresizlik' davranışları; sık sık 'yapamam' demek, dersi dikkate almamak, yardıma gereksinimleri olsa bile yardım istememek, hiçbir şeyle ilgilenmemek, başarılarından gurur duymamak, sıkılmış ve ilgisiz görünmek, öğretmenin yönlendirici sözlerine yanıt vermeye istekli olmamak, kolayca cesaretinin kırılması, öğretmenin sorularına gönülsüz yanıt vermek, sınıf arkadaşları ile etkileşimde bulunmamak.' (S.33). Bütün bu davranışların nasıl değiştirilebileceği üzerinde duran 'Çocuklarımıza Öğrenilmiş Çaresizlik Yaşatmayalım' adlı yazı da, aktif öğrenmenin özgüven nasıl sağladığını, ders ve sınav kaygılarını nasıl en aza indirdiğini, öğrenilmiş çaresizlik duygusundan başarma duygusuna nasıl geçilebildiğini anlatıyor...
Çoluk Çocuk'ta yine Haber, Sağlık, Çocuk Hakları, Etkinlik, Kitap tanıtımı, Beslenme, Doğa, Kültür Sanat ve Sorunlarımız Sayfaları var... Onlar da Çocuktu Bölümü'nün konuğu Muazzez İlmiye Çığ... Mine Soysal ve 'İstanbul Masalı' adlı kitabının öyküsü 'Kitapların Arasından' adlı bölümde anlatılıyor... Çocuklar İçin' bölümünde ise Anne Çocuk Eğitim Vakfı AÇEV ele alınıyor...
Konuşacak ve tartışacak çok şey var bu dergilerde, çook!
Hande Su'ın sihirli değneği
... Aslında kitaplarla aram pek iyi değildi. Çünkü çocuklar için yazılan kitapları çok sıkıcı buluyordum ama bir yazarın kitaplarını okuyana dek. Onun sayesinde mizah okumanın ne kadar zevkli olduğunu anladım. Geçen aylarda okulumuza da gelen bu yazar, Cihan Demirci. Ona son iki kitabını imzalattım ve bunlardan bir hiperaktif çocuk kahramanın maceralarını anlatan ''Bana Derler Hinali''yi bir saat içersinde hızlı bir şekilde okuyup bitirdim. Annem de durumuma inanamadı ve çok şaşırdı. Elimden kitabı alıp o da zevkle okudu. Cihan Demirci, o sıkıcı çocuk kitabı yazarlarından değil bir kere. Hinali'nin maceraları fıkra gibi esprilerden oluşuyor ve sanki biraz beni biraz da erkek kardeşim Buğrayı anlatıyordu. Hinali'nin göz doktoruna, muayene sırasında ''Doktor amca sorun camda değil, siz hangi camı takarsanız takın fark etmiyor sonuçta ben işime geleni görüyorum'' dediği espri özellikle en çok hoşuma gidenlerden oldu. Ben artık kendimi çocuk gibi görmüyorum ama ''Hinali'' yi okuyunca hala çocuk olduğumu anladım ve çok şaşıracaksınız ama buna çok sevindim. Çünkü çocukluk çok güzel bir şey. Fantastik kitapların peşine takılıp ne okuduğunu bile anlamayan arkadaşlarıma da bu kitabı öneriyorum. Hinali'nin maceralarını sadece yaşıtlarıma değil anne-babalarına da öneririm...
Hande Su Pınar (13) Yeşilyurt, İzmir
Hande'cik, kitapların insanların hayatına renk kattığı söylenir. Her kitap ayrı bir renk, duygularımız rengarenk!.. Sence dünyadaki her şey sadece mavi olsaydı, ya da kırmızı, çevremizi izlemekten bu kadar zevk alır mıydık dersin?... Hediyen çok renkli, çook!..
Sihirli bir değneğiniz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz çocuklar? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresinizi yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul nilayybilgi.edu.tr
Tel 212 236 78 42
Okul adresini veren minik sihirli değnek sahipleri!
Hediyeleriniz ancak okul açıldıktan sonra elinize ulaşacak...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Psikanaliz Açısından Çocuk Eğitimi, Louis Corman, Cem Yayınevi, 1998.
* Saldırgan Çocuk, Arnd Stein, Papürüs Yayınevi, 1997.
* Yazılı Kaynaklar ve Arkeolojik Buluntular Işığında Antik Devirde Çocuk Eğitimi, Ian Jenkins, Aekeoloji ve Sanat Yayınları, 1993.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz... 18092003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Masallarla Satranç
Ozan Çapan, ODTÜ Yayıncılık, 2003 (2. Basım), 96 Sayfa.
Resimleyen Yusuf Akıncı
(7+)
Kim demiş satranç oynamayı öğrenmek zor diye!.. Artık çocuklar da çok küçük yaşlardan itibaren satranç oyununu zorlanmadan öğrenebilecek. Hem de eğlenerek...
Kitabın Önsöz'ünde, Ozan Çapan, satranç oyununun çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak bu kitabı hazırladığını söylüyor. Satranç oyununun, her yaştan satranç oyuncularını sosyal ilişkilerinde dengeli, tutarlı, bağımsız karar verebilen, çoklu düşünebilen, başkalarına karşı hoşgörülü ve anlayışlı, yetkin insanlar haline getirdiğini ve zekâ gelişimlerine katkıda bulunduğunu anlatıyor...
Kitap dört bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, satranç oyununun nasıl bir oyun olduğunu ve amacını öğreniyoruz. Satranç Ülkesi ve bu ülkenin halkıyla da bu bölümde tanışıyor, bu ülkede yaşayan iki farklı halkın yaşam öykülerini ve satranç oyununun oluşmasını sağlayan savaşın nedenini anlıyoruz...
Satranç oyununun en temel kuralları masallar içinde anlatılıyor ve hatırlaması kolay ipuçları ile çocukların ilgisi çekilerek oyun kolay ve sevimli bir şekilde çocuklara sunuluyor. Öncelikle, orman evlerde ve buz evlerde yaşayan Satranç Ülkesi'nin iki farklı halkıyla tanışıyoruz. Tabi ki iki Kral'ıyla da... Ardından satranç alfabesi ve tahtasının özelliklerini öğreniyoruz.
İkinci bölümdeyse satranç oyunundaki kahramanlar tanıtılıyor. Her bir kahramanın hareket yönü öyküler içinde öyle bir anlatılmış ki unutmak mümkün değil! Şahların kaplumbağa gibi yalnızca bir adım atarak her yöne ilerleyebilmesinin nedeni iki Şah'ın da bu satranç oyununun kurallarını düzenlerken sürekli yemek yiyip şişmanlamalarıymış. Zıplayamayacakları için ağır ağır ilerleyen iki Şah'ın o yüzden oyunda çok iyi korunması gerekiyormuş. Çünkü iki halk için de Şahlarını kaybetmek her şeyi kaybetmek demekmiş. İki halkın Vezirleri de işte yine bu yüzden oradan oraya koşturuyormuş. Peki Fillerin neden sadece çapraz gidebildiğini biliyor musunuz? Atların, kalenin?.. Satranç oyunundaki her taşın bir hikâyesi var.
Kitaptaki öykülerin sadece öykü yaratmak için yazılmamış olması dikkate değer. Olaylar arası göndergelerin yapılması, taşlar arası iletişimin ve stratejilerin zaman zaman birbirleriyle ilişkilendirilmesi çocukların çoklu düşünmesine de yardımcı oluyor. At'ın hareket yönünün L harfiyle kodlanarak bunun kapı kolu, baston, çorap ve çizmeye benzetilmesi; At'ın diğer taşların üzerinden atlayarak geçebilmesi; piyonların çelik giysileri yüzünden çabuk yorulmaları ve ağır hareket etmeleri; Şahların koca göbekleriyle çarpışmaları gibi eğlenceli ayrıntılar kuralların kavranmasına yardımcı oluyor... Her bir taşın öyküsü içinde gidip gelirken aslında satranç oynama egzersizleri yapıyorsunuz... Üçüncü bölümde ise 'şah çekmek', 'mat etmek' gibi kuralları öğrenerek gerçek oyuna bir adım daha yaklaşıyorsunuz. Son bölümdeyse olası problemlerin neler olabileceğini ve bunların çözüm yollarını görüyorsunuz.
Diyagramlar üzerinde anlatılan hamlelerle, bölüm sonundaki sorularla, eğlenceli resimlerle anlatılan özel durumlar ve stratejilerle artık satranç oynamaya hazırsınız... Eğer öğrendiklerinizi hatırlamak ve biraz daha uygulama yapmak isterseniz serinin 'Satranç Boyama Kitabı' da var... Satranç oynamanın zamanı çoktan gelmiş de geçiyor bile... Haydi minik sihirli değnekler, hem eğlenceye hem de düşünmeye!
Padişah Çatlatan Horoz
Ayşe Kilimci, Epsilon Çocuk Kulübü, 2003, 120 Sayfa
Epsilon Çocuk Kulübü çocuk masalları da yayımlıyor artık. 'Masallar oldukça çocukların şarkısı daha neşelidir, dünyamızın dönmesi bile daha neşelidir' diyen Ayşe Kilimci'nin üç masal kitabı masalseverlere sunulmuş. 'Padişah Çatlatan Horoz', 'Nar Masalı' ve 'Kahraman Balkabağı'. Masal okumadan büyüyen çocuklara üzülen Kilimci, masalları kültürel mirasımız olarak yaşatmaya çalıştığını söylüyor...
Padişah Çatlatan Horoz adlı kitap 15 masaldan oluşuyor. 'Karaböcek Teyze' tembel bir kadının öyküsünü, 'Helva Gelinler' helva yemeğe bayılan ama kaynanaları sevmediği için bir türlü helva yiyemeyen ve onun hayaliyle yaşayan gelinleri anlatıyor. Yiğit Melik, Çöp Kraliçe, Sülüm Bey'le Settem Hanım, Perçinli Darçınlı Masal, Fatmacıkla Ayıcık, Hünerli Tencere, Cemile ile Büyücü, Padişah Çatlatan Horoz, Taş Aş, Şıngırtılı Dava, Şer Masalı, Kolay Gelin Yok Gelin Zor Gelin Var Gelin ve Hünerin Ne Padişahım, kitabın diğer masalları.
Sihirli Değnek, keşke masallar masal gibi kalsaydı, postmodernlik masallara bulaşmasaydı, diyor. Hele de masalda kaygı, mesaj vermekse!.. Bakın ' Çöp Kraliçe' masalı nasıl bitiyor.
'... Ben bu Çöp Kraliçe'ye bizim sokakta rastladım bir gün. 'Ne bu çevrenin kiri pisi, çeri çöpü?' dedi. Sesi kızgın, kendi kırgındı. 'Biz bir avuç çöpü zor çıkarmıştık. Bu pisliğin içinde yaşayan insanlara yazık değil mi?' ... 'Temiz olmak için Kraliçe olmak şart mı? Şu sokakları dolduran kâğıtlara yazık değil mi? Bu güzelim dünyayı biz nasıl bırakmıştık size, sizler ne duruma sokmuşsunuz? Bir de kralları kraliçeleri kınarsınız... Oysa artık neler icat olmuş neler... O zamanlarda çöp kraliçesi olacağıma keşke bu zamanlarda işçi olsaydım. Ağartıcılar, yumuşatıcılar, sürüp sildiğin anda kiri çıkaran temizleyiciler...' 'Ne yapalım peki? dedim.' 'İşiniz çok zor, hem de umutsuz, dedi. Doğa kirlenmiş en başta. Önce doğayı gücendirmişsiniz siz.' ...Çöp Kraliçe sizin sokağa da uğrayabilir, belli olmaz. Siz en iyisi ona vereceğiniz yanıtı şimdiden hazırlayın çocuklar, e mi!.. (S.36)
Ben Minicik Bir Bebektim
Aytül Akal, Uçanbalık Yayınları, 2003 (2. Basım), 16 Sayfa
Resimleyen Ayda Kantar
(Okul öncesi)
Babasının tuhafiyeci dükkanına gitmeye ve babasına yardım etmeye bayılan, düş dünyası zengin mi zengin küçük bir kız. En çok neyi seviyor bu kız dersiniz? Dükkandaki rengarenk düğmelerle oynamayı...'Yeşil düğme ağacın yapraklarıyla aynı renk' (S.8)... 'Siyahı hatırlamak için gözümü kaparım. İşte siyah renk gözümün içindeki karanlıkta!' (S.11)... 'Turuncu düğmeler çok hoş! Güneş gibi parlıyorlar.' (S.12)...
Kavramların birbiriyle ilişkilendirilerek anlatılması özellikle okul öncesi dönem için oldukça etkili bir öğrenme biçimi. Ben Minicik Bir Bebektim sadece sayıları ve renkleri anlatmakla kalmıyor, çocuğun çevresine yardım etme, işe yaradığını hissetme ve başarma duygularını da harekete geçiriyor...
Nil'in sihirli değneği
Bu kitap saf ve temiz Anadolu insanının öyküsüdür. Halo Dayı ve oğlu İdris, daha İdris'in askerden köye geldiği gün, iki öküz almak amacıyla parasız pulsuz İstanbul'a giderler. İstanbul'a vardıklarında kapı kapı dolaşıp iş aramaya başlarlar. Sonunda temelin yeni atıldığı bir binada işçilik işine girerler. Ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar işçi başı haklarını yer. Bir de daha bitmemiş bir binada yatmaları için onlardan para alır. İdris kafayı İstanbul'daki mini etekli güzel kızlara takmıştır. O güne kadar kazandığı tüm parayı o kızlardan birine verir ama yine de beraber olamaz. Bir gün askerlik arkadaşı Mustafa'yla karşılaşır. Mustafa'nın bir baldızı vardır, Seher. Ama duldur ve üç çocuğu vardır. Mustafa'nın onunla evlenebileceğini ama beşbin lira vermesi gerektiğini söyler. İdris birkaç gün sonra babasının biriktirdiği tüm parayı alır ve babasını bir daha görmemek üzere kaçar. Babası mahvolur. Sonra köyden karısı, büyük kızı ve torunları gelir. Büyük kızını şehirde birisiyle evlendirir. Kendisi de iki yıl daha bir işte çalışıp parayı biriktirir. İki öküz alır... Sihirli değneğim olsa İdris'in parayı aldığı bölümü değiştirirdim. Niye o kadar emekle kazanılan bir parayı çalıyor! Parayla hemen iki öküz alabilirdi Halo Dayı... En beğendiğim bölüm Halo Dayı'nın öküzleri alması oldu. Emeline ulaştı ve köyde ona öküz alamazsın diyenlere alabileceğini gösterdi. Bence bu kitabı herkes okusun.
Nil Karahasanoğlu (10), Ataköy, İstanbul
Nil'cik, Muzaffer İzgü'nün çocuklar için yazdığı kitaplardan en çok hangisini beğeniyorsun? 'Anneanne' dizisinden okuduğun kitap var mı?.. Sence Halo Dayı'yı amacına ulaşmış olması mı, yoksa öküz alabileceğini herkese göstermesi mi daha çok mutlu etmiştir?.. Hediyen geliyoor!...
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi,
Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Okullar açıldıı! Okul adresini veren minik sihirli değnek sahipleri!
Hediyeleriniz yoldaa... İyi bir yıl dileğiyle...
BÜYÜKLERE ÖDEV
* Eğitime Yeni Bakışlar 1-2, Kollektif, Mikro Basım Yayın, 2002.
* Bebek ve Çocukların Uyku Sorunlarına Çözüm, Heather Welford, Arkadaş Yayınevi, 2000.
* Bağırıp Çağırmadan ya da Dövmeden Çocuk Terbiyesi, Jerry Wyckoff, Barbara Unel, HYB Yayıncılık, 1999.
* Boşanma ve Çocuk Üzerine Etkileri, Yvette Walczak, Sheila Burns, Özgür Yayınları, 1999.
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
25092003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Katil Goril, P.C. Hawke Serüvenleri
Paul Zindel, Epsilon Gençlik Kulübü, 2003, 136 Sayfa
(12+)
P.C ve Mackenzie esrarengiz olayları çözmeye bayılan iki arkadaştır. Birkaç olayda polise yardım ederek davaların çözülmesine yardımcı olan P.C ve Mackenzie, bu kez de Bronx Doğal Hayatı Koruma Parkı'ndaki bir cinayet için iş başında. Park'ta çalışan bilim adamının ölü bulunmasıyla kendilerini olayın içinde bulan iki arkadaş, diğerlerinin aksine bu olayın kaza olmadığına inanmaktadır. Araştırmalar sonucunda, adamın goril kanı yüzünden öldüğü anlaşılır. Birisi, şeker hastası olan bilim adamına goril kanı nakletmiştir. P.C ve Mackenzie deliller ve olasılıklar üzerinde çalışmaya başlar. Kendilerini heyecanlı bir macera içinde bulan iki arkadaşın başına neler gelecek dersiniz? Bu esrarengiz olayı çözmeyi başarabilecekler mi?
Epsilon Gençlik Kulubü'nün, çoğunlukla ilk gençlik dönemindeki kızlara hitap eden kitaplar yayımladığını biliyoruz. Ama Katil Goril hem erkeklere, hem de maceradan hoşlanan, esrarengiz olayları çözmeyi seven kızlara sesleniyor! Öykü, Darwin'den, Yüzüklerin Efendisi'ne, King Kong'dan, Morg Sokağı Cinayeti'ne kadar uzanan metinlere ve farklı kişilere dokunarak gelişiyor. Katil Goril, çocukların sadece metinler arası ilişkiler kurmasına değil, verilen ipuçlarıyla onların problem çözme becerilerinin gelişmesine de yardımcı olabilecek bir kitap. Özellikle 11 yaş üstü erkek çocuklarının, içindeki bulundukları dönem sebebiyle, maceraya, harekete ve esrarengiz olaylara olan ilgisi düşünülürse, Katil Goril, şiddeti birebir yaşatmadan ve göstermeden, çocukları çözülmesi gereken problemin içine alan, olayın çözümünde adım adım ilerlerken onları düşündüren bir kitap...
Pembe Köşk'ten Masallar
Gülsün Bilgehan, Bilgi Yayınevi, 2003, Sayfa 141
Resimleyen Nilgün Bayraktaroğlu
(8+)
'Çocukluğum masallardakine benzeyen bir evde geçti. Yüksek tavanlar, gıcırdayan ahşap kapılar, ağır kadife perdeler, çatırdayan parkeler, renkli ışıltılar saçan kristal avizeler, kocaman gümüş şamdanlar, aynalı büfeler, uzun mermer koridorlar... Evi dolduran kişiler de masal kahramanlarını aratmazlardı; Meydan savaşları kazanmış komutanlar, devlet kurmuş büyükler, uluslararası antlaşmalara imza atmış diplomatlar, balolarda uzun tuvaletleri ile danslar etmiş güzel hanımlar, piyano çalan, ata binen genç kızlar, uçak kullanan bir başkası...' diyor Gülsün Bilgehan. İsmet İnönü'nün torunu olan ve Pembe Köşk'te büyüyen Bilgehan, ona anlatılan gerçek hikayelerin ve masalların unutulup gitmesine razı olmamış, oturup hepsini kaleme almış...
Rengarenk düşlerle ve gerçeklerle dolu bir kitap Pembe Köşk'ten Masallar. O kadar çok masal var ki bu kitapta. Zümrüt-ü Anka kuşundan, üç küçük keçiye, sihirli elmalardan, Ay-At'ına kadar onlarca... Masalların başında ve sonunda verilen küçük açıklamalar da masallar kadar ilgi çekici!
'Pembe Köşk'teki çocuklar, bir gün aynı bu masallardakilere benzeyen, şirin mi şirin bir keçi yavrusuna sahip oldular... Onu öylesine sevdiler ki, bahçeye bırakmaya gönülleri razı gelmedi, içeri aldılar, bebek gibi biberonla beslediler, adını da 'Mercan' koydular. Mercan iyice büyüyüp, boynuzları çıkıp, etraftakilere tos vurmaya başlayıncaya kadar Pembe Köşk'ün salonlarında dolaştı...' (S.36).
Masalların sonunda anı türünde anlatılan bölümlerden neler öğrenmiyoruz ki! Köşkteki yaşamı, o dönemde yaşayan halkın problemlerini, savaşları, Atatürk'ü, Sabiha Gökçen'i... Bu bölümler masallar arası ilişkiyi de sağlayan bir rol yüklenmiş.
'Fare Masalı belki de Pembe Köşk'tekilerin küçüklüklerinden beri göremeye alıştıkları fındık farelerinden doğdu. Ahşap eski bir binada istenmeyen konukların olması doğaldı. Orada yaşayanlar arada sırada ortaya farelerin çıkmasını hiç yadırgamazlardı. Hele Mevhibe hanım onların yok edilmelerine tamamen karşıydı... Daha ileriki yıllarda çevreye yeni çok katlı binalar yapıldıkça ve basit kapanlardan daha etkili yöntemler çıktıkça, sevimli davetsiz misafirler görünmez oldular. İşte Pembe Köşk'teki yeni kuşakların annelerinden dinledikleri masalın kahramanı onlardan biriydi...' (S.123)
Parmak sallamayan, içinize korku salmayan masallar bunlar. Gülsün Bilgehan, eğlenceli bir yaklaşımla satır arasından konuşuyor çocuklarla. Nilgün Bayraktaroğlu'nun siyah beyaz çizimlerinin sevimliliği ve Gülsün Bilgehan'ın sıcacık dili sizi o büyülü masal dünyasına çekiveriyor. Köşkte çocuk olmanın keyfini de taa içinizde yaşatıyor. Hele kitabın sonundaki o fotoğraflar!.. Masalları okuduktan sonra Pembe Köşk'e gitmek, anlatılan olayların mekanlarını görmek, Köşk'ün havasını koklamak istiyorsunuz! Kim bilir belki de eğitimin sırrı buradadır. Şartsız, tehditsiz bu isteği çocuklarda uyandırabilmede... Sanatı, edebiyatı, tarih bilincini çocukların içinde filizlendirebilmede...
'Pembe Köşk'teki çocuklar büyüdüler, onların yerini kendi çocukları, yeni kuşaklar aldı. Takvim yaprakları değişti ama bazı alışkanlıklar hiç değişmedi Ahşap, eski bina önceden olduğu gibi bugün de gizemini koruyor. Pek çok tarihi olaya tanıklık etmiş duvarlar adeta nefes alıyorlar, içeriye girenler köşkün kendisine has kokusunu soluyorlar. Bu koku nasıl anlatılır? İçinde Mevhibe Hanım'ın kurabiyelerinin lezzeti, İsmet Paşa'nın üniformalarının pırıltısı, viyolenselinin tınısı, üzerinde başta Atatürk, pek çok devlet adamının yürüdüğü halıların yumuşaklığı, salonlara yayılmış tarhanaların, bahçedeki ıhlamurların esintisi var... Pembe Köşk yılın belli dönemlerinde halk ziyaretine açılıyor. Ev sahipleri öğrencileri gezdiriyor, tarihçesi hakkında bilgi veriyorlar...' (S. 122)
Sadece minik sihirli değnekler değil, onların anne babaları da çok sevecek Pembe Köşk'ten Masalları...
BÜYÜKLERE ÖDEV
Bu hafta Sihirli Değnek, 'Büyüklere Ödev' bölümünden eğitimcilere sesleniyor.
Geleceğin Eğitimi İçin Gerekli Yedi Bilgi, Edgar Morin, Çev. Hüsnü Dilli, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003, 91 Sayfa.
'20. yüzyılda eğitimde denenen değişikliklerin, dünyamızın daha yaşanabilir bir dünya kılınmasına katkıda bulunduğu pek söylenemez. Köktenci akımların yayılması, terörizmin bir dünya problemi haline gelmesi, yoksullar ile zenginler ve yoksul ülkeler ile zengin ülkeler arasındaki uçurumun gitgide genişlemesi, bu konuda mesafe alamadığımızın belli başlı göstergesi olsa gerek. Yaygın düşünme biçimlerinin değişmesi - kafaların değişmesi- süregelen bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor.' diyor kitabın sunuş kısmında İonna Kuçuradi.
UNESCO Edgar Morin'den geleceğin eğitimi konusunda yazmasını istemiş. Morin de bugünün eğitim sistemindeki yedi eksik noktadan yola çıkarak bu kitabı yazmış. Kısaca kitap, eksikliklerin nedenlerini ve bunların giderilebilmesi için yapılması gerekenler şeyleri anlatıyor. 'Kendini bilme'nin ele alınması gereken önemli bir eksiklik olduğunu söyleyen Morin, eğitilenlere sadece bilgi aktarıldığını, 'bilmenin' ne olduğu üzerinde düşündürülmediklerini söylüyor... 'Parça'nın eğitimi üzerine yoğunlaşan uzmanlaşmanın da bir eksiklik olduğu, aslında bütünü görememe durumu yarattığı anlatılarak olası çözüm yolları öneriliyor... Dünyalı kimliğini ve anlamayı öğretme, belirsizlikleri göğüsleme ve insanlık etiği gibi konulara eğilme, Morin'in önerdiği çözüm yollarından bazıları... Kitap yedi bölümden oluşuyor. Özellikle eğitimcilerin okuması gereken bir kaynak. Ayrıntılı bilgi ve konu dizini için http//www.bilgiyay.com/yayinlar
Yaratıcı Okul Düşünen Sınıflar, Evrim Yayınları, Nuray Sungur, 2001, 256 sayfa.
Kitap, 'geleceğin çocuğunun potansiyeli nedir?' ve 'nasıl eğitilmelidir?' sorularına cevap veriyor. Sadece eğitimcilere değil, anne babalara da seslenen Sungur, çocuğun var olan yetilerinin nasıl geliştirilebileceğini anlatıyor. 'Her çocuk yaratıcıdır, her çocuk zekidir' anlayışının geleceğin eğitim sisteminin anahtarı olması gerektiğini vurgulayan Sungur, yaratıcı okul kültürü, bireyin özgürleşmesini sağlayacak ders programları, imgelemi geliştirmenin yolları, öğrenme merkezleri, çoklu öğrenme, değişen çocuk, yaratıcı drama gibi yaklaşık 68 konuya değiniyor...
Okuyacak ne çok kitap, öğrenecek ne çok konu var!...
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
Göze'nin sihirli değneği
Alaaddin'in Lambası, Bu kitabı büyük bir zevkle okudum. Hikayenin baş kahramanı çocukluğu haylazlıkla geçen Alaaddin. Ben senin amcanım diyen Afrikalı Derviş'le tanıştıktan sonra tüm hayatı değişiyor. En çok ilgimi çeken Zümrüt-ü Anka Kuşu ve cinlerdi. Sihirli değneğimle değiştirmek istediğim ise kitapta daha az ölümün olmasıydı. Ayrıca sizinle paylaşmak istediğim bir kitap da Pembe Köşkten Masallar. Sihirli değneğim olsa bile bu kitabı hiç değiştirmezdim.
Göze Yıldırım (10), Yenilevent, İstanbul.
Göze'cik, Zümrüdü Anka kuşunu beğenmişsin ya keşke nedenlerini de yazsaydın bize. Değiştirmek istediğin bölümlerde neler hissettiğini, neler düşündüğü de... Bak, bizi merak içinde bıraktın!.. Pembe Köşkten Masallar'da neleri sevdiğini de merak ettim... Hediyen nereden çıkacak dersin? Sihirli lambadan mı yoksa postadan mı? Sürpriz!!
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Okullar açıldı! Okul adresini veren minik sihirli değnek sahipleri!
Hediyeleriniz hâlâ gelmedi mi? Geliyor geliyoor...
02102003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Şıkırdak'ın Çıngırağı
Aysel Gürmen, Uçanbalık Yayınları, 2003 j(3.Basım), 30 Sayfa
Resimleyen Mehmet Naci Dedeal
(3-7 Yaş)
Şıkırdak, durmadan kuyruğundaki çıngırağı şıkırdatan ve dinleyen şıkır şıkır fıkır fıkır yavru bir yılandır. Ama bir gün babası ona 'Sen artık büyüdün Şıkırdak. Sanma ki çıngırağın bir oyuncak. Yalnızca düşmanlarını korkutmak için şıkırdat onu, yoksa arkadaşsız kalırsın ömür boyu' dedi ve ekledi 'Git bak kardeşlerinin yaptığı işlere, bir son ver artık bu tembelliğe'. (S.6).
Şıkırdak kardeşlerinin yaptığı işleri izler ama hiçbirini beğenmez. Umutsuzluktan yollara düşer. Ama ormanda kimse onun çıngırağının sesini istemez. Şıkırdak çok mutsuzdur. Ailesinin yanına dönen Şıkırdak'ın bu durumuna herkes çok üzülür. Sonunda hep birlikte bir yolculuğa çıkmaya karar verirler. Şıkırdak ve ailesi nereye gidiyor dersiniz? 'Hatırladın mı sirkteki orkestrayı, Türlü türlü ses çıkaran çalgıları? Hemen oraya gidelim, şimdi. Bulalım Şıkırdak'ın vazgeçemediği sesi' (S.12), der babası yola çıkmadan önce. Bu amaçla hep birlikte yola koyulan aile sonunda sirki bulur.
'Sabırla bütün sesleri dinlediler, çalgıları incelediler. TİMPANİ çalan timsahı, BATERİ çalan maymunu, TRAMPET çalan tavşanı,... VİYOLONSEL çalan ayıyı dinlediler...KEMAN çalan kargayı, OBUA çalan orangutanı,... (S.16) Ancak dinledikleri seslerin hiçbiri çıngırağın sesi gibi değildir. Acaba Şıkırdak'ın çıngırağının sesine benzer bir müzik aleti bulabilecekler mi?
Şıkırdak'ın Çıngırağı okul öncesinde çocukları müzik aletleriyle ve orkestrayla tanıştırıyor. Öykünün ritmi de sanki konusuyla yarışıyor. Resimlerle çocuklara müzik aletlerini tanıtırken, kafiye ve ses oyunları ile onlara ritmi de hissettiren, renkli capcanlı bir öykü Şıkırdak'ın Çıngırağı... Mehmet Naci Dedeal'ın sevimli hayvan çizimleri de bu renkliliğe renk katmış... Anneler babalar okumalı, çocuklar Şıkırdak'ın Çıngırağı' nı dinlemeli...
Saçımı Kestirmem
I Won't Have A Haircut
Zeynep Bassa, Kök Yayıncılık, 2003, 24 Sayfa
Resimleyen Zeynep Bassa
(Okul öncesi)
'Alp önünü göremiyor, galiba saçları çok uzun. Neden saçları bu kadar uzun dersiniz? Çünkü Alp berbere gidip saçlarını kestirmek istemiyordu. Neden acaba? Çünkü berber saçlarını keserken belki yanlışlıkla kulağını kesebilir diye düşünüyordu Alp.' (S.6)... Alp önünü göremiyor. Herkes Alp'in bu sorununa çare arıyor. Sizce Alp berbere gitmeyi kabul edecek mi? Nasıl?
Çocukların korkularından yola çıkarak bu öyküyü yazan Zeynep Bassa, kitabın Önsöz'ünde, öyküyü çocukların belirli korkuları yenmeleri amacıyla yazdığını belirtiyor. Çocuklara destek verip korkularının yersiz olduğunu göstermeye çalışan öykü, okul öncesi döneme bazı kavramları tanıtma amacı da güdüyor. Öyküyle ilgili bu kavramlar sayfanın üst kısmında ayrı bir kompozisyon da oluşturuyor... Zeynep Bassa öyküyü hem yazmış hem de resimlemiş. Yaramaz, sevimli çizimleri konuyu daha da eğlenceli kılıyor. Ancak Sihirli Değnek gözden kaçan önemli bir ayrıntıya dokunmak istiyor. Gerek kitabın yazılma amacı gerekse okul öncesi dönemin özellikleri dikkate alındığında, bu tür resim ağırlıklı kavram kitaplarının çok dikkatli resimlendirilmesi gerekliliği unutulmamalı. Bu anlamda illüstrasyon tekniğinin okul öncesi döneme hitap etmediği söylenebilir. Çünkü gerçeğiyle birebir örtüşmeyen bir örnek, kavram kitabını kolaylıkla amacından saptırabilir. Keşke zaman zaman dört parmaklı resimlenen Alp, Bassa'nın gözünden kaçmasaydı!..
Kitabın iki dilli yazılmış olması da dikkate değer. Ancak keşke bunun amacı da kitapta açıkça belirtilmiş olsaydı, diyor Sihirli Değnek! Kitabın bu özelliğinin, Türkiye'de yaşayan yabancı uyruklu çocuklara mı, yoksa erken yaşlarda çocuklarına İngilizce öğretmek isteyen ailelere mi yönelik olduğu belirsiz. İngilizce anlatımı açısından ele alınırsa, öykünün yabancı uyruklu çocuklar düşünülerek yazıldığı anlaşılıyor. Ancak bu belirsiz durum bir çok anne babanın ve hatta eğitimcinin kafasını karıştıracağa benziyor. Özellikle yabancı dil öğretiminin, amacından saparak, kreşlere kadar indiğini düşünürsek!
Zeynep Bassa, sorun odaklı başka kitaplar da yazmış. Yıkanmam, I Won't Take A Bath adlı öyküde yıkanmaktan korkan Cem'in bu sorunu nasıl çözdüğünü, Sihirli Öpücük, The Magic Kiss adlı öyküde de üvey annesini kabul etmeyen, onu Pamuk Prenses'i öldürmeye çalışan kötü kalpli cadıya benzeten küçük kızın nasıl bu durumun üstesinden geldiğini dinliyoruz...
Sihirli Değnek, masal ve öykü dinlemeye bayılan tüm minik sihirli değneklere ve onlara kitap okuyan ailelerine pırıltılı yıldızlar gönderiyor...
Su'nun sihirli değneği
... Okuduğum kitap 'Uçurtmam Bulut Şimdi'. Yazarı Sevim Ak. Resimleyen Behiç Ak. Kitapta birbirinden güzel on dört tane öykü var. En sevdiğim de kitaba adını veren. Bir çocuk uçurtmasını tepede neşeyle uçururken ipi elinden kurtuluyor. Keşke sıkı tutsaydım, şimdi onu yitirmezdim, diye üzülürken arkadaşı uçurtmasının bulut olduğunu söyleyip onu teselli ediyor. Eve döndüğünde babasından bulutların su buharı kümeleri olduğunu öğreniyor. Ama çocuk üzüntüyle bulutları seyrederken onların içinde yitirilen her şeyi bulabiliyor. 'Babam haklı olamaz! Bulutlar su buharı ise, işte beyaz saçları, sakallı kukuletası ve bastonuyla dedem gökyüzünde ne arıyor? diye düşünüyor. Sihirli değneğim olsa dedeyi gökyüzünden indirip çocuğa dededen öyküler dinletirdim.
Su Özer (8) Göztepe, İstanbul
5o. Yıl Cumhuriyet Okulu
Öykü dinlemeyi sen de uçurtmasını kaybeden çocuk kadar çok seviyorsun galiba, Su? O zaman hediyen seni çok sevindirecek, çook... Bana yine yaz olur mu?
.....
Sihirli bir değneğiz olsaydı neler yapardınız, neleri değiştirmek isterdiniz? İşe kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Okuduğunuz bir kitabı sevip sevmediğinizi, kitapta hoşunuza giden ya da gitmeyen bölümlerin neler olduğunu ve yazar siz olsaydınız o bölümleri nasıl yazacağınızı anlatan mektuplarınızı Sihirli Değnek'e gönderirseniz, yazınızı bu sayfada görebilirsiniz. Sihirli Değnek'in size ödül olarak ne vereceğini mi merak ediyorsunuz? Sürpriz!! (Mektuplarınıza yaşınızı ve adresini yazmayı unutmayın olur mu?)
Nilay Yılmaz
Kurtuluş Deresi Cad. No 47
Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / İstanbul
nilayybilgi.edu.tr
Tel 212- 236 78 42
Okullar açıldı! Okul adresini veren minik sihirli değnek sahipleri!
Hediyeleriniz hala gelmedi mi? Geliyor geliyoor...
BÜYÜKLERE ÖDEV
Eğitimde Yeni Arayışlar
Sorunlar, Seçenekler, Öneriler (Deneme)
Zehra İpşirioğlu, Adam Yayınları, 1997, 221 Sayfa
'Kitapta eğitimdeki sorunların temel sorunların neler olduğunu ve bu sorunlara nasıl çözümler getirilebileceğini çeşitli açılardan, çeşitli boyutlardan irdelemeye çalışırken, özellikle de yaratıcı eğitimin, bu bağlamda da sanatın, yazının ve tiyatronun çağdaş eğitime nasıl katkıda bulunabileceğinin üzerinde duruyorum' diyor İpşiroğlu kitabının Önsöz'ünde... Yürürlükteki eğitim sisteminin bozukluğu ve çürümüşlüğü son yılların en çok tartışılan konusu, diye devam ederek, kitapta yer alan yazıların hem bu tartışmaya katkıda bulunabileceğini hem de yeni çalışmalar ve arayışlara yol açabileceğini ekliyor. İpşiroğlu'nun değindiği konulardan bazıları
Eğitim sorunları ve Arayışlar Türkiye'de çağdaş Eğitimin Çelişkileri, Kültürlerarası Çatışma, Eğitimde Sanatın Yeri, Çocuğa Duyarlı Yaklaşma, Eleştirel Düşünme Öğretilebilir mi?. Eğitimde Yazın; Okumanın Anlamı ya da Anlamsızlığı, Okuma Sevgisi nasıl kazandırılır?, 'Çocuk Kalbi' Çocuklarımıza Yararlı mı?, 'Ölü Oızanlar Derneği'ne Çocuklar Nasıl Bakıyor?. Eğitimde Tiyatro; Tiyatronun Yapıcı Gücü, Sçocuk Tiyatrosondan yeni Örnekler, Çağdaş Çocuk ve Gençlik Kitaplarından Kesitler...
Büyükler, siz de okuduklarınızı, anne babalarla, eğitimcilerle ve yazarlarla paylaşmak istiyorsanız, Sihirli Değnek'in ''Büyüklere Ödev'' Bölümü için bir kitap tanıtabilirsiniz...
09102003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Konuşan Fare Ralph
Beverly Clearly, Kelebek Çocuk, 2002, 124 sayfa
Resimleyen Hümeyra Erkmen, Türkçeleştiren Ülkü Tamer
(9+)
Ralph sıradan bir fare değil. Çocukları çok dinlemiş, çok televizyon izlemiş ve sonunda konuşmayı öğrenmiş bir fare. Ama herkes anlayamıyor onu. Sadece Ryan gibi hızlı arabalara bayılan yalnız çocuklar, bir de dinlemesini bilenler anlayabiliyor. Diğerleri ise ancak 'vik vik' eden bir fare gördüm diyebiliyor...
Ralph ve Ryan otelde yaşıyorlar. Ralph'in duvar saatinin altında bir yuvası var. Ryan'ın da annesiyle birlikte yaşadığı odası. Annesi otelde çalıştığı için Ryan akşamları Ralph ile birlikte televizyon izleyerek ya da konuşarak vakit geçiriyor. Ryan uyumaya gittiği zaman motorsikletini alan ve pinpon topundan yapılmış başlığını başına geçiren Ralph otelde tur atmaya, su birikintilerinin içinden geçmeye bayılıyor. Çünkü Ralph de diğer fareler gibi geceleri uyumuyor... Ancak bir gün otel sahibi otelde fare olduğunu anlayınca işler karışıyor. Arkadaşı olan otel görevlisi Matt'ın kendisi yüzünden azar işitmesine üzülen Ralph motorsikletiyle beraber otelden ayrılıyor. Nereye gidiyor dersiniz? Ryan'la birlikte okula.
'Ralph için okul garip, esrarengiz bir yerdi. Daha küçük bir fareyken okulun otobüs gibi bir yer olduğunu sanırdı hep; otele gelen anne babalar, saatlerce araba kullandıktan sonra yaramaz çocuklarına 'Okul bir başlasın, nasıl sevineceğim' derdi. Başlamak. Başlayan şey hareket ederdi. Tıpkı otobüs gibi. okul da, otobüs gibi hareket eden bir şeydi herhalde.' (S.30).
Ryan'in cebine gizlenen Ralph ilgiyle çevresini izliyor. Sınıftaki çocukları, neler yaptıklarını, öğretmenleri Bayan K.'yı ve okulu gözlemliyor. Ryan'ın cebinde bir fare olduğu sınıftaki diğer çocuklar tarafından anlaşılınca ortalık karışıyor. Çocuklar Ralph'e nasıl davranacak dersiniz? Okulda Ralph'in başına neler gelecek?
Ralph aracılığıyla öyküde çok şey anlatılıyor, hem çocuklara hem de büyüklere...
'Minik fareler gibi davranıyorlar' diye düşündü Ralph. Gazetede kendisi için neler yazıldığını merak ediyordu. İyi bir fare olmadığı mı? Olanaksızdı bu! Bayan K., hiç konuşmadı. Susuyordu. Sonunda sınıftakiler seslerini kestiler. 'Böylesi daha iyi dedi' dedi Bayan K. 'Şaşılacak şey' diye düşündü Ralph. Öğretmen ağzını bile açmadan, bir tek kötü söz bile söylemeden bütün sınıfı susturmayı başarmıştı. Küçük akrabalarına söylediği kötü sözler geldi aklına, daha çok utandı.' (S.86).
'Fare resimleri çizmeye, farelere dair şiirler, öyküler yazmaya ne dersiniz?.. Her şeyi bir esin kaynağı olarak gören Bayan K., Ralph'in okulda yaşamayı tasarladığını bilmiyordu.' (S.44).
Ralph'in okuldaki çocukları gözlemleyerek kendini eleştirmesi ve geliştirme çabaları dikkate değer bir yaklaşım!.. Ralph'den hoşlanırsanız, Motorsikletli Fare Ralph adlı kitabı da sevebilirsiniz. (Beverly Clearly, Kelebek Çocuk, 2002, 127 sayfa)
Sihirli Değnek Ebe Sobe Dergisine dokunuyor...
EBE SOBE
Ekim 2003,
Sayı 24
Ebe Sobe Dergisi bu ay kapağından 'Hoşgeldin Sonbahar' diye sesleniyor bize. Mustafa Delioğlu sonbahar renkleriyle dolu bir kapakla selamlıyor çocukları... Bu ayın öyküsü, 'Bizim Evimiz Yokmuş'. Aysel Gürmen yazmış. 'Benim Adım Selen' adlı kitabından alınan bu öyküde çocuğun gözünden ev ve taşınma kavramları anlatılıyor... Bilgi Dağarcığı yine bize ilginç bilgiler sunuyor. Camın nasıl yapıldığını, sonbaharda yaprakların neden renk değiştirdiğini, döner fıskiyelerin nasıl çalıştığını öğreniyoruz. Öğrendiklerimiz bununla bitmiyor! Hastalanmayan tek hayvanın köpekbalığı olduğunu, kelebeklerin kokuları çok iyi algıladığını, bukalemunun gözlerini birbirinden bağımsız olarak kullanıp aynı anda iki doğrultuyu görebildiğini de öğreniyoruz Bilgi Dağarcığı'nda... Masalistan'da yine masallar arası bir etkileşim var. Nermin Sayın bu kez de Masalistan'da okulların açılması üzerine yapılan bir konuşmadan yola çıkıyor. 'Sayın, saymakla bitmeyecek kadar sayın Masalistanlılar! Bu yıl Masalistanlı öğrenciler, derslerinden hiç bıkmayacak. Teneffüs çıngırağı cangırdadığında bile sınıflardan çıkmak istemeyecekler. Çünkü artık derslerimiz çok eğlenceli. Çocuklarımıza, ana derslerin yanı sıra, tüm yaşamları boyunca çok işlerine yarayacak şeyler öğreteceğiz.' Masalda, 'Kendinle Barışık Olma' dersi olarak anlatılan yaklaşım dikkate değer. Kısa boylu, çilli, şişman, gözlüklü ya da sıska olduğu için üzülen masal kahramanları düşünülmüş. Masalistan okullarında bu dersin öğretmenleri kim olmuş dersiniz? Oburiks, Parmak Çocuk, Kurbağa Prens ve Gulliver...
'Kim Korkar Hain Derslerden' adlı yazıda, çocuklara okul sorunlarıyla baş etmenin yolları anlatılıyor... 'Size en çok yardım eden kitaplar, sizi en çok düşündüren kitaplardır' diyor T. Walker, Ayın Sözü'nde... Şiir Sayfası, Söz Sizde Sayfası, Kitap Tanıtımları, Matraksiyon, Ali'nin Günlüğü, Net Gezgini, El Becerisi, Eğlence, Mizah, Mektup ve Kulüp Köşeleri yine var Ebe Sobe'de... Dergi bu ay da sonbahar yaprakları kadar güzel... Hoşgeldin Sonbahar!
16102003

23102003/yok

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Sihirli Değnek, Alman Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sergisine Dokunuyor...
Hareketli bir sezon geçiriyoruz. Beşiktaş Kitap Fuarı, ardından CNR, TÜYAP... Sergiler, konferanslar, imza günleri... Bu hafta Sihirli Değnek, kasımın ilk haftasına kadar sürecek olan Alman Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sergisi'ne dokunuyor...
Ankara, İstanbul ve İzmir Halk Kütüphanelerinde sergilenen kitaplar, Türkiye'deki Goethe Enstitülerince seçilmiş. Türkçeye çevrilmiş 30 çocuk ve gençlik kitabından oluşan sergide bakın hangi yazarların kitapları var! Grimm Kardeşler, Christine Nöstlinger, Michael Ende, Klaus Kordon, Jutta Richter...
Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi (Kızılay), Mamak Kültür ve Sanat Evi, Ankara Oran Sevgi Yılı Halk Kütüphanesi (Çankaya).
İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi (Konak), Hoca Mithat İlçe Halk Kütüphanesi (Karşıyaka)
İstanbul Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi (Beyazıt), 23 Nisan Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar), Kartal İlçe Halk Kütüphanesi (Kartal).
İstanbul, Ankara ve İzmir'de yaşamayan minik sihirli değnekler! Üzülmeyin. Sihirli Değnek sizin için de kitapların kısa bir tanıtımını veriyor. İyi okumalar...
Küçük Beyaz Ayı Beni Yalnız Bırakma! / Resimli kitap
Hans de Beer, Nor-Süd Verlag, 1999 (iki dilde yayın)
Resimleyen Kleiner Eisbär
Türkçeleştiren Kemal Kurt
(Okulöncesi ve ilköğretim dönemi)
Hans de Beer'in uçucu pastel renklerle fevkalade resimlediği bu eğlendirici resimli öykü, okuyucuyu uçsuz bucaksız buzdan bir dünyaya götürüyor. Bilinmeyen bir diyarda iki hayvan yavrusunun maceralı arkadaşlığı anlatılıyor... Küçük kutup ayısı Lars, sadece kar ve buzdan oluşan vatanı kuzey kutbunda gezintiye çıkmıştır. Ancak köpeklerden kaçıp bir mağaraya sığınmak zorunda kalınca neşesi kaçar. Çok yakından gelen bir inleme sesi duyunca dikkat kesilir. Küçük kızak köpeği Nanuk buzdan bir yarık içerisine sıkışmıştır. Köpeklerle iyi deneyimleri olmamasına rağmen Lars Nanuk'u kurtarır. Üstelik onu ailesine geri götürmeye söz verir. Ancak haşarı küçük köpek yolda karlar arasında ilerlerken her fırsatta her şeye havlayıp hırladığı için kendini ve Lars'ı tehlikeye sokar. Nanuk'un ailesini bulana kadar çok dolanırlar. Ve sonunda Lars'la küçük köpek arkadaş olur.
Gökkuşağı Balığı, Gel Bana Yardım Et! / Resimli kitap
Marcus Pfister, Nord-Süd-Verlag, 2001, 32 sayfa. (iki dilde yayın)
Gökkuşağı balığı denizde arkadaşlarıyla beraber mutlu bir hayat sürmektedir. Günün birinde küçük, yabancı bir balık çıkagelir. Küçük balık sürüsünü kaybetmiştir ve bu güzel parlak balıklar arasında kendine yeni bir yuva edinmeye çalışmaktadır. Ama hani balığı buna karşı çıkar, çünkü grubunda yabancı istememektedir. Kimse ona karşı çıkmaya cesaret edemez. Küçük balık tek başına kalır ve parlak balıklar onu neredeyse unutmuşlardır. Günün birinde bir tehlike belirir. O zaman gökkuşağı balığı cesurca küçük balığın yardımına yüzer ve sürüdeki diğerleri de onu izler.
Yabancı olmak, cesaret ve arkadaşlık üzerine yazılmış harikulade bir resimli öykü.
İpek Ayaklı Kedi Satemin
Jutta Richter, Çınar Yayınları, 1993, 72 sayfa
Türkçeleştiren Deniz Kavukçuoğlu,
Resimleyen Jürgen Grosz
(6+)
Besili tekir kedi Satemin İpekayak, artık her köşesini patisinin içi gibi bildiği Westerwinkel Sarayı'nda yaşamaktan sıkılmıştır. Fare avcılarının en ustası Lensian ile birlikte buğday tarlaları arasında özgürce güvercinleri kovaladıkları günleri özlemle anmaktadır. Ama şimdi Lensian'ın nerede ve nasıl olduğunu bilmemektedir. Onu aramak için tehlikelerle dolu büyük şehre doğru yola çıkar. Ancak olaylar beklediğinden farklı gelişir...
Büyük Annem ve Ben
Achim Bröger, Gendaş Yayınları, 1998, 112 sayfa
Türkçeleştiren Mehmet Ukşul
(8+)
Jutta okuldan her eve dönüşünde büyükannesi mutfak penceresinden ona el sallar. Günün birinde durum değişir Büyükanne ağır bir hastalıktan yatağa düşmüştür ve Jutta onun yakında kendisinden ayrılacağını hisseder. Bu arada, hep tek başına dolaşan utangaç Dirk'le tanışır. Onun arkadaşlığı sayesinde büyükannesinin durumundan duyduğu korku ve kaygıyı yener. İnsanın yakınlarıyla kurduğu arkadaşlık ve onları kaybetme korkusu hakkında büyük bir duyarlıkla yazılmış, gerçekçi bir çocuk kitabı. Aşırı duygusallığa kapılmadan teselli eden bu yapıt, 1987 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü'nü aldı.
Lollipop
Christine Nöstlinger, Düzlem Yayınları, 1993, 88 sayfa
Resimleyen Gülbin Macunluoğlu
(8+)
Victor-Emanuel Meier kendine yeni bir ad verir Lollipop. Çünkü ne zaman dikkatini toplayıp düşünmesi gerekse, yeşil renkli, böğürtlen aromalı saplı şekerlemelerden yalardı ve onların adı Lollipop'tu. Sonra "yeşiller"in (şekerlemelere bu adı takmıştır) sihirli gücünü keşfeder. Onları gözünün önünde tuttuğunda hemen hemen tüm dilekleri yerine gelmektedir. Ya da Lollipop öyle sanmaktadır. Nöstlinger büyük bir yaratıcılıkla 8 yaşındaki bir çocuğun korku ve özlemlerini anlatmakta. İnsanın kendi sorunlarını kendisi çözmesi için cesaret veriyor ve bir isteğin gerçekleşmesi için ona inanmak gerektiğini gösteriyor.
Uçan Sınıf / Bir çocuk romanı
Erich Kästner, Can Yayınları, 101 sayfa.
Türkçeleştiren Hüseyin Tüzün.
Resimleyen Walter Trier
(9+)
Bu kitapta, yatılı okulda kalan çocukların küçüklü büyüklü dertleri anlatılmakta. Okuldaki yetkililerin anlayışsızlığı (Coni), terk edilmek (Uli) ve sorunlu aile ilişkileri (Martin) bunların başlıcaları. Ama sonra her şey yoluna girer. İnce bir melankoli ve sıcak bir mizahla bezediği anlatımıyla Kästner, hayatın zorlukları karşısında çocuklar arasındaki arkadaşlığın, sadakatin ve cesaretin dayanma gücü verdiğini gösteriyor.
Hitler Oyuncağımı Çaldı
Judith Kerr, Akyüz Yayıncılık (3. Baskı), 1992, 194 sayfa
Çeviren Hasan Kıyafet
(10+)
Zürih, Paris, Londra. Bunlar varlıklı Yahudi bir ailenin nasyonal sosyalistlerden kaçarken geçtikleri duraklar. Judith Kerr, özyaşamından belirgin izler taşıyan bu kitabında, 9 yaşındaki küçük kız Anna'nın, sorunsuz, güvenli hayatını ve en sevdiği oyuncağı pembe tavşanını nasıl Berlin'de bırakmak zorunda kaldığını anlatıyor. İlk durakları İsviçre'dir ve aile maddi sıkıntılar çekmektedir. İkinci durakları Paris'te de tatmin edici yaşam koşulları bulamazlar hatta durumları daha da kötüleşir. Babası İngiltere'den bir senaryo teklifi aldığında Anna ailesiyle beraber Londra'ya yerleşir. Judith Kerr'in (bir üçlemenin ilk kitabı olan) bu hikayesi bir çocuğun bakış açısından nasyonal sosyalizmi anlatan ilk kitaplardan biri. Kolay anlaşılır bir dil ve kurguyla, firardaki bir Yahudi ailesinin zorlu yaşam koşulları altında, yurtlarını terk etmek, dostlarından ve oyuncaklarından ayrılmak zorunda kalmalarına rağmen bu durumda bile hayatlarında olumlu yanlar görebildiklerini anlatıyor.
Doğum Gününü Unutan Çocuk / Savaş Karşıtı Roman
Rudolf Frank, Tüm Zamanlar Yayıncılık, 2000, 248 sayfa
Türkçeleştiren Kemal Yalım
(14+)
I. Dünya Savaşı başlayıp da Alman topçu askerleri Polonya'daki köyünü işgal ettiklerinde Jan 14 yaşındadır. Babası Ruslardan yana savaşmakta, annesi ise ölmüştür. Çaresizlikten, sıcak bir aile yuvası özlemiyle Jan Almanlar'la arkadaşlık kurar. Kısa zamanda çok sevilir, onlara her konuda destek olur, hayatlarını tehlikeden kurtarır. Alman askerlerden baba sevgisine benzer bir ilgi görür ve birliğin koruyucu meleği haline gelir. Ta ki savaşın korkunçluğuyla tanışana dek. Dayanamayacağını anladığı zaman cesurca kararını verir ve firar eder. Jan'ın hikâyesi savaş karşıtı bir roman. 1932 yılında yayımlanmış ve dokunaklı bir dilde yazılmış. Kaleme alınışından yetmiş yıl sonra bile güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyen bir konudan, savaşların insanlık dışılığından bahsetmekte. Kitap, gelecek kuşaklar için bir uyarıcı niteliğinde.
(Kaynak http//www.goethe.de/om/ist/tuindex.htm / Sergilenmekte olan diğer kitapların tanıtım yazıları için bkz.)
30102003
SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
SİHİRLİ DEĞNEK BU HAFTA ÇİZGİLERE DOKUNUYOR...
Bizim Aile 1-2
Nur İçözü, Bu Yayınları, 2003, 63 Sayfa
Resimleyen Saadet Ceylan
'Bizim Aile' Bu Yayınevi'nin Neşeli Kitaplar Dizisi'nden çıkıyor. Kitabın arka kapağında da söylenildiği gibi, 'Bizim Aile, Dünyanıza Açılan Pencere' gibi. Çünkü çocuk ve aile ilişkisi temelinde, dil bilincinden, hayvan sevgisine, meslek seçiminden paylaşma duygusuna kadar uzanan geniş bir konu yelpazesi var. İkişer sayfalık kısa çizgi hikayelerden oluşan kitapta olaylar çocuk gözünden aktarılıyor. Evin küçük kızı her defasında aileye iyi bir ders vermeyi unutmuyor...
1978-79 yıllarında Milliyet Çocuk Yayınları'nın verdiği 'Resimli Klasikler'le başlayan çizgi roman tanışıklığımız, daha sonra derginin haftalık sayılarında devam eden çizgi roman ve kısa hikayelerle devam etmiş. Günümüzde ise çizgi romanlar ek ya da derginin bir bölümü olarak değil de ayrı bir tür olarak kitapçılardaki yerini almıştır. Çizgi romanın, klasikleri çocuklara sevdirmek amacıyla bir çok ülkede 'eğitim amaçlı' kullanıldığını biliyoruz. Çizgiyle birleşen anlatımının çocuklara yeni boyutlar, yeni bakış açıları kazandırdığını, onlara okumayı sevdirdiğini söyleyen bir çok araştırmacı ve edebiyatçı çizgi romanı diğer türlere geçiş türü olarak dikkate değer bulmaktadır. Bunların yanı sıra, resim ve dil arasında ilişki kurdurması, çocuklara resim okuma alışkanlığı kazandırması nedeniyle de çizgi roman çocuk edebiyatında önemlidir. Hikayelerinin kısa, eğlenceli ve kolay okunabilir olması çizgi hikayeleri çocuklar arasında da oldukça popüler kılmaktadır...
Bizim Aile, bir çizgi aile. Çizgiler arasından sadece çocuklara seslenmiyor, ailelere, eğitimcilere de çok şey söylüyor. Ses tonu ve ritmi gösteren monolog ve diyaloglarıyla, düşünce balonlarıyla ve konuya yaklaşımıyla dikkate değer.
'Anneciğim yılbaşında niçin armağan verilir? -Yeni yıla mutlu, sevinçli girilsin diye... -Ama ben sana bir şey alamadım... -Önemi yok... Anneler çocuklarının mutluluğuyla sevinir... -Al bakalım bir tanem... Gençliğimde ut çalmayı çok istemiştim, bari sen çal... -Şeyy... Teşekkür ederim. -Dersler de benden... Okul dönüşleri her gün 1 saat çalışırız, anlaştık mı? -Şey... Peki dede... -Bu da test derslerinde yararlanacağın bir bilgisayar programı... ne güzel değil mi? -Teşekkür ederim baba... -İşte yılbaşı da geldi geçti fıstık... Büyüklerin armağan verince niye çok sevindiklerini şimdi anladım... Çünkü hep sevdikleri şeyleri veriyorlar... Ben büyüyünce çocuklarıma bebekler alırım. Hem onlar sevinir, hem de ben.' (S.14-15)
'-Çok yakıştı. Güle güle giy. Üstünde paralansın. -Teşekkür ederim büyük anne... Ama elbise paralanırsa nasıl güle güle giyerim? -Bakalım bu işleri nasıl halledeceğim? Hadi hoşça kal!. -Güle güle canım... Üzülme... -Anneciğim, güle güle dedin ama babamın yüzü hâlâ asıktı... -Sorma canım... Çok iki yüzlüymüş... -Hiç güvenilmez. -Anneciğim, iki yüzlü insanlar sirkte mi yaşar? -Ooo... Buyrun! Hangi rüzgâr attı?.. -Hayret! Fırtına da yok ki. Bu kadar şişman insanları rüzgâr nasıl sürüklemiş?! -Aa... Uyandın mı hayatım? -Gözlerim açıkken nasıl uyuyabilirim ki? -Bak yavrum, bol bol kitap okursan adam olursun... - İyi de kızlar nasıl adam olur? -Doğrusu bu işe hiç aklım ermiyor. Bazen sanki ana dilimi unutmuş gibi oluyorum.'' (S.30-31)
Bıcırık ile Cimcimik
Nuğrettin İğci, Bu Yayınları, 2003, 48 Sayfa
Resimleyen Ömer Tunç
Bıcırık da çizgi bir çocuk. Hem de afacan mı afacan bir çocuk... Bıcırık ile Makara Kukara, Bıcırık ile Kikir Kikir ve Ders Arası Kikiri gibi gülmece kitaplarından tanıdığımız Nurettin İğci, Bıcırık'ı, bu kez de Bıcırık ile Cimcimik adıyla çizgi dünyasına taşımış. Bakın Bıcırık neler söylüyor bize çizgi aralarından...
'-Umarım yatağını yadırgamazsın. Ninen sana kuş tüyü yastık da verdi. -Onu almasam? Başımı ona koyarsam tüyleri yolunan kuşları düşünmekten uyuyamam ki!' (S.26).
'-Sıçrarsam boyum gerçekten uzar mı baba? - Elbette! -Peki öyleyse neden hiç uzun boylu çekirge yok?' (S.47).
'Grip salgını var, dikkatli ol. Bol bol meyve ye. -Olur anneciğim, yerim yemesine de, dilerim mikroplar benden fazla yiyip bana üstünlük sağlamayı aklı edemez.' (S.38).
Çizgi roman deyince aklımıza gelen 'Tom Miks, Teksas' türündeki kitaplar ve bunların okutulup okutulmaması üzerine dönen tartışmalar yıllardır yalnızca aileleri değil, eğitimcileri ve psikologları da yormuştur. Sınıflandırma ve ön yargılar içermesi, savaşmaya, intikam ve şiddet duygularına fazlaca yer vermesi gibi haklı nedenlerle çizgi romanları çocuklara yasaklamışlardır. Otoriteler, çoğunlukla dergilerde yayınlanan gülmece türündeki eğlenceli çizgi öyküleri de tam tersi nedenlerle -fazla hafif, sabun köpüğü olarak gördüklerinden- yadsımışlardır. Ancak yaklaşımı açısından edebi eksiklikleri olsa da, çizgi roman ve kısa çizgi öykülerinin biraz önce söylediklerimizin dışında bir çok amaca daha hizmet edebileceğini biliyoruz. İşte Sihirli Değnek'ten birkaç öneri Çizgi roman ya da öyküler aracılığıyla noktalama işaretleri çalışılabilir. Kahramanlar aracılığıyla doğru değerler üzerinde konuşulabilir, konuşma balonlarına yeni yazılar yazdırılıp öykü yeniden oluşturulabilir... Daha neler yapılır neler! Yeter ki ailelerde ve eğitimcilerde çocukların bu isteğini gerekli alanlara yönlendirebilecek istek olsun!
Sihirli Değnek, çizgi roman hakkında okumak ve düşünmek isteyenlere bir kaynak öneriyor. 'Çizgi Roman ve Çocuk', Prof. Dr. Nilüfer Tuncer, Çocuk Vakfı Yayınları, 1993, 104 Sayfa.
06112003


Çocuklar İçin Kitaplar
SİHİRLİ DEĞNEK
Ekho ve Narkissos, tanrılar tarafından cezalandırılıyor. Ekho, Hera'nın kıskançlığının, Narkissos da kendi acımasızlığının kurbanı! Ekho, artık tek bir kelime bile konuşamıyor ancak ona söylenen son sözleri tekrar edebiliyor. Narkissos da yansımasını suda görür görmez kendine umutsuzca aşık oluyor. Söylenceye göre, Ekho işte o günden sonra dağların, Narkissos da nehrin bir parçası oluyor...
Bildiğimiz gibi, söylenceler çocuklara sadece gerçekleri hayalle birleştirme fırsatı vermiyor. Onların doğaya ve tarihe olan meraklarını da kamçılayarak çocuklara geçmiş zamanların gizini inceleme ve araştırma şansı da tanıyor. Öykülerde yaratılış, oluşum ve dönüşümler anlatılıyor. Söylencelerin günümüze ve dilimize yansımalarından söz ediliyor. Yani, bütün bu yönleriyle söylenceler çocuklara çok şeyler söylüyor... Son zamanlarda bu türde epeyce kitabın yayımlanması çocukların tarihle, mitolojiyle ve arkeolojiyle erken yaşlarda tanışması adına sevindirici bir durum... Sihirli Değnek, keşke bu türe öncelik veren yayınevlerinin sayısı artsa da, söylenceler daha çok çocuğa ulaşabilse, diyor...
Ekho ve Narkissos da bir çok çocuğa ulaşıyor. Ancak seslendiği yaş gurubu dikkate alındığında, birkaç eksiği olduğu söylenebilir. Kurgudaki hızlı geçişler, tek bir cümlede verilen bilginin yoğunluğu, mitolojiyle yeni tanışanlar yani tanrılar arasındaki ilişkileri bilmeyenler için, konu bütünlüğünü tehlikeye sokacak ve akıllarda bir çok soru işareti uyandıracak nitelikte. Neden-sonuç ilişkilerini anlayabilmek için, satır aralarındaki ipuçlarını birleştirmek ve çıkarımlarda bulunmak, kitabın hitap ettiği yaş dönemi için oldukça zorlayıcı bir iş...
'Hera, tanrılar tanrısı Zeus'un o şiddetinden çok korkulan karısı, kocasının nymphe'lerden yani, doğa perilerinden biri ile aşk yaşadığını duymuştu. Bu perinin kim olduğunu bilse, onu kimse elinden kurtaramazdı ama Hera bu perinin kim olduğunu bilmiyordu.' (S.1)... 'Narkissos bir türlü suyun başından ayrılamadı. Orada öylece eriyip gitti. Ekho'nun arkadaşları doğa perileri bu yakışıklı gencin bedenini ararlarken, suyun kenarında açmış bir çiçek gördüler...' (S.10). (Doğa perilerinin neden Narkissos'u aradıkları öyküde açıklanmıyor!)... Sihirli Değnek, son olarak 've' ile başlayan cümlelere de dokunarak onları bir öncekilerle birleştiriveriyor!
Neşeli Kitaplar'ın söylenceleri bununla bitmiyor. Semih Çelenk, Selene ve Endymion'un, Baukhis ve Philemon'un, Hero ve Leandros'un, Daphne ve Apollon'un, Apollon ve Marsyas'ın, Paris ve Helena'nın, Pygmalion ve Galetea'nın, Pyramos ve Thisbe'nin, Eros ve Psykhe'nin de öykülerini yazmış... Neşeli Kitaplar, masal, öykü ve şiir seçkileriyle de dikkat çekiyor. Grim Kardeşlerden Andersen'e, Tolstoy'dan Puşkin'e, Mayakovski'den Shakespeare'e... Neşeli Kitaplar çok neşeli çook!..
Sırsayar
Mavisel Yener, Bu Yayınevi, 2003, 136 sayfa
(İlk Gençlik)
Sırsayar gerçekten sırlarla dolu bir gençlik romanı. Sırsayar'ın ilk sırrına, bir yayınevinin yayın danışmanı olan Emre Ersöz'den yazara gelen bir elektronik iletiyle ortak oluyoruz. İlerleyen sayfalardaki iletilerde de, yazar ve yayınevi 'Sırsayar' adlı roman üzerine konuşup tartışıyorlar. Ardında 'Sırsayar' başlıyor sırlarını birer birer dökmeye. Romanın son satırına kadar da dökülmeye devam ediyor bu sırlar...
Karavanlarda konaklayan bir avuç genç kız ve genç erkeğin olduğu Antalya'daki bir yaz kampında neler olmaz, neler yaşanmaz ki! Yapılan etkinlik ve yarışmaları, eğlenceleri, dedikoduları, yaşanan ya da yaşanamayan aşkları, mutlulukları, hüzünleri ve acıları siz düşünün!
İlk gençlik romanlarında konu seçiminin ne kadar önemli olduğunu ve yanlış bir yaklaşımın ne gibi sonuçlara yol açabileceğini biliyoruz. Bu gibi kaygıların ne yazık ki hala bir çok kitapta açığa çıktığını ve genellikle de ön sıralara yerleşip bizi Çocuk ve İlk Gençlik Edebiyatının asıl amacından nasıl uzaklaştırdığını görüyoruz. Bir başka deyişle, gençliğe henüz adım atmış olanları kontrol edebilmek için yazarların anne-baba ve eğitimci edasıyla işaret parmaklarını nasıl salladıklarını da endişeyle izliyoruz.
Sırsayar, iyi bir kurgu içinde ince ince işlediği ayrıntılarda bizi boğmadan edebi bir yolculuğa çıkartıyor. Hem de parmağını hiç sallamadan bizlere çok şeyler söylüyor... Sırsayar herkesin sadece sırrını değil hatrını da sayıyor. Bu sayma, çocuklarına karşı ilgisiz ya da aşırı düşkün olan anne babalardan, eğitimcilere kadar uzanıyor... Gençlere kendileri olmanın, kendileri için bir şeyler yapmanın zevkini hatırlatıyor. Hem de bunu onların dilinden konuşarak, onları güldürürken düşündürerek yapıyor...
'Serkan şarkısını bitirince alkışladılar. Besteyi de, sözü de Serkan'ın yazdığını duyunca şaşırdılar... Sıklıkla çalan cep telefonlarına aldırmadan ayrılıkları anlatan aşk şarkılarını söylemeye devam etti Serkan. Bu arada az sonra yerini sıkı bir tartışmaya bırakacak fısıldaşmalar duyuldu... Alp'in sesi yükseliverdi birden... Hip-hop müzik üstüne yok abi! dedi. Melisa, Alp'e karşı çıktı O, saçma sapan bir müzik!.. Ada, Serkan'ın söylediği güzel şarkıların konuşmalarla kesilmesinden rahatsız olmuştu. Şşştt, susun da Serkan'ı dinleyin, diye uyardı onları... Serkan'ı dinleyeceğine soğan ayıklasan daha iyi olur kızım! Nasıl olsa sonuç aynı, dedi. (S.31)
'Aslında kayalıkların gerçek öyküsünü kimse bilemez. Öykülerin sırları yalnızca sahiplerinde gizlidir. Başkalarının düşleyebildiği ise öykünün bir parçasıdır sadece. Kayalık bizi duyuyorsa onunla uzaktan yakından ilgisi olmayan öykülerimize gülüyor belki, diyerek içtenlikle düşüncelerini paylaştı oğlan.' (S.59).
'İsmini öğrendim, peki yaşını, okulunu, nerede oturduğunu da öğrenebilir miyim? diye sordu... Neden kimliklerimiz bu kadar önemli? Ben 'insan' kimliğimle burdayım, yetmez mi? Seninle birlikte burada oturmuş, evreni anlamaya çalışırken ufak ayrıntılar niçin bu kadar önemli?' (S.73)
Sırsayar, ilk gençlik dönemi gibi, bir çok güzel şeyin birleştiği bir gençlik romanı... İlk gençlik romanlarında edebi ve felsefi tadı duyumsamayı özleyenler, Sırsayar sizi bekliyor... Elbette öyküde çözülmeyi bekleyen bir çok sır da! Sanırım sırları çözmek için kitabı bir kez okumak yetmeyecek!
13112003

Çocuklar İçin Kitaplar
SİHİRLİ DEĞNEK
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu. Evvel Zaman İçinde İnsanın Öyküsü Tarihöncesi Eğitim Programı, Gülay Sert, 2003, 35 Sayfa
İllüstrasyon Cemal Eker (8-10 yaş)
Evvel Zaman İçinde İnsanın Öyküsü, Türkiye'de Tarih Vakfı'nın katkılarıyla hayata geçirilmekte olan Uluslararası TEMPER (Training, Education, Managemenet and Prehistory in the Mediterranean) projesinin bir parçası. Yunanistan, İngiltere, Malta ve İsrail'le birlikte yürütülen proje Avrupa Birliği Euromed Heritage II tarafından finanse ediliyor... İlköğretim müfredat programı içindeki tarihöncesi dönemlerle ilgili bilginin sınırlı ve sıkıcı olması gerçeğinden yola çıkan TEMPER projesi , yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan kültürel mirasın korunabilmesi için "Tarihöncesi Eğitim Programı" adı altında bir paket programla işe başlamış. Konuyla ilgili 'somut çözümler üretebilmek, bu çözümlerin, kalıcı, yol gösterici koruma ve bilinçlenme süreçlerine dönüşmesini sağlamak' amacıyla, anlatım, atölye çalışması ve müze ziyaretini içeren bir eğitim programı hazırlanmış. Programın anlatım bölümünde, tarihöncesi dönemlere ait bilgilerin çocuklara görsel malzemelerle aktarılması amaçlanıyor. Atölye çalışmasında, tarihöncesi dönemlere ait mimari ve figürinlerin kilden örneklerinin çocuklara yaptırılması, müze ziyaretindeyse müze ve tarihi yerlerin ziyareti yer alıyor.
Eğitim Programı'nın parçası olan Tarihöncesinde İnsan, Bala ile Çatalhöyük Gezisi ve Bala Çatalhöyük'te adlı kitaplar, 8-10 ve 10-12 yaş gruplarına hitap ediyor. Uygulamalı ve etkileşimli bir eğitim programıyla çocukların, insanın doğadaki rolünü anlamaları, insan türünün yanı sıra diğer türlere de saygılı olmaları ve kültürel mirasa sahip çıkacak bilinci kazanmaları hedefleniyor. İstanbul ve Konya'dan seçilen pilot okullar, Dünya Anıtları Fonu'nun "Dünyada Korunmaya En Muhtaç 100 Arkeolojik Alan" listesinde olan 'Çatalhöyük' üzerinde çalışmaya çoktan başlamış bile. Kitaplar okunuyor, müzeler geziliyor, dialar izleniyor, çanaklar çömlekler, resimler, heykeller yapılıyor, kazılar gerçekleştiriliyor, festivaller düzenleniyor...
Sihirli Değnek bu işe çok heyecanlanıyor... Keşke bütün dersler için böylesine etkileşimli çalışmalar oluşturulabilse, öğrenme işi ezbercilikten çıkartılıp araştırma yapmanın keyfiyle birleştirilebilse, diyor... Sihirli Değnek, bu projeye katılamayan minik sihirli değnekler adına tüm öğretmenlere dokunuyor! Öğretmenlerin, büyük projelerin ayaklarına gelmesini beklemeden, kişisel çabalarıyla öğretme yöntemlerini değiştirmelerini, benzer uygulamaları sınıflarına taşıyarak çocuklara öğrenme sürecinin bir parçası olma keyfini tattırmalarını istiyor!
Bu projeye katılamayan minik sihirli değnek sahipleri! İşte sizin için de dizinin Evvel Zaman İçinde İnsanın Öyküsü adlı kitabından seçilmiş bölümler
'Bu kitabın adı Evvel Zaman İçinde'. Bilirsiniz, masallar böyle başlar. Ne var ki burada masal değil, gerçekliği bilimsel yöntemlerle kanıtlanmış bir öykü aktarmaya çalışacağız. Öykümüzün kahramanları atalarımız. Masal kahramanlarını bile gölgede bırakan atalarımızın gelişim öyküsünü okuduktan sonra, geçmişten onur duyacağınıza ve geleceğe umutla bakacağınıza inanıyoruz. Çünkü geçmişte atalarımızın rol aldığı, gelecekteki aşamaları bugün bizim atacağımız adımlara bağlı olan bu öykü, bizim öykümüz.' diyor Gülay Sert ve Cemal Eker, kitabın Önsöz'ünde...
Öykümüz böyle başlıyor ve devam ediyor. 'İlk Adımlar, İlk Aletler, Buzul Çağları, Ateşin Keşfi, Dayanışma Başlıyor, Yeni Ufuklara Doğru, Köpekle Dostluğumuz Başlıyor, Besin Üretimine Geçiş ve Uygarlığın Doğuşu' kitabın bölümlerinden... Bu konular ayrıca okuma parçalarıyla desteklenerek, anlatılan konu günümüzle de ilişkilendirilmiş...
'Alet yapan, konuşan atalarımız kendilerinin diğer canlılardan ayrı ve özel olduklarının bilincine varmışlar... Bizler kendi aramızda yardımlaşan canlılarız. Bu davranışımız da diğer pek çok özelliğimiz gibi uzun yıllar önce gelişmeye başlamış. Atalarımız, doğuştan beden özürlü, kollarını kullanamayan birsinin 40 yaşına değin yaşamasını sağlamışlar. O dönem için hayli yaşlı sayılan adam, kazayla, mağara tavanının çökmesi sonucu ölmüş.' (S.16)... Bazı mağaralara, günümüzde soyu tükenmiş bir ayı cinsine ait kemik ve kafataslarını gömmüşler. Atalarımız korku, saygı veya başka bir nedenle bu hayvana özel önem veriyorlarmış. Atalarımız hakkında epey bilgilendiniz. Akbabanın kanat kemiğinden yaptıkları flütle, çaldıkları ezgileri de hayal edersiniz sanıyorum. Antalya'da Karain Mağarası'nda, atalarımızın aletlerini yonttukları işlik alanları, ocaklar ve taştan ve kemikten yapılmış aletler ortaya çıkarıldı.' (S.18)...
Kitaplardaki bilgilerin masalımsı anlatımla sunulması ve bilgilerin eğlenceli resimlerle desteklenmesi, çocukların tarihe, arkeolojiye ve mitolojiye artık farklı bir gözle bakabileceğinin müjdesini veriyor... Öğreteceğimiz ve öğreneceğimiz ne çok şey var!
Kitapların içeriği ve TEMPER projesi ile ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak isterseniz http//www.tarihvakfi.org.tr/projeler/temper/default.asp.
(Gülay Sert, Temper Projesi Eğitim Koordinatörü, 0212 -227 37 33 / 112)
20112003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
VE PERDEE!..
Çocuklara ve Gençlere Shakespeare 1,2,3,4,5 Charles ve Mary Lamb, Seyhan Yayıncılık, Neşeli Kitaplar, 2003, 107 sayfa
Türkçeleştiren Banu Bekenesir
'Veronalı İki Centilmen', 'Bir Yaz Gecesi Riyası', 'Hırçın Kız' ve 'Yanlışlıklar Komedyası'. Bunlar, Çocuklara ve Gençlere Shakespeare Dizisi'nin ilk kitabı için seçilmiş olan oyunlar. Ancak oyunlar oyun formatında değil, öyküleştirilmiş... Bu dizi beş kitaptan oluşuyor. Komedyalar, Tragedyalar...
Oyunlar biter mi dersiniz?
''Çocuğun ve gencin dünyasında oyun var ve çağların en büyük yazarı Shakespeare, 'Dünya bir sahnedir, bizler de onun oyuncularıyız,' diyor. Eğer tiyatro yaşamın bir yansısı ise, bizler de o aynada yansıyanları kendi iç aynamızla karşılaştırmalıyız. Özellikle de çocukların oyuna dayanan uçsuz bucaksız dünyasını, Shakespeare'in usta kaleminden yansıyan dünyasıyla buluşturmalıyız,'' diyor kitabın arka kapağında, Prof. Dr. Hülya Nutku. Neşeli Kitaplar da bu görevi üstlenerek çocukları ve gençleri bir Shakespeare yolculuğuna çıkartmış.
Ancak kitabın orijinalinde yer almasına rağmen, kitabın Türkçe çevirisinde nedense Önsöz'e yer verilmemiş! Shakespeare For Children, Tales From Shakespeare adlı kitabın Önsöz'ünde belirtildiği üzere, Charles ve Mary Lamb kardeşler Shakespeare'i gençlere ve çocuklara tanıtmak amacıyla Shakespeare'in oyunlarını öyküleştirmiş. Düşünceleri çocukları erken yaşlardan itibaren edebiyatın içine çekebilmek, Shakespeare'i tanıma ve onun eserlerini okuma keyfini onlara yaşatabilmekmiş. Bu sayede Shakespeare ile tanışan çocuklar, ilerki yaşlarda Shakespeare'in gerçek eserleriyle karşılaştıklarında, daha önce okudukları hikayelerin çıkış noktalarını görecek, Shakespeare'in gerçek diliyle tanışmaya hazır olabileceklermiş. Bir başka deyişle, bu öyküler, Shakespeare'e giriş niteliği taşıması düşüncesinden yola çıkarak hazırlanmış.
Yine Shakespeare For Children, Tales From Shakespeare'in Önsöz'ünde belirtildiği üzere, bu çalışmada öncelikle çocukların yaş grubu dikkate alınmış. Onların ilk yazımlarındaki ağır diyaloglara bağlı olan yapıyı kaldıramayacakları düşünülmüş. Ancak Shakespeare'den ve onun tarzından çok da uzaklaşmamak için, zaman zaman basitleştirilen yapıya, gençlerin kulakları alışık olmadığı için bunu sıkıcı bulacakları bilinse de, ara ara diyalogların gerçek hali eklenmiş.
'Aşıkların ormanda buluşacakları gece, Titania bazı nedimeleriyle birlikte ormanda dolaşırken, yanında saraylı perileri olan Oberon'a rastladı. 'Mehtapta kötü bir karşılaşma, mağrur Titania' dedi periler kralı. 'Ne o kıskanç Oberon, sen misin? Periler, geri çekilin; onun yanında durmamaya yeminliyim,' diye yanıtladı kraliçe. 'Yavaş ol, itaatsiz peri', dedi Oberon, 'ben senin efendin değil miyim? Titania Oberon'una neden karşı geliyor? Bana şu kaçırdığınız ufak oğlanı ver de onu uşağım yapayım.''... (S.10).
Çocuklara ve Gençlere Shakespeare dizisinin, çocukların ve gençlerin kişilik gelişiminde de etkin bir rol oynayacağı söylenebilir. Çocukluk döneminde hareketlenmeye, ilk gençlik döneminde de filizlenmeye başlayan bir takım değerlerin olgunlaşmasına yardımcı olacak konuları işleyen Shakespeare, bu dönemlerde çocuklar ve gençler tarafından karşılaşılan birçok probleme de çözüm yolları sunabilir. Zaten, 'insanı olan hiçbir şey yabancımız değildir' değil mi? Önemli olan konuyu dönem özelliklerine uygun olarak aktarabilmemiz! 'İşte bütün mesele de bu' değil mi zaten! Neyi, kime, nasıl anlatmak!
İlk kitapta yer alan komedyalardaki entrika dolu aşk hikayeleri, rastlantısal olayların komikliği ve basit çözümlerin karmaşıklığı düşünülürse, dizinin, gençlerin ilgisini kolaylıkla çekebileceği söylenebilir...
Neşeli Kitaplar, çocuk ve ilk gençlik yazınına sadece neşe getirmiyor. Bakın daha neler var neler bu dizide neler (3) Tragedyalar 'Hamlet', 'Othello', Kral Lear' ve 'Macbeth'. (4) 'Romeo ve Jüliet', 'Atinalı Timon', 'Cymbeline'. (5) Komedyalar 'Yeter ki Sonu İyi Bitsin', 'Kısasa Kısas', 'Pericles' 'Kış Masalı' ve 'Fırtına'.
'Kelimeler, kelimeler, kelimeler'... Söyleyecek ne çok şey var! O yüzden Sihirli Değnek durmuyor, oyunlarla başlamışken oyunlarla devam ediyor. İşte size uzuun bir oyun listesi. Haydi herkes oyuna!
* Altı Çocuk Oyunu, Kültür Bakanlığı
* Radyo Çocuk Oyunları, Hasan Erkek, Kültür Bakanlığı
* Çocuk Oyunları Antolojisi, Ergün Altay, Alfa Yayınları
* Tiyatro Oyunları, Ülker Köksal, Esin Yayınevi
* Bir Çocuk... Bir Düş... Bir Oyun..., Olga Gülerci, Bulut Yayınları
* Çocuk Oyunları I, Enver Aysever, Epsilon Yayınları
* Papatya, Ülkü Ayvaz, Engin Yayıncılık
* Esin Perisi, Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları
* Aç Perdeyi Ben Geldim, Aytül Akal, Uçanbalık
* Portakalı Soydum Başucuma Koydum, Mehmet Kadri Sümer, Bilgi Yayınevi
* Haydi Çocuklar Sahneye, Nihal Kuyumcu / Luciano Iogna, Kültür Bakanlığı
* Oyun, Çocuk, Tiyatro, Özdemir Nutku, Özgür Yayıncılık
27112003


04122003/yok



SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Gılgamış
Nuran Turan, Epsilon Yayınları, 2003, sayfa 24
Resimleyen Yunus Saltuk
(8+)
Korku filmlerini sever misiniz? Peki ya canavarları? Yaratıkları?.. Bu öyküdeki kahramanımız da korku filmlerine bayılırmış ama onları izledikten sonra bir türlü gözüne uyku girmezmiş. Aslında karanlıktan ve canavarlardan da korkar ama bu korkularını kimseye söyleyemezmiş. Bütün bu korkularından bir gün kurtuluvermiş. Bunu nasıl başarmış dersiniz? Ölümsüzlüğü aramak için yollara düşen Sümer Kralı Gılgamış sayesinde... Bu yolculuk sırasında Gılgamış'ın başına neler geliyor neler! Sizce ölümden korkan Gılgamış ölümsüzlüğün çaresini bulabilecek mi?
Çocuklar sadece, kralları, kraliçeleri, perileri değil, kötülüklerle savaşan yiğitleri, yarı insan yarı canavar yaratıkları, devleri, cüceleri de severler. Masallar ve destanlar, tarih öncesi dönemler, tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanları anlatan öyküler çocukların ilgisini çeker. Sosyalleşmeye başladıkları okul döneminin ilk yıllarında, başka insanların ve toplulukların yaşamları da önem kazanmaya başlar. Halk masallarının yanı sıra, mitolojik öyküler ve destanlar da, çocuklarda 'tarih bilinci'nin oluşmasında önemli temel taşları oluşturmaktadır. Son zamanlarda, eskiye el atan, özenli çizim ve anlatımlarıyla geçmişi bugünle buluşturan yayınevleri ve yazarların çabası çocuk edebiyatındaki dikkate değer gelişmelerden biri...
Gılgamış da bu amaçtan yola çıkılarak yazılmış bir kitap. Öyküde sadece Sümer Kral'ı Gılgamış yok, bir de karanlıktan korkan çocuk var. Babasının kütüphanesinde bulduğu Gılgamış adlı kitabı okuyan bu çocuk, kendi korkularını Gılgamış'ın öyküsü sayesinde sorguluyor... Çıkış noktası güzel olsa da, Sihirli Değnek arada gözden kaçan, öyküde havada kalmış birkaç yere dokunmak istiyor.
"Sümerlerin kralı Gılgamış genç, yakışıklı, güçlü, kuvvetli, üstelik de bilge bir kralmış... Sümerlerin ülkesi bereketli topraklar, ulu ulu ağaçlar, çağıl çağıl akan ırmaklarla donanmış çok güzel bir ülkeymiş. Güçlü kuvvetli genç kral Gılgamış çok çalışkanmış. Halkın da kendi gibi çok çalışmasını istermiş. Halkı gece gündüz demeden işe koşarmış. Halk, kralın kendilerini işe koşmasından sürekli yakınır olmuş. Sonunda tanrılar halka acımışlar, Gılgamış'a bir arkadaş yollamışlar.'' (S.4) Kral'ın çalışmayı neden çok sevdiği ve kral olarak neler yaptığı anlatılmayan bu bölümde, kralın halkını hep işe koştuğu vurgulanıyor. 'Güçlü, kuvvetli, üstelik de bilge' olarak tanımlanan krallın halkına, tanrıların neden acıdığı ve çözüm olarak krala neden bir arkadaş gönderdikleri açık değil... Bilge krala gönderilen arkadaş Enkidu ise, çizimlerinde insandan farklı görünmemesine rağmen, 'yarı insan yarı hayvan, çok güçlü ve ürkütücü bir yaratık' olarak betimleniyor. Bilge kral, ilk karşılaşmalarında bu yaratıkla amansız bir kavgaya tutuşarak canavarı yeniyor. Sonra, neden benimle kavgaya tutuştun, diye soran krala Enkidu, 'Seni yenip yerine ben kral olacaktım,' diye karşılık veriyor. Sonunda Gılgamış ile Enkidu dost oluyor. (S.7) Kendisini öldürüp yerine geçmek isteyen bir canavarla, bilge de olsa, bir kralın neden ve nasıl hemen dost olduğu ise anlatılmıyor... Buna benzer bir atlamayı, Gılgamış'ın Utnapiştim'i aradığı bölümde de görüyoruz. Ölümsüzlüğün sırrını bir tek Utnapiştim'in bildiğini öğrenen Gılgamış, onu bulmak için yollara düşüyor. 'Utnapiştim yorgunluktan yere yıkılan gemiciyle Gılgamış'ı karşısında görünce çok şaşırmış. Gılgamış'a bunca güçlüğü göze alıp oraya neden geldiğini sormuş. Gılgamış ona Ölümsüzlük otu'nu aradığını söylemiş.' (S.18) Oysaki daha önce, Gılgamış'ın ölümsüzlük otunu değil de Utnapiştim'i aramaya çıktığı belirtiliyordu. Ölümsüzlüğün sırrının ölümsüzlük otunda olduğunu zaten bilen Gılgamış, Utnapiştim'den sadece bu otun yerini öğreniyor ve yoluna devam ediyor... Sihirli Değnek, çocukların akıllı olduklarını ve uzak da olsa konular arasında bağlantılar kurabileceklerini bilse de, bu öyküde olduğu gibi, ilk kez tanışdıkları toplulukların gelenekleri ve yaşantıları ile ilgili bilgilerin çocuklara satır aralarında verilmesi gerekliliğine inanıyor. (Sümer tanrılarının çokluğu, Sümer gelenekleri vs)... Sihirli Değnek işe koyulmuşken durmuyor, gereksiz yere kullanılan noktalı virgül ve virgül işaretlerine, 'Ve' ile başlayan cümlelere de dokunuveriyor. 'Ölüm Meleği, Enkidu'yu alıp götürürken; Gılgamış, ne yapacağını bilememiş.' (S.16), Eğer siz de benim gibi korkuyu biliyorsanız; bu öyküyü mutlaka okumalısınız... Nedenine gelince; anlatayım da siz de bana katılın... Ve de korkularınızı hemen atın!' (S.3).....
Gılgamış'ın öyküsünde zaten satır arasında kendini hissettiren 'mesaj'ın, bir kez de küçük kahramanın ağzından, yaşıtlarına parmak sallayarak, aktarılmasını gereksiz bulan Sihirli Değnek şu cümleye de dokunuyor 'Doğrusu Gılgamış ve Enkidu'nun bu ağaç sökme eylemini hiç sevmedim ve onlara yakıştıramadım. Biz okul bahçemize bu yıl kaç fidan diktik. Onlara, büyüsünler diye gözümüz gibi bakıyoruz. Onların kocaman ağaç olduklarını ancak yıllar sonra görebileceğiz. Yetişmiş onca güzel ağacı sökmek insanlığa yakışmaz bence.' (S.12)
Gılgamış, rengarenk çizgilerin içinden, dünden bugüne sesleniyor. Çocukları canavarlarla, tanrı ve tanrıçalarla dolu maceralı bir yolculuğa davet ediyor. Bu serüvendeki herkes 'korku' ve 'sevgi' adına konuşuyor...
Çöp Çocuklar
Handan Derya, Epsilon Yayınları, 2003, 130 Sayfa
Resimleyen Sadi Güran
(10+)
Yeliz, Osman, Sultan, Filiz ve Serap, aileleriyle birlikte, Ortaköy'deki bir kilisenin bahçesindeki barakalarda yaşayan çocuklar. İçinde bulundukları duruma üzülen kilisenin papazı iki aileye de kapılarını açmış. Çocuklar, ailelerine yardım etmek zorunda oldukları için okula gidemiyor, yaşamlarını sokaklardan topladıkları kağıtları satarak sürdürmeye çalışıyorlar. Öykü, bir işadamının çöplüklerde çalışan bu çocukları farkedip Milli Eğitim Şube Müdürü Semra Hanım'a başvurmasıyla başlıyor. Semra Hanım'ın çabaları ile çocuklar bir okula yerleştiriliyor. Aileler bu işe pek gönüllü olmasalar da yasalardan korkup çocuklarının okula gitmesine izin veriyor. Ancak bu durum hem ailelerin hem de çocukların yaşamını değiştiriyor. Çocuklar dışlandıkları ve aşağılandıkları bir ortamda okumaya, aileler de azalan gelirlerine rağmen çocuklarını desteklemeye mecbur kalıyorlar.
Toplumsal yaşamda görülen çarpıklıkları, yaşanan haksızlıkları gerçekçi bir bakış açısıyla ele alan Çöp Çocuklar, duymak ve görmek isteyene çok şeyler anlatıyor. Her satırda velilere, okul müdürlerine, çocuklara söylenmiş çok şey var. Öykü sevimli çizimlerle desteklenmiş olsa da zaman zaman gözlerinizi yaşartan, net olarak duygu sömürüsü yapmasa da, okuyucuyu karamsarlığa itebilecek konulara değiniyor. Ancak, öyküdeki karakterlerle kendilerini özdeşleştirebilecek çocuklar için çıkış noktası olabilecek iyimser yaklaşımlar da unutulmamış. Çocukların içindeki umut pırıltılarını yoketmeyen, onları yıkıcı olmaktan çok yapıcı olmaya yönlendiren gerçekçi yaklaşımların önemini de unutmamak gerekiyor.
Çöp Çocuklar, çocuklara ve gençlere, yaşamı zorluk ve kolaylıklarıyla benimsemenin önemini anlatmasının yanı sıra, onları sorumluluk, güven, aşk ve arkadaşlık gibi kavramlar üzerinde de düşündürüyor. Amaçsız ve duyarsız biri olmanın sadece insanın kendi yaşamını değil, çevresindeki diğer insanların yaşamını da nasıl etkileyebileceği; birine önemsiz görünen küçük bir ayrıntının diğerinin yaşamını nasıl değiştirebileceği gösteriliyor.
Çöp Çocuklar konuşuyor, siz de duyuyor musunuz?
11122003


SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Sihirli Değnek Dergilere Dokunuyor
Eğitimbilim
Eğitim Bilim ve Kültür Dergisi, Aralık 2003, Sayı 63. Dergi, bu ay dosya konusu olarak yabancı dil eğitimini seçmiş. 'Dil Öğrenmenin Püf Noktaları' adlı yazı, öğrenme sürecinde dikkat edilmesi gereken şeyleri anlatıyor. Öncelikle sorulması gereken sorular şöyle sıralanıyor 'Dili niçin öğreniyorsunuz?', 'Nasıl bir çalışma tarzını benimsiyorsunuz?', 'Nasıl ve nerede öğrenmek istiyorsunuz?', 'Hangi yöntem ve araçlar size uygun?'. Bu soruların ardından amaca uygun olarak seçilen bir dil kursunda, öğrenme sürecinde yapılması gerekenler anlatılıyor. 'Uzman Görüşü' sayfasının konuğu Prof. Dr. Şeyda Özil. Eğitim sisteminden ve liselerde dil öğretilememesinin nedenlerinden bahsediyor...
Derginin 'Kişisel Gelişim' sayfası öğretmenlere sesleniyor. 'Öğrencilerinizi Metaprogram'la Tanıyın' başlıklı yazı, NLP ve iletişim taktiklerini anlatıyor. Öğretmenlerin, farklı algılama ve motive olma biçimlerine göre öğrencilerine nasıl yaklaşmaları ve farklı iletişim kanallarını kullanarak onlarla nasıl iletişim kurmaları gerektiğini söylüyor... 'Yedi Adımda Kendinizi Tanıyın' adlı yazı, kişiye kapasitesini keşfettirmeyi amaçlıyor. Başarılı bir eğitimci, öğrenci ya da ebeveyn olabilmek için kişinin olumlu ve olumsuz yönlerini bilmesinin önemi vurgulanıyor...
'Gizli Einstein'lar İçimizde' adlı yazı da yedi ayrı zeka tipini anlatıyor. Gardner'in 'Çoklu Zeka' Teorisi ve değişen 'zeka' tanımları üzerinde duran yazı, zeka tipine göre verilen eğitim ve yaklaşımla aslında her çocuğun başarılı olabileceğini söylüyor. Bedensel zeka, sözel zeka, görsel zeka, mantıksal zeka, sosyal zeka, içsel zeka ve müzik zekasına sahip olan çocuklara farklı yaklaşım biçimleriyle ve öğretme teknikleriyle ulaşmanın gerekliliği vurgulanıyor. Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı da sayfaya konuk oluyor ve tek yönlü iletişimin söz konusu olduğu öğretmen merkezli anlayışın artık değiştirilmesi gerektiğini anlatıyor...
Çoklu zeka konusunda üç yıllık deneysel bir araştırma yapan Yrd. Doç. Dr. Semih Summak, 'Bebeğe İngilizce Bile Öğretilebilir' adlı yazıda, bebeklerin olağanüstü bir öğrenme kapasitesine sahip olduklarını ve 3 yaşındaki bir bebeğin iki dilde yaklaşık bin kelimelik bir dağarcıkla okuyabildiğini gördüklerini söylüyor. Programın esas amacının, nörolojik bağlantıları yoğunlaştırarak bireyin potansiyel zeka kapasitesini en üst sınıra kadar çıkarabilmesi olduğundan bahsediliyor. Bu amaca ulaşmada, okuma, müzik, yoga, yüzme, beden eğitimi, problem çözme ve yabancı dil öğrenme gibi etkinliklerin araç olarak nasıl kullanıldığı açıklanıyor. Yazıda, her bebeğin aslında üstün zekalı olma potansiyelinin olduğu, ancak bunun erken yaşlarda ortaya çıkartılmasıyla işlevli olabileceği de vurgulanıyor. Bu projenin sonunda elde edilen verilerle 'Okul Öncesi Akademisi' adı altında hem araştırma yapan hem de 0-6 yaş çocuklarına, anne babalara ve eğitimcilere hizmet veren bir merkez kurmayı amaçlandığı da belirtiliyor.
'Araştırma' konusu ise okullu anne babalar üzerine. Yazıda, ABD'deki bazı okullarda yapılan uygulama ile velilerin aktif bir şekilde eğitim sürecine nasıl katkıda bulundukları anlatılıyor. Öğrencinin başarısında, öğrenmeyi destekleyen ev çevresinin, ailenin gelirinden ve eğitim seviyesinden daha önemli bir yere sahip olduğunu gösteren çalışmalardan yola çıkan bu proje, ABD'deki bir çok pilot okulda uygulamaya konmuş. 'PIE' - Parental Involvement in Education ya da Partners In Education- olarak adlandırılan 'Eğitimde Ailelerin Katılımı' adlı bu projenin sonunda okuldaki başarı oranı yükselmiş, çocukların motivasyonu artmış, kendine güven duyguları gelişmiş, alkol ve uyuşturucu kullanımı azalmış, şiddet içeren davranışlarda düşme ve ortaöğretim sonrası kayıt oranlarında da artış görülmüş. Eğitime katılımın beş yolu, yazıda şöyle açıklanıyor Karar verme, destekleme, öğretme, öğrenme ve iletişim. Yazı, ailelerin bireysel olarak çocuklarının eğitimine nasıl katkıda bulunabileceğinin ipuçlarını da veriyor...
'Aile Eğitimi' sayfası ise disiplinin dili üzerine. Doğru dili konuşarak aile içi iletişim kurma yollarının anlatıldığı yazının yanı sıra, 'Aile Olmaya Zamanınız Var mı?' adlı yazı da ailelere sesleniyor. Aile içi iletişimsizliğe değinen 'Aile Olmaya Zamanınız Var mı?' adlı yazı, TV'nin bu iletişimsizlikteki yerini de açıklayarak TV'ye karşı sosyal bir bilincin nasıl oluşturulması gerektiğini de anlatıyor.
Gezi sayfası 'Strasbourg' üzerine... Kültür-Sanat ve Kitap sayfalarında yine güncel etkinlikler ve tanıtımlar var... Bilişim sayfası bize teknolojik gelişmeleri sunuyor. 'Biz Ayrı Dünyaların İnsanıyız' adlı yazı ise teknolojik gelişmelere ve sayısız projeye rağmen eğitimdeki eşitsizliğe değiniyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve Dünya Bankası'nın desteğiyle gecekondu bölgelerine ve köylere kadar giden bilgisayarın çözümden çok sorun getirdiğini söyleyerek, bilgisayar kullanamayan öğretmenlere ve elektriği olmayan bölgelere dikkat çekiyor, bunun ardındaki eğitim politikasını anlatıyor...
Çoluk Çocuk
Aralık 2003, Sayı 33. 'Özel Eğitimde Kaynaştırma' konusu derginin Aralık ayı dosya konusu. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nde 'kaynaştırma'; özel eğitim gerektiren bireylerin, yetersizliği olmayan yaşıtlarıyla birlikte eğitimleri ve öğretimlerini resmi ve özel okulöncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri temeline dayanan, destek özel eğitim hizmetlerinin sağlandığı özel eğitim uygulamaları olarak tanımlanmaktadır. Bakın bu konuya uzmanlar nasıl yaklaşıyor ve hangi başlıklarla yazıyor 'Erken Çocukluk Döneminde Sosyal Beceriler', 'Özel Gereksinimli Öğrencilerin Sınıf Ortamında Değerlendirilmesi', 'Kaynaştırma Uygulamalarının Başarısında Rol Oynayan Etmenler', 'Okulöncesi Öğretmenlerine kaynaştırma Uygulamaları İçin Öneriler', 'Erken Eğitimin Dil Gelişimine ve Yazma Öğrenmeye Katkısı', İşitme Engelli Öğrencilerin genel Eğitim Sınıflarında Eğitim Almaları' ve '2003 Avrupa Özürlüler Yılı'.
'Neden Çocuk Mahkemeleri' adlı yazı ise, çocuklara özel yargılama sisteminin oluşturulması gerekliliği üzerine. Yazı, bugünkü yargı sisteminde, suç işleyen çocukla birebir ilişkiye girilmediğinden, yargılamanın 'çocuk yargılama' ana fikrine uymadığına, çocuğu suça yönelten nedenlerin araştırılmadığı için çocuğun topluma yeniden kazandırılmasının mümkün olamayacağına dikkat çekerek yapılması gerekenleri anlatıyor...
Etkinlik sayfası, haber sayfası, kitap tanıtımları, mercek, çocuk hakları, doğa, kültürel mirasımız, spor ve sağlık sayfaları yine var... 'Anaokulunda Geometri Öğretimi' adlı yazı, erken yaşlarda başlanan geometri eğitiminin çocukların bakış açısını nasıl değiştirebileceği üzerine yazılmış... 'Bilimsel Düşünmeyi Bilmek İnsanların Yaşantısını Güzelleştirmek İçin Gereklidir' adlı yazı ise bilimsel düşünmeyi benimsemenin, onu yaşam biçimi olarak kabul etmenin, başarıyı nasıl diğer alanlara taşıyacağını anlatan bir yazı... 'Onlar da Çocuktu' sayfasının konuğu Okay Temiz, 'Çocuklar İçin'in ise Merih Akoğul... 'Kitapların Arasından' sayfası bu kez 'Noel Baba' kitabını misafir ediyor...
18122003

SİHİRLİ DEĞNEK
Çocuklar İçin Kitaplar
Hazırlayan Nilay Yılmaz v Çizimler Mustafa Delioğlu
Güvercin'in Saati
Seza Kutlar Aksoy, Pencere-Sey Yayınları, 2003, Sayfa119 Resimleyen Sevim Yeşilbursa
(9+)
''Büyükbabası, Güvercin'in kafasına tık tık vurur 'Akıl kutusu çalışıyor mu?' derdi. Akıl kutusunun içinde bir yığın oda vardı. Soru sorma odası, kıkırdama, ağlama odası, isterim diye tutturma odası... Sinirler, damarlar, vızır vızır arılar gibi çalışırlardı. Duyduklarını anlamazlarsa şöyle sorarlardı 'Neee? Niçin ama? Nasıl böyle oldu? Bir daha söyleyin bakayım. Anlayınca da 'Hımm... Demek böyle. Anlaşıldı. Bu anlama odasına gitsin. Anlamak ne güzel. Mmmm...' derlerdi. O zaman akıl kutusu bal yemiş gibi keyiflenirdi...'' (S.5).
Güvercin soru sormayı çok seven küçük bir kız. Her şeyi merak ediyor, sorup öğrenmek istiyor. Evdekiler onun sorularına cevap vermekten yorulsa da büyükbabası Güvercin'in soru sormasına bayılıyor... Küçük kız büyükbabasını çok seviyor. En çok da onun saatlerini. Çünkü bir oda dolusu saati var büyükbabasının. Çalışmayan saatleri tamir etmeyi çok seven büyükbabanın en büyük düşü, bir saat yaratmak. Ama öyle sıradan bir saat değil, enerjiyle çalışan bir saat. Bir gün büyükbabanın bu düşü gerçek oluyor. Çalışmayan eski bir saat Güvercin'in kolunda tik tik atmaya, müzik çalmaya başlıyor. Bu işe çok şaşıran büyükbaba saatin Güvercin'in beyin enerjisiyle çalıştığını anlıyor. Güvercin soru soruyor, saat tik tik çalışıyor. Saat çalıştıkça Güvercin seviniyor, büyükbaba seviniyor. Onlar düşündükçe, soru sorup öğrendikçe saat çalışıyor. Ancak annesi, babası ve babaannesi üzerinde denenen saat çalışmıyor; çünkü onlar büyükbaba ve güvercin gibi sorular sorup düşünmüyorlar. O yüzden kimse saatin gerçekten çalıştığına inanmıyor. Büyükbaba, saatin patentini alma hayaliyle şirket şirket dolaşsa da sonuç değişmiyor. Soru sormayan, düşünmeyen insanların kolunda çalışmayan bu saate kimse dönüp bakmıyor, bakmak istemiyor. İşini de hayalini de kaybeden büyükbaba umutsuzluğa düşüyor, bir gün saati Güvercin'e bırakarak babaanneyle birlikte, doğduğu yere dönüyor. Bundan sonra Güvercin ne yapıyor dersiniz? Büyükbabasına verdiği sözü unutmuyor, evde buluşlar yapmaya devam ediyor. Ancak buluşlarıyla eve ve çevresindeki insanlara zarar verdiği için annesiyle babası üzülüyor. Okula başlayan, soru sormaya sınıfta da devam eden Güvercin'in öğretmeni de onun sorularıyla ve buluşlarıyla bunalıyor, sık sık ona kızıyor, cezalar veriyor.
Neler yapmıyor ki Güvercin okulda? Okumayı ve yazmayı çok seviyor. ''O kadar çok seviyordu ki harflerden, kalemlerden ayrılmak bile istemiyordu. O yüzden kâğıtlar bitince, sınıf duvarlarına, kapıya yazı yazmayı sürdürmüştü... Duvarlar zaten pisti. Yazmak da iyi, güzel bir şey. Peki temiz harfler, güzel kuş, çiçek resimleri neden duvarı kirletsin ki?.. Bir gün, harflerden fişleri kesti. Sarı atkısının üstüne zamkla yapıştırdı. Atkının üstünde 'Güvercin' yazıyordu. Bir de kocaman kuş resmi çizip ekledi buna.... Sınıfın içinde yazılı atkılar bayrak gibi dalgalandı. Harf uçaklar havada uçuştu. Hatta biri öğretmenin kafasına kondu. İşte böylesine seviyorlardı okumayı yazmayı. Aferin diyeceği yerde neden kızıyordu öğretmen? Annesiyle babası neden böylesine öfkeliydi.'' (S.43-44)
Öğretmen Güvercin'e kızmaya devam eder. Sorular sormak isteyen Güvercin soramaz, ağzını eliyle kapatır. Bir süre sonra sorular geldikleri yere gidiverirler. İşte büyükbabanın verdiği saat de o günden sonra teklemeye başlar, günün birinde de 'çıtt' diye duruverir... Sizce Güvercin ne yapacak? Okulda bu saat yüzünden başına neler gelecek? Büyükbaba artık saatin çalışmadığını öğrenince acaba neler olacak?..
Neler yok ki Güvercin'in Saati' nde! Cinler periler var, arkadaşlıklar var, sırlar mutluluklar var, aşklar hüzünler var, kavgalar barışmalar var, cahillik var, bilim düşünce var... Bu kadar şeyin içinde, keşke bir de sevimli çizimleri olsaydı Güvercin'in, diyor Sihirli Değnek. Güvercin'in afacanlığını ve sevimliliğini, keşke sadece anlatılanlardan değil çizgilerden de hissedebilseydi minik sihirli değnekler... Çocuk kitaplarındaki çizgiler de çocuklar gibi dans etmeli, metinle oyunlar oynamalı, koşmalı, zıplamalı...
Geleneksel eğitim sistemimiz içinde, çocuklara genellikle eksiklikleri, ne olamayacakları ve yapamayacakları anlatıldığı için ne yazık ki çocukların kendilerine olan güveni de gelişemiyor. Yalnızca akademik başarıya odaklanan eğitim sistemimizin, çocukları zamanından önce yetişkin olmaya zorladığını biliyoruz. Çocuklar, oyun çağında oyun oynamayı unutuyorlar. Oysaki oyunun, çocuğun zihinsel, duygusal ve toplumsal gelişimine katkısının büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bunu sınıflara taşımayı pek az kişi akıl edebiliyor. Eğitim, artık bilgi aktarmadan ötesine geçmeli, 'yaratıcı öğrenmeye' doğru ilerlemelidir. 'Öğrencinin yaratıcı biçimde öğrenmesini sağlamak, öğrenciye sorun çözme ve yaratıcı düşünme becerisi kazandırmak, yaratıcı düşünceyi özendirmek ve yaratıcı düşünceyi engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak', eğitimin yasal amaçları arasında olmalıdır.
Gül Öğretmen, öğretmenlere çok şey söylüyor. Eğlenerek öğrenmenin yollarını, oyunun öğrenmedeki yerini, öğrenmenin keyfini gösteriyor... Güvercin'in Saati' çok şeyler fısıldıyor. Tik tikleri arasından büyük küçük herkese sesleniyor. Eğitimciler, anne babalar çok şeyler duyacak... Çocuklar zaten biliyor bunları, unutanlar da kitabı okuyunca, Güvercin'le birlikte, yapmaları gereken şeyleri hatırlayacaklar. Asıl söz ise unutanlara, saatin sesini, müziğini bugüne kadar hiç duymayanlara... Dinleyin, uzaklardan bir ezgi yaklaşıyor bile...
Yağmur ile Bahar'ın Masalı
Vedat Yazıcı, Kültür Bakanlığı Çocuk Kitapları, 2000, 24 sayfa.
Resimleyen Sait Munzur
(7+)
''Gökyüzü ülkesinin tüm çocukları kış uykusundaydı. Doğa Ana, kayın orma
nında kızı Yağmur'la birlikte yaşıyordu. Küçük kulübesinde, bir sabah kış uykusundan ter içinde uyandı. Kötü bir düş görmüştü.'' (S.1). Kızı Bahar, Toprak'la evlenmiş, Güneş Ülkesi'ne gelin gitmişti. Rüyasında Bahar'ı görmüştü, savaş görmüştü, acı görmüştü... Annesinin kış uykusunda ablası Bahar'ı çok özlediğini düşünen Yağmur, hemen Bahar'ı almaya gitti Güneş Ülkesine.
Artık Bahar gelmeliydi, özlem dinmeliydi... Yağmur'un yolculuğunu merak edenler Yağmur ile Bahar'ın Masalı'nı okumalılar... Su damlacığından buluta dönüşen Yağmur'un Güneş Ülkesi'ne yolculuğu, doğayla ilgili, mevsimlerle ilgili çok şeyler anlatıyor.
Hem de bu kaygıyı ön plana çıkartmadan, asıl amaçtan uzaklaşmadan, sadece isimlere ve olaylara gönderme yaparak... Mavi saçlı Yağmur yağıyor, sarı saçlı Bahar erguvanlar arasından neşeyle gülümsüyor... Kış uykusundakiler! Güneş Ülkesi'ne gitmek isteyenler! Yağmur'u izleyin! Bahar'ı hissedin!
25122003

Hiç yorum yok: